8 sonuç

Tümünü Listeye Ekle
İnsanoğlu yeryüzü hikâyesinin başladığı günden itibaren varlığını sürdürebilmek ve hayatını kolaylaştırmak üzere tabiata müdahale ile çeşitli aletler üretmiş, böylece modern teknolojinin ilk temellerini atmıştır. Kadim insanlık tarihinin çivi, tekerlek gibi en ilkel araçlarından günümüzün bilgisayar ve yapay zekâ sistemlerine uzanan bu süreçte sayısız icat gerçekleştirilmiş, teknolojide akıl almaz gelişime tanık olunmuştur. Öyle ki günümüzde ileri düzey gen teknolojileri ile insanın fiziksel ve mental olarak geliştirilmesi mümkün hale gelmiştir. Mesele, insanın hastalanmasını önleyici girişimlerde bulunma, maruz kalınan hastalıkları tedavi ederek daha sağlıklı ve müreffeh bir hayat yaşamayı gerçekleştirme gibi masum görünen amaçların çok ötesine geçip yeryüzünde ölümsüzlük arayışı ve sonsuz bir yaşam beklentisine dönüşmüş haldedir. CRISPR-Cas9 benzeri gen düzenleme teknikleriyle insan DNA’sına kolaylıkla müdahale edilebilir olması ahlâkî, felsefî, hukukî olduğu kadar fıkhî açıdan da ele alınmayı gerektiren çok yönlü ve karmaşık sorunları beraberinde getirmiştir. Bu çalışma özellikle gen düzenleme teknolojisinin geliştirme amaçlı kullanımına odaklanmış, konuyu fıkhî perspektiften değerlendirmeyi hedeflemiştir. Önce konuyla ilgili etik tartışmalara temas edilmiş, ardından fıkıh ekseninde bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.
İslam hukukunda güncel meselelere dair hayati öneme sahip ve gelişen tıp teknolojisine bağlı olarak sürekli değişim içinde olan alanlardan biri de tıp ve sağlık ile ilgili konulardır. Bu bağlamda insan genomuna yapılan tıbbi müdahaleler ve CRISPR-Cas9 teknolojisinin bu yönde kullanımına dair bir çalışmanın yakın zamanlara kadar yapılmamış olması bu alanda üzerinde çalışılmaya değer bir boşluğun varlığına işaret eder. Ülfet Görgülü’nün İnsan Genomuna Müdahale: Etik Tartışmalar-Fıkhi Yaklaşımlar isimli eseri, sözü edilen boşluğu doldurmaya yönelik ilk çalışma olması sebebiyle oldukça önemlidir. Bu çalışmada, insan genomuna yönelik tedavi, araştırma, geliştirme ve iyileştirme amaçlı yapılan genetik müdahalelerin, bireysel ve toplumsal etkilerini ‘fıkhi açıdan’ ele alan söz konusu eserin incelenmesi amaçlanmaktadır.
Güncel tıbbî meselelerle ilgili çalışmaları mevcut olan yazar, bu eserinde genomu inanç, ahlâk ve hukuk/fıkıh ilkeleri açısından ele almıştır. Temel kaygı ise, en güzel bir şekilde yaratılan insanın yapısını ve geleceğini gen çalışmalarının hangi düzlemde etkileyeceğidir. Yazar, bilim insanlarının ittifak ettikleri bir gen tanımlarının olmadığının altını çizmekte ve farklı tanımlar zikretmektedir. Bu durum genle ilgili tartışmaların da odağını oluşturmaktadır. Günümüzde gen düzenleme teknolojisiyle bir canlının DNA’sında ekleme, çıkarma ve değişiklik yapmanın mümkün hale gelmesi, canlının genomuna müdahaleyle karakteristik özelliklerinin de değiştirilebileceği anlamına gelmektedir. Doğayı ve insan sağlığını hedef alan biyoteknolojik gelişmelere karşı, insanın her şeye rağmen insan olarak kalabilmesi için din, ahlâk ve hukuk gibi değerlerin sınırlarının net bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Gen çalışmalarında, bu değerler kontrolünde olmayan müdahalelerin felaketle sonuçlanacağı belirtilmiştir. Çalışmada bu endişelere cevap olacak nitelikte İslâm hukuku açısından sınırların ne olduğu ele alınmıştır.
-
-
İnsan embriyonik kök hücreleri insan vücudunda sayısız dokulardan her birini üretebilme kabiliyetine sahip ana hücrelerdir.Onların bu yeteneğinin keşfedilmesi, hastalıkların tedavisinde, doku ve organ naklinin geliştirilmesinde yeni ümitlerindoğmasına yol açmıştır. Öte yandan insan embriyosunun kök hücre elde edilmek üzere yaşamının sonlandırılması,embriyonun niteliği gereği pek çok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Embriyonik kök hücre çalışmaları hem Batıda hemİslam dünyasında, etik, hukuki ve dinî açıdan farklı yönleriyle tartışılmaya devam etmekte, çeşitli argümanlar çerçevesindelehte ve aleyhte pek çok görüş öne sürülmektedir. Embriyonik kök hücre araştırmaları, çağdaş İslam bilginlerinin bir kısmıtarafından, hastalıkların tedavisi bağlamında insanlığın yararına bir çalışma olarak kabul görüp desteklenmiştir. Diğer birgrup araştırmacı ise tedavi amacıyla da olsa insan embriyosunun deney aracı olarak kullanılmasını onaylamamaktadır. Buçalışmada konuyla ilgili fıkhi görüşler ele alınıp değerlendirilmiştir.
Fetüste tespit edilen anomalilerin gebeliğin sonlandırılması için bir gerekçe teşkil edip etmeyeceği tartışmasının tıbbî, hukukî ve etik yönü kadar fıkhî hükmü de önem taşımaktadır.Bu çalışma, ilgili mahfi llerde çoğu zaman bir fetva sorusu olarak gündeme gelen bu konuda çağdaş İslâm hukukçuları nın ve fetva kurullarının cevaz görüşlerini eleştirel bir şekildeele alıp değerlendirmeyi hedefl emektedir.
20. yy’ın ikinci yarısından itibaren tıp alanında kaydedilen gelişmeler sonucunda uygulanan tedavi yöntemleriyle bir taraftan insan ömrü uzatılırken ve hastalara yaşam desteği verilmeye başlanırken diğer taraftan sağlığından ümit kesilmiş, komada olan ya da şiddetli ıstırap çeken hastalara verilen yaşam desteğinin kesilmesi veya tedavinin başlatılmaması yani hastanın ölümüne izin verilmesi konusu tıp etiği, hukuk ve din açısından tartışılmaya başlanmıştır. Biz bu çalışmamızda hastaya uygulanması gereken yaşam desteğinin başlanmaması ya da sonlandırılmasının etik ve hukuki yönüne kısaca temas ederek meselenin fıkhi boyutunu inceleyeceğiz.

/ 1
2 / 1