5 sonuç

Tümünü Listeye Ekle
Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı gün olan 11 Ekim her yıl görkemli törenlerle anılmaktadır. Genellikle bu törenler yerel merciler tarafından düzenlenerek tüm ulusun da dahil olduğu ulusal anma törenlerine dönüşmektedir. Bu amaç ve içerikle oluşturulan bir tören olarak Mudanya Mütarekesi’nin 25. yıl dönümünde Mudanya Halkevi tarafından planlanan Afyon ve Kütahya Halkevleriyle birlikte yürütülen Dumlupınar’dan Mudanya’ya şehit toprağı getirilmesi projesi 1946 yılı içerinde tasarlanmıştı. Mudanya Halkevi Başkanı Hilmi Aktan’ın 1946 yılı içerisinde teklif ettiği bu proje zamanın yetersizliği nedeniyle 1947 yılına bırakılmıştı. Milli Mücadele’nin şiddetli çarpışmalarının yaşandığı üç tepeden alınacak şehit toprağı genç atletler vasıtasıyla Dumlupınar’dan yola çıkarılacak, Afyon, Kütahya yolu ile Mudanya’ya Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı tarih olan 11 Ekim günü Mütareke evine ulaştırılacaktı. Şehitliği sembolize eden topraklar burada ziyaretçilere açık olarak sergilenecekti. Çalışmada kolektif hafızayı canlı tutmak üzere 11 Ekim 1947 tarihinde Mudanya’da Mütareke evinde gerçekleştirilen yıl dönümü etkinliğinin planlanması, programı ve gerçekleşmesi detaylı olarak ele alınmıştır. Mudanya Halkevi başta olmak üzere Afyon ve Kütahya Halkevleri ile yazışmalar, arşiv belgeleri, dönemin gazete ve dergilerinden yararlanılarak temel kaynaklar üzerinden anma yıl dönümü değerlendirilmiştir.
Tanzimat’tan sonra eğitim hayatında yaşanılan yenilikler veuygulamalar İkinci Meşrutiyet döneminde ürünlerini vermeyebaşlamıştı. Bunlardan birisi de okullarda sergi ya da müzelerinaçılmasıydı. Türk Eğitim tarihinde Satı Bey’in öncülüğünde başlayanbu girişim kısa sürede dönem içerisinde diğer eğitimcilerin de takipettiği bir uygulama olmuştu. Ancak okullarda açılan bu sergiler senesonu gösterilerinden öteye gidememişti.Kapsamlı ve daha detaylı düşünülen, resmi anlamda ilk “MektepMüzesi” Türkiye Cumhuriyeti döneminde 1 Mart 1926 tarihinde MaarifVekâleti binasında açılmıştı. Açılan bu müzenin okul sergilerinden farkıülke içinden gönderilen okul malzemelerinden oluşmasıydı. Hattamüzede yabancı ülkelerden gönderilmiş olan okul malzemeleri de yeralmıştı. Bu müze öğretmenlere ve öğrencilere birer çalışma merkeziolarak da düşünülmüştü. Özellikle eğitimciler yeni aletleri burada görüpkullanma bilgisine sahip olmuşlardı. Bu anlamda eğitimcilere bir fırsatverdiği gibi, çeşitli eşyaların korunup saklanacağı bir depo olma özelliğiile de gelecekte eğitim tarihi konularında çalışma yapacaklara arşiv olmaniteliği taşımaktaydı. Mektep Müzesi 1926 yılından yandığı 1947 yılınakadar hizmet vermişti. Mektep Müzesi’nde sergilenen eşyaların tamamıyandığı için bu çalışmayla yok olan eserlerin varlıkları isimlerinin tespitiile yeniden ortaya çıkarılmaktadır.Mektep Müzesi hakkında alınan kararların ve yönergelerin yeraldığı çalışmada, eşyaların listesinin verildiği 1927 tarihli TerbiyeDergisi’nde yayınlanan bölüm ile 1928 yılında yayınlanan “MektepMüzesi Rehberi” isimli eserler kullanılmıştır. Bunun yanında dönemingazete ve arşiv belgeleri de incelenmiştir.
Fiziki Coğrafya Ordinaryüs Profesörü İbrahim Hakkı Akyol Osmanlı Devleti'nin son yıllarında dünyaya gelmiştir. İbrahim Hakkı Akyol devletin siyasi, askeri ve toplumsal karmaşası içerisinde eğitimini tamamlamıştır. İkinci Meşrutiyet döneminde yükseköğrenim için yurtdışına giderek fizik ve doğa bilimleri lisansı elde etmiştir. Ardından Berlin'de Maden Mühendisliği Bölümü'nü bitirmiştir. İbrahim Hakkı Akyol farklı disiplinlerde uzmanlaşarak yirminci yüzyılın başlarında Türkiye'de coğrafya bilimine büyük katkılar sağlamıştır. Mesleki kariyerine çeşitli liselerde coğrafya öğretmenliği yaparak başlayan İbrahim Hakkı Akyol, 1923 yılında Darülfünun'da asistanlığa başlamış ve Üniversite reformu ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü'nde çalışmaya devam etmiştir. Coğ- rafya bilimine özellikle Fiziki Coğrafya Kürsüsü'ne yaptığı katkılar bilim dünyasında önemli sayılan ilkler arasındadır. 1942 yılında kurulan Türk Coğrafya Kurumu'nun kurucuları arasında yer alan İbrahim Hakkı Akyol, birçok coğrafya bilim insanı da yetiştirmiştir. Öğrencisi ve asistanı olan Prof. Dr. Sırrı Erinç bu örneklerden birisidir. İbrahim Hakkı Akyol İstanbul Üniversitesi'nde görev yaptığısüre içerisinde çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere katılmış, eserler yazmış, öğrenci ve meslektaşlarının yer aldığı teknik geziler düzenlemiştir. Bunun yanı sıra idari görevlerde de bulunan İbrahim Hakkı Akyol üniversite reformunun gerçekleşmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Sadece yükseköğretimde değil aynı zamanda orta ve lise seviyesinde kullanılacak kitap ve broşürler de hazırlamıştır. Bu çalışmada İbrahim Hakkı Akyol'un hayatı, eğitimi ve İstanbul Üniversitesi'nde görev aldığı sürece bir coğrafya bilim insanı olarak yaptığı faaliyetler ele alınmıştır. Kullanılan ana kaynak İstanbul Üniversitesi'nde bulunan personel dosyasıdır. Bunun yanında dönemin arşiv ve gazeteleri de taranarak çeşitli bilgiler elde edilmiştir. İbrahim Hakkı Akyol'un faaliyetleri çerçevesinde çalışmada, üniversite reformundan sonrakisüreçte Türkiye'de coğrafya bilimindeki gelişmelere, Türk Coğrafya Kurumu'nun kuruluş ve faaliyetlerine de kısaca yer verilmiştir.
Halk ya da yetişkin eğitimi, toplumların kalkınma çabaları doğrultusunda 20. yüzyılda önem kazanmıştır. Tarihsel açıdan ortaya çıkışı, 18. yüzyılın ilk çeyreğine kadar giden uzaktan eğitim ise dünya'da ve Türkiye'de yetişkin eğitiminin yöntemleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Uzaktan eğitimin öğretim süreci, önce mektup ve gazete gibi araçlara dayanırken zamanla teknolojinin ilerlemesi ile birlikte geliştirilmiştir. Hürriyet gazetesinin promosyon olarak 1962 yılında başlattığı Halk Üniversitesi, Türkiye'de uzaktan eğitim yöntemiyle yetişkin eğitiminin yaygınlaşmasına katkıda bulunan örnekler arasında yer almaktadır. Basın ve eğitim alanlarının kesiştiği bir promosyon uygulaması olan Halk Üniversitesi, üç sene devam etmiştir. Halk Üniversitesi'ni her yönüyle incelemeyi amaçlayan bu çalışmanın temel kaynaklarını, Hürriyet gazetesinin 1962-1965 yılları arasındaki konu ile ilgili haber ve ders notlarının yanında kitap ve makale gibi araştırma eserleri oluşturmaktadır
Eğitimde özel teşebbüsçü, bireysel girişimciliğe yönelik gençliğin yetiştirilmesine dair görüşler İkinci Meşrutiyet ile birlikte çeşitli eğitimciler tarafından ortaya atılmıştı. Cumhuriyetin ilân edildiği ve yeni Türkiye'nin kurulduğu yıllarda girişimci bir gençliğin oluşturulması için çalışmalar devam etmişti. İkinci Meşrutiyet döneminden beri çeşitli okullarda kurulmuş olan Tasarruf Sandıkları öğrencilerin iktisadi konularla yakından temasını sağlıyordu. 1925 yılında kurulan Galatasaray Talebe Sandığı bunlardan biriydi. Bu Talebe Sandığı'nın diğer Talebe Sandıkları'ndan farkı, bir şirket, bir mağaza olarak işlev görmesindendi. Kurulan bu öğrenci şirketi aynı zamanda Galatasaray futbol takımının da bir mağazasıydı. Öğrenciler tarafından işletilen ve işletme hakkı tamamen öğrencilere ait olan mağazada, kitap, kırtasiye gibi okul malzemeleri daha uygun fiyata satılıyordu. Çalışmamızda Cumhuriyet döneminin eğitim sisteminde önem verdiği özel teşebbüsçü nesli yetiştirme gayretlerine örnek bir oluşum olarak Galatasaray Öğrenci şirketinin, "Galatasaray Lisesi Talebe Sandığı"nın kuruluşuna ve bir yıllık çalışmalarına yer verilmiştir. Vesika incelemesi yapılan çalışmada, birinci el kaynaklardan şirketin bilançosu ile kazanç anlamında faaliyetleri ortaya çıkarılmıştır

/ 1
2 / 1