242 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Amaç: Isınma, tüm spor aktivitelerinde önemli bir etkendir ve uygulanış şekline göre performansı olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda özellikle sportif performansta solunum kası ısınma egzersizleri ile ilgili araştırmalar çoğalmıştır. Bu düşünceler ile yapılan çalışmada farklı solunum kası ısınma egzersizlerinin maksimal oksijen tüketimi (maksVO2) ve akciğer fonksiyonları üzerine olan akut etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 18-25 yaşları arasında 23 gönüllü faal erkek hakem katılmıştır. Katılımcılara farklı günlerde olmak üzere aletli solunum kası ısınması, diyafragmatik solunum kası ısınması ve plasebo olmak üzere üç farklı solunum kası ısınması yaptırılmış ve Astrand Bisiklet Ergometre Testi ile maksVO2 değerleri, spirometre ile solunum parametreleri belirlenmiştir. Verilerin normallik dağılımı Shapiro Wilk testi ile belirlenmiş, uygulamalar arası farkın hangi uygulamadan kaynaklandığının belirlenmesinde Kruskal Wallis H testi kullanılmıştır. Bulgular: Solunum parametreleri ve maksVO2 düzeyinin aletli solunum kası ısınmasında, plasebo ve diyafragmatik solunum kası ısınmasına göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç: Akut olarak uygulatılan farklı solunum kası ısınmalarının solunum parametrelerinde ve maksVO2 düzeylerinde artış meydana getirdiği, bu artışın ise aletli solunum kası ısınmasında daha yüksek olduğu görülmüştür. Sportif performansın iyileştirilmesi için antrenmanlar öncesi bu ısınma türlerinin uygulatılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Purpose: The present study aimed to analyze the relationship between aerobic exercise and life quality in fibromyalgia patients. Materials and Methods: The study included patients who were followed up at the Physical Medicine and Rehabilitation outpatient clinic of Zonguldak Bülent Ecevit University Faculty of Medicine and were diagnosed with Fibromyalgia Syndrome (FS) according to the criteria of the American Society of Rheumatology. The quality of life and functional levels of the patients included in the study were evaluated with the short form-36, which they filled out before and after the treatment. Results: The mean age of the 22 female patients included in the study was 48.09±7.42(33-64) years, and the follow-up period was 35.50±22.26 (9-84) months. Six of the patients were included in the treadmill and 16 of them were included in the bicycle exercise program. The duration of the exercise program of the patients varied between 7 and 24. Post-treatment SF-36 Scale's physical functioning, limitation in physical role, limitation in emotional role, vitality, mental health, bodily pain and general health scores were statistically significant. There was no statistically significant improvement in social functioning. Conclusion: According to the outcomes of this study; aerobic exercises should be born in mind to elevate life quality in treatment and follow-up of the FS patients.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, akut pankreatit (AP) tanısı ile izlenen çocukların etiyolojik, klinik ve laboratuvar özelliklerinin geriye dönük irdelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Ünitemizde, 2005-2021 yılları arasında AP nedeniyle takip edilen <19 yaş çocuklar çalışmaya dâhil edildi. Uluslararası Pediatrik Pankreatit Çalışma Grubu tarafından belirlenmiş olan 3 kriterden en az 2 tanesine sahip olgular, AP olarak kabul edildi. Hastaların demografik, etiyolojik, klinik, tedavi, seyir ve komplikasyon yönünden özellikleri, dosyalarından geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Çalışma kriterlerine uyan 22’si (%47,8) kız, toplam 46 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastaların yaş ortalaması 10,08±4,90 yıl idi. En sık şikâyet karın ağrısıydı (%80,44). Diğer şikâyetlerin %30,44’ü bulantı kusma, %15,2’si ateş, %6,5’i sarılıktı. Hastaların önemli bir bölümünde (%36,9), herhangi bir etiyolojik neden bulunamadı (idiyopatik). Pankreatobiliyer (%23,9), travma (%19,6), enfeksiyöz (%8,7), sistemik hastalık (diyabetik ketoasidoz ve hemolitik üremik sendrom) ve ilaç (valproik asit) kullanım öyküsü diğer nedenlerdi. Travma hastalarının %50’sinde neden, bisiklet gidonunun çarpmasıydı. Hastanede kalış süresi >7 gün olan grupta lökosit değeri daha yüksek, kalsiyum ve albumin daha düşük, enteral beslenmeye başlama zamanı daha uzundu. Transaminaz değerleri, biliyer etiyolojisi olmayan grupta yüksek; gama glutamil transferaz ve bilirubin değerleri ise biliyer etiyolojisi olan grupta yüksekti. Sonuç: Gelişen görüntüleme yöntemleri ile son yıllarda tanı konma sıklığı artan AP, en fazla karın ağrısı ve kusma yakınması olan hastalarda ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Lökositoz, hipoalbuminemi ve hipokalsemi kötü prognostik faktörlerdir. Enteral beslenmeye erken başlanması, hastanede kalış süresini ve komplikasyonları azaltacaktır.
Mikromobilite olarak sınıflandırılan paylaşımlı bisiklet ve scooter sistemleri, son yıllarda, alternatif bir kent içi ulaşım sistemi olarak gündeme gelmiştir. E-scooter sistemi, sağladığı esneklik ve kolay kullanımı sebebiyle kısa sürede dünyada oldukça fazla kullanılan bir ulaşım türü olarak karşımıza çıkmaktadır.Dünya literatüründeki e-scooter kullanımı; demografi, yolculuk süresi, yolculuk mesafesi, yolculuk amacı, güvenlik sorunları, çevresel etkileri, yasal düzenleme ve uygulamaları başlıkları altında incelenmiştir. Kullanıcı yaş aralığının 16-60 yaş aralığında dağılım gösterdiği, genelde kısa mesafeli (~2km) ve kısa süreli (
Son yıllarda kişisel sağlık, enerji, çevre ve ekonomi açısından sağladığı faydalardan dolayı kent içi ulaşımda bisikletin kullanım oranının arttırılması gündeme gelmiştir. Bisiklet kullanım oranının artmasında önemli olan faktör kentlerde bisiklet yollarının yapılmasıdır. Bisiklet yolları bisiklet kullanıcılarının talebi dikkate alınarak tasarlanmalıdır. Bisiklet kullanıcılarının yoğun olarak kullandıkları güzergahların belirlenmesi bisiklet yolunun verimliliği açısından önemlidir. Çalışma kapsamında bisiklet kullanıcılarının coğrafi konum verilerini kullanarak en uygun bisiklet yolu güzergahı belirlenmesi amaçlamaktadır. Çalışma alanı olarak Erzincan ili seçilmiştir. Çalışma kapsamında bisiklet kullanıcılarının mobil uygulama olarak telefonlarına yüklenen GPS takip programı aracılığıyla coğrafi veri elde edilmiştir. Bu veriler kullanılarak, bisiklet kullanıcılarının günlük seyahatlerinde başlangıç ve varış noktaları arasındaki kullandıkları güzergahlar belirlenmiştir. Elde edilen verilerle mekânsal analiz yapılarak bisiklet kullanıcılarının yoğun olarak kullandığı güzergahlar belirlenmiştir. Çalışma sonucunda Erzincan ili için bisiklet yolu güzergâh önerileri belirlenmiştir.
Bisiklet turizmi uygulaması olarak, tamamı bir bisiklet turunu kapsayan ve/veya destinasyona ulaşırken temel aracın bisiklet olduğu turizm etkinlikleri, bağımsız bisiklet turizmi olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada Türkiye örneğinde bağımsız bisiklet turistlerinin profilini ortaya koymak üzere tanımlayıcı bir çalışma desenlenmiştir. Turistik amaçlarla tur etkinlikleri yapan 460 katılımcıdan çevrimiçi anket yoluyla toplanan veriler, kümeleme analizi, ANOVA ve ki-kare analizlerine tabi tutulmuştur. İncelemeler sonucunda tur tercihlerine göre bağımsız bisiklet turistlerinin sakin turcular, uzun yol turcuları, konfor arayan turcular ve sosyal turcular olmak üzere dört gruba ayrıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Demografik değişkenler içinde yaş ve medeni durum gruplar arası farklılığı açıklarken, cinsiyet, çalışma ve eğitim durumu bakımından gruplar arası anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Çalışma sonucunda bisiklet turizmi alanında hizmet üretecek turizm uygulayıcıları ve bisiklet turizminin gelişmesini sağlayacak politikalar geliştirecek karar vericiler için öneriler sunulmuştur.
Yeni toplumsal hareketlerin medyadaki temsiline odaklanan bu çalışma‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ eyleminin ana akım ve alternatif medyadaki temsil biçimlerinin ortaya koyulmasını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın kuramsal bölümünde; sosyolojik bir kavram olan toplumsal hareketler, yeni toplumsal hareketler ve feminizm ile toplumsal hareketlerin medyada temsili konuları kavramsal olarak incelenmiştir. Çalışmanın uygulama bölümünde ise son dönemde feminist yeni toplumsal hareketlere örnek teşkil eden ‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ ile ilgili haber portallarında yayınlanmış içerikler haber analizi yöntemleri ile çözümlenmiştir. Bu çalışmanın örneklemini Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni Şafak, Sözcü ve Sabah gazeteleri ile Bianet.org haber sitesinin internet portalları oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında, 2013-2020 yılları arasında yayınlan haberler içerik ve söylem analizi ile incelenmiştir. Bu haber portallarında yayınlanan 127 haber içerik çözümlemesi, nitel verilere ulaşmak için ise Teun A. Van Dijk’ın eleştirel söylem analizi yöntemi ile derinlikli olarak analiz edilmiştir. Söylem analizi makroda ‘’başlık’’, ‘’alt başlık’’, ‘’haber girişi’’, ‘’ana olay ve sunuş biçimi’’ ve ‘’ardalan bilgisi’’; mikroda ise ‘’kelime seçimi’’ ve ‘’haber retoriği’’ kapsamaktadır.Çalışmanın içerik ve söylem analizi çözümlemesinde ana akım medyanın kadın odaklı toplumsal hareketleri haberleştirme konusunda taraflı davrandığı sonucuna ulaşılmıştır. Politik söyleme dayanmayan ‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ hareketi magazinsel unsurlarla ön plana çıkartılarak tüm haber metinlerinde olumlu nitelikte aktarılmıştır.
Giderek artan sayıda kanıt, günümüzde bisikletin eğlence, rekreasyon ve turizm için kullanımıyla dünya çapında yeniden canlandığını göstermektedir. Bisiklet turizminin ekonomik, sosyal ve çevresel değerleri, destinasyon planlamacılarını ve politika yapıcılarını bisikletle ilgili altyapıyı finanse etmeye, planlamaya, geliştirmeye ve bisiklet turistlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için bir dizi hizmetin geliştirilmesini teşvik etmeye yönlendirmiştir. Türkiye’de bisiklet turizmini geliştirmek için son zamanlarda bisiklet dostu konaklama tesisi uygulaması yürürlüğe konmuştur. Bu çalışmanın amacı, bisiklet dostu konaklama tesisi uygulamasının olası avantajları ile uygulamaya yönelik geliştirilmesi gereken hususları ortaya koymaktır. Veriler Konya ilinde bulunan bir adet bisiklet dostu konaklama tesisinden görüşme ve gözlem tekniğiyle toplanmıştır. Verilerin analizi maksadıyla betimsel analiz kullanılmıştır. Bulgular, bisiklet dostu konaklama tesisi uygulamasının tesislere birçok açıdan avantaj sağladığını ve uygulamanın tekrar gözden geçirilerek gerçekçi bir zemine oturtulması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışma, literatürde bisiklet dostu konaklama tesislerini inceleyen ilk çalışmalardan birisi olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan turizm literatürüne önemli katkılar sunmaktadır.
İdealkent ( Sosyal - Fen )
Yıl: 2022 Cilt: 13 Sayı: 36 Sayfa: 913 - 918
-
Bu çalışmada, ulaşımın önemli bir boyutu olan mikromobilite kavramının güncel etkiler göz önünde bulundurularak, Türkiye perspektifinde teorik bir değerlendirmesi yapılmıştır. Amaç mikromobilite kavramına ilişkin şehircilik açısından yeni teorilerin geliştirilme ve değerlendirilmesi, mevcut mikromobilite yaklaşımlarının incelenmesiyle, Türkiye’de mikromobiliteye ilişkin ne tür düzenlemelerin yapılabileceği konusunda öneriler geliştirmektir. Dolayısıyla, daha önce mikromobilite konusunda yapılmış çalışmaların irdelenmesi ve COVID- 19 Pandemisi döneminde mikromobilitenin kentsel ulaşım üzerine olan etkisinin, sayısal sonuçlarının değerlendirmesi yapılmıştır. COVID-19 Pandemisi kaynaklı olarak kentsel ulaşımda, özel taşıt kullanımında artışın gözlendiği durum, trafik sıkışıklığı ve çevresel kirliliklerde de ciddi düzeyde artışa neden olmuştur. Bu durum dünya kentleri için büyük sorunlar oluşturmuştur. Çalışma kapsamında yapılan incelemelerde 20 ülkenin 15’inde özel taşıt kullanım oranının arttığı, 17’sinde yaya kullanımının arttığı görülmektedir. Sadece 8 ülkede toplu taşıma kullanımında artış olduğu görülmektedir. Plan hiyerarşisi açısından her bir ölçekte konunun gündeme gelmiş ve çalışılmış olması, önemli bir adım olarak değerlendirildiğinde mikromobilite açısından Türkiye’de %80’lik bir yönetsel düzeyin varlığından bahsedilebilir. Türkiye'de mikromobilite konusunda bisiklet, scooter ve diğer türler (unicycle, kaykay vb.) konusunda taşıtlar gruplandığında, yasal ve yönetsel çerçevenin %66’lık bir düzeyde olduğu görülmektedir. Türkiye’de kentlerin %24,7’sinde elektrikli scooter işletiminin varlığının olması bize mevcut durumda olumlu gelişmelerin olduğunu göstermektedir.
Ekonomik, sosyal ve çevresel alanlarda etkileri olan ulaşım sektörü, yaşamsal ihtiyaçların karşılanması bağlamında oldukça önemlidir. Ulaşım sektörü aynı zamanda kentsel alan kullanımının önemli bir bölümünü oluşturmakta ve kent formunu ve yayılımını belirlemektedir. Ulaşım sektörünün etkileri arasında hava ve gürültü kirliliği ve iklim değişikliği başta gelirken, ulaşımın kentsel dirençliliği de etkilediği görülmektedir. Ulaşım altyapısının niteliği özellikle kentler için kritik önemdedir ve iklim değişikliği ile ilişkili risk ve afetler ve aşırı hava olaylarının kentlerdeki boyutlarının artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla ulaşım sektörü ve iklim değişikliği arasındaki çift yönlü ilişki önemle ele alınmalıdır. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı, ulaşım sektörünün iklim değişikliğine etkisinin ve iklim değişikliğinin sonuçlarından etkilenebilirliğinin ve yeşil ulaşım türlerinin kentlerde kullanımının kentsel dirençliliğe katkısının değerlendirilmesidir. Çalışmada kent içi ulaşımda yaya, bisiklet ve toplu taşıma kullanımının desteklenerek, araç bağımlılığını azaltan yeşil ulaşım seçeneklerinin geliştirilmesinin ve alternatif yakıtlı ve elektrikli araçların yaygınlaştırılmasının sera gazı emisyonlarının, taşıt kaynaklı diğer kirleticilerin ve sorunların azaltılmasında etkili olduğu sonucu elde edilmiştir. Kentsel ulaşım planlamasında ve tasarımında yeni iklim normallerine duyarlı bir biçimde kentsel dirençliliği artıran ve kompakt kent gelişimine imkân veren yaklaşımların önümüzdeki süreçte daha önemli hale geleceği elde edilen bir diğer önemli sonuçtur.
Bisiklete binme tüm dünyada popüler hale gelmiş olan egzersizlerden biridir. Bu çalışmada profesyonel bir destek almayan amatör bisikletçilerde boyun ağrısı için risk faktörlerini değerlendirmeyi amaçladık. Bisiklet gruplarının internet üzerindeki sosyal ağlarında bireylerin demografik özelliklerini, bisiklet kullanım özelliklerini, bisiklete binme alışkanlıklarını, Bournemouth Boyun Anketini (BBA), dinlenme ve bisiklet kullanımı esnasındaki boyun ağrısı şiddetini sorgulayan yapılandırılmış bir anket paylaşıldı. Veriler toplandı ve analiz edildi. Yirmi yedi (%25,7) kişi kriterleri karşılamaması nedeni ile çalışma dışı bırakıldı. Yetmiş sekiz bisiklet kullanıcısının analiz sonuçlarında, haftada 10 saatten fazla bisiklet süren bireylerin ortalama BBA değerinin 1-5 ve 5-10 saat bisiklet süren bisikletçilere gore anlamlı derecede düşük olduğu gözlendi (p<0,001). Multivariate lojistik regresyon analizinde ise dağ bisikleti kullanımının (OR=0,147; p=0,033) ve 10-20 saat arasında (OR=0,022; p=0,005) bisiklet kullanım süresinin boyun ağrısı açısından en düşük riske sahip olduğu tespit edildi. Kişiye özel bisiklet ayarlamalarının (bike-fit) boyun ağrısına etkisinin olmadığı gözlemlendi (p=0,5). Çalışmamızın sonuçlarına gore amatör bisikletçilerde boyun ağrısını önlemek için haftalık kullanım süresinin 10-20 saat arasında tutularak düzensiz, az veya aşırı kullanımdan kaçınması ve boyun ağrısı olan bireylerin dağ bisikletine yönelmesi önerilebilir.
Yeni bir solunumsal eşik türü olarak ortaya atılan respirasyon eşiği (RE) kademeli bir rampa testinde dakika ventilasyonu bölü ekspirasyon sonu CO 2 kısmi basıncı (V E /P ET CO 2 ) değerindeki zamana bağlı değişimlerin analizine dayanır. Ancak RE tekniğinin yaygın olarak kullanılan önemli bir eşik belirleme yöntemi olan kritik gücü (KG) hangi düzeyde işaret edebildiğine odaklanan bir araştırma bulgusu rapor edilmemiştir. Bu çalışma nın amacı, RE tekniği kullanılarak elde edilen egzersiz şiddetinin, KG’yi hangi düzeyde karşılayabildiğini araştırmaktır. Çalışmaya iyi antrene on erkek bisiklet sporcusu katılmıştır. Sporcuların gaz değişim eşiği (GDE), solunumsal kompanzasyon noktası (SK N) ve RE düzeyleri kademeli rampa testleriyle belirlenmiştir. Bu testlerde GDE ve SKN düzeyleri, Innocor sistemi yoluyla VCO 2 VO 2 ve V E VCO 2 ilişkilerinde saptanan kırılmalar tespit edilerek değerlendirilmiştir. RE düzeyi SegReg paket programı kullanılarak V E /P ET CO 2 zaman ilişkisindeki en güçlü kırılma noktası tespit edilerek bulunmuştur. Sonrasında KG’yi hesaplamak için farklı günlerde sabit iş oranlarında testler uygulanmıştır. Tüm eşik göstergelerinin birbirleriyle ilişkilerinin sınanması için geçerlik a nalizleri yapılmıştır. Bulgular, RE (328±35,5 W; 4,23±0,39 L·dk −1 ) ile SKN (324±34,3 W; 4,21±0,45 L·dk −1 ) güç çıktıları ve her birine ait VO 2 yanıtları arasında yüksek bir ilişki ve uyum olduğunu göstermiştir (p>0,05; t= 1,19; r>0,96; % tahmini standart ha ta <5). Ancak hem RE hem de SKN güç çıktıları KG'den (298±32 W) yaklaşık %10 daha yüksek bulunmuştur (p<0,001). Çalışmamız, iyi antrene bisikletçilerde V E /P ET CO 2 zaman ilişkisinde oluşan en güçlü kırılmanın çok büyük bir başarı ile SKN’yi gösterdiğini, fak at KG’yi doğrudan belirlemede başarısız olduğunu ortaya koymuştur.
AMAÇ: Kardiyak rehabilitasyon programı (KRP), hastaya özel geliştirilmiş geniş kapsamlı bir programdır. KRP, fonksiyonel egzersiz kapasitesini, yaşam kalitesini ve psikososyal durumu iyileştirmeyi amaçlar. Bu çalışmadaki amacımız, perkütan koroner girişim (PKG) yapılan koroner arter hastalığı (KAH) ve koroner arter bypass grefti (KABG) olan hastalara uygulanan KRP’nın etkinliğini retrospektif olarak araştırmaktır.GEREÇ VE YÖNTEM: PKG yapılan KAH (n= 38) ve KABG’li (n=12) olan 50 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. KRP 5 dk ısınma, 10 dk eklem hareket açıklığı,15 dk büyük kas gruplarını içeren güçlendirme egzersizleri, 30 dk bisiklet ergometresi (Ergoselect 200, Ergoline GmbH,Bitz, Germany) kullanılarak sabit kalp hızı yöntemi ile aerobik egzersiz (constant heart rate training program) ve 5 dk soğuma egzersizlerini içeriyordu. Toplam 30 seans uygulandı. Hastaların demografik verileri kaydedildi. Hastaların rehabilitasyon öncesi ve sonrası fonksiyonel egzersiz kapasitesi, yaşam kalitesi ve depresyon durumları sırasıyla 6 dk yürüme testi (6 DYT), Short Form- 36 (SF-36) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile değerlendirildi.BULGULAR: KAH’da rehabilitasyon sonrası 6DYT’nde (p=0.00), yaşam kalitesi parametrelerinden fiziksel fonksiyon (p<0.001), fiziksel rol güçlüğü (p=0.001), emosyonel rol güçlüğü (p=0.01), ağrı (p=0.03), genel sağlık (p=0.04) skorlarında ve BDÖ’nde (p<0.001) anlamlı iyileşme gösterildi. Ek olarak; KABG’lilerde rehabilitasyon sonrası 6 DYT’nde (p<0.001), yaşam kalitesi parametrelerinden fiziksel rol güçlüğü ve emosyonel rol güçlüğünde (p=0.001) ve BDÖ’ nde (p<0.001) anlamlı iyileşme saptandı.SONUÇ: KAH ve KABG olan hastalarda, bisiklet ergometresi ile uygulanan kardiyopulmoner aerobik egzersiz programının fonksiyonel egzersiz kapasitesini ve yaşam kalitesini arttırdığı; depresyon seviyesini azalttığı gösterildi.
Son yüzyılda hızla artan nüfus ile birlikte kentlerin büyümesi, artan araç sayısı ulaĢımda trafik problemini ortaya çıkartmıĢtır. Trafik sorununun ortadan kalkması için birçok çözüm yolu bulunmaktadır. Bu çözüm yollarından biri de çevreci bir ulaĢım aracı olan bisiklet kullanımıdır. Bu çalıĢmada egzoz gazlarının azaltılması için bisiklet kullanım oranının artırılması amacıyla yola çıkan bir farkındalık hareketi olan “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” etkinliği incelenmiĢtir. Bu farkındalık hareketi çevreci bir amaçla yola çıksa da ikinci bir amaca daha hizmet etmektedir: toplumda kadını görünür kılmak. AraĢtırmada odak grup görüĢme tekniği uygulanmıĢ, “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” farkındalık hareketine katılan farklı yaĢ, meslek ve Ģehirlerdeki 12 kadın ile görüĢülmüĢtür. GörüĢmede daha önceden hazırlanan 7 soru gruba yöneltilmiĢ ve cevaplar not alınarak, analiz edilmiĢtir. Ġzmir‟de “Otomobilsiz Kentler Günü‟nde baĢlayan farkındalık hareketi önce tüm Türkiye‟ye, ardından da Dünya‟ya yayılarak amacına ulaĢmaya devam etmektedir. Bu hareket kadınların toplumda daha görünür hale gelmesine, bisiklet kullanım oranlarında artıĢa, bisiklet yollarının düzenlenmesi ve yapılmasına hız verilmesine yol açmıĢtır. Yapılacak olan yollar, verilecek olan eğitim ile birlikte hava kirliliğine yol açan araçlar yerine temiz, çevreci ulaĢım araçlarının kullanılması sürdürülebilir bir gelecek için önem arz etmektedir.
Üniversite yerleşkeleri ulaşım ağı; eğitim-öğretim ve sosyal-kültürel faaliyetlerinin gerçekleştiği mekânsal kullanımları birbirine bağlayan yaya, bisiklet ve araçların kullanımına imkân veren fiziksel yapılardır. Çalışmada Fırat Üniversitesi Yerleşkesi yaya öncelikli ulaşım ağının planlama ve tasarım kriterleri belirlenerek görselliği, işlevselliği ve yeterliliği değerlendirilmiştir. Değerlendirilen planlama ve tasarım kriterleri; güvenlik, erişilebilirlik, trafik-yönlendirme levhaları, yavaş trafik hızı, hız kesici, otopark, kaldırım, bisiklet yolu, otobüs durağı, yaya geçidi, drenaj, zemin döşemesi, donatı elamanları, aydınlatma, sanatsal öğeler, gölgeleme, bitkisel eleman, eğim, bakım ve temizliktir. Yapılan değerlendirme sonucunda, yerleşke ulaşım ağının bazı kriterler açısından yaya öncelikli olmadığı saptanmıştır. Tespit edilen olumsuzluklar ile ilgili iyileştirme çalışmalarının gerektiği sonucuna varılmış ve bazı çözüm önerileri sunulmuştur.
Artan dünya nüfusu ile birlikte su ihtiyacı, temini ve yönetimi çok önemli bir konu haline gelmiştir. Özellikle iklim değişikliği nedeniyle şiddetli yağışlar, sel vb. durumlarda suyun yer altı sularına kolay ve hızlı bir şekilde ulaştırılması gerekir. Kentin yeşil altyapı sistemlerini güçlendiren sürdürülebilir yağış suyu yönetimi uygulamalarından birisi geçirimli betondur. Otopark, bisiklet yolları, yürüyüş yolları vb. peyzaj yapılarında geçirimli beton kullanılarak su etkin bir şekilde yeraltına iletilebilir. Geçirimli betonda su geçirgenliğini sağlamak için özellikle karışımdaki su/çimento oranı ve agrega miktarının uygun oranlarda olması önemlidir. Geçirimli beton, az miktarda kum ve çok miktarda iri agregadan oluşur. Geçirimli betonun hazırlanmasında farklı tipte çimentolar kullanılabilir. Sunulan çalışmada, CEM V/A 32.5 R, CEM I 42.5 R ve CEM I 52.5 R çimentoları kullanılarak hazırlanan geçirimli betonun mekanik özellikleri incelenmiş ve kentsel peyzajlarda kullanımı araştırılmıştır. Beton karışımlarından alınan küp ve prizma örneklerinden beton basınç dayanımı ve eğilme dayanımı değerleri elde edilmiştir. Ayrıca, polipropilen lif içeren geçirimli beton hazırlanmış ve dayanım değerleri belirlenmiştir. Bu araştırma çalışmasından elde edilen sonuçlar, geçirimli betonun otopark, bisiklet yolları ve yürüyüş yolları gibi kentsel peyzajlarda uygulanabileceğini göstermiştir.
Physical activity is important in the prevention and treatment of Coronavirus disease-2019 (COVID-19). There is a strong relationship between increased physical activity and improved general health during COVID-19 pandemic. Moderate aerobic exercises may be more beneficial than the exhausting exercises due to the post-COVID-19 syndromes or long-COVID. Regular program of aerobic exercise for 20-60 minutes in the form of cycling or walking with an intensity of moderate in repeated 2-3 sessions/week could safely enhance immune functions. The aim of this review is to highlight the recommendation to support exercise activities in the post COVID-19 period.
Preliminary VO2max verification testing allows to examine the reproducibility of comparable tests in the same participants and helps to verify whether neuromuscular performance is associated with VO2max during different testing conditions. The main purpose of this study was to compare VO2max values obtained using a graded treadmill and cycling protocols and to verify whether the results are also reproducible during the constant time to exhaustion testing protocols. The second rationale of the study was to characterize the contributions of hip and knee muscle strength during four different testing conditions, and to determine how these quantities change when altering the modality of exercise for a given exercise intensity. A repeated measures study design was used. A total of 20 healthy male participants (21.20±2.17 years) underwent preliminary VO2max testing sessions on treadmill and cycling ergometers with 24-h intervals. Isokinetic strength performance of hip and knee muscles was tested at 60o /sec angular velocity. A paired and independent-sample t-test was performed for inter-group and intra-group comparisons. Linear regression was applied to determine the percentage of variation in VO2max testing outputs during either testing modality explained by hip and knee muscle strength parameters. Lower extremity strength characteristics of hip and knee were symmetric between the dominant and nondominant limb (p>0.05). VO2max and blood lactate concentration were significantly greater during constant testing protocols for either testing modalities (p<0.001). Hip muscle strength performance explained a greater variation in VO2max parameters during incremental (cycling r2= 0.25, running r2= 0.24) and constant (cycling r 2= 0.35, running r2= 0.33) testing protocols for either testing modality compared to the contribution of knee muscle strength performance on VO2max parameters during incremental (cycling r2= 0.17, running r2= 0.17) and constant (cycling r2= 0.23, running r2= 0.18) testing protocols. The local muscular performance of the hip and knee muscles were strongly related with the changes in running and cycling mechanics and hip muscles had a greater contribution to the VO2max performance during constant protocols than knee muscles. In conclusion, the extent to which contribution of lower extremity muscles during VO2max testing relies more on the mode of the exercise rather than the type of the testing modality
Obezitenin tedavisinde diyetin yanı sıra egzersiz de vücudun enerji harcamasını artırarak kilo kaybının sağlanmasında etkilidir. Yüksek şiddetli aralıklı antrenman (HIIT) ise orta şiddette aerobik egzersize kıyasla daha kısa zamanda vücut yağ kütlesi kaybı, maksimum oksijen tüketimi ve anaerobik eşiğin iyileşmesi, Tip 2 diyabetli hastalarda glisemik kontrol gibi konularda benzer veya daha fazla fayda sağlaması, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve obezite gibi özel koşullarda ve tüm egzersiz türlerinde uygulanabilir olması gibi sebeplerden dolayı son yıllarda popüler hale gelen bir egzersiz modelidir. American College of Medicine (ACSM) tarafından yürüme, bisiklet sürme, yavaş tempoda koşu şeklinde haftada 2-3 kez maksimum oksijen tüketiminin (VO2maks) %85’inde veya maksimum kalp atım hızının (KAHmaks) %90’ında 15 dakika boyunca reçetelendirilmiştir. Bununla birlikte direnç egzersizleri ve VO2maks’ın %60’ının üzerinde gerçekleştirilen aerobik egzersizler, iştahı baskılayarak besin alımını azaltıp negatif enerji dengesine katkıda bulunabilir ve vücut yağ kütlesini azaltıp obezitenin tedavisinde uygulanabilir. Bu etkinin oreksijenik ve anoreksijenik hormonlar aracılığıyla kontrol edildiği ve düzenlendiği tahmin edilmektedir. Güncel çalışmalar HIIT modelinin besin alımını azaltarak obezitenin tedavisinde etkin bir yol olabileceği konusunu ortaya koymaktadır. Obezitesi olan yetişkin bireylerde HIIT’in besin alımına etkilerini derleyen bu çalışma ile HIIT’in besin alımını azaltmada etkili olmadığı fakat genel olarak kalori alımını azaltma eğiliminde olduğu ortaya konulmuştur.

/ 13
3 / 13