5 sonuç

Tümünü Listeye Ekle
Osmanlı Devleti’ne bağlı Rusçuk kazâsının ceza tarihi hakkındaki bu çalışma, mahkeme kayıtlarının (şer’iyye sicili) analizi üzerine kurgulanmıştır. Ceza kavramının Osmanlı taşrasındaki uygulamasının küçük bir kesitini ortaya koymayı hedefleyen çalışmada, mahkeme hükümleri incelenerek tespit edilmiş ve bu hükümler ceza çeşitlerine göre tasnif edilerek çıkarımlarda bulunulmuştur. Çalışma, giriş, sonuç hariç üç bölümden oluşmuştur. İlk bölümde, Rusçuk şehrinin tarihçesi ve sosyo- ekonomik şartları incelenmiştir. İkinci bölümde İslam ceza hukukunun Osmanlı dönemi uygulamaları genel ve nazari bir bakışla araştırılıp üçüncü bölüme altyapı oluşturmak istenmiştir. Üçüncü bölümde, XVIII. yüzyıl mahkeme kayıtlarında yer alan bilgiler doğrultusunda Rusçuk’ta suçlulara verilen cezalar çok boyutlu olarak araştırılmıştır. Osmanlı Devleti’nin suç ve ceza tarihi hakkında yazmak, olumsuzlukların hatırda kalıcı ve bu açıdan olması gerekeni daha açık gösteren bir yanı bulunması sebebiyle özellikle önemlidir. Ayrıca günümüzle kıyaslama imkânının bulunması da konu ile ilgili çalışmaların artması gerektiğini gösteren diğer bir işarettir.
Osmanlı Devleti, kurduğu sağlam siyasi düzen sayesinde uzun asırlar varlığını sürdürmüştür. Bu gerçekte, nitelikli devlet adamları ve padişahların karizmatik varlıklarının etkisi büyüktür. Fakat söz konusu devlette, hayata ve insanlara olumlu, yapıcı katkılar yapan Osmanlı insanlarının yanında, olumsuz ve yıkıcı tahribatlarla var olmuş zararlı unsurlar da görülmüştür. Bu bağlamda Osmanlı tarihi, her zaman ve her yerde olduğu gibi, biraz da suç ve ceza tarihidir. Çünkü devleti ayakta tutan temel faktörlerden birisi de, adaleti sağlamadaki hassasiyetidir. Bu da, devlet tarafından, bir yönüyle, suçlularla başa çıkma şeklinde yerine getirilebilir. Suç ve ceza tarihinde en çok çalışmış konuların başında fiziksel suçlar gelmektedir. Bu çalışmada, bir Osmanlı kazası olan Rusçuk’ta XVIII. yüzyılda işlenen adam yaralama ve öldürme suçları, şer’iyye sicillerinin verdiği bilgiler doğrultusunda incelenecektir. Böylelikle, cinayet mefhumunun Osmanlı tarihi üzerinden aydınlatılması hedeflenmiştir.
Kenan Erzurum 1967 yılında İstanbul Üniversitesi’ne girdi. Meral Alpay’la tanışması da burada gerçekleşti. Dört yıl Meral Alpay’ın öğrenciliğini yaptı. Daha sonra Meral Alpay ile doktora çalışmasını tamamladı. O nedenle Meral Alpay ile çok yakın akademik çalışma içinde bulundu. Meral Alpay’ı tanıdı. Meral Alpay iyi bir eğitimci, zeki, çalışkan, dürüst bir hoca olarak anılarında kaldı. Bu yazıyı Meral Alpay ile ilgili duygu ve düşüncelerini belirtmek için hazırladı.
-
Kölelik, Antik dönemden başlayıp 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş bir kurumdur. İslam hukuku köleliği kaldırmamışsa da, ona daha insancıl bir içerik kazandırmıştır. İslam hukukunu hukuk sistemi olarak kabul etmiş Osmanlı İmparatorluğunda da kölelik, bu insancıl özellik çerçevesinde yaşamıştır. Diğer taraftan, köle azadı, devlet tarafından sürekli teşvik edilmiş ve halk buna özendirilmiştir. Köleler, cinsiyet ve etnik köken bakımından çeşitlilik göstermekteydi. Kölelerin, Osmanlı İmparatorluğunda daha çok ev işlerinde kullanılmakla beraber daha nadir olarak tarlada da çalıştırıldıkları bilinmektedir. Rusçuk kadı sicillerinden yola çıkılarak yapılan bu çalışma Osmanlı İmparatorluğunda belirtilen tarihlerde, yaşamış kölelerin özellikleri ve durumları üzerinedir.

/ 1
2 / 1