12 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Bu araştırmanın amacı ortaokullarda görev yapan öğretmen ve okul yöneticilerinin iş doyumu ile örgütsel güven algıları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. İlişkisel tarama deseninde olan araştırmanın örneklemini 2019-2020 eğitim-öğretim yılında Diyarbakır ilindeki ortaokullarda görev yapmakta olan ve seçkisiz yolla seçilen 353 öğretmen ve okul yöneticisi oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Öğretmen İş Doyum Ölçeği ve Örgütsel Güven Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular, katılımcıların iş doyumu ve örgütsel güven algılarının yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Katılımcıların cinsiyeti açısından iş doyumu ve örgütsel güven algıları arasında anlamlı düzeyde bir farklılık bulunmamaktadır. Yaş değişkeni iş doyumu algılarında anlamlı bir farklılığa neden olmazken, örgütsel güven algılarında İletişim Ortamı dışındaki boyutlarda ve ölçek genelinde anlamlı farklılığa neden olmaktadır. Branş açısından iş doyumu ölçeğinde ve örgütsel güven ölçeğinin üç boyutunda anlamlı farklılıklar bulunmamıştır. Çalışanlara Duyarlılık boyutunda ise anlamlı düzeyde bir farklılık vardır. Katılımcıların öğretmen ya da okul yöneticisi olmaları iş doyumu algılarında anlamlı bir değişikliğe neden olmazken, örgütsel güven ölçeğinin bütün boyutlarında ve ölçek genelinde yöneticiler lehine farklılaşmaktadır. Hizmet süresi iş doyumu ve örgütsel güven ölçeğinin Çalışana Duyarlılık boyutunda anlamlı farklılıklara neden olmamakta, örgütsel güvenin diğer boyutlarında ve ölçek genelinde anlamlı farklılıklara neden olmaktadır. İş doyumu ile örgütsel güven algıları arasında aynı yönde, orta düzeyli ve anlamlı bir ilişki vardır.
Tefsirde kültürel antropolojik yaklaşım, müfessirin zihnindeki Kur’an tasavvurunun, duyuları ve duygularınıntezahürü konumundaki tefsir metninin –ki buna sahabe ve tȃbiȗn kavilleri de dâhildir-, içinde bulunduğusüreçle birlikte oluştuğu ve şekillendiği, o süreçten beslendiği ve yine o süreç içinde belirli bir yer kapladığı,muayyen bir zeminden dinamizmini ve motivasyonunu aldığı, belirli bir adrese hitap ettiği şeklindeki tarihselve kültürel gerçeği temel almaktadır. Bu nedenle anlamın kendisi ve anlama işleminin keyfiyeti noktasındaözneler arası farklılıkların oluşmasını tabii ve kaçınılmaz bir durum olarak görmektedir. Bu itibarla da birmetnin, sadece iki kapak arasına yerleştirilmiş yazılardan ibaret olmadığını düşünmektedir. Bütün bu gerekçelerdenhareketle tefsirde kültürel antropolojik yaklaşım, araştırma konusu olan metni, oluşumuna zeminteşkil eden gerekçeler, ilgili olduğu gündem, içerdiği gönderiler, dayandığı referanslar ve hitap ettiği sosyalkesimle birlikte düşünmeyi önermektedir. Bunlar genellikle metinlerde doğrudan seslendirilmeyen harici bağıntılardır.Bu bağıntıları tespit edebilmek için incelediğimiz metni, senkronik ve diakronik yöntemlerle süreçiçindeki tüm hallerini görerek okumamız gerekmektedir. Bu durum, disiplinlerarası ilişkileri zorunlu halegetirmektedir. Yukarıda ana hatlarıyla çerçevesini çizdiğimiz yaklaşım noktasında ilk akla gelen bilim kuşkusuzkültürel antropolojidir. Her iki yöntemi araştırmalarında kullanan bir konsept olması nedeniyle kültürelantropoloji, tefsir metinlerini tarih içindeki varlıkları ve uzanımları ile süreğen bir oluş olarak okuma imkanıverecektir. İşte bu nedenle kültürel antropolojik yaklaşım tefsir ilmi açısından büyük bir öneme sahiptir.Öncelikle tefsirde kültürel antropolojik yaklaşım ismiyle gündeme getirdiğimiz bu yaklaşımın mahiyeti, referansları,amacı, önemi, temel prensipleri ve tefsir ilmiyle hangi külli kaideye bağlı olarak iletişime geçebileceğiortaya konmalıdır. Bu çalışma kültürel antropoloji-tefsir ilişkisini bu bağlamda muhtemel sakıncaları ile birlikteele almaktadır.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki bu çalışma, bilimsel tefsir ile tefsir ilmi arasında bilginin doğasından kaynaklananbir ilişkinin var olduğu ve bilimsel tefsirin temel referansını buradan aldığı tezini savunmaktadır.Bu anlayışa göre konusu aynı fakat cihet-i vahdeleri farklı olan bilimlerin önsel olarak kabul ettikleri veyakendi sistemleri içinde ürettikleri bilgiler, aslında tek bir bütünün farklı veçhelerini oluşturdukları için, zorunluolarak birbirileriyle ilişkilidirler. Dolayısıyla araştırdıkları alanla ilgili bütünlüklü bilgiyi de ancak sağlıklıbir etkileşime geçtikleri zaman verebilirler. Örneğin psikoloji, fizyoloji, anatomi, tıp gibi konusu farklıaçılardan insan olan bilimler, insanı ancak kendi açılarından anlatabilirler. Oysa bu tür anlatımlar, zihnimizdeinsanın tam imajını oluşturabilmemiz için tek başlarına yeterli değillerdir. Bu bilimler, ancak sağlıklı birşekilde iletişime geçtiklerinde ve bize sundukları veriler birbirini bütünleyecek şekilde düzenlendiğinde,insan hakkında kuşatıcı bir perspektif verebilirler.Bilginin varlıkla özsel bir ilişkisinin olduğunu kabul eden bu yaklaşım açısından tefsir ilmi de Mutlak varlığıntarihe açılımlarını inceleyen bir ilimdir. Konusu, Kur’an’ın lafızları ve ibareleridir. Aynı konu üzerindeçalışan diğer ilimlerden farklı olarak Tefsir ilmi, Kur’an lafız ve ibarelerini ilahi murada delaletleri cihetiyleinceler. Onun incelemeleri lafızların ahvali çerçevesindedir. Dolayısıyla Tefsir, betimleyici bir ilimdir. Tefsirilminin pozitif bilimlerle etkileşimi, bu tanımda formüle edilen tefsirin mahiyeti ve külli kaideleri doğrultusundagerçekleşmelidir. Pozitif bilimlerle Kur’an’ın konu bakımından kesiştikleri nokta, kevnî (varlığınoluşumu ve seyri hakkındaki) ayetlerdir. Bu durumda Tefsir ilmi ile pozitif bilimler arasında bilgi-nesneirtibatına dayalı bir ilişki vardır. Disiplinler arası ilişkilerin izin verdiği ölçüde ve standartlarda, yürütülmesigereken bu ilişki, bilimsel tefsirin temel referansını oluşturmaktadır. Ancak bu süreçte bilimsel tefsirdenmaksadın Kur’an lafız ve ibarelerinin delaletlerini açıklamak olduğu esasına riayet edilmeli, hiçbir bilimdiğerinin yerine konmamalıdır. Hâsılı bilimsel tefsir, disiplinler arası olgusunun Tefsir ilmi bağlamındakipek çok tezahüründen biridir.
İbn Cüzey’e göre, Kur’an’ın maksadı, insanları Allah’a ibâdete (kulluğa) davet etmektir. Ancakbunun için öncelikle ibadetin ne olduğunun açıklanması ve insanlığı Allah’a ibadete yönlendirentemel faktörlerin dile getirilmesi, bir başka ifadeyle Allah’a ibadetin zorunluluğunun aklî ve naklîdelillerle kanıtlanması gerekmektedir. Kur’an’ın maksadından kaynaklanan ve nihai mertebedetekrar oraya dönen ibadet kavramının açıklanması ve ibadetin gerekliliğine dair aklî ve naklî delillerin sunulması, meâni’l-Kur’an’ın bilinmesine bağlıdır. Müfessirin meâni’l-Kur’an’dan kastı,usûlu’l-akâid ve ahkâmu’l-a‘mâldir. Bu bağlamda rubûbiyet, nübüvvet, meâd, ahkâm, va‘d, vaîd vekasas konularının çerçevesi çizilmeli; Kur’an metninden bu çerçeveye muhalif anlamlar çıkartılamayacağı hususu küllî bir kaide olarak benimsenmelidir. İbn Cüzey’in meseleye bu şekilde yaklaşması, meâni’l-Kur’an’ı, Kur’an’ın tefsirine ve te’viline çerçeve çizen tümeller olarak mütalaaettiğini düşündürmektedir. Ayrıca onun ilim addettiği bu konular, esasen kelam, akaid, fıkıh vefıkıh usûlünün konularıdır. Onun Kur’an mânâlarını bu şekilde incelemesi, konulu Kur’an tefsirinin ve disiplinlerarası yaklaşımın kendi çağındaki nüvesi olarak değerlendirilmelidir.
Bu çalışmada, İbn Cüzey’in et-Teshil li ‘ulumi’t-tenzil adlı eserinin önsözve mukaddimeleri, tefsirde üslup ve usûl sorunlarına yaklaşımı açısından ince-lenmiştir. İbn Cüzey, eserine ilki faydalı konular ve küllȋ kaidelerden; ikincisiKur’an’da sık geçen lafızların anlamlarının işlendiği bir lügatçeden oluşaniki mukaddime yazmış; böylece takip ettiği usûlü ve üslubu hakkında bilgilervermiş; girizgâhta ise et-Teshȋl’i, hangi saiklerle yazdığını ve amacını genelifadelerle açıklamıştır. Bu bağlamda klasik tefsir küllîyatındaki bazı eserleri,bazen isim vererek ama daha çok meçhul kipte eleştirmiş ve bu sorunların na-sıl aşılabileceğine dair önerilerde bulunmuştur. Onun bunu yapmaktan kastı,öncelikle tefsirde usûl ve üslubun önemini ortaya koymak; böylelikle aka-demik anlamda tefsirle ilgilenenlere ve sade okurlara sağlıklı bir perspektifkazandırmak, ardından da okura bu muhtasar eserin nasıl okunacağına ilişkinrehberlik etmektir. Makalenin önemi de buradan kaynaklanmaktadır. Makale-de, ilmi şahsiyetinden tefsir mukaddimelerine kıvrılan bir üslupla betimleyicibir dil kullanılmış, sonra da tahlil-tenkit eksenli bir yaklaşımla genel bir de-ğerlendirme yapılmıştır.
Bu makale, Kur’an’ın ȃmm lafızlarının delaleti bağlamında tefsir ilmi ile fıkıh usulünün ilişkisini araştırmaktadır Esasen İslami ilimler bağlamında ȃmm lafızların delaleti, İslam’ın temel metinlerindeki lafızlarla ilgili olduğu için sadece fıkıh usulü veya tefsir ilminin özel konusu değil, tüm İslami ilimlerin ortak konusudur. İslami ilimlerin üzerinde çalıştığı temel dini metinlerin aynılığı, bu ilimler arasında disiplinlerarası ilişkileri zorunlu hale getirmektedir. Tefsir ilmi ile fıkıh usulü arasındaki ilişkinin ȃmm lafızlar bağlamında işlenmesinin nedeni de budur. Fıkıh usulü, bu konuyu Kur’an’ın lafızlarından ve ibarelerinden hukuki normlar çıkarmak için incelemektedir. Yani lafızların vaz‘ȋ delaleti, fıkıh usulünün hukuki normlar çıkarmak için müracaat ettiği temel istidlal yöntemlerinden biridir. Tefsir ilmi ise Arap dilinin kaide ve teamüllerine dayanan bu istidlal yöntemini, ilgili lafızlarla Allah’ın neyi murad ettiğini belirleyebilmek için konu edinmektedir. Lafızların vaz‘ȋ delaleti konusunda tefsir ilmi ile fıkıh usulünün birbirinden ayrıldığı esas nokta da budur. Ayrıca lafızların delaletleri, İslam bilginlerine ilahi hitabı, farklı zamanlar ve mekânlardaki muhataplarının vakıalarıyla ilişkilendirme imkânını vermektedir.
Bu çalışma tefsir ilmi ile üslȗbu’l-Kur’an arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Bu ilişki, Kur’an’ın beyan vasfının tabii ve zaruri bir sonucudur. Çünkü Allah Kur’an’ı, ihtiva ettiği mana ve maksatların muhatapları tarafından anlaşılması ve hayata geçirilmesi için indirmiştir. Bu itibarla muhataplarının yeteneklerini ve birikimlerini dikkate almıştır. Zira ne tek başına belagat ilimlerinin sözlü/yazılı bir kelam/metin hakkındaki kuramsal açıklamaları ne de betimleyici ve değerlendirici nakiller, o metnin muhatapları tarafından gerektiği gibi anlaşılmasını sağlayamaz. Sağlıklı bir iletişim için dil ve belagat kadar fesâhat da gereklidir. Fesâhat, mütekellim ile muhatabın müşterek bir sosyal, kültürel, zihinsel ve duygusal zeminde buluşmasını gerektirmektedir. Mütekellimin kastı muhatabının zihninde ancak fasih olması, yani kullandığı dilin açık ve anlaşılır olması halinde karşılık bulabilir. Bu koşul, Kur’an için de geçerlidir. Bu nedenle Allah, hitabını belagat ve fesâhat kaideleri çerçevesinde indirmiştir. Böylece hem onun içerdiği edebȋ incelikler dolayısıyla bir i‘cȃz vesilesi olmasını sağlamış hem de beyan olma işlevini yerine getirerek taşıdığı manaları muhatabının zihnine yaklaştırmış; muhatapla metin arasındaki mesafeyi mümkün olduğunca daraltmıştır. Kur’an bunu, belagat ve fesâhat özellikleri ile yapmıştır. Kur’an’ın beyan olması, onun nüzul dönemi Araplarının dil ve belagat konusundaki örfüne ve fesâhat anlayışlarına uygunluğu ile alakalıdır. İşte bu hikmet nedeniyle tefsir ilmi de Kur’an lafızları ve ibarelerinin anlamları ve delaletlerini tespit etmek veya çıkarsamak ve ulaştığı anlamların doğruluğunu indiği ortamın sosyal ve kültürel koşullarında denetlemek için o anlamları çevreleyen üslȗba, aynı zamanda Kur’an’ın üslȗbu olması itibarıyla başvurmuştur. Zira Kur’an lafızlarının hangi sözdiziminde, hangi zihinsel bağıntıda ve tarihsel bağlamda, kısca hangi üslȗpta, hangi manaya delalet ettiğini belirleyebilmek için üslȗbu’l-Kur’an’ı bilmek gerekmektedir.
Bu araştırmada Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim görenöğretmen adaylarının sosyal medya tutumları ile internet bağımlılıkları arasındaki ilişkiyi ortayakoymak amaçlanmıştır. Bu amaçla araştırma, ilişkisel tarama modelinde desenlenmiştir.Araştırmanın evrenini, 2015-2016 eğitim öğretim yılı güz döneminde Kahramanmaraş Sütçü İmamÜniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim gören 392 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırma,evrenin tamamı üzerinde yapıldığından örneklem seçimine gidilmemiştir. Araştırma sonucunda,öğretmen adaylarının sosyal medyaya ilişkin tutumlarının orta üstü düzeyde olduğu ancak internetbağımlısı olmadıkları anlaşılmıştır. Ayrıca öğretmen adaylarının sosyal medyaya ilişkin tutumlarıile internet bağımlılıkları arasında orta düzeyde, doğrusal ve pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğusonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte yapılan regresyon analizi sonucunda öğretmen adaylarınınsosyal medyaya ilişkin tutumlarının internet bağımlılığı üzerine yaklaşık % 7 yordama etkisininolduğu anlaşılmıştır.
Tefsirin kullandığı bilgi, çoklu mekanizmalarca denetlenip mahiyetleri,işlevleri ve hakikat değerlerine göre sınıflanmış bilgidir. Rivayet-dirayet, tefsir-te’vil,nass-içtihat/yorum, beyân-burhân veya beyân-irfân gibi nakil-akıldiyalektiğinde oluşan ayrımlar, tefsir ilminin işlediği bilginin mahiyetine,metoduna ve amacına ilişkin temel kategorilerdir. Bu kavramlar, tefsirin kullandığıbilginin ham halde bırakılmayıp haysiyet kayıtları çerçevesinde tasnifedildiğini, analitik ve sentetik işlemlere tabi tutulduğunu gösteren kavramlardır.Bu kavramların içerikleriyle birlikte bir tefsir eserinin iletmek istediğimanalara ulaşmak için yazarının zihnini biçimleyen tarihi atmosferi ve yazarınbilgi ve varlık tasavvurunu da incelemek gerekmektedir. Çünkü metinler,yazarları ve ilişik oldukları tarihi ve kültürel ortamla bütünleşiktirler. Bumakale Medârik metnini anılan bağlamda dayandığı bilgi sistemleri açısındanincelemektedir.
Bu makalede tefsirin müdevven bir ilim mi yoksa diğer İslamî ilimlerin toplamından zuhur eden tikel bir marifet mi olduğu meselesi, betimleyicilik hususiyetinin yüksek olmasından ötürü tefsir ilminin tanımları üzerinden ele alınmıştır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de bu tartışmanın odağında tefsirin eczâ--i ulümu yani ilimlerin temel unsurlarını taşıyıp taşımadığı meselesi yatmaktadır. Eczâ-i ulüm, ilimlerin mevzusu, mesâili ve mebâdîidir. Tefsirin bir ilim olduğunu savunanlar, onun bu unsurların tamamını taşıdığını iddia ederlerken karşıt fikri benimseyenler bu kıstası kısmen karşı- ladığını, dolayısıyla müdevven bir ilim değil de tikel bir marifet olarak kabul edilmesi gerektiğini öne sürmektedirler. Tarihte ve günümüzde söz konusu tartışma bu çerçevede sürdürüldüğü için bu çalışmada da konu aynı bağlamda işlenmiştir. Araştırmanın neticesinde tefsirin söz konusu kıstasların tamamını karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla tefsir marifet türünden tikel bir bilgi birikimi değildir; bilakis müdevven bir ilimdir.
Background/aim: To determine the color alterations of natural teeth associated with different orthodontic composites used incomprehensive short-term treatment. Materials and methods: Twenty-two patients were treated with fixed appliances and 22 untreated subjects were also evaluated. Lowerincisors were bonded with different orthodontic composites: 42 with Grengloo, 41 with Light Bond, 31 with Kurasper F, and 32 withTransbond XT. The color parameters of the Commission Internationale de l Eclairage (CIE) were measured for each tooth with aspectrophotometer. Color assessment in relation to time, adhesive material, and their interaction was made with 2-way mixed analysisof variance (ANOVA) and 1-way ANOVA for the color differences (∆E*). Further analyses were done using Tukey s honestly significantdifference tests and paired-samples t-tests. Results: The color of teeth was affected by treatment. The mean L* and a* values increased, whereas the mean b* values decreased. Totalcolor differences of teeth demonstrated visible color changes clinically after treatment, ranging from 1.12 to 3.34 ∆E units. However,there were no significant differences for color of enamel. Conclusion: Teeth may be discolored with fixed appliances during treatment. Moreover, contemporary orthodontic composites havesimilar effects of enamel discoloration.
Giriş: Jinekolojik patolojiler akut apandisit ile karışabilen en sık rahatsızlıklardır. Bu çalışmada jinekolojik patoloji tespit edilen negatif akut apandisitli hastaların irdelenmesi amaçlandı. Materyal Metod: 2006 2010 tarihleri arasında akut apandisit ön tanısıyla laparotomi uygulanan ve jinekolojik patoloji saptanan 25 hasta retrospektif incelendi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 28.87±8.63 yıldı. Hastaların en sık başvuru şikayeti karın ağrısı, fizik muayenede en sık tespit edilen bulgu hassasiyetti. Hastaların 15inde karın ultrasonografisinde intraabdominal sıvı saptandı. En sık rastlanılan patoloji over kist rüptürüydü (%76). Hastalara apendektomi ve ilaveten over kist rüptürü tespit edilenlerde kanama kontrolü ve kist eksizyonu, pelvik inflamatuvar hastalık ve/veya tuboovaryan abse olanlara drenaj uygulandı. Sonuç: Akut karın semptomları ile başvuran kadın hastalar daha dikkatli değerlendirilmelidir. Akut apandisiti taklit edebilen jinekolojik patolojiler ayırıcı tanı açısından mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

/ 1
2 / 1