Tarama Sonuç Kümeleri
Kümeler aramadaki ilk 100 sonuca göre oluşturulmuştur.

Tümünü Listeye Ekle
Faz açısı (FA), hem yumuşak doku kütlesinin miktarındaki hem de kalitesindeki değişiklikleri ifade eder. Bu çalışmanın amacı, akut yüksek şiddette kesintili egzersizin menstrual döngü (MD) ve sirkadiyen ritme (SR) göre biyoelektrik impedans yöntemi (BIA) ile ölçülen FA üzerine etkisini incelemektir. Düzenli menstrual döngüye sahip (menstruasyon gün: 28.7 ± 2.05 gün) 10 gönüllü kadının (yaş = 21.4 ± 2.7 yıl) menstrual döngünün midfoliküler (7–9. günler) ve luteal (21–23. günler) fazlarında sabah (08:30–10:00) ve akşam (18:00–19:00) bisiklet ergometresinde 5x6 saniye tekrarlı sprint testinden önce ve hemen sonra (1. dakika), 10. ve 20. dakikalarda elden ayağa BIA’dan “arktanjant(Reaktans/Rezistans) x (180/π)” formülü kullanılarak FA belirlenmiştir. Biyolojik döngüler ve akut egzersizin FA üzerine etkisi için 2 x 2 x 4 (menstrual faz x günün zamanı x egzersiz) Tekrarlı ölçümlerde çok yönlü varyans analizi kullanılmıştır. MD’nin ve SR’nin BIA ile ölçülen FA üzerine etkisi anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla p=0.095; η2=0.279, p=0.373; η2=0.089). Akut yüksek şiddette egzersizin de FA üzerine etkisi anlamlı değildir (p=0.457; η2=0.090). Benzer şekilde MD x SR (p=0.188;η2=0.184), MD x egzersiz (p=0. 889; η2=0.023), SR x egzersiz (p= 0.351; η 2 = 0.112), MD x SR x egzersiz (p= 0.048; η2 = 0.251) etkileşimleri de anlamlı değildir. Bu çalışmanın bulguları, kadınlarda BIA ile ölçülen faz açısının menstrual döngü ve sirkadiyen ritim ile kombine akut yüksek şiddetteki egzersizden etkilenmediğini göstermiştir. Ek olarak etkileşim istatistiklerinin anlamlı olmaması da faz açısında meydana gelen değişimlerin benzer olduğunu gösterir. Bu bulgular, kadınlarda yumuşak doku kütlesinin miktar ve kalitesindeki değişiklikler belirlenirken, biyolojik döngülerin ve akut yüksek şiddette egzersizin kısıtlayıcı etkisinin olmadığını göstermektedir.
In this research, it was aim to investigate the clothing comfort properties of knitted fabrics intended for summer cycling sportswear. Five different fiber types and five different knitted structures commonly used in cycling sportwear were selected and totally 25 fabrics were manufactured by using a seamless circular knitting machine namely Santoni SM8-TOP2V in a controlled manner. To assess the impact of material type and knitted structures on clothing comfort properties, mass per unit area, thickness, air permeability, thermal conductivity, thermal resistance, overall moisture management capability and relative vapour permeability tests were conducted. The statistical significance of variations in the obtained results was evaluated using the analysis of variance (ANOVA) method. In conclusion, the most suitable material and knitted structure have been recommended for summer upper body cycling clothing.
Ulaştırma, ülke ekonomisi ve toplumun refah düzeyi üzerinde etkilidir. Bunun alt kümesi olan hareketlilik ise insanların dilediği gibi seyahat edebilmesi, yaşam kalitesini artırması ve ülke iç pazarının ticaret hacmi üzerinde etkili olmaktadır. Gelecek yıllarda Dünya üzerindeki petrol kaynaklarının azalmasıyla petrol fiyatlarında artışların yaşanması beklenmekte olup, bunun da mikro hareketlilik araç ve teknolojilerine olan ihtiyaç ve talebi daha da artıracağı aşikârdır. Bu çalışmada, 21. yüzyılda kentsel nüfusun artması, insanların tekil ulaşım araçlarına rağbet göstermesi ve sürdürülebilir enerji kaynaklı yakıt teknolojilerinin gelişimi ile birlikte, elektrikli araçların popüler hale geldiği gerçeğine ulaşılmıştır. Bu kapsamda; mikro hareketlilik unsurlarının gelişimi, ulusal ve uluslararası düzeyde kullanımı, altyapı ihtiyacı ve eksikliklerinin tespit edilerek ortaya konulması için geniş katılımlı bir anket çalışması yapılmış ve Türkiye’nin önde gelen paylaşımlı skuter sistemlerinden birinin kurucusu ile röportaj gerçekleştirilmiştir. Farklı eğitim, yaş, sosyo-kültürel düzeylere sahip katılımcılar ile firma yetkililerinin görüş ve talepleri doğrultusunda; mikro hareketlilik ulaşım araçları için öncelikle ulusal düzeyde farkındalığın oluşturulması ve halkın bu araçların temin ile kullanımı konusunda bilgilendirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Mevcut kullanımla ilgili olarak ise; mikro hareketlilik araçlarına ayrılan yol ağının genişletilmesi, güvenlik amaçlı ekipmanların kolay temin edilebilir olması ve zorunlu hale getirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Ayrıca desteklerin arttırılarak bireysel veya paylaşımlı mikro hareketlilik araçlarının daha uygun fiyatla arz edilmesi ve şarj istasyonları ile park alanlarının yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmanın ana amacı; sporcu ve sedanter bireylerde Wingate anaerobik güç testi (WAnT) performansının beş saniyelik segmentler ekseninde incelenmesidir. Çalışmanın ikincil amacı ise fiziksel özellikler ile WAnT performansı arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Çalışmaya iyi antrene durumdaki 13 erkek sporcu (Ort. yaş: 23,31 ± 2,06 yıl) ve 13 sağlıklı sedanter (Ort. yaş: 22,84 ± 1,99 yıl) gönüllü olarak katılmıştır. Öncelikle katılımcıların demografik ve antropometrik ölçüm aşaması tamamlanmıştır. Daha sonra katılımcılar, tek seanslık laboratuvar ölçümünde bir bisiklet ergometresi (Monark Wingate Ergometer model 834E) aracılığıyla 30 saniyelik WAnT (WAnT-30) protokolünü tamamlamıştır. Test yükü, vücut ağırlığının %7,5’i olarak belirlenmiştir. Test sonucunda ergometre yazılımından elde edilen WAnT-30 zirve güç (ZG) ve toplam altı segmentten oluşan beş saniyelik ortalama güç (OG) çıktıları kaydedilmiştir. Sporcular, WAnT-30 ZG ve tüm beş saniyelik segmentlere ait OG çıktılarında sedanterlere göre daha yüksek değerlere sahipti (p<0,001). Sporcularda WAnT-30 ZG değeri ile tüm beş saniyelik OG çıktıları arasında pozitif ilişki olduğu belirlenirken (p<0,05; r = 0,594- 0,970), sedanterlerde ise bu ilişki 3. segmentten sonra kaybolmuştur. Basit doğrusal regresyon sonuçlarına göre sporcularda boy uzunluğu ve vücut ağırlığı, WAnT-30 performansının en iyi belirteçleri olarak tespit edilmiştir (R2 = 0,362- 0,689 ve R2 = 0,457- 0,590 sırasıyla). Sonuç olarak, sporcuların WAnT-30’a ait tüm segmentlerde sedanter bireylere göre daha yüksek güç çıktısına sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca sporcularda tam eforlu bir anaerobik performansın fiziksel özelliklerden etkilenebileceği görülmüştür. Sonraki çalışmalarda spesifik spor dallarından katılımcılarda farklı segment aralıkları kullanılarak anaerobik performansın gelişmiş bir değerlendirmesi yapılabilir.
In this paper, the high-performance electric motor is designed for electrified bikes. High power density at low speeds is one of the challenging steps in e-bikes. Desired features from the electric motor are discussed and the required parameters such as outer diameter, stack length, operating speed, and torque are determined. Then step-by-step design study is executed. Spoke IPM design tips are mentioned and related analyses are performed through finite element analysis. The results show that developed spoke-type IPM in the limited volume can run the bike efficiently and silently which are the signs of successful design.
While people's expectations and needs affect their behavior and preferences, technological developments increase the options they can choose from. One of these areas has been the field of transportation, which has been offering environmentally friendly options such as e-scooters and e-bikes in recent years. These new transportation options, called micromobility, are becoming increasingly popular, especially among young people. In this study, the opinions of university students about micromobility, with an emphasis on e-scooters, were investigated. Using a structured interview method, 10 female and 10 male students studying at a maritime university were asked about their opinions on the use of these vehicles. The results show that students are reluctant to use them mainly because they find the roads unsafe and the rules and regulations inefficient. From the gender point of view, it is revealed that the majority of female students don’t prefer them, especially on quiet roads, because of the harassment they might face. Further research on this topic can be carried out with the participation of more students using different methods.
Aim: Many risk factors have been reported to be responsible for morbidity and mortality in motorcycle and electric bike (e-bike) accidents. This study aims to determine the associations between the demographic features of motorcycle or e-bike riders and clinical outcomes. Material and Methods: This is a retrospective case-control study conducted in an academic emergency department (ED). All adult patients admitted to the ED due to motorcycle or e-bike accidents were included. Results: A total of 358 patients were included in the study. Of the patients, 100 (28.1%) required hospitalization where 58 (16.3%) required surgery. Injuries were related with the upper extremities (15.4%), head and neck (14.8%), and lower extremities (11.2%) in the patients. Nighttime accidents, alcohol use, and lack of protective equipment were related to multiple injuries, need for hospitalization, surgery, blood transfusion, and mortality (p0.05). Conclusion: Nighttime accidents, alcohol or drug use, and lack of protective equipment could lead to multiple injuries, need for hospitalization, surgery, blood transfusion, and mortality. Moreover, the risk of poor outcomes is similar between the motorcycle and e-bike riders.
Son yıllarda bisiklet turizmi, turistlerin özel ilgi kapsamında tercih ettikleri, doğaya saygılı, gelişmekte olan bir turizm faaliyetidir. Sakarya sahip olduğu doğal, tarihi, kültürel değerleri ile önemli bir turizm destinasyonu konumundadır. Sakarya’nın turizm açısından sahip olduğu potansiyeli ve turizm çeşitliliğini ekonomik fayda sağlamak adına bisiklet turizmi alanında da geliştirmesi önemlidir. Bisiklet turizmi aktivitelerinin insan sağlığına olumlu etkilerinin olması nedeniyle, sürdürülebilir turizm faaliyetleri açısından Sakarya için önemli bir fırsat ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan fırsatın değerlendirilmesi kapsamında çalışmanın amacı Sakarya’nın bisiklet turizmi potansiyelinin belirlenmesi ve bu potansiyelin değerlendirilmesine yönelik çeşitli öneriler oluşturmaktır. Çalışmanın amacı doğrultusunda bisiklet turizmi konusunda literatür incelemesi yapılması, sonrasında veri toplanması planlanmıştır. Çalışmanın verilerinin toplanmasında nitel araştırma yöntemi kullanılmış, araştırmacı tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış soru formları kullanılarak katılımcılar ile yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Katılımcılardan elde edilen verilerin analizi sonucunda; Sakarya’nın bisiklet turizminde mevcut durumu ve sahip olduğu potansiyel olmak üzere iki faktör tespit edilmiştir. Sakarya’da bisiklet turizminin mevcut durumu konusunda olumlu durum ve değerlendirmeler olmasının yanı sıra tespit edilen eksiklikler de katılımcılar tarafından belirtilmiştir. Sakarya’nın bisiklet turizmi açısından uygunluğu konusunda, sahip fiziksel olanaklar, bisiklet turizminin gerçekleştirilebileceği bölgeler ortaya çıkarılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda Sakarya’nın bisiklet turizmi açısından önemli bir potansiyelinin olduğu tespit edilmiş, potansiyelin değerlendirilmesi açısından yapılan çalışmalar ortaya koyulmuş ve potansiyelin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi için görüşlerin alınması gerçekleştirilmiştir. Alınan görüşler ve elde edilen verilerin analizi neticesinde bu konuda araştırma yapacaklara ve bisiklet turizmi paydaşlarına çeşitli öneriler getirilmiştir.
İklim değişikliği ve enerji güvenliği, 21. Yüzyılda metropoliten kentlerdeki ulaşım sektörü için kilit konulardır. Kentler, küresel enerji tüketiminin dörtte üçünden sorumludur ve enerji talepleri özellikle artan trafik üretimi tarafından yönlendirilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bireysel motorlu araç kullanımı sürekli artmakta, kentleşme eğilimi ve metropol kentlerin büyümesi büyük sorunlar yaratmaktadır. Dünya örneklerindeki gibi Türkiye’de de uzun yıllar boyunca kentsel hareketlilikte motorlu araç ön planda yer almış, dolayısıyla kent ve ulaşım planlama çalışmaları, artan araç hareketliliğinin getirdiği sorunlara çözüm arayışını temel almıştır. Bu modelin yerini yeni kentsel hareketlilik kavramları almış ve dünya çapında hareketlilik odaklı yeniden bir kentsel gelişim ile kamusal alanın araç trafiğinden kurtarılması, kent sakinleri için yaşam alanları yaratmak amaçlanmıştır. Diğer taraftan, Covid-19 pandemisi süreciyle de kentlerde hareketlilik biçimleri açısından insan ilişkileri, çalışma ve eğitim alanında önemli değişikler ortaya çıkmış, toplu ulaşımı esas alan kararlar ile bisiklet ve yaya yolları için düzenlemeler yapılması hedeflenmiştir. Bununla birlikte; pandemi sonrasında sürdürülebilir kentsel hareketliliği teşvik için kent içi motorlu araç trafiği, egzoz gazı salınımı, trafik gürültüsü vb. olumsuzluklardan uzak bir erişilebilirlik ve yaya yürüme mekânlarının fiziki koşullarının iyileştirilmesi önemli önlemler haline gelmiştir. Salgın esnasında, otonom araçlara yönelik tercihlerde artış, özellikle sosyal mesafenin sağlanamaması korkusu nedeniyle toplu taşıma araçlarının kullanımında ise düşüş görülmüş, ancak sürdürülebilir hareketlilik, yaya ulaşımı ve mahalle ölçeğinde erişilebilirliğin önemi anlaşılmıştır. Bu çalışmada; kentsel mekân, hareketlilik, hareketlilikte değişim ve kentsel mekâna etkisi, önemi tekrar vurgulanan sürdürülebilirlik yaklaşımında kalıcı kent içi ulaşım çözümleri ile ilgili literatür araştırılmış, pandemi sürecinde değişen hareketlilik biçimleri, sokakların önemi ve alınan önlemlere ilişkin dünyanın farklı kentlerinden örnekler incelenmiştir. Ayrıca, Büyükada’daki hareketlilik irdelenmiş, kentsel sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı kalıcı ve kriz durumlarında dirençli düzenleme önerileri tartışılmıştır.
Küçük veya büyük güçlü elektrikli araçlarda kullanılan kalıcı mıknatıslı fırçasız doğru akım motorlarında, en büyük maliyet kalemlerinden biri kullanılan kalıcı mıknatıslardır. Rotor yapısındaki kutuplarda kalıcı mıknatısların ve çelik malzemenin bir arada kullanıldığı sıralı kutuplu rotor yapısı incelenmiştir. Öncelikli olarak, elektrikli bisiklet için önceden tasarımı yapılan 250W giriş gücüne, 200 rpm anma hızına sahip Kalıcı Mıknatıslı Fırçasız Doğru Akım Motoru (KMFDAM)’nun bazı parametreleri temel alınarak ANSYS RMxprt programında tasarım oluşturulmuştur. Tasarımda sargı tipi olarak, bakır kayıplarının az olduğu, verimin yüksek ve motor imalatının kolay olduğu konsantrik (kesirli) çift kat sargılı yapı kullanılarak analizler gerçekleştirilmiştir. Farklı oluk/kutup sayılarında motor performans verileri ve vuruntu momentleri incelenmiştir. Oluşturulan bu modeller, Rmxprt ve Maxwell 2D programı yardımıyla analizi gerçekleştirilmiştir. Bu motorların, farklı sarım sayıları ve farklı kutup yayı oranlarında 4 farklı oluk/kutup modelinin geleneksel ve sıralı kutup yapıları için dikkate alınmıştır. Ayrıca vuruntu momenti analizleri yapılmıştır. Bu analizler sonucunda geleneksel ve sıralı kutup yapılarında vuruntu momenti en küçük olduğu modeller tespit edilmiştir.
Amaç: Wingate anaerobik güç testi (WAGT) ve dikey sıçrama testleri (DST) elit sporcularda kısa süreli kas gücünü değerlendirmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak dört farklı branştan (voleybol, badminton, halter, tekvando) elit sporcularda WAGT ve DST sonuçlarındaki farklılıklar henüz bilinmemektedir. Bu sebeple bu çalışmada dört farklı branştan elit sporcularda WAGT ve DST sonuçlarının karşılaştırılması amaçlandı. Yöntem: Çalışmaya voleybol (n=16), badminton (n=19), halter (n=16) ve tekvando (n=17) branşlarından elit sporcular dahil edildi. Anaerobik zirve güç, anaerobik ortalama güç ve yorgunluk indeksi değerleri bisiklet ergometresinde (Monark 834 E, İsveç) 30 sn. WAGT ile ölçüldü. Sporcuların fonksiyonel performansları DST ile Optojump Next® cihazı (Microgate, Bolzano, İtalya) kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Vücut ağırlığı ve skuat sıçrama güç değerleri gruplar arasında benzerdi (p>0,05). Voleybol branşındaki sporcularda anaerobik zirve güç (1-β=0,99), anaerobik ortalama güç (1-β=0,89) ve aktif sıçrama güç değerleri; badminton branşındaki sporcularda yaş ve yorgunluk indeksi değerleri ve halter branşındaki sporcularda boy uzunluğu değeri diğer branşlara göre daha düşüktü (p<0,05). Ayrıca halter branşındaki sporcularda vücut kütle indeksi ve yorgunluk indeksi değerleri diğer branşlara göre daha yüksek idi (p<0,05). Sonuç: Voleybol, badminton, halter ve tekvando spor branşlarındaki elit yetişkin sporcuların kısa süreli maksimal anaerobik efora gösterdikleri kassal maksimal güç, dayanıklılık, yorgunluk yanıtı ve fonksiyonel performansları branşlara göre önemli farklılıklar göstermektedir. Elit sporcularda spora özel en iyi performansı elde edebilmek için anaerobik güç ve fonksiyonel performans WAGT ve DST ile düzenli olarak takip edilmelidir.
19. yüzyıl kadınlar tarihinde geri dönülemez mücadelelerin verildiği bir yüzyıldır. Sanayi Devrimi ve modernizmin de etkisiyle yüzyıllardır tek düze ilerleyen kadın yaşamı, bu dönemde çok ciddi değişimlerin içine girmiştir. Kadın, öncelikli olarak çalışma hayatına dâhil olmuş, devamında eğitim hakkıyla birlikte yükseköğrenime katılma mücadelesi vererek bu hakkı elde etmiştir. Kadının yükseköğrenime dâhil olması yavaş ancak etkili şekilde çeşitli spor dallarında faaliyet göstermelerinin kapılarını aralamıştır. Sportif faaliyetlere katılım ise beraberinde kadın giysilerinin de değişimini başlatmıştır. Bu aktiviteler sırasında kadınlar, hareketlerini sınırlandıran giysileri kullanmak yerine erkekle özdeşleşen bir giysi olan pantolonu kendi bedenleriyle buluşturmuşlardır. Bu çalışma, kadınların sportif faaliyetlere katılımlarıyla başlarda kısmen kabul gören pantolonu, bisiklet sporuyla birlikte giysi reformuna dönüştürme süreçlerini ortaya koymayı amaçlayan bir derleme araştırmasıdır. Çalışmada literatür taramasından elde edilen bilgiler doğrultusunda öncelikle 19. yüzyılda kadın giyim-kuşam özellikleri açıklanarak eğitim hakkıyla değişime giren kadın tanıtılmıştır. Devamında, sportif faaliyetlerin spor modası üzerindeki etkileri ortaya konularak bisiklet sporuyla gelen pantolon özgürlüğü ortaya konulmuştur.
Hızla gelişen kentlerde ulaşımın verimli ve sürdürülebilir olması zorunlu hale gelmiştir. Bunu sağlamak için ulaşım olanaklarının arttırılması ve iyileştirilmesi oldukça önemlidir. Sürdürülebilir ulaşımın en yaygın yöntemlerinden olan yürümek ve bisiklet sürmek, çevreci olmalarının yanı sıra birçok alanda da insanlara olumlu etkiler katmaktadır. Bu çalışmada, seçilen bir bölgede yürüyüş ve bisiklet yolları çeşitli kriterlerle değerlendirilerek mevcut durum analizi yapılmıştır. İlk olarak Türkiye'de bisiklet ve yürüyüş yolları ile ilgili yayınlanan yönetmelikler ve raporlar incelenmiştir. Ayrıca, dünya genelinde ve Türkiye'de konu hakkında yapılan akademik çalışmalar değerlendirilerek dünyadaki mevcut durum irdelenmiştir. Uygulama aşamasında, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak çalışma alanı için yürünebilir ve bisiklete binilebilir yol güzergahı tasarımı yapılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) metodu kullanılarak, uzman kişilerden alınan anket verileri ile yer seçim analizleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen uygunluk haritalarında en uygun alanlar 5 puan, en az uygun alanlar ise 1 puan ile puanlandırılarak yürünebilirlik ve bisiklete binilebilirlik için en uygun güzergahların mahalle sınırının merkezinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, çalışma alanında bisiklet yol güzergahının olmadığı ve yürüyüş yolu için tasarlanan kaldırımlarının yetersiz olduğu belirlenmiştir.
Ulaşım problemi, günümüzde en önemli kent sorunlarından biridir. Akaryakıtla çalışan taşıtların sayısında meydana gelen hızlı artış, havanın kirlenmesi, trafik problemi ve gürültü kirliliği gibi sorunların temelini oluşturmaktadır. Kentlerde yaşam kalitesini düşüren bu problemlerin giderilmesi konusunda bisikletin ulaşımda aktif rol alması önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Bu amaçla gelişmiş ülkelerde sürdürülebilir bisiklet yolları yapılmakta ve yalnızca rekreasyon amaçlı değil, aynı zamanda bir ulaşım ağı olarak planlanmaktadır. Dünyada birçok kentte artık bisiklet kullanımı motorlu araç kullanımını geride bırakmışken Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bisiklet kullanımı hala çok daha sınırlıdır. Bu çalışmada Elazığ kent merkezi örneğinde bulunan bisiklet yollarının kentsel ulaşım ve yapım tekniği açısından yeterliliği, kamu kurumlarından elde edilen veriler kullanılarak araştırılmıştır. Ayrıca bisiklet yolu plan, proje ve uygulamalarında görev alan uzmanlara yönelik hazırlanan uzman anketi kullanılarak kentsel ulaşımda kullanılabilecek sürdürülebilir ve güvenli bir bisiklet yolu nasıl olmalıdır sorusuna yanıt aranmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda; bisiklet yollarının yapımında uygulama tekniği konusunda eksiklikler olduğu, şehirdeki bisiklet yollarının sürdürülebilir olmadığı ve ulaşımda kullanılamayacağı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte bisiklet kullanıcıları için kentsel ulaşımda da kullanılabilecek yeni yol düzenlemelerinin yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle çalışmada, Elazığ kentinde bisiklet yollarının planlaması ve uygulaması konularında eksikliklerin giderilmesi amacıyla öneri bisiklet yolu rotası sunulmuştur.
Objective: This paper aims to adapt Gudjonsson suggestibility scale-2 (GSS-2) which is an objective measurement for measuring individuals susceptibility to interrogative suggestibility into Turkish. Methods: GSS-2 scale translated into Turkish and then backtranslated. Then form is applied to 175 participant whose age ranged from 19 to 36. GSS-2 applied to participants by the researchers. In GSS-2 a story regarding to bicycle accident read to the participants. GSS-2 include immediate recall and delayed recall which is after 45 minutes and formal questioning part which include suggestible questions and negative feedback part. Participants answer the questions about the story they heard during the study. Participants also filled the dissociative experiences scale, submissive act scale, and cognitive failure questionnaire for construct validity. Statistical analysis were performed using SPSS 21 and Lisrel 8.80. Results: Results of the descriptive analysis showed that the mean score for accurate information recalled and confabulation after immediate recall is 14.99 and 3.23 respectively. For the delay recalled mean score for the accurate information is found 14.42 and 4.03 for confabulation after delayed recalled. For suggestibility scores mean scores are found to be 5.25 for yield 1 score; 6.66 for yield 2 score; 4.1 for shift score and the mean score for the total suggestibility is 9.35. The cronbach alpha values of the subscales of the scale were calculated 0.713 for yield 1, 0.812 for yield 2, 0.600 for shift score. Confirmatory factor analysis failed that yield 1 factor found to be unidimensional in accordance with the original, however, shift factor did not show unidimensional properties, that some questions did not fit the factor structure.. There was no significant relationship between GSS-2 scores and the other scales determined for construct validity. Conclusion: The results are discussed in comparison with GSS-2 adaptations in different languages. The study results suggest that culture and language factors may be effective in witness memory and suggestibility. There is need for further studies regarding to Turkish form of GSS-2.
Amaç: Maksimal laktat dengesi (MLD), şiddetli egzersiz ala- nının alt sınırını belirleyebilmenin geçerli ve güvenilir bir yöntemidir. Diğer yandan, yakın zamanda ortaya atılan bir teknik, şiddetli egzersiz alanının üst s ınırını belirlemede popüler olmu ştur (the highest inten- sity; IHIGH). Ancak bu yeni tekniğin altında yatan teorik temele dayalı olarak, MLD’yi sorgulayan bir çal ışma yapılmamıştır. Bu çalışmanın amacı, IHIGH belirlemede kullanılan bu yöntemin alt sınıra uygulanması sonucunda elde edilecek egzersiz şiddetinin MLD’yi hangi düzeyde karşılayacağının araştırılmasıydı. Gereç ve Yöntemler: Çalışma, iyi antrene 10 bisiklet sporcusuyla yapıldı. Katılımcılar, tüketici kademeli egzersizlerden sonra bireysel I HIGH düzeylerinin belirlenmesi için bir dizi sabit yüklü tüketici egzersize tabi tutuldu. Bireysel IHIGH düzeyleri, hâlen zirve oksijen kullanımı veren (⩒O2pik) en yüksek egzersiz şiddeti olarak kabul edildi. MLD, farklı egzersiz şiddetlerinde yapılan 30 dk’lık submaksimal egzersizlerin 30 ve 10. dk kan laktat ı farklarının 1 mmol·L-1’den az olabildiği en yüksek egzersiz şiddeti dikkate alınarak belirlendi. Değişkenler arasındaki farklılıklar, eşleştirilmiş örneklem t- test ile de ğerlendirildi. Etki büyüklü ğü (EB) Cohen d’ye göre analiz edildi. Bulgular: Beklendiği gibi MLD ve IHIGH egzersiz şiddetine ait ortalama ⩒O2 farkları anlamlıydı (55,2±4,50’ye k ıyasla 61,2±5,06 mL∙dk-1∙kg-1; p=0,000; EB=2,17). Ancak MLD %5 aşıldığında yapılan bir egzersize ait ortalama ⩒O2 değerleri, IHIGH’ı belirlemede kullanılan yöntemle elde edilen ⩒O2pik’e ula şamadı (56,3±3,42’ye k ıyasla 60,6±5,02 mL·dk-1·kg-1; p=0,002; EB=1,50). Sonuç: Elde edilen bul- gulara göre I HIGH’ı belirlemede kullanılan prosedürün ve şiddetli eg- zersiz alanı için hesaplanan ⩒O2pik’in aynı alanın alt sınırı için geçerli olmadığı ortaya koyuldu.
Amaç: Araştırmanın temel amacı başarılı bisiklet turlarının içeriklerini incelemektir. Yöntem: Nitel araştırma desenine sahip olan bu çalışmada veri toplama tekniği olarak doküman incelemesi ve verilerin incelenmesinde içerik analizi kullanılmıştır. Veriler, TripAdvisor’da genel değerlendirmesi beş olan bisiklet turlarının içeriklerinden elde edilmiştir. İçerik analizi ile 23 farklı ülke ve 37 farklı şehirden toplam 47 bisiklet turu incelenmiştir. Turlar, tur isimleri, süre, mekân, genel özellikler ile bilgilendirme ve tur içi etkinlikler olmak üzere 5 ana tema altında analiz edilmiştir. Bulgular: İncelenen bisiklet tur başlıklarının çoğunluğunda (%89,36) bisiklet turlarının geçtiği şehir ya da ziyaret edilen mekânın yer aldığı görülmüştür. Bisiklet tur sürelerinin çoğunlukla (%38,29) 4 saat- 6 saat 30 dakika aralığında olduğu ardından (%31,91) 3 saat- 3 saat 30 dakika aralığında olduğu ortaya çıkmıştır. Tur içi etkinliklerinin bahçe, çiftlik ziyareti, tadım etkinlikleri, alışveriş ve manzara noktaları gibi ziyaretlerden oluştuğu saptanmıştır. Sonuç: Sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde bisiklet turlarının tüm şehirlere, bölgelere göre düzenlenebileceği, turların şehir, doğa, çöl, plaj gibi farklı destinasyonlarda, farklı etkinliklerle gerçekleştirilebilir olduğudur. Ayrıca farklı ürünler ve etkinliklerin bisiklet turu ile bütünleşerek turizme kazandırılabildiği ortaya çıkmıştır. Özgünlük: Daha önce başarılı bisiklet turlarının özelliklerini inceleyen çalışmaya rastlanılmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmada başarılı bisiklet turlarının öne çıkan özellikleri tanımlanmıştır.
This paper presents the integration of connected micromobility infrastructure into the existing public transport system. The integration purpose is to help organize the public space in the urban environment, lower operation costs for micromobility operators, and create a better Mobility-as-a-Service (MaaS) experience for citizens with the connected and universal micromobility charging infrastructure solution. Our goal is to efficiently consolidate electric-powered shared micromobility vehicles such as e-scooters and e-bikes into hubs to manage their charging and maintenance operations efficiently. Therefore, determining the locations of these e-hubs and the required charging infrastructure is paramount for satisfying the commuters' needs. We address this problem using an optimization approach and develop a model for siting and sizing micromobility e-hubs within an urban context. We formulate the problem as a mixed-integer linear programming (MILP) and develop a Variable Neighbourhood Search (VNS) metaheuristic algorithm to solve the problem. The evaluation of the performance of the solution methodology is applied using real data from Ankara Metropolitan Municipality (AMM).
Kent içi ulaşım ve erişilebilirlik fiziksel, çevresel, ekonomik ve sosyal yönleri olan çok boyutlu bir olgudur. 19. yüzyılın sonundan itibaren nüfusu artan yerleşimlerde yayılma alanının genişlemesiyle, motorlu taşıtlar kentsel ulaşımda en yaygın ulaşım aracı haline gelmiştir. Fakat uzun vadeli, sürdürülebilir ulaşım politikaları için motorlu araç kullanımının ve ulaşım maliyetlerinin azaltılması, çevre dostu ulaşım türlerinin gereksinimi bisiklet gibi alternatif ulaşım modellerini ortaya çıkartmaktadır. Bu kapsamda Elazığ kenti, bisikletin kentsel ulaşımda çevreci ve az maliyetli bir ulaşım türü olarak yaygınlaştırılmasında çalışma alanı olarak seçilmiştir. Çalışmanın temel amacı, günden güne kentsel yayılımın genişlediği ve motorlu taşıt akslarının yoğunlaştığı orta ölçekli bir kent olan Elazığ’da, kent içi ulaşımda motorlu taşıt kullanımını azaltacak, kentin büyük bölümünde motorsuz ulaşımı destekleyecek bisiklet ağının oluşturulmasıdır. Kente dair topografya haritası, yerleşim planı, nüfus verileri, kent içi yolculuk mesafeleri, trafik ve ulaşım verileri çalışmanın temel materyalleridir. Çalışma bulgularında kentin hem eğim düzeyinin düz bir topografya ortaya çıkarması hem de eğitim, sağlık, ticaret ve konut alanlarının büyük bölümünün düz alanlarda belirli akslar üzerinde yerleşim göstermesinin bisiklet kullanımı için önemli bir altlık oluşturduğu görülmüştür. Doğu batı aksında ağırlıklı olarak doğrusal bir yayılım gösteren kentte, kentin doğu ve batı ucu arasında kesintisiz ulaşım sağlayan bir bisiklet ağı önerisi oluşturulmuştur. Oluşturulan ağ içerisinde trafik hacmine, trafik hızına ve mevcut fiziksel dokuya göre bisiklet yol türleri; paylaşımlı yol, bisiklet şeritleri veya ayrılmış yollar olarak belirlenmiştir. Çalışmanın sonucunda, sosyal ve fiziksel altyapısının uygunluğu ile kent içinde bisikletli ulaşımın arttırılabileceği ve diğer ulaşım sistemlerine entegre edilebileceği görülmüştür.
AMAÇ: Hipertrofik kardiyomiyopatili (HKM) hastalarda anormal sol ventrikül diyastolik fonksiyonu ve NT-proBNP seviyeleri gösterilmiştir, ancak egzersiz hemodinamiği hakkında bilgi eksikliği vardır. Bu prospektif çalışmada, HKM hastalarında diyastolik fonksiyonun prognostik değerini ve NT-proBNP düzeylerinin egzersize yanıtını incelemeyi amaçladık.GEREÇ VE YÖNTEM: Nonobstrüktif HKM tanısı almış 20 hasta (yaş: 52,6±11,3 yıl; n=12 (%60) erkek) ve 11 gönüllüye (yaş: 46,4±13,0 yıl; n=8 (%72,7) erkek) bisiklet ergometrisi ile egzersiz (25 –W, 2 dakika) testi yapıldı. Mitral akım (E/A oranı), septal mitral akım hızları (E/E' oranı) ve NT-proBNP seviyeleri istirahatte ve submaksimal egzersizde ölçüldü. Ayrıca hastalar dört yıl boyunca takip edildi.BULGULAR: HKM hastalarında istirahatte daha yüksek E/E' oranı ve NT-proBNP seviyeleri tespit edildi (E/E'oran: 15,36 ±4,90 vs 7,97± 1, 44; p< 0,001, NT-proBNP: 348,25±215,71 pg/ml vs 37,27±11,93 pg/ml; p<0,001). Egzersiz ile kontrollerde anlamlı bir yükselme olmadı, ancak HKM'li hastalarda E/E' oranı ve NT-proBNP seviyeleri anlamlı olarak arttı (E/E' oranı: 23,83±10,85 vs 8,01±2,22 p<0,001, NT-proBNP: 591,25±276,28 pg/ml vs 40,0± 12,03 pg/ml; p<0,001). Ayrıca dört yıllık takipte hiçbir hastada ölüm gözlenmedi.SONUÇ: Nonobstrüktif HKM hastalarında diyastolik disfonksiyon, yüksek dolum basınçları ve NT-proBNP seviyeleri gözlendi ve bu anormalliklerin maksimum egzersiz sırasında kötüleştiği saptandı. Fakat bu bulgularımız mortaliteyi öngörmedi.
Amaç: Isınma, tüm spor aktivitelerinde önemli bir etkendir ve uygulanış şekline göre performansı olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda özellikle sportif performansta solunum kası ısınma egzersizleri ile ilgili araştırmalar çoğalmıştır. Bu düşünceler ile yapılan çalışmada farklı solunum kası ısınma egzersizlerinin maksimal oksijen tüketimi (maksVO2) ve akciğer fonksiyonları üzerine olan akut etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 18-25 yaşları arasında 23 gönüllü faal erkek hakem katılmıştır. Katılımcılara farklı günlerde olmak üzere aletli solunum kası ısınması, diyafragmatik solunum kası ısınması ve plasebo olmak üzere üç farklı solunum kası ısınması yaptırılmış ve Astrand Bisiklet Ergometre Testi ile maksVO2 değerleri, spirometre ile solunum parametreleri belirlenmiştir. Verilerin normallik dağılımı Shapiro Wilk testi ile belirlenmiş, uygulamalar arası farkın hangi uygulamadan kaynaklandığının belirlenmesinde Kruskal Wallis H testi kullanılmıştır. Bulgular: Solunum parametreleri ve maksVO2 düzeyinin aletli solunum kası ısınmasında, plasebo ve diyafragmatik solunum kası ısınmasına göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç: Akut olarak uygulatılan farklı solunum kası ısınmalarının solunum parametrelerinde ve maksVO2 düzeylerinde artış meydana getirdiği, bu artışın ise aletli solunum kası ısınmasında daha yüksek olduğu görülmüştür. Sportif performansın iyileştirilmesi için antrenmanlar öncesi bu ısınma türlerinin uygulatılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Purpose: The present study aimed to analyze the relationship between aerobic exercise and life quality in fibromyalgia patients. Materials and Methods: The study included patients who were followed up at the Physical Medicine and Rehabilitation outpatient clinic of Zonguldak Bülent Ecevit University Faculty of Medicine and were diagnosed with Fibromyalgia Syndrome (FS) according to the criteria of the American Society of Rheumatology. The quality of life and functional levels of the patients included in the study were evaluated with the short form-36, which they filled out before and after the treatment. Results: The mean age of the 22 female patients included in the study was 48.09±7.42(33-64) years, and the follow-up period was 35.50±22.26 (9-84) months. Six of the patients were included in the treadmill and 16 of them were included in the bicycle exercise program. The duration of the exercise program of the patients varied between 7 and 24. Post-treatment SF-36 Scale's physical functioning, limitation in physical role, limitation in emotional role, vitality, mental health, bodily pain and general health scores were statistically significant. There was no statistically significant improvement in social functioning. Conclusion: According to the outcomes of this study; aerobic exercises should be born in mind to elevate life quality in treatment and follow-up of the FS patients.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, akut pankreatit (AP) tanısı ile izlenen çocukların etiyolojik, klinik ve laboratuvar özelliklerinin geriye dönük irdelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Ünitemizde, 2005-2021 yılları arasında AP nedeniyle takip edilen <19 yaş çocuklar çalışmaya dâhil edildi. Uluslararası Pediatrik Pankreatit Çalışma Grubu tarafından belirlenmiş olan 3 kriterden en az 2 tanesine sahip olgular, AP olarak kabul edildi. Hastaların demografik, etiyolojik, klinik, tedavi, seyir ve komplikasyon yönünden özellikleri, dosyalarından geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Çalışma kriterlerine uyan 22’si (%47,8) kız, toplam 46 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastaların yaş ortalaması 10,08±4,90 yıl idi. En sık şikâyet karın ağrısıydı (%80,44). Diğer şikâyetlerin %30,44’ü bulantı kusma, %15,2’si ateş, %6,5’i sarılıktı. Hastaların önemli bir bölümünde (%36,9), herhangi bir etiyolojik neden bulunamadı (idiyopatik). Pankreatobiliyer (%23,9), travma (%19,6), enfeksiyöz (%8,7), sistemik hastalık (diyabetik ketoasidoz ve hemolitik üremik sendrom) ve ilaç (valproik asit) kullanım öyküsü diğer nedenlerdi. Travma hastalarının %50’sinde neden, bisiklet gidonunun çarpmasıydı. Hastanede kalış süresi >7 gün olan grupta lökosit değeri daha yüksek, kalsiyum ve albumin daha düşük, enteral beslenmeye başlama zamanı daha uzundu. Transaminaz değerleri, biliyer etiyolojisi olmayan grupta yüksek; gama glutamil transferaz ve bilirubin değerleri ise biliyer etiyolojisi olan grupta yüksekti. Sonuç: Gelişen görüntüleme yöntemleri ile son yıllarda tanı konma sıklığı artan AP, en fazla karın ağrısı ve kusma yakınması olan hastalarda ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Lökositoz, hipoalbuminemi ve hipokalsemi kötü prognostik faktörlerdir. Enteral beslenmeye erken başlanması, hastanede kalış süresini ve komplikasyonları azaltacaktır.
Mikromobilite olarak sınıflandırılan paylaşımlı bisiklet ve scooter sistemleri, son yıllarda, alternatif bir kent içi ulaşım sistemi olarak gündeme gelmiştir. E-scooter sistemi, sağladığı esneklik ve kolay kullanımı sebebiyle kısa sürede dünyada oldukça fazla kullanılan bir ulaşım türü olarak karşımıza çıkmaktadır.Dünya literatüründeki e-scooter kullanımı; demografi, yolculuk süresi, yolculuk mesafesi, yolculuk amacı, güvenlik sorunları, çevresel etkileri, yasal düzenleme ve uygulamaları başlıkları altında incelenmiştir. Kullanıcı yaş aralığının 16-60 yaş aralığında dağılım gösterdiği, genelde kısa mesafeli (~2km) ve kısa süreli (
Son yıllarda kişisel sağlık, enerji, çevre ve ekonomi açısından sağladığı faydalardan dolayı kent içi ulaşımda bisikletin kullanım oranının arttırılması gündeme gelmiştir. Bisiklet kullanım oranının artmasında önemli olan faktör kentlerde bisiklet yollarının yapılmasıdır. Bisiklet yolları bisiklet kullanıcılarının talebi dikkate alınarak tasarlanmalıdır. Bisiklet kullanıcılarının yoğun olarak kullandıkları güzergahların belirlenmesi bisiklet yolunun verimliliği açısından önemlidir. Çalışma kapsamında bisiklet kullanıcılarının coğrafi konum verilerini kullanarak en uygun bisiklet yolu güzergahı belirlenmesi amaçlamaktadır. Çalışma alanı olarak Erzincan ili seçilmiştir. Çalışma kapsamında bisiklet kullanıcılarının mobil uygulama olarak telefonlarına yüklenen GPS takip programı aracılığıyla coğrafi veri elde edilmiştir. Bu veriler kullanılarak, bisiklet kullanıcılarının günlük seyahatlerinde başlangıç ve varış noktaları arasındaki kullandıkları güzergahlar belirlenmiştir. Elde edilen verilerle mekânsal analiz yapılarak bisiklet kullanıcılarının yoğun olarak kullandığı güzergahlar belirlenmiştir. Çalışma sonucunda Erzincan ili için bisiklet yolu güzergâh önerileri belirlenmiştir.
Bisiklet turizmi uygulaması olarak, tamamı bir bisiklet turunu kapsayan ve/veya destinasyona ulaşırken temel aracın bisiklet olduğu turizm etkinlikleri, bağımsız bisiklet turizmi olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada Türkiye örneğinde bağımsız bisiklet turistlerinin profilini ortaya koymak üzere tanımlayıcı bir çalışma desenlenmiştir. Turistik amaçlarla tur etkinlikleri yapan 460 katılımcıdan çevrimiçi anket yoluyla toplanan veriler, kümeleme analizi, ANOVA ve ki-kare analizlerine tabi tutulmuştur. İncelemeler sonucunda tur tercihlerine göre bağımsız bisiklet turistlerinin sakin turcular, uzun yol turcuları, konfor arayan turcular ve sosyal turcular olmak üzere dört gruba ayrıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Demografik değişkenler içinde yaş ve medeni durum gruplar arası farklılığı açıklarken, cinsiyet, çalışma ve eğitim durumu bakımından gruplar arası anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Çalışma sonucunda bisiklet turizmi alanında hizmet üretecek turizm uygulayıcıları ve bisiklet turizminin gelişmesini sağlayacak politikalar geliştirecek karar vericiler için öneriler sunulmuştur.
Yeni toplumsal hareketlerin medyadaki temsiline odaklanan bu çalışma‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ eyleminin ana akım ve alternatif medyadaki temsil biçimlerinin ortaya koyulmasını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın kuramsal bölümünde; sosyolojik bir kavram olan toplumsal hareketler, yeni toplumsal hareketler ve feminizm ile toplumsal hareketlerin medyada temsili konuları kavramsal olarak incelenmiştir. Çalışmanın uygulama bölümünde ise son dönemde feminist yeni toplumsal hareketlere örnek teşkil eden ‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ ile ilgili haber portallarında yayınlanmış içerikler haber analizi yöntemleri ile çözümlenmiştir. Bu çalışmanın örneklemini Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni Şafak, Sözcü ve Sabah gazeteleri ile Bianet.org haber sitesinin internet portalları oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında, 2013-2020 yılları arasında yayınlan haberler içerik ve söylem analizi ile incelenmiştir. Bu haber portallarında yayınlanan 127 haber içerik çözümlemesi, nitel verilere ulaşmak için ise Teun A. Van Dijk’ın eleştirel söylem analizi yöntemi ile derinlikli olarak analiz edilmiştir. Söylem analizi makroda ‘’başlık’’, ‘’alt başlık’’, ‘’haber girişi’’, ‘’ana olay ve sunuş biçimi’’ ve ‘’ardalan bilgisi’’; mikroda ise ‘’kelime seçimi’’ ve ‘’haber retoriği’’ kapsamaktadır.Çalışmanın içerik ve söylem analizi çözümlemesinde ana akım medyanın kadın odaklı toplumsal hareketleri haberleştirme konusunda taraflı davrandığı sonucuna ulaşılmıştır. Politik söyleme dayanmayan ‘’Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’’ hareketi magazinsel unsurlarla ön plana çıkartılarak tüm haber metinlerinde olumlu nitelikte aktarılmıştır.
Giderek artan sayıda kanıt, günümüzde bisikletin eğlence, rekreasyon ve turizm için kullanımıyla dünya çapında yeniden canlandığını göstermektedir. Bisiklet turizminin ekonomik, sosyal ve çevresel değerleri, destinasyon planlamacılarını ve politika yapıcılarını bisikletle ilgili altyapıyı finanse etmeye, planlamaya, geliştirmeye ve bisiklet turistlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için bir dizi hizmetin geliştirilmesini teşvik etmeye yönlendirmiştir. Türkiye’de bisiklet turizmini geliştirmek için son zamanlarda bisiklet dostu konaklama tesisi uygulaması yürürlüğe konmuştur. Bu çalışmanın amacı, bisiklet dostu konaklama tesisi uygulamasının olası avantajları ile uygulamaya yönelik geliştirilmesi gereken hususları ortaya koymaktır. Veriler Konya ilinde bulunan bir adet bisiklet dostu konaklama tesisinden görüşme ve gözlem tekniğiyle toplanmıştır. Verilerin analizi maksadıyla betimsel analiz kullanılmıştır. Bulgular, bisiklet dostu konaklama tesisi uygulamasının tesislere birçok açıdan avantaj sağladığını ve uygulamanın tekrar gözden geçirilerek gerçekçi bir zemine oturtulması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışma, literatürde bisiklet dostu konaklama tesislerini inceleyen ilk çalışmalardan birisi olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan turizm literatürüne önemli katkılar sunmaktadır.
-
Bu çalışmada, ulaşımın önemli bir boyutu olan mikromobilite kavramının güncel etkiler göz önünde bulundurularak, Türkiye perspektifinde teorik bir değerlendirmesi yapılmıştır. Amaç mikromobilite kavramına ilişkin şehircilik açısından yeni teorilerin geliştirilme ve değerlendirilmesi, mevcut mikromobilite yaklaşımlarının incelenmesiyle, Türkiye’de mikromobiliteye ilişkin ne tür düzenlemelerin yapılabileceği konusunda öneriler geliştirmektir. Dolayısıyla, daha önce mikromobilite konusunda yapılmış çalışmaların irdelenmesi ve COVID- 19 Pandemisi döneminde mikromobilitenin kentsel ulaşım üzerine olan etkisinin, sayısal sonuçlarının değerlendirmesi yapılmıştır. COVID-19 Pandemisi kaynaklı olarak kentsel ulaşımda, özel taşıt kullanımında artışın gözlendiği durum, trafik sıkışıklığı ve çevresel kirliliklerde de ciddi düzeyde artışa neden olmuştur. Bu durum dünya kentleri için büyük sorunlar oluşturmuştur. Çalışma kapsamında yapılan incelemelerde 20 ülkenin 15’inde özel taşıt kullanım oranının arttığı, 17’sinde yaya kullanımının arttığı görülmektedir. Sadece 8 ülkede toplu taşıma kullanımında artış olduğu görülmektedir. Plan hiyerarşisi açısından her bir ölçekte konunun gündeme gelmiş ve çalışılmış olması, önemli bir adım olarak değerlendirildiğinde mikromobilite açısından Türkiye’de %80’lik bir yönetsel düzeyin varlığından bahsedilebilir. Türkiye'de mikromobilite konusunda bisiklet, scooter ve diğer türler (unicycle, kaykay vb.) konusunda taşıtlar gruplandığında, yasal ve yönetsel çerçevenin %66’lık bir düzeyde olduğu görülmektedir. Türkiye’de kentlerin %24,7’sinde elektrikli scooter işletiminin varlığının olması bize mevcut durumda olumlu gelişmelerin olduğunu göstermektedir.
Ekonomik, sosyal ve çevresel alanlarda etkileri olan ulaşım sektörü, yaşamsal ihtiyaçların karşılanması bağlamında oldukça önemlidir. Ulaşım sektörü aynı zamanda kentsel alan kullanımının önemli bir bölümünü oluşturmakta ve kent formunu ve yayılımını belirlemektedir. Ulaşım sektörünün etkileri arasında hava ve gürültü kirliliği ve iklim değişikliği başta gelirken, ulaşımın kentsel dirençliliği de etkilediği görülmektedir. Ulaşım altyapısının niteliği özellikle kentler için kritik önemdedir ve iklim değişikliği ile ilişkili risk ve afetler ve aşırı hava olaylarının kentlerdeki boyutlarının artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla ulaşım sektörü ve iklim değişikliği arasındaki çift yönlü ilişki önemle ele alınmalıdır. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı, ulaşım sektörünün iklim değişikliğine etkisinin ve iklim değişikliğinin sonuçlarından etkilenebilirliğinin ve yeşil ulaşım türlerinin kentlerde kullanımının kentsel dirençliliğe katkısının değerlendirilmesidir. Çalışmada kent içi ulaşımda yaya, bisiklet ve toplu taşıma kullanımının desteklenerek, araç bağımlılığını azaltan yeşil ulaşım seçeneklerinin geliştirilmesinin ve alternatif yakıtlı ve elektrikli araçların yaygınlaştırılmasının sera gazı emisyonlarının, taşıt kaynaklı diğer kirleticilerin ve sorunların azaltılmasında etkili olduğu sonucu elde edilmiştir. Kentsel ulaşım planlamasında ve tasarımında yeni iklim normallerine duyarlı bir biçimde kentsel dirençliliği artıran ve kompakt kent gelişimine imkân veren yaklaşımların önümüzdeki süreçte daha önemli hale geleceği elde edilen bir diğer önemli sonuçtur.
Bisiklete binme tüm dünyada popüler hale gelmiş olan egzersizlerden biridir. Bu çalışmada profesyonel bir destek almayan amatör bisikletçilerde boyun ağrısı için risk faktörlerini değerlendirmeyi amaçladık. Bisiklet gruplarının internet üzerindeki sosyal ağlarında bireylerin demografik özelliklerini, bisiklet kullanım özelliklerini, bisiklete binme alışkanlıklarını, Bournemouth Boyun Anketini (BBA), dinlenme ve bisiklet kullanımı esnasındaki boyun ağrısı şiddetini sorgulayan yapılandırılmış bir anket paylaşıldı. Veriler toplandı ve analiz edildi. Yirmi yedi (%25,7) kişi kriterleri karşılamaması nedeni ile çalışma dışı bırakıldı. Yetmiş sekiz bisiklet kullanıcısının analiz sonuçlarında, haftada 10 saatten fazla bisiklet süren bireylerin ortalama BBA değerinin 1-5 ve 5-10 saat bisiklet süren bisikletçilere gore anlamlı derecede düşük olduğu gözlendi (p<0,001). Multivariate lojistik regresyon analizinde ise dağ bisikleti kullanımının (OR=0,147; p=0,033) ve 10-20 saat arasında (OR=0,022; p=0,005) bisiklet kullanım süresinin boyun ağrısı açısından en düşük riske sahip olduğu tespit edildi. Kişiye özel bisiklet ayarlamalarının (bike-fit) boyun ağrısına etkisinin olmadığı gözlemlendi (p=0,5). Çalışmamızın sonuçlarına gore amatör bisikletçilerde boyun ağrısını önlemek için haftalık kullanım süresinin 10-20 saat arasında tutularak düzensiz, az veya aşırı kullanımdan kaçınması ve boyun ağrısı olan bireylerin dağ bisikletine yönelmesi önerilebilir.
Yeni bir solunumsal eşik türü olarak ortaya atılan respirasyon eşiği (RE) kademeli bir rampa testinde dakika ventilasyonu bölü ekspirasyon sonu CO 2 kısmi basıncı (V E /P ET CO 2 ) değerindeki zamana bağlı değişimlerin analizine dayanır. Ancak RE tekniğinin yaygın olarak kullanılan önemli bir eşik belirleme yöntemi olan kritik gücü (KG) hangi düzeyde işaret edebildiğine odaklanan bir araştırma bulgusu rapor edilmemiştir. Bu çalışma nın amacı, RE tekniği kullanılarak elde edilen egzersiz şiddetinin, KG’yi hangi düzeyde karşılayabildiğini araştırmaktır. Çalışmaya iyi antrene on erkek bisiklet sporcusu katılmıştır. Sporcuların gaz değişim eşiği (GDE), solunumsal kompanzasyon noktası (SK N) ve RE düzeyleri kademeli rampa testleriyle belirlenmiştir. Bu testlerde GDE ve SKN düzeyleri, Innocor sistemi yoluyla VCO 2 VO 2 ve V E VCO 2 ilişkilerinde saptanan kırılmalar tespit edilerek değerlendirilmiştir. RE düzeyi SegReg paket programı kullanılarak V E /P ET CO 2 zaman ilişkisindeki en güçlü kırılma noktası tespit edilerek bulunmuştur. Sonrasında KG’yi hesaplamak için farklı günlerde sabit iş oranlarında testler uygulanmıştır. Tüm eşik göstergelerinin birbirleriyle ilişkilerinin sınanması için geçerlik a nalizleri yapılmıştır. Bulgular, RE (328±35,5 W; 4,23±0,39 L·dk −1 ) ile SKN (324±34,3 W; 4,21±0,45 L·dk −1 ) güç çıktıları ve her birine ait VO 2 yanıtları arasında yüksek bir ilişki ve uyum olduğunu göstermiştir (p>0,05; t= 1,19; r>0,96; % tahmini standart ha ta <5). Ancak hem RE hem de SKN güç çıktıları KG'den (298±32 W) yaklaşık %10 daha yüksek bulunmuştur (p<0,001). Çalışmamız, iyi antrene bisikletçilerde V E /P ET CO 2 zaman ilişkisinde oluşan en güçlü kırılmanın çok büyük bir başarı ile SKN’yi gösterdiğini, fak at KG’yi doğrudan belirlemede başarısız olduğunu ortaya koymuştur.
AMAÇ: Kardiyak rehabilitasyon programı (KRP), hastaya özel geliştirilmiş geniş kapsamlı bir programdır. KRP, fonksiyonel egzersiz kapasitesini, yaşam kalitesini ve psikososyal durumu iyileştirmeyi amaçlar. Bu çalışmadaki amacımız, perkütan koroner girişim (PKG) yapılan koroner arter hastalığı (KAH) ve koroner arter bypass grefti (KABG) olan hastalara uygulanan KRP’nın etkinliğini retrospektif olarak araştırmaktır.GEREÇ VE YÖNTEM: PKG yapılan KAH (n= 38) ve KABG’li (n=12) olan 50 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. KRP 5 dk ısınma, 10 dk eklem hareket açıklığı,15 dk büyük kas gruplarını içeren güçlendirme egzersizleri, 30 dk bisiklet ergometresi (Ergoselect 200, Ergoline GmbH,Bitz, Germany) kullanılarak sabit kalp hızı yöntemi ile aerobik egzersiz (constant heart rate training program) ve 5 dk soğuma egzersizlerini içeriyordu. Toplam 30 seans uygulandı. Hastaların demografik verileri kaydedildi. Hastaların rehabilitasyon öncesi ve sonrası fonksiyonel egzersiz kapasitesi, yaşam kalitesi ve depresyon durumları sırasıyla 6 dk yürüme testi (6 DYT), Short Form- 36 (SF-36) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile değerlendirildi.BULGULAR: KAH’da rehabilitasyon sonrası 6DYT’nde (p=0.00), yaşam kalitesi parametrelerinden fiziksel fonksiyon (p<0.001), fiziksel rol güçlüğü (p=0.001), emosyonel rol güçlüğü (p=0.01), ağrı (p=0.03), genel sağlık (p=0.04) skorlarında ve BDÖ’nde (p<0.001) anlamlı iyileşme gösterildi. Ek olarak; KABG’lilerde rehabilitasyon sonrası 6 DYT’nde (p<0.001), yaşam kalitesi parametrelerinden fiziksel rol güçlüğü ve emosyonel rol güçlüğünde (p=0.001) ve BDÖ’ nde (p<0.001) anlamlı iyileşme saptandı.SONUÇ: KAH ve KABG olan hastalarda, bisiklet ergometresi ile uygulanan kardiyopulmoner aerobik egzersiz programının fonksiyonel egzersiz kapasitesini ve yaşam kalitesini arttırdığı; depresyon seviyesini azalttığı gösterildi.
Son yüzyılda hızla artan nüfus ile birlikte kentlerin büyümesi, artan araç sayısı ulaĢımda trafik problemini ortaya çıkartmıĢtır. Trafik sorununun ortadan kalkması için birçok çözüm yolu bulunmaktadır. Bu çözüm yollarından biri de çevreci bir ulaĢım aracı olan bisiklet kullanımıdır. Bu çalıĢmada egzoz gazlarının azaltılması için bisiklet kullanım oranının artırılması amacıyla yola çıkan bir farkındalık hareketi olan “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” etkinliği incelenmiĢtir. Bu farkındalık hareketi çevreci bir amaçla yola çıksa da ikinci bir amaca daha hizmet etmektedir: toplumda kadını görünür kılmak. AraĢtırmada odak grup görüĢme tekniği uygulanmıĢ, “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” farkındalık hareketine katılan farklı yaĢ, meslek ve Ģehirlerdeki 12 kadın ile görüĢülmüĢtür. GörüĢmede daha önceden hazırlanan 7 soru gruba yöneltilmiĢ ve cevaplar not alınarak, analiz edilmiĢtir. Ġzmir‟de “Otomobilsiz Kentler Günü‟nde baĢlayan farkındalık hareketi önce tüm Türkiye‟ye, ardından da Dünya‟ya yayılarak amacına ulaĢmaya devam etmektedir. Bu hareket kadınların toplumda daha görünür hale gelmesine, bisiklet kullanım oranlarında artıĢa, bisiklet yollarının düzenlenmesi ve yapılmasına hız verilmesine yol açmıĢtır. Yapılacak olan yollar, verilecek olan eğitim ile birlikte hava kirliliğine yol açan araçlar yerine temiz, çevreci ulaĢım araçlarının kullanılması sürdürülebilir bir gelecek için önem arz etmektedir.
Üniversite yerleşkeleri ulaşım ağı; eğitim-öğretim ve sosyal-kültürel faaliyetlerinin gerçekleştiği mekânsal kullanımları birbirine bağlayan yaya, bisiklet ve araçların kullanımına imkân veren fiziksel yapılardır. Çalışmada Fırat Üniversitesi Yerleşkesi yaya öncelikli ulaşım ağının planlama ve tasarım kriterleri belirlenerek görselliği, işlevselliği ve yeterliliği değerlendirilmiştir. Değerlendirilen planlama ve tasarım kriterleri; güvenlik, erişilebilirlik, trafik-yönlendirme levhaları, yavaş trafik hızı, hız kesici, otopark, kaldırım, bisiklet yolu, otobüs durağı, yaya geçidi, drenaj, zemin döşemesi, donatı elamanları, aydınlatma, sanatsal öğeler, gölgeleme, bitkisel eleman, eğim, bakım ve temizliktir. Yapılan değerlendirme sonucunda, yerleşke ulaşım ağının bazı kriterler açısından yaya öncelikli olmadığı saptanmıştır. Tespit edilen olumsuzluklar ile ilgili iyileştirme çalışmalarının gerektiği sonucuna varılmış ve bazı çözüm önerileri sunulmuştur.
Artan dünya nüfusu ile birlikte su ihtiyacı, temini ve yönetimi çok önemli bir konu haline gelmiştir. Özellikle iklim değişikliği nedeniyle şiddetli yağışlar, sel vb. durumlarda suyun yer altı sularına kolay ve hızlı bir şekilde ulaştırılması gerekir. Kentin yeşil altyapı sistemlerini güçlendiren sürdürülebilir yağış suyu yönetimi uygulamalarından birisi geçirimli betondur. Otopark, bisiklet yolları, yürüyüş yolları vb. peyzaj yapılarında geçirimli beton kullanılarak su etkin bir şekilde yeraltına iletilebilir. Geçirimli betonda su geçirgenliğini sağlamak için özellikle karışımdaki su/çimento oranı ve agrega miktarının uygun oranlarda olması önemlidir. Geçirimli beton, az miktarda kum ve çok miktarda iri agregadan oluşur. Geçirimli betonun hazırlanmasında farklı tipte çimentolar kullanılabilir. Sunulan çalışmada, CEM V/A 32.5 R, CEM I 42.5 R ve CEM I 52.5 R çimentoları kullanılarak hazırlanan geçirimli betonun mekanik özellikleri incelenmiş ve kentsel peyzajlarda kullanımı araştırılmıştır. Beton karışımlarından alınan küp ve prizma örneklerinden beton basınç dayanımı ve eğilme dayanımı değerleri elde edilmiştir. Ayrıca, polipropilen lif içeren geçirimli beton hazırlanmış ve dayanım değerleri belirlenmiştir. Bu araştırma çalışmasından elde edilen sonuçlar, geçirimli betonun otopark, bisiklet yolları ve yürüyüş yolları gibi kentsel peyzajlarda uygulanabileceğini göstermiştir.
Physical activity is important in the prevention and treatment of Coronavirus disease-2019 (COVID-19). There is a strong relationship between increased physical activity and improved general health during COVID-19 pandemic. Moderate aerobic exercises may be more beneficial than the exhausting exercises due to the post-COVID-19 syndromes or long-COVID. Regular program of aerobic exercise for 20-60 minutes in the form of cycling or walking with an intensity of moderate in repeated 2-3 sessions/week could safely enhance immune functions. The aim of this review is to highlight the recommendation to support exercise activities in the post COVID-19 period.
Preliminary VO2max verification testing allows to examine the reproducibility of comparable tests in the same participants and helps to verify whether neuromuscular performance is associated with VO2max during different testing conditions. The main purpose of this study was to compare VO2max values obtained using a graded treadmill and cycling protocols and to verify whether the results are also reproducible during the constant time to exhaustion testing protocols. The second rationale of the study was to characterize the contributions of hip and knee muscle strength during four different testing conditions, and to determine how these quantities change when altering the modality of exercise for a given exercise intensity. A repeated measures study design was used. A total of 20 healthy male participants (21.20±2.17 years) underwent preliminary VO2max testing sessions on treadmill and cycling ergometers with 24-h intervals. Isokinetic strength performance of hip and knee muscles was tested at 60o /sec angular velocity. A paired and independent-sample t-test was performed for inter-group and intra-group comparisons. Linear regression was applied to determine the percentage of variation in VO2max testing outputs during either testing modality explained by hip and knee muscle strength parameters. Lower extremity strength characteristics of hip and knee were symmetric between the dominant and nondominant limb (p>0.05). VO2max and blood lactate concentration were significantly greater during constant testing protocols for either testing modalities (p<0.001). Hip muscle strength performance explained a greater variation in VO2max parameters during incremental (cycling r2= 0.25, running r2= 0.24) and constant (cycling r 2= 0.35, running r2= 0.33) testing protocols for either testing modality compared to the contribution of knee muscle strength performance on VO2max parameters during incremental (cycling r2= 0.17, running r2= 0.17) and constant (cycling r2= 0.23, running r2= 0.18) testing protocols. The local muscular performance of the hip and knee muscles were strongly related with the changes in running and cycling mechanics and hip muscles had a greater contribution to the VO2max performance during constant protocols than knee muscles. In conclusion, the extent to which contribution of lower extremity muscles during VO2max testing relies more on the mode of the exercise rather than the type of the testing modality
Obezitenin tedavisinde diyetin yanı sıra egzersiz de vücudun enerji harcamasını artırarak kilo kaybının sağlanmasında etkilidir. Yüksek şiddetli aralıklı antrenman (HIIT) ise orta şiddette aerobik egzersize kıyasla daha kısa zamanda vücut yağ kütlesi kaybı, maksimum oksijen tüketimi ve anaerobik eşiğin iyileşmesi, Tip 2 diyabetli hastalarda glisemik kontrol gibi konularda benzer veya daha fazla fayda sağlaması, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve obezite gibi özel koşullarda ve tüm egzersiz türlerinde uygulanabilir olması gibi sebeplerden dolayı son yıllarda popüler hale gelen bir egzersiz modelidir. American College of Medicine (ACSM) tarafından yürüme, bisiklet sürme, yavaş tempoda koşu şeklinde haftada 2-3 kez maksimum oksijen tüketiminin (VO2maks) %85’inde veya maksimum kalp atım hızının (KAHmaks) %90’ında 15 dakika boyunca reçetelendirilmiştir. Bununla birlikte direnç egzersizleri ve VO2maks’ın %60’ının üzerinde gerçekleştirilen aerobik egzersizler, iştahı baskılayarak besin alımını azaltıp negatif enerji dengesine katkıda bulunabilir ve vücut yağ kütlesini azaltıp obezitenin tedavisinde uygulanabilir. Bu etkinin oreksijenik ve anoreksijenik hormonlar aracılığıyla kontrol edildiği ve düzenlendiği tahmin edilmektedir. Güncel çalışmalar HIIT modelinin besin alımını azaltarak obezitenin tedavisinde etkin bir yol olabileceği konusunu ortaya koymaktadır. Obezitesi olan yetişkin bireylerde HIIT’in besin alımına etkilerini derleyen bu çalışma ile HIIT’in besin alımını azaltmada etkili olmadığı fakat genel olarak kalori alımını azaltma eğiliminde olduğu ortaya konulmuştur.
Bu çalışmanın amacı Büyükada’ya günübirlik gelen ziyaretçilerin kiralık bisikletlerle Ada trafiğine katılmalarını, Adada yaşayan bireylerin nasıl anlamlandırdıklarını trafik sosyolojisi bağlamında ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla nitel yaklaşım çerçevesinde Büyükada’da yaşayan 12 katılımcıyla derinlemesine mülakat tekniğiyle görüşmeler yapılarak bir saha araştırması gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, sosyal değişim teorisi çerçevesinde analiz edilmiştir. Ada halkının günübirlik ziyaretçilerle trafik ortamında gerçekleştirdiği kaynak değişimiyle ilgili olarak araç sayısının fazlalığı, yabancıların bisiklet kullanımı konusundaki bilgi ve tecrübe eksikliği, kiralayanların sorumlulukları, resmi kuralların etkinliği, kullanıcıların yaş aralığı, yol kapasitesi-Ada topoğrafyası şeklinde 6 faktör belirlenmiştir. Böylece literatürde yerli- yabancı etkileşimi çerçevesinde yapılmış olan turizm sosyolojisi çalışmalarına trafik sosyolojisi perspektifi eklemlenerek yeni bir bakış açısı getirilmiş ve yabancının araçsal hareketliliğinin yerliler tarafından nasıl anlamlandırıldığı ve Ada yaşantısına etkileri ortaya çıkarılmıştır.
Bu çalışmada, Osmaniye kentinde bisikletli ulaşım ağı planlama önerilerinin geliştirilmesi kapsamında 5 farklı güzergâhın bisiklet kullanımına uygunluğunun incelenmesi amaçlanmıştır. Güzergâhlar, bisikletli ulaşıma uygunluk düzeyleri yönünden 11 ölçüt doğrultusunda değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonuçlarına göre toplam uzunluğu 28,6 km olan güzergâhların toplam uygunluk değerleri 48-25 arasında bulunmuştur (bir güzergâhın alabileceği en yüksek değer 75'dir). Uygunluk düzeyini belirleyen ölçütler ağırlıklı olarak güzergâhların kesişme noktaları, güzergahın genişliği, motorlu araç yoğunluğu, topografik özellikler, fiziksel koşullar, görsel nitelik, var olan rekreasyon olanakları, alan kullanım türü, güzergah çevresinin niteliği, kullanıcı kaynağı ve yoğunluğu ve iklimsel faktörler olarak belirlenmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Musa Şahin Bulvarı en yüksek puan olan 48 ile en uygun güzergah olarak belirlenmiştir. Bu çalışma ile elde edilen sonuçlardan yararlanılarak, Osmaniye kentinde bisiklet ile ulaşımın yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Bisiklet yollarının düzenlenmesi ile kente estetik bir görünüm kazandırılması, motorlu taşıt yoğunluğunun azaltılması, hava ve gürültü kirliliğinin azaltılması, kent halkının ve motorlu taşıt sürücülerinin bisiklet kullanımına yönelik farkındalıklarının artırılması, halk sağlığının iyileşmesi bu çalışmadan beklenen yararlar arasında yer almaktadır. Bisikletli ulaşımın yaygınlaşması ve beklenen yararların elde edilebilmesi için, kentsel planlama çalışmaları kapsamında bisiklet yollarının göz önünde bulundurulması, peyzaj planlama ve tasarım çalışmalarının da aynı doğrultuda yapılması önerilmektedir.
Bisiklet turizmi, bir dizi ekonomik, sosyal ve çevresel fayda sağlama potansiyeline sahip, büyüyen bir niş turizm pazarıdır. Çalışmanın amacı bisiklet turizmi açısından bisiklet dostu şehir uygulamalarının tespit edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda sosyal medya uygulaması olan Twitter’da 2013 Haziran- 2021 Ocak tarihleri arasında “bisiklet dostu şehirler”, “bisiklet dostu kentler”, “bisiklet şehri” başlıkları ile yapılan 123 paylaşım (tweet) araştırma verisini oluşturmaktadır. Elde edilen veriler Maxqda nitel analiz programı aracılığıyla içerik analizine tabi tutulmuştur. Sonuç olarak bu konuda en fazla paylaşım 2020 yılında yapılmış olup, paylaşımların içeriğinde, bisiklet dostu şehirler, şehirlerin bisiklet dostu uygulamaları, rekreatif faaliyet açısından bisikletin değerlendirilmesi ve bisiklet kullanımı ile ilgili ifadeler bulunmaktadır. Bisiklet dostu şehir olarak, ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, Kolombiya, Macaristan, Norveç ve Türkiye’den kentlerin gösterildiği tespit edilmiştir.
Bu çalışmanın amacı motorlu/motorsuz araç sürücüsü ve yaya olarak bireylerin trafikte en fazla karşılaştıkları sorunları saptamak ve bu sorunların bireylerin cinsiyetleri ile sürücü belgesine sahip olup olmamalarına göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırma, betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Çalışma grubunu uygun örnekleme yöntemi ile seçilen 66’sı erkek ve 155’i kadın toplam 221 lisans öğrencisi oluşturmuştur. Veri toplamada araç olarak açık uçlu iki sorudan oluşan yarı yapılandırılmış bir sormaca kullanılmıştır. Verilerin analizinde öncelikle betimsel analiz ile temalar belirlenmiş ardından ki- kare (χ2) testi ile belirlenen temaların bireylerin cinsiyetlerine ve sürücü belgesi sahibi olup olmamasına göre bağımlılık ilişkisi incelenmiştir. Geçiş hakkı önceliğinin tanınmaması, sık korna çalınması ve trafik işaretlerine uyulmaması, bireylerin yaya olarak en sık karşılaştığı üç sorun; bisiklet ve bisiklet yolu ile ilgili sorunlar, hatalı sollama ve hız ihlalleri ise bireylerin sürücü olarak en sık karşılaştığı üç sorun olarak tespit edilmiştir. Bireylerin yaya olarak karşılaştığı üç öncelikli sorundan şikâyetçi olma durumları ile cinsiyetleri arasında ve sürücü belgesine sahip olma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bununla birlikte, cinsiyet faktörü ve bireylerin sürücü olarak karşılaştığı üç sorundan şikâyetçi olma durumları arasında “Bisiklet Yolu” ve “Hız İhlalleri” sorununda istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmazken, “Hatalı Sollama” açısından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Sürücü belgesi sahipliği ile bireylerin trafikte sürücü olarak en sık karşılaştığı üç sorundan şikâyetçi olma durumları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı bulunmuştur.
GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyopulmoner stres testi (KPT) erişkin doğumsal kalp hastalarının (EDKH)'nin yönetiminde önemli rol oynar. Bu çalışmada amacımız, egzersize kronotropik ve inotropik yanıtları intergre eden yeni bir parametre olan O2-vuru - Kalp hızı eğim açı farkının (EAF) EDKH'nın değerlendirilmesindeki rolünün değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: EDKH ve sağlıklı kontroller prospektif olarak bu çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara sırasıyla transtorasik ekokardiyografi ve bisiklet ergometri üzerinde rampa protokolünde KPT uygulanmıştır. Her hastada standart KPT parametrelerine ek olarak EAF hesaplanmıştır. BULGULAR: EDKH olan 21 hasta (ortalama yaş 28 ± 12, 14 %66 erkek) ve 79 sağlıklı kontrol (ortalama yaş 34 ± 6, %100 erkek) bu çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar, sağlıklı kontrollere göre önemli derecede düşük sistemik ventrikül ejeksiyon fraksiyonuna (60±8% ve 69±4%, p <.001) ve daha yüksek pulmoner arter basınçlarına (33±13 versus 21±5 mmHg, p<.001) sahipti. EDKH'de egzersiz süresi (7.4±4 ve 10.1±2.3 dakika, p=.007), maksimal oksijen tüketimi (VO2max) (1524±614 ve 2398±391, p<.001) ve EAF (-5.9±13.7 ver 1.2±13.1 °) düşükken dakika ventilasyon/dakika karbondioksit ventilasyonu (VE/VCO2) yüksekti (31±5.1 ve 28.8±3.3, p=.030). Univariable analizde, yaş (r=0.236,p=.18), EDKH tanısı (r=-0.205,p=.41), NT-proBNP (r=-0.870,p=.002), VO2max (r=0.334, p=.001) ve VE/VCO2 (r=-0.273, p=.006) EAF ile ilişkiliydi. Yaş, EDKH tanısı, LVEF ve VO2max'den bağımsız olarak EAF VE/VCO2 ile ilişkiliydi (β=-1.2, CI -1.892--0.508, R2=0.242). TARTIŞMA ve SONUÇ:Bu çalışmada, yeni bir KPT parametresi olan EAF'nin EDKH'de kardiyovasküler fonksiyonun değerlendirmesinde potansiyel bir rolü olabileceğini gösterdik. Bu rol daha büyük kohortlarda araştırılmalıdır
There has been a significant increase in the use of deep learning algorithms in recent years. Convolutional neural network (CNN), one of the deep learning models, is frequently used in applications to distinguish important objects such as humans and vehicles from other objects, especially in image processing. With the development of image processing hardware, the image processing process is significantly reduced. Thanks to these developments, the performance of studies on deep learning is increasing. In this study, a system based on deep learning has been developed to detect and classify objects (human, car and motorcycle / bicycle) from images captured by drones. Two datasets, the image set of Stanford University and the drone image set created at Afyon Kocatepe University (AKÜ), are used to train and test the deep neural network with the transfer learning method. The precision, recall and f1 score values are evaluated according to the process of determining and classifying human, car and motorcycle / bicycle classes using GoogleNet, VggNet and ResNet50 deep learning algorithms. According to this evaluation result, high performance results are obtained with 0.916 precision, 0.895 recall and 0.906 f1 score value in the ResNet50 model.
Amaç: Bu çalışma, egzersiz temelli kardiyak rehabilitasyon (ETKR) programının koroner arter hastalarının fonksiyonel kapasite, kinezyofobi düzeyi ve yaşam kaliteleri üzerine etkisini incelemek üzere planlanmıştır.Materyal-Metod: Çalışmaya 22 koroner arter hastası (yaş ortalamaları 60,72±5,28 yıl) dahil edildi. Katılımcılar 5 hafta ve 5 seans/hafta bisiklet ergometrisi ile egzersiz eğitim programına tabi tutuldu. Katılımcıların fonksiyonel kapasiteleri 6 dakika yürüme testi (6DYT), kinezyofobi düzeyleri Tampa Kinezyofobi Ölçeği- Kalp versiyonu (TKÖ-K) ve yaşam kaliteleri ise Kısa Form-36 (KF-36) ve Macnew Kalp Hastalığı Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği (MYKÖ) kullanılarak değerlendirildi. Tüm değerlendirmeler ETKR öncesi ve sonrasında gerçekleştirildi. Bulgular: Katılımcıların 6DYT mesafeleri tedavi öncesi ve sonrası sırasıyla 524,55±67,78 m ve 561,68±68,39 m olarak ölçüldü ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,001). TKÖ-K skorundaki tedavi sonrası ve tedavi öncesi arasındaki değişim istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,191). Ancak kinezyofobi düzeyi yüksek olan katılımcı sayısının istatistiksel olarak anlamlı azaldığı tespit edildi (p=0,035). Yaşam kalitesi verilerinde KF-36’nın fiziksel fonksiyon ve ağrı alt başlıklarında, MYKÖ’nün ise tüm alt başlıklarında istatistiksel olarak anlamlı iyileşme olduğu bulundu (p<0,05).Sonuç: Bu çalışma sonuçları ETKR programının koroner arter hastalarında fonksiyonel kapasite, kinezyofobi düzeyi ve yaşam kalitesini iyileştirmede etkili olduğunu göstermektedir. Bu çalışma ETKR programının kinezyofobi düzeyi üzerine etkisini inceleyen bilgimiz dahilindeki ilk çalışmadır. Kinezyofobi düzeyinin belirlenmesinin ve tedavi programlarını bu doğrultuda şekillendirilmesinin rehabilitasyon çıktıları üzerine olumlu etki edeceğini düşünmekteyiz.
Bu çalışmanın amaçları (a) ortaokul öğrencilerinin bedenselokuryazarlığını saptamak, (b) ortaokul öğrencilerinde bedenselokuryazarlığın alt başlıkları arasında bir ilişki olup olmadığınıincelemek ve (c) ortaokul öğrencilerinin bedenselokuryazarlıklarında cinsiyet ve sınıf açısından bir farklılık olupolmadığını belirlemektir. Çalışmaya, Ankara ilinde üç farklı devletokulundan altıncı ve yedinci sınıf öğrencileri (72 erkek, 82 kız)dahil edilmiştir. Veri toplamak için, Kanada’da geliştirilen“Gençler için Bedensel Okuryazarlık Değerlendirmesi” (PhysicalLiteracy Assessment for Youth, PLAY) ölçüm aracı kullanılmıştır.Bu ölçüm aracı, PLAYfun öğrencilerin bedensel okuryazarlıktafiziksel alanını (hareket yetkinliğini), PLAYself öğrencilerinbedensel okuryazarlıkta psikolojik alanını, PLAYinventoryöğrencilerin bedensel okuryazarlıkta davranışsal alanını ölçmekiçin kullanılmıştır. Veri analizinde, Pearson korelasyon vebağımsız t-test kullanılmıştır. Sonuçlar üç farklı kategorideaçıklanmıştır; ilk olarak, psikolojik alanda (PLAYself) öğrenciler2,91 puan almışlardır. Psikolojik alan puanları iki bölümdenoluşmaktadır; (a) çevresel katılım puanları 2,34, (b) öz yeterlikpuanları 3,20’dir. Öğrenciler en çok açık hava aktivitelerinde(𝑋̅= 3.22, SS = 0.93) kendilerinin iyi olduğunu, buz ve kar üzerindeyapılan aktiviteleri (𝑋̅ = 1.16, SS = 1.16) ise genel olarak hiçdenemediklerini ya da bu tür aktivitelerde iyi olmadıklarınıbelirtmişlerdir. Davranışsal alanda (PLAYinventory) sonuçlargöstermiştir ki, öğrenciler genellikle yüzme, futbol, basketbol,bisiklet, voleybol, koşu, yürüme, paten sürme aktivitelerinekatılmaktadırlar. Fiziksel alanda (PLAYfun) ise, öğrenciler harekettestinden ortalama 37,96 puan almışlardır ve bu sonuç hareketbecerilerinin “gelişmekte olan” alanda olduğunu göstermiştir.Pearson korelasyon analizi sonucuna göre, öğrencilerin psikolojikve davranışsal alanları arasında istatistiksel olarak pozitifkorelasyon bulunmaktadır (r (156) = .392,  < 0.05). Bağımsız t-testsonuçlarına göre, kızlar (𝑋̅ = 35.49, SS = 6.13) ve erkeklerin(𝑋̅ = 40.63, SS = 7.42) fiziksel alan puanları arasında istatistikselolarak fark vardır t (156) = 4.76,  < 0.05, r 2=.13. Sonuç olarak, öğrencilerin psikolojik alandan yüksek puan aldıkları fakat fizikselalandan düşük puan aldıkları gözlemlenmiştir. Buna ek olarak,altıncı ve yedinci sınıf öğrencilerinin hareket yetkinlik testindebeden eğitimi ve spor öğretim programı hedeflerini karşılamadığısaptanmıştır. Gelecek çalışmalar için, katılımcı sayısı artırılmalı,farklı sınıf düzeylerinde ve şehirlerde bedensel okuryazarlıkla ilgiliaraştırmalar yapılması önerilmektedir.
Bilecik, yüzey şekilleri (topoğrafik) bakımından eğimli bir arazi biçimine sahiptir. Bu nedenle kentlinin boş vakitlerini değerlendirebilmek, fiziksel ve ruhsal açıdan yenilenebilmek için gerçekleştirecekleri aktiviteler için kent içerisindeki açık-yeşil alanlar sınırlı ölçekte kalmış kent yakın çevresine eğilim artmıştır. Kentlinin ve ziyaretçilerin rekreasyonel etkinliklerini gerçekleştirdikleri alanlardan en önemlisi ise Pelitözü Göleti ve yakın çevresidir. Pelitözü Göleti, Bilecik kentinin kuzeybatı kısmında, kent merkezine 7 km mesafede, doğal çam ormanları ile göletin buluştuğu bir doğa parçasıdır. Gölet çevresinde yörük çadırı, çay bahçeleri, çocuk oyun alanları, gözleme evi ve mangal yapılabilecek mekanlar, bisiklet kiralama, göl çevresi yürüyüş ve bisiklet parkuru, bisiklet kiralama ve göl içinde deniz bisikletleri ile gezilebilme imkanları mevcuttur. Ayrıca amfi, balık restorantı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal tesisleri de göl çevresinde kullanıcılara hizmet sunmaktadır. Fakat bu aktiviteler özellikle hafta sonlarında kullanıcı yoğunluğunu ve taleplerini karşılayamamaktadır. Bu doğrultuda yapılan çalışmada tarihi ve kültürel özellikleri ile dikkat çeken Bilecik kenti için yakın çevresinde kullanıcı odaklı sürdürülebilir rekreasyonel alan tasarımı önerisi gerçekleştirilmiştir. Oluşturulan öneri projesinde alan etüt çalışması ile mevcut yapı değerlendirilerek, yapılan SWOT analizi ile planlama önerileri geliştirilmiş, ihtiyaçlar doğrultusunda rekratif etkinliklere alternatifler oluşturularak mekansal organizasyonların tasarımı gerçekleştirilmiştir.
Objective: The aim of this study is to analyze the acute effect of exercise on the rate of exhaled carbon monoxide (CO) in healty young smokers. Material and Methods: Twenty four male smokers were included in the study. Pulmonary functions of the participants were evaluated by spirometer forced expiratory volume in one second (FEV1), forced vital capacity (FVC), FEV1/FVC, peak flow rate (PEF) and forced expiratory flow at 25 to 75% of FVC (FEF 25%-75%). Exercise testing was performed by using bicycle ergometer. Maximal load, maximum oxygen uptake (VO2max), rest and maximal heart rate were recorded. CO levels before and after the test were mesured with portable breath CO monitor. CO levels and changes were assessed and compared on the exercise test day and rest day (without exercise test). Results: 25% of the participants have dyspnea, 20.8% have cough and 50% have sputum complaints. The results of the pulmonary function test and exercise test of young healthy smokers are as follows: % FEV1=89.7±9.9, % FEV1/FVC=87.4±8.2, % PEF=77.4±9.5, mean rest heart rate=94.8±9.8 bpm, mean maximal heart rate=170.3±9.7 bpm and mean VO2max=30.9±6.5 mL/min/kg. There is a statistically significant difference between the first and the second CO values of the participants measured on both days (p<0.001). There is a significant difference between the mean change of CO on the exercise test day and rest day (p<0.001). Conclusion: Our results show that smoking causes respiratory symptoms, impaired cardiopulmonary responses to exercise and increased CO level and exercise increases to the exhaled CO rate in young and healthy male.
Objective: Measuring health beliefs and attitudes that support bicycle helmet use assists healthcare professionals in increasing the use. This study aimed to provide the Turkish society with an instrument that can measure students’ attitudes related to health beliefs in bicycle helmet use and to analyze its validity-reliability. Material and Methods: This methodological research was carried out in psychological counseling and guidance department of Pamukkale University in Turkey among students between January and March 2019 (n=326). The data were collected in face-to-face interviews with the socio-demographic question form and the Bicycle Helmet Attitudes Scale. Internal consistency coefficient and test-retest analyses were used for the reliability of the scale, and content validity index and confirmatory factor analyses for its validity. Results: Turkish form of the scale is composed of 56 items and 10 factors. Cronbach alpha values of the sub-dimensions ranged from 0.70 to 0.88. The confirmatory factor analysis concluded χ2 /df=2.18; root mean square error of approximation=0.06; comparative fit index=0.94; incremental fit index=0.94. The test-retest correlation value of the sub-dimensions is between 0.50 and 1.00. The confirmatory factor analysis showed acceptable values and acceptable fit for the model fit statistics. Conclusion: Turkish form is an instrument with sufficient validity and reliability indicators. The Turkish form which can be easily applied to individuals of all age groups can determine health belief levels associated with individuals’ bicycle helmet use and identify vulnerability, severity, benefit, barrier and cues to action.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, atletizm atlama branşı sporcularının 3 farklı dikey sıçrama yüksekliği ile wingate anaerobik güç performansı arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya, 11 erkek ve 6 kadın olmak üzere olan toplam 17 atletizm atlamalar branşı sporcusu (yaş ortalamaları: 17,74±1,27 yıl; vücut ağırlığı ortalamaları: 65,12±8,23 kg; boy uzunluğu ortalamaları: 178,59±9,23 cm; beden kitle indeksi ortalamaları: 20,41±1,98 kg/m2) dâhil edildi. Araştırma grubunun dikey sıçrama yüksekliği, Microgate optojump cihazı kullanılarak squat, aktif ve serbest sıçrama testleri ile anaerobik güç performansı Lode Excalibur Sport bacak bisiklet ergometresi kullanılarak wingate testi ile değerlendirildi. Çalışmanın istatistikleri SPSS 20.0 paket programı kullanılarak yapıldı. Değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla Pearson korelasyon analizi kullanıldı. İstatistiksel hata düzeyi p<0,05 olarak belirlendi. Bulgular: Squat ve aktif sıçrama ile zirve güç ve ortalama güç değerleri arasında pozitif yönde yüksek düzeyde anlamlı ilişki olduğu (r=0,793/0,664; p<0,001) belirlendi. Serbest sıçrama ile zirve güç arasında pozitif yönde çok yüksek düzeyde, serbest sıçrama ile ortalama güç arasında pozitif yönde yüksek düzeyde anlamlı ilişki olduğu belirlendi (r=0,823/0,758, p<0,001). Sonuç: Çalışmamız sonucunda, atletizm atlamalar branşı sporcularında dikey sıçrama yüksekliği ile anaerobik güç performansı arasında ilişki olduğu belirlendi. Atletizm atlamalar branşı, sporcularının dikey sıçrama mesafesi arttıkça anaerobik güç performansının arttığı, dikey sıçrama yüksekliği iyi olan sporcuların anaerobik güç performanslarının da iyi olduğu belirlendi.
Objective: Physical exercise and neuromuscular characteristics are essential modulators of total energy expenditure (TEE), and oxygen and carbon dioxide gas exchange measurements and subsequent use of the respiratory exchange ratio do not fully mirror macronutrient contribution to TEE. The rationales of the study were to compare oxidative, anaerobic glycolytic, excess post-exercise oxygen consumption (EPOC), and TEE between equivalent bouts of uphill treadmill running and non-steady-state cycling using an alternative method, and to determine the relative contribution of lower extremity muscles on TEE. Material and Methods: Twenty male participants completed cardiorespiratory and isokinetic measurements over a one-week interval. Anaerobic energy expenditure was estimated from blood lactate. Results: Perceived exertion for cycling was greater than running (p=0.005). However, respiratory exchange ratio (p=0.005), heart rate (p=0.005), EPOC (p=0.001), oxidative energy expenditure (p=0.001) and TEE (p=0.001) were greater for uphill running compared to cycling. Conclusion: Due to the variations in the metabolic components, i.e., oxidative, EPOC, total energy expenditure calculated using the equations to equate work output between non-steady cycling and uphill running revealed discrepancies. Additionally, this study also revealed that compared to knee extensor and flexor muscles, hip muscles had a greater contribution to overall energy expenditure during cycling and uphill treadmill running which also enabled the participants to generate less energy cost. Per the results of the current study, it would be more accurate to use the anaerobic glycolytic energy expenditure data rather than oxygen only measures in the assessment of energy expenditure between these equivalent exercise modalities
Geçirimli beton uygulaması kentlerde sürdürülebilir yağış suyu tesislerinden birisidir. Bu araştırmanın amacı, İzmir ili Mavişehir ilçesinde yer alan Peynircioğlu deresi kıyısındaki bisiklet ve yaya yolunda zemin kaplama malzemesi olarak kullanılan geçirimli beton uygulamasının geçirimlilik performansının basit ve güvenilir bir infiltrasyon testi ile ölçülmesidir. Bu araştırmada geçirimli beton yüzeylerin infiltrasyon hızının ölçülmesinde Amerikan Test ve Malzeme Kurumu (American Society for Testing and Materials-ASTM International)’nun C1701/C1701M–09 koduyla yayınladığı Yerinde Geçirgen Beton İnfiltrasyon Hızı için Standart Test Yöntemi kullanılmıştır. Test altı farklı noktada uygulanmıştır. Sahada yapılan testlere göre araştırma alanındaki geçirimli beton yüzeylerin infiltrasyon hızları 524-3194 mm/sa arasında değişmektedir. En hızlı infiltrasyon 3 numaralı test noktasında, en yavaş infiltrasyon ise 5 numaralı test noktasında gerçekleşmiştir. Sonuç olarak; 2 ve 3 numaralı test noktalarında ölçülen değerler Amerikan Beton Enstitüsü’nün belirttiği alt sınıra oldukça yakın olmakla beraber, ölçülen hiçbir değer enstitüye göre kabul edilebilir değerler aralığı içinde değildir.
Yaya bölgeleri, kent içinde taşıt trafiğinden kısmen ya da tamamen arındırılmış ve yayaların kullanımına ayrılmış alanlardır. Bu mekanlar yayaların rahat, güvenli, taşıt yoğunluğunun tüm zararlı etkilerinden uzak bir şekilde hareket etmelerine olanak tanımaktadır. Yoğun trafik yükü ile karşı karşıya bulunan Giresun kent merkezinde yaya bölgeleri, kent halkının rahat hareket edebildikleri en önemli mekanlardandır. Bu çalışmada Giresun kent merkezinde yer alan yaya bölgeleri, yerinde gözlem ve kullanıcılarla birebir görüşme ile uygulanan anket çalışması kapsamında incelenmiştir. Çalışma sonucunda Gazi Caddesi’nin daha çok gezinti-yürüyüş ve alışveriş amacı ile, Atatürk Meydanı’nın ise gezinti-yürüyüş ve buluşma amacı ile kullanıldığı belirlenmiştir. Çalışma alanlarının düzenlemesi ile ilgili kullanıcıların memnuniyet düzeylerinin düşük olduğu gözlenmiştir. Bu mekanlarda kullanım amaçlarına uygun aktivite olanaklarının sunulması, bisiklet altyapısının oluşturulması ve yeşil alanların geliştirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır.
Bisiklet turizmi ana turizm pazarları içerisinde yer almayan ancak son yıllarda turistlerin ilgi duyduğu ve büyümekte olan yeni turizm trendlerinden biridir. Bu açıdan turizm destinasyonları için farklı turist grupları çekebilmek için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Bu yeni turizm pazarının istek ve ihtiyaçlarının anlaşılması çok önemlidir. Bu araştırmanın amacı bisiklet turistlerinin seyahat motivasyonlarının belirlenmesidir. Araştırmanın bisiklet turistlerinin motivasyon unsurlarını belirlemek ve bu unsurlara göre turizm stratejileri belirlenmesine yardımcı olması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Araştırma verileri Çanakkale’de 2018 yılında 24-25 Mart tarihleri arasında düzenlenen Bisiklet Turu Festivali’ne katılan şehir Çanakkale dışından gelen Türk turistlerden elde edilmiştir. Anket tekniği ile 369 katılımcıdan araştırma verileri elde edilmiştir. Elde edilen verilere açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda bisiklet turizmi motivasyonları beş boyutta ortaya çıkmıştır. Bu boyutlar sırasıyla doğayı keşfetme ve rahatlama; yetkinlik-ustalık; yeni deneyim ve bilgi; saygınlık kazanma ve sosyalleşme olarak adlandırılmıştır. İkinci düzey doğrulayıcı faktör analizi yapıldığında bisiklet turizmi motivasyonunda en etkili olan boyutlar yetkinlik –ustalık, yeni deneyim-bilgi ve sosyalleşme boyutları olmuştur. Turistlerin en yüksek düzeyde katılım gösterdikleri boyut doğayı keşfetme ve rahatlama boyutu olurken, saygınlık kazana boyutuna en düşük düzeyde katılım göstermişlerdir.
Tahmin edilen kritik güç (KG) düzeyi, tercih edilen matematiksel model ve farklı tükenme zaman aralıklarına bağlı olarak %5-20 oranında farklılaşır. Bu oranlarda farklılaşan tahminler, KG ile ilişkili bir takım çelişkili sonuçlar yaratır. Bu çalışmanın amacı üç farklı tükenme aralığı (kısa: 2-10 dakika; orta: 2-15 dakika; uzun: 2-20 dakika) kullanılarak, her bir aralık için beş farklı matematiksel model (doğrusal toplam iş (KG1), doğrusal 1/zaman (KG2), doğrusal olmayan 2-parametreli (KG3), doğrusal olmayan 3-parametreli (KG4), ve üstel (KG5)), yoluyla elde edilen KG tahminlerinden hangisi ya da hangilerinin maksimal laktat dengesi (MLD), ventilasyon eşiği (VE), solunumsal kompanzasyon noktası (SKN) ve/veya kritik eşikle (KE) ilişkili olduğunu değerlendirmektir. Çalışmaya 10 iyi antrene erkek bisiklet sporcusu gönüllü olarak katılmıştır. Sporcuların VE ve SKN düzeyleri kademeli rampa testleriyle belirlenmiştir. Maksimal oksijen kullanımı, zirve güç çıktısı, MLD, KE ve KG’yi hesaplamak için farklı günlerde sabit iş oranlarında testler uygulanmıştır. Elde edilen veriler geçerlilik analizleri ile sınanmıştır. Kullanılan matematiksel model ve tükenme aralıkları değiştikçe elde edilen KG düzeyleri %20’ye kadar farklılaşmıştır. KG4 dışındaki diğer KG düzeyleri MLD ve VE’ye karşılık gelen iş oranlarından daha yüksektir (p<0,05). Kısa tükenme aralıklarıyla bulunan KG5 değeri, KE ve SKN iş oranlarına karşılık gelmiştir (p>0,05; tahmini standart hata ~%4 ve r>0,95). Tercih edilen tükenme aralığı fark etmeksizin diğer matematiksel modellerden elde edilen KG’ler herhangi bir anaerobik eşik indeksini tahmin etmede yetersizdir (p<0,05). Sonuç olarak, yalnızca kısa tükenme aralığıyla belirlenen KG5 düzeyinin, KE ve SKN iş oranlarını tahmin etmede kullanılabileceği gösterilmiştir. Diğer eşik indekslerinin KG yoluyla tahmin edilmesi uygun değildir.
Yeşil alanlar sadece kent insanının doğaya olan özlemini gidermekle kalmaz, aynı zamanda kentsel yaşamın olumsuz yönlerini de iyileştirmektedir. Bu anlamda, yeşil alanlardan parkların kullanımının detaylı bir şekilde incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amaçları, Burdur halkının kentte yer alan parkları kullanım durumlarını ortaya koymak, Burdur halkının parkların yeterlilikleri konusundaki görüşlerini ve parklar konusundaki beklentilerini belirlemektir. Bu amaçla, anket yöntemi kullanılmıştır. Katılımcıların çoğu parkları yaz mevsiminde arkadaşıyla ziyaret ettiklerini, parklara yürüyerek ulaştıklarını ve parkta 1-2 saat zaman harcadıklarını belirtmişlerdir. Cumhuriyet Parkı katılımcılar tarafından en çok ziyaret edilen ve en çok beğenilen park olmuştur. Katılımcıların %65’i Burdur kentinde bulunan park sayısını yeterli bulmuştur. Katılımcılar mahallelerindeki parklarda bisiklet parkı, çocuk oyun alanı, futbol sahası, çay ocağı, yürüyüş parkuru, spor aletleri, çeşme gibi eksikliklerin olduğunu ifade etmişlerdir. Kent insanının mahalle parklarından yeterince tatmin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu husus, ilgili kurumlar tarafından detaylı şekilde ele alınmalı ve söz konusu tatminsizliğin giderilmesi için çalışmalara hız verilmelidir.
Yoğun kentleşme hareketleri, aşırı tüketim, enerji kaynaklarının bilinçsiz kullanımı, çeşitli sebeplerle insanlarınbüyük kentlere göç etmesi ve hızlı nüfus artışı günümüz kentlerinin ortak sorunlarıdır. Kentlerle ilgili sorunlarınfarkına varan bazı yerel yönetimler 1999 yılında İtalya’da Yavaş Kent Hareketi (Cittaslow Movement) adında birkentsel hareket başlatmışlardır. Yavaş Kent Hareketi’nin temel hedefi, mekanların gelişimini iyi yemek, sağlıklıçevreler, sürdürülebilir ekonomi ve toplumsal yaşamın geleneksel ritüelleri esas alınarak beslemektir. Yavaş Kentolmaya aday kentler; yerel sanat ve zanaatleri teşvik etmenin yanı sıra ürünleri bölgeyi tanımlı kılan, bölgeyekimlik ve imaj kazandıran modern endüstrinin desteklenmesini de sağlamak üzere faaliyet gösterirler. Ayrıca,yapılı çevrenin karakterinin korunması, ağaç dikimi; yeşil alanların, bisiklet yollarının ve yayalaştırılmış bölgelerinarttırılması, meydanların reklam panoları ve neonlardan arındırılmış olması, araba alarmlarının yasaklanması,gürültü kirliliğinin, ışık kirliliğinin ve hava kirliliğinin azaltılması, alternatif enerji kullanımının desteklenmesi,toplu taşımanın ve yeni düzenlemeler içinde ekoloji dostu mimarinin geliştirilmesi de Yavaş Kent’lerin zorunluuygulamalarından bazılarıdır. Bilecik ili Ankara, İstanbul, Eskişehir, Bursa gibi büyük kentlere yakın olmasıyla coğrafi olarak, çeşitliuygarlıklara ev sahipliği yapması ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda merkez görevi görmesi ve KurtuluşSavaşı’nda verdiği mücadelelerle tarihi olarak önemli bir konumdadır. Çalışma ile Osmaneli kentinin Yavaş KentHareketi’ne katılmaya uygunluk durumunun incelenmesi, Yavaş Kent Hareketi’ne katılmanın Osmaneli kentimajını geliştirmeye yönelik yapacağı olumlu fiziksel etkilerin saptanması ve tasarıma yönelik önerileringeliştirilmesi hedeflenmiştir.
Bisiklet etkinlikleri bisiklet turizmi kapsamında yapılan, katılımcılarına bir gruba üye olmak, farklıdestinasyonları ziyaret etmek ve sosyalleşmek gibi deneyimler sunan, yarım gün veya tam gün olabildiği gibikonaklamalı tur organizasyonları ile de gerçekleştirilebilen faaliyetlerdir. Bisiklet etkinliklerine katılan bireylerinmotivasyonlarının ve sürekli ilgilenim düzeylerinin tespit edilmesi, organizasyonların iyi bir şekildeplanlanmasına ve yönetilmesine olanak sağlayacaktır. Bu kapsamda bu çalışmanın amacı, bisiklet etkinliklerinekatılan bireylerin motivasyonlarının belirlenmesi, sürekli ilgilenim düzeylerinin ölçülmesi ve bu iki kavramarasındaki ilişkinin irdelenmesidir. Amaçlı örnekleme yöntemi kullanılan araştırmada 451 bisikletçiyeulaşılmıştır. Veriler 2019 yılı Aralık ayı ve 2020 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarında İzmir’de bisiklet gruplarının vediğer organizatörlerin düzenlendiği bisiklet etkinliklerine katılan bireylerin oluşturduğu gruplara uygulanananketlerden elde edilmiştir. Anket verileri SPSS (Statical Packages for Social Sciences) programı ile analizedilmiştir. Çalışma kapsamında elde edilen en önemli bulgu, “Meydan Okuma” motivasyon boyutunun bağımlıdeğişkenler olarak nitelendirilen sürekli ilgilenim faktörlerinin tamamını etkilediği bulgusudur.
Dünyada artan çevre sorunlarına bağlı olarak son yıllarda motorsuz araç kullanımına yönelik ilgi artmaktadır. Bu araçlar içerisinde ekonomik ve ekolojik faydaları ile bisiklet öne çıkmaktadır. Bisiklet günümüzde kentlerde ulaşımı sağlamanın en uygun yollarından biri kabul edilmektedir. Ancak buna rağmen birçok ülkede altyapı olanaklarının yetersiz olması bisiklet kullanımını sınırlandıran önemli bir faktör olarak görülmektedir. Bu çalışmanın amacı Antalya kent merkezinde bisiklet ile ulaşımın geliştirilmesi için yapılan çalışmaların incelenmesi ve değerlendirilmesi, bisiklet kullanıcılarının karşılaştığı sorunların belirlenmesi ve bisiklet kullanıcılarının görüş ve önerileri doğrultusunda bisiklet kullanımının özendirilmesi ve geliştirilmesine katkı sağlayacak bir takım önerilerin geliştirilmesidir. Çalışmanın ilk aşamasında araştırma konusuna yönelik yapılan çalışmalar, Antalya’da kent içi ulaşımında bisiklet kullanımı ile bu konuda yapılan planlama ve uygulamalar, bisiklet kullanımına etki eden mekansal gelişim ve nüfus özellikleri ortaya konulmuştur. Çalışmanın ikinci aşamasında önceden hazırlanan sorularla, bisiklet kullanan bireylerle karşılıklı görüşme yapılmıştır. Çalışmanın son aşamasında Antalya kenti özelinde bisikletli ulaşım sorunları değerlendirilmiş ve sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik bazı öneriler getirilmiştir. Sonuç olarak planlama ve tasarım çalışmalarında önemli yere sahip katılımcı yaklaşım düşüncesiyle bisiklet kullanıcıları ile yapılan genç ve eğitimli bir nüfusa sahip olan Antalya kent merkezinde bisiklet kullanım oranının düşük olduğu, bunun eğitimin yetersizliği, motorlu taşıt trafiğinden kaynaklı sorunların varlığı, bilgi ve tecrübe eksikliği ile spor etkinliklerine katılma yetersizliğinden kaynaklanabileceği vurgulanmıştır.
Şehir lojistiği için şehrin altyapısı ve planlaması, bisiklet yollarının varlığı ve kalitesi, toplu taşıma araçları ve yaya trafiği ile ilgili düzenlemeler önem arz etmektedir. Bu düzenlemeler kent sakinlerinin yaşamış oldukları şehirden memnun olma düzeylerini de etkilemektedir. Bu nedenle, bu çalışmada öncelikli olarak şehir lojistiği ile ilgili kent sakinlerinin mevcut durum algıları ile önem düzeylerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Bu amaçla Türkiye’de 1708 kişiden anket ile veri toplanmıştır. Katılımcılardan yaşamış oldukları şehrin şehir lojistiği durumunu değerlendirmeleri ve bu durum ile ilgili kendileri için önem düzeylerini belirtmeleri istenmiştir. Yapılan analiz neticesinde mevcut durum ve önem düzeyi arasında en yüksek farkın altyapı boyutu için yol zemininin düzgün olması, şehir planlaması boyutu için trafik yoğunluğunun uygun olması, bisiklet yolu boyutu için bisikletle ulaşım için uygun yolların varlığı, toplu taşıma boyutu için toplu taşıma araçlarının bakımlı ve temiz olması ve yaya trafiği boyutu için ise trafikte yaya önceliğine dikkat edilmesi olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca şehir lojistiği boyutlarının kent yaşam memnuniyeti üzerindeki etkisi yapısal eşitlik modeli ile analiz edilmiştir. Yapılan analiz neticesinde yaya trafiği, altyapı ve toplu taşıma boyutlarının kent yaşam memnuniyetini anlamlı olarak etkilediği tespit edilmiştir. Şehir planlaması ve bisiklet yolu boyutları ise kent yaşam memnuniyetini anlamlı olarak etkilememiştir.
Bireylerin herhangi bir aktivite ile ilgilenmeleri yaşam tatminlerini ve genel yaşam kalitelerini etkileyebilmektedir. Bu sebepleaktivite bağlılığı, yaşam tatmini ve yaşam kalitesi kavramları arasındaki ilişkinin belirlenmesi önem arz etmektedir. Buaraştırma bisiklet sürme aktivitesine katılan bireylerdeki aktiviteye yönelik bağlılıklarının aktivite sonrası yaşam tatmini vegenel yaşam kaliteleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Amaca bağlı olarak, Ankara Eymir Gölü’nde bisikletsürme aktivitesine katılan 421 kişiye anket uygulanmıştır. Araştırma sonuçları Smart PLS programında analiz edilmiştir.Aktiviteye yönelik duygusal, fonksiyonel ve tavsiye edici bağlılık boyutlarının, aktivite sonrası yaşam tatmini üzerinde olumluyönde etkisi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca aktivite sonrası yaşam tatmininin, bireylerin genel yaşam kalitesini de önemliölçüde arttırdığı gözlemlenmiştir. Araştırma sonuçları turistik destinasyon yöneticilerine, yerel yönetimlere ve alanyazındaçalışan akademisyenlere önemli katkılar sunmaktadır.
Bu araştırma, rekreatif amaçlı bisiklet kullanan bireylerin; bisiklet kullanma nedenleri, bisiklet kullanmanın bireylere sağladığı faydalar, bisiklet kullanırken karşılaştıkları zorluklar ve bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için yapılması gerekenler hakkındaki görüşlerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada nitel araştırma yönteminin iç içe geçmiş tek durum deseninden yararlanılmış ve veriler, araştırma ekibi tarafından geliştirilen görüşme formu kullanılarak Artvin ili Arhavi ilçesinde rekreatif amaçlı bisiklet kullanan 13 katılımcıdan toplanmıştır. Ölçüt ve kartopu örnekleme teknikleri ile belirlenen bisiklet kullanıcıları ile ofis ortamında yüz yüze görüşmeler yapılmış ve veriler yarı yapılandırılmış açık uçlu soruların betimsel analize tabi tutulması marifetiyle deşifre edilmiştir. Çalışma neticesinde; katılımcıların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumak için bisiklet kullandıkları, coğrafyanın getirdiği bazı güçlüklerin ve bisiklet kültüründeki eksikliğin bisiklet kullanmada performansı düşürdüğü, bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için kamu sektörü ve özel sektör iş birliği ile merkez yönetimin de desteğinin alınması ve şehirleri güvenli bisiklet kullanımına uygun hale getirerek çeşitli kulüpleşme ve eğitsel faaliyetlerin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin jeolojik özellikleri dikkate alındığında ilçede bisiklet kullanımının gelişip yaygınlaşabilmesi için merkezi ve yerel yönetimler tarafından yol güvenliğinin sağlanması amacıyla alınacak her önlemin bisiklet sporuna katılımı ve motivasyonu artıracağı değerlendirilmektedir.
Dünya çapında bir sorun haline gelen yoksulluk, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çözüm aradığı başlıca konular arasında yer almaktadır. Böyle bir problemin azaltılmasında turizm sektöründen faydalanılması gerektiği fark edilmiş ve yoksul yanlı turizm geliştirilmiştir. Araştırma kapsamında kırdan kente göç olayının yoğun yaşandığı Eskişehir’deki kırsal bölgelerde, üretimin belirli bir seviyede kaldığı keşfedilmiş ve kırsal yoksulluk sorununun büyüyebileceği öngörülmüştür. Bu çerçevede herhangi bir çalışmanın yapılmadığının anlaşılmasıyla, Eskişehir’deki yoksul yanlı turizmin desteklenmesinde ve kırsal yoksulluğun giderilmesinde kırsal turizm potansiyelinden nasıl yararlanılabileceğini göstermek amaçlanmıştır. Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Eskişehir Belediyesinin web sitelerinden ve alanyazındaki bilgilerden yararlanılarak Eskişehir’deki kırsal turizm potansiyelini gösteren bir SWOT analizi oluşturulmuştur. Araştırma sonucunda Eskişehir’de botanik, kamp ve karavan, yayla, mağara, akarsu, bisiklet turizmi, agro ve ekoturizm, trekking, kuş gözlemciliği ve sportif olta balıkçılığı türlerine dair potansiyelin var olduğu ancak bunların tarihi ve kültürel yan çekiciliklerle desteklenmesi gerektiği belirlenmiştir. Sürdürülebilir kırsal turizmden bahsedilebilmesi için de Eskişehir’in “Kırsal Turizmi Destekleme Kurumuna’’ ve master planına ihtiyaç duyduğu gözlenmiştir.
Yer seçim problemi son yıllarda birçok farklı alanda dikkate alınan ve bu sebeple popüler karar verme problemlerdendir. Bu problemler çok sayıda kriterin dikkate alınması gerektiği için en uygun çok kriterli karar verme yöntemleri ile çözülebilen problem tiplerindendir. Bu çalışmada Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Şehit Prof. Dr İlhan Varank kampüsünde bulunan bisiklet istasyonları için alternatif yer seçim çalışması yapılmıştır. Bir gerçek hayat uygulaması sunulan bu çalışmada bisiklet paylaşım istasyonlarının mevcut durumunun yetersiz olması sebebiyle öğrenci yoğunluğuna göre yeni alternatif bisiklet istasyonu yerlerinden en uygununu belirlemek öncelikli amaç olmuştur. Bu alternatif bisiklet istasyonlarını belirlemek için yoğunluk bölgelerinin olduğu dört farklı nokta belirlenmiştir. Bununla birlikte, en uygun alternatif istasyonun bulunabilmesi için farklı çok kriterli karar verme yöntemleri bir coğrafi bilgi sistemi (CBS) ile birleştirilmiştir. Analitik hiyerarşi süreci kriter ağırlıklarını elde etmek için uygulanmış ve PROMETHEE yöntemi ile alternatif istasyonların sıralaması yapılmıştır. Son olarak, hesaplanan veriler neticesinde en uygun alternatif istasyona karar verilmiştir.
Dünya genelinde bisiklet kullanımını artırmak için bisiklet paylaşım sistemleri uygulanmaktadır. Bisiklet paylaşım istasyonlarına olan potansiyel talep ve istasyonların yerlerinin uygun şekilde seçilmesi, bu sistemlerin başarısını yüksek derecede etkilemektedir. Genç nüfusun fazla ve bisiklet kullanımı açısından mesafelerin elverişli olduğu üniversite kampüsleri çalışmanın alanını belirlemektedir. Bu çalışmada, Balıkesir Üniversitesi Çağış Kampüsünde bisiklet rotalarının ve paylaşım istasyonlarının en uygun şekilde belirlenmesi için coğrafi bilgi sistemi (CBS) tabanlı çok kriterli bir karar verme sistemi önerilmektedir. Bu kapsamda öncelikle, coğrafi bilgi sistemlerinden yararlanılarak kampüsteki bisiklet rotaları belirlenmiştir. Sonrasında ise CBS ve kullanımı oldukça yaygın çok kriterli bir karar verme yöntemi olan Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) birlikte kullanılarak kampüsteki öğrenci ve personelin kullanımına en uygun bisiklet paylaşım istasyonlarının belirlenmesine çalışılmıştır. Önerilen bisiklet paylaşım sistemiyle çevresel ve sosyal açılardan kampüsün daha verimli bir ortama dönüştürülmesi, öğrenci ve personele de fiziksel ve ruhsal açılardan daha sağlıklı bir ortam sunulması hedeflenmiştir. Çağış kampüsünde yapılan çalışma kapsamında, kullanılan yöntemin en uygun bisiklet paylaşım istasyonlarının yerlerinin belirlenmesi noktasında verimlilik sağladığı ve kampüs içerisinde daha dinamik ve çevre dostu bir ulaşım imkanı oluşturduğu düşünülmektedir.
In this study; a design to build study has been carried out for a self-balancing bicycle. Also support and rising up systems to bring it the equilibrium position in case of its fall are added. Finite element simulation of the bicycle frame is performed to get its dynamics and structural responses. Finally, an autonomous bicycle frame with self-balancing capability is designed. Self-balancing has been performed by means of a control momentum gyroscope including a single axis gimbal. The performance of the design has been evaluated for varying loading, driving speed and torque conditions. Implementation of this study with control algorithms will be performed as a future work.
Purpose: This study aimed to investigate the level of participation in leisure time physical activities (LTPA) of adolescents and adults with cerebral palsy (CP). Material and Methods: 35 individuals with CP at Gross Motor Function Classification System levels I (n=9), II (n=3), III (n=17), and IV (n=6); 15 female and 20 male, over the age of 16 (22.6 ± 5.5 years) were included in the study. A questionnaire has been prepared by researchers to investigate participation of individuals in LTPA. Individuals were asked whether they did any LTPA. If so, the type, frequency, intensity, duration were questioned. Results: It was determined 91.4% of individuals were interested in some form of LTPA, and they were interested in 8 activities (home exercises, walking, swimming, fitness, exercise bike, bowling, cycling and football) out of 14 activities offered to them, 74.2% of them did this activity once a week, and 65.7% of them wanted to do new activities, but couldn’t perform them due to various barriers. Discussion: It was demonstrated that diversity and frequency of activities in adolescents and adults with CP were inadequate and interventions aimed at increasing community participation, and diversity and frequency of LTPA in adolescent and adult CP patients are needed.
Kentte bir buluşma noktası olan kamusal alanlar, farklı bireylerin karşılaştıkları ve birlikte zaman geçirdikleri yerlerdir. Bu alanlara ulaşım seçenekleri ise bireylerin değişen taleplerine göre her zaman aynı olmayabilir. Tercihlerin aynı olmaması ve aynı seçeneğe yönlendirilmemesi de kamusal alan kullanımında çeşitliliğin sağlanması için oldukça önemlidir. Bu nedenle çalışmada, kamusal alanların kent içinde önemli duraklar olduğu kabul edilerek, iki kamusal alan arasında kişiselleştirilmiş bir ulaşım modeli önerilmiştir. Çalışmada yöntem olarak Analitik Hiyerarşi Süreci ve Bayes Ağları kullanılmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci yönteminde değerlendirilecek olan ulaşım seçenekleri, mikromobilite çalışmaları kapsamında ele alınmıştır. Bisiklet, elektrikli scooter ve yürüme eylemi için örnek rotalar oluşturulmuştur. Rotaların tercihini belirleyen kriterler için literatür incelemeleri yapılmış ve eşik değerler çıkarılmıştır. Ancak kullanıcıların farklı tercihlerine göre kriterlerin önemi ve buna bağlı olarak da rotaların uygunluğu da değişebilmektedir. Bu nedenle kriterlerin ağırlığının belirlenmesinde kullanıcı tercihlerinin dinamik değişkenliğini gözlemleyebileceğimiz Bayes Ağları modele dahil edilmiştir. Kullanıcıların tercihlerine göre, Bayes Ağları ile kriterlerin ağırlıkları belirlenmiş ve bu kriterler Analitik Hiyerarşi Süreci ile değerlendirilmiştir. Bayes Ağları ile kriterlerin ağırlıklarının belirlenmesi Analitik Hiyerarşi Süreci yönteminde verilerin tutarlılığını sağlamış ve sistemi daha esnek hale getirmiştir.
Açık ve yeşil alanlar geçmişten gönümüze insanların en çok ihtiyaç duydukları alanlar olarak nitelendirilmektedir. Günümüzde yaşanan Covid-19 salgını ile birlikte pandemi kavramının hayatımıza girdiği bu süreçte açık ve yeşil alanların planlanması ve tasarımı büyük önem kazanmıştır. Covid-19 karantina süresince evde geçirilen zamanın artması ile insanların yürüyüş yapma, egzersiz ve bisiklet sürme gibi aktivitelere ihtiyacını artırmıştır. Bu çalışmanın amacı yoğun yapılaşma ile birlikte nüfus yoğunluğunun en fazla, açık ve yeşil alanların sayı ve bağlantılılık durumunun zayıf olduğu Aydın ili, Efeler ilçesinin 3 merkez mahallesinde (Cuma Mahallesi, Meşrutiyet Mahallesi ve Kurtuluş Mahallesi) Covid-19 salgını kapsamında açık ve yeşil alanların tasarımına ilişkin önerilerin geliştirilmesidir. Çalışmanın gerçekleştirilmesinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 yılı nüfus verisi, Open Street Map verileri, Efeler Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden elde edilen Parklar ve Yeşil Yol Haritası, ArcGIS Basemap verisi ve Efeler Belediyesi İmar Planı paftalarından yararlanılmıştır. Nüfus yoğunluğu haritalarının oluşturulması, mevcut açık ve yeşil alanlara ilişkin değerlendirmelerin yapılmasında ArcGIS 10.7, FRAGSTATS v4.2, Excel yazılımlarından; öneri tasarımların gerçekleştirilmesi ve görselleştirme çalışmalarının yürütülmesinde ise AutoCAD, SketchUp ve Photoshop yazılımlarından yararlanılmıştır. Çalışmada seçilen 3 mahallede mevcut açık ve yeşil alanların birbirleri ile ilişkilendirilmesi ve erişilebilirliğin arttırılması amacıyla 14 sokak üzerinde çalışılmıştır. Çalışma sonucunda öneri tasarımlar ile mevcut açık ve yeşil alan miktarı artırılırken, salgın dönemlerinde her yaş grubundan bireyin aktif ve pasif rekreasyon ihtiyacını karşılayabilecek, erişilebilir, güvenli ve sağlıklı mekânların oluşturulmasına katkı sağlanmıştır.
Objective: Effects of regular physical activity on the human health is an important factor for the life quality parameters. The present study aimed to determine effects of moderate aerobic exercise on the life quality and human health. Materials and Methods: There were three groups (competitive cyclists, recreational cyclists and control) who voluntarily participated in this study. The cyclists of the National Bicycle Federation who could continue trainings during the Corona virus pandemic (n: 50), cyclists of the amateur clubs (n: 50) and 50 sedentary adults (≥19 years) were enrolled (n:150). World Health Organization Quality of Life Questionnaire Abbreviated Version - WHOQOL-BREF-TR was used to determine participants' life qualities. Results: Competitive cyclists trained for 13.33 (±7.24) hours per week and they had 4798 min/week MET values. Subgroup scores of WHQOL-BREF-TR (physical, psychological, social, environmental, national environment, general life quality and health) were found to be higher in competitive cyclists than others (recreational cyclists and sedentary adults). In addition, the values of competitive and amateur cyclists in the physical health level parameters were higher than the control group. Competitive cyclists had higher scores for psychological, social health and general life quality subgroups than others (p<0.05).
Bisiklet kullanımı çocuklar için eğlenceli ve özgürlük hissi yaratan bir araç olduğu kadar, yaşamı tehdit eden kazaların nedeni de olabilir. Bu yazıda bisiklet gidon yaralanması ile acil servise başvuran bir olgu sunulacaktır. Bisikletten düşme öyküsü ile acil servise getirilen 11 yaşında erkek çocuğun muayenesinde, sağ alt kadranda şişlik ve batın derisinde gidon ucuna ait vurma izi saptandı. Tomografi batın duvarı hasarını doğruladı. Batın eksplorasyonunda; gidon izine uyan bölgede fasya ve kasların parçalandığı, batında serbest kan olduğu ve terminal ileum mezenterinde defekt oluştuğu görüldü. Mezenter, kas ve fasya defekti onarıldı. Olgu postoperatif üçüncü günde şifa ile taburcu edildi. Gidon yaralanmalarında ilk bulgu cilt üzerindedir. Olgular batın içi organ hasarı ve ventral duvar hernisi açısından izlenmelidir. Güvenli bisiklet kullanımına ilişkin davranış geliştirici eğitimlerin yapılması bisiklet kaynaklı kazaları önlemede etkili olabilir
2019’un sonunda başlayan ve yaklaşık iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına Covid-19 Pandemisi, insanları konutlarından çıkmama, çıkarsa da yürüme mesafesiyle sınırlamaya kadar uzanan uygulamalara maruz bıraktı. “Yeni normal” olarak hayatımıza giren sosyal mesafe ise kentin ve kentsel mekanların, donatıların planlanması ve tasarlanmasının yeniden düşünülmesine neden oldu. Yaşam pratiğindeki bu köklü değişimler kaçınılmaz olarak mahalle ve sokak kurgusunu sorgulatmış, mahalle ölçeğini yeniden planlama ve tasarımın odağına çekmiştir. Bu salgın süreci, kalabalıklardaki bulaş riskinden kaçınmak isteyen insanların toplu taşıma araçlarından kaçınmasıyla da öne çıktı. Böylece toplumun geniş kesimleri bireysel ulaşımın yanı sıra yürüyüş, bisiklet gibi sağlıklı ulaşım seçeneklerine her zamankinden daha fazla yöneldi. Özellikle kapanma ve sokağa sınırlı çıkış dönemlerinde, günlük ihtiyaçlarını en kısa mesafelerde karşılayıp, konutlarına dönmek durumunda kaldılar. Yaşanılan bu değişimler esnasında, gündelik yaşam ”mahalle kurgusu, donatıların erişilebilirliği ve yürünebilir sokaklar” çerçevesinde yeniden sorgulanmaya başlandı. Bu makalenin amacı, öncelikle erişilebilir donatılara ve kentsel yaşamın parçalarını birbirine bağlayan yürünebilir sokaklara sahip bir mahallenin ve mahalle ölçeğinde planlamanın, tasarımın ne denli önemli olduğunu, ikinci olarak bu mahallelerin yaşam kalitesine sağlayabileceği katkıları pandemi süreci ve gelecekte benimsenecek yaklaşımlar ile ilişkilendirerek ortaya koymaktır.
Bisikletler 21. yüzyılın ulaşım sistemini yeşil kılmak, enerji tüketimini ve karbon salınımını azaltmak, sağlıklı yaşam sürmek ve COVID 19 pandemi sürecinde sağlıklı ulaşımı destekler nitelikte olması gibi pek çok olumlu özelliğe sahip bir seyahat şekli olarak görülmektedir. Çalışmanın amacı, kent içi ulaşımına eklemlenen bisiklet yollarının entegrasyon sürecinde, planlama ve tasarım ölçeğinde alınması gereken kararların uygulanmış örnek bir proje üzerinden incelenmesi olarak belirlenmiştir. Çalışma alanı olarak Kanada-Nova Scotia Eyaleti, Halifax kenti, South Park Street bölgesi seçilmiştir. Çalışma kapsamı üç aşamalı olarak kurgulanmıştır. İlk olarak, bisiklet yolları ve bağlantı noktaları için geliştirilen tasarım biçimlerinin uygulandığı yerler ve olumlu özellikleri ele alınmıştır. İkinci aşamada Halifax belediyesinin geliştirmiş olduğu üç farklı bisiklet yolu projesinin seçimi için değerlendirme kriterlerine yer verilmiş ve Halifax belediyesi ile halkın katılımcı yönüne vurgu yapılmıştır. Üçüncü aşamada, uygulanan tasarımın kullanıcı için sağlamış olduğu olumlu ve olumsuz yönler alan çalışması yapılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın sonunda güncel ve yurtdışında yapılan bir uygulamanın planlama ve tasarım süreci değerlendirilmiştir. Türkiye’de mevcut kent içi ulaşımına entegre edilecek bisiklet yolları oluşturmak için süreç yönetiminde kullanılabilecek temel karar önerileri sunulmuştur. Trafik sıkışıklığının büyük sorun haline geldiği günümüz büyük şehirlerinde, bisiklet kullanımının alternatif ve güvenli bir ulaşım türü olması nedeniyle konunun önemine dikkat çekilmek istenmiştir
Amaç: Amacımız sedanter kadınlarda spinning ve orta şiddetli bisiklet ergometresi eğitimlerinin diz eklemi izokinetik kas kuvveti ve dayanıklılığı üzerine etkilerini incelemekti. Yöntem: Araştırma her iki grupta 27 sağlıklı sedanter kadın olmak üzere toplam 54 birey ile tamamlandı. Bir gruba bireysel olarak planlanmış orta şiddette bisiklet ergometresi eğitimi, diğer gruba grup egzersizi olan spinning eğitimi verildi. Eğitimler her 2 grupta da 45 dakika süre ile haftada 3 gün, 8 hafta boyunca sürdü. Diz eklemi ekstansör ve fleksör kaslarının 60°/sn ve 180°/sn açısal hızlardaki, konsantrik ve eksantrik kas kuvvetleri ve 180°/sn açısal hızdaki kassal dayanıklılık ölçümleri izokinetik dinamometre ile yapıldı. Bulgular: Her iki eğitimin de 60°/sn ve 180°/sn açısal hızlarda konsantrik diz ekstansiyon ve fleksiyon kas kuvvetini arttırdı. 180°/sn açısal hızdaki kas kuvvet artışı spinning grubunda daha yüksekti (p<0,05). Eksantrik kuvvet ise sadece diz ekstansörlerinin 60°/sn açısal hızdaki ölçümünde bisiklet ergometresi lehine gelişim gösterse de bu etkinin büyüklüğü çok düşüktü (p<0,05, Cohen’s d<0,20). Her iki eğitim de diz eklemi ekstansiyon ve fleksiyon dayanıklılığını arttırdı (p<0,05). Diz ekstansörlerinin hem konsantrik hem de eksantrik dayanıklılık artışları spinning grubunda daha yüksekti (p<0,05). Tartışma: Sonuçlar, orta şiddetli bisiklet ergometresi ve spinning eğitimlerinin sedanter kadınların, diz eklemi ekstansör ve fleksör kaslarının kuvvet ve dayanıklılığında artış sağladığını göstermiştir. Yüksek açısal hızlardaki kas kuvvet ve dayanıklılık artışı, spinning eğitimi alan bireylerde daha yüksektir.
Tedarik zinciri, hammadde tedarik eden, onları ara mallara ve daha sonra nihai ürünlere dönüştüren ve ürünleri bir dağıtım sistemi aracılığıyla müşterilere teslim eden bir tesisler ağıdır. İşletmelerin yoğun rekabet ortamında, hedeflerine ulaşmaları, başarılı bir şekilde planlanıp uygulanan entegre tedarik zinciri yönetimi ile mümkündür. Tedarik zinciri operasyonlarına bir referans oluşturmak üzere Tedarik Zinciri Konseyi tarafından geliştirilen, SCOR modeli, yönetim süreçlerinin standart bir tanımını, standart süreçler arasındaki ilişkilerin bir çerçevesini, süreç performansını ölçmek için standart metrikleri, sınıfının en iyisi performans üreten yönetim uygulamalarını ve yazılım özelliklerine ve işlevlerine standart bir uyum içerir. Bu makalede bisiklet üretimi yapan bir işletmede, tedarikçi seçimini etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve tedarikçi performansının değerlendirilmesi amacı ile tedarikçilerini kapsayan, ve SCOR metriklerini esas alan bir model oluşturulmuştur. Analiz sonuçlarına göre, ele alınan tedarik zincirinde, tedarikçi seçimi için en önemli faktörler sırasıyla “üründe değişim yapma esnekliği”, “teslimat süresinin azalması” ve “teslim süresi değişimine karşı esneklik” olarak sıralanabilir. Tedarikçi performansını en çok etkileyen faktörler ise, “iade ürünlerin izlenebilirliği ve “taahhüt edilen tarihe uygun sevkiyat” olarak belirlenmiştir.
Amaç: Bioelektrik impedans analizi (BIA) yönteminin geçerliği ve güvenirliği için testtenönceki 12-48 saat egzersiz yapılmaması tavsiye edilmektedir. Bu çalışmanın amacıbisiklet ergometresinde tekrarlı sprint egzersizinin ayaktan ayağa (BIAA-A) ve eldenayağa (BIAE-A) BIA yöntemi ile belirlenen vücut kompozisyonu üzerine etkisiniincelemektir. Gereç ve Yöntem: Yirmibeş genç aktif erkeğe (23.7±6.3 yaş) bisiklet ergometresinde 5x6 saniye tekrarlı sprintegzersizi yaptırılmıştır. Test öncesinde, testten hemen sonra (1-3 dakika) ve test bitiminin 10. ve 20. dakikalarındakatılımcıların vücut ağırlığı (VA), sırasıyla BIAA-A ve BIAE-A yöntemleri ile vücut yağ yüzdesi (VYY), ve yağsız vücutkitlesi (YVK), impedans, rezistans ve reaktans değerleri ölçülmüştür. Egzersizin vücut kompozisyonu ve BIA çıktılarıüzerine etkisi tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ile belirlenmiştir.Bulgular: Egzersiz öncesiyle karşılaştırıldığında 10. dakikadan itibaren VA’da anlamlı düşüş saptanmıştır (p<0.001).BIAA-A yönteminde egzersiz öncesi ile karşılaştırıldığında egzersizden sonra ölçülen impedans ve VYY 20. dakikayakadar anlamlı derecede düşük (p<0.001), buna karşılık YVK anlamlı derecede yüksek (p<0.01) ölçülmüştür. Bufarklar VYY için %2.0’den, YVK için ise %0.40’dan az değişimi temsil etmektedir. BIAE-A yönteminde yüksek şiddetteegzersiz öncesi ile karşılaştırıldığında egzersizden hemen sonra ve 10. dakikada ölçülen rezistans değerleri benzerancak 20. dakikada anlamlı derecede düşük ölçülmüştür (p<0.001). Buna karşılık reaktans değerlerinde anlamlı birdeğişim saptanmamıştır (p>0.05). Yüksek şiddette egzersizin BIAE-A yöntemi ile belirlenen VYY (p>0.05) ve YVK(p>0.05) üzerine etkisi anlamlı değildir.Sonuç: Bu çalışmanın bulguları kısa süreli yüksek şiddetli egzersizin BIAE-A teknolojisi ile ölçülen vücutkompozisyonu üzerine etkisi olmadığını göstermiştir. Ek olarak, BIAA-A teknolojisi ile ölçülen VYY anlamlı derecededüşük olmakla beraber, bu düşüş %2’den azdır. Bu bulgular hidrasyon durumu kontrol altında tutulduğunda BIAölçümü öncesi egzersiz kısıtlamasının kanıta dayalı olmadığını göstermektedir.
Yeşil taşıma alternatifleri son yıllarda artan düzeyde öneme sahip olmaktadır. Buna ek olarak, yeşil taşıma alternatiflerinin kullanımı teşvik de edilmektedir. Bu çalışmada, yeşil taşıma alternatiflerinden olan bisikletle ulaşımda önemli bir sorun olan bisiklet paylaşım noktalarının belirlenmesi amacıyla bir küme örtüleme problemi yaklaşımı kullanılmıştır. Önerilen yaklaşım Çukurova Üniversitesi ana yerleşkesi için bisiklet paylaşım noktalarının atanması için uygulanmıştır. Problemin çözümünde yerleşkede yer alan 54 bina ve binanın birbirleri arasındaki uzaklık verileri ve yaklaşık ihtiyaçları kullanılarak iki farklı senaryo ile 9/23 noktalı paylaşım noktası ataması gerçekleştirilmiştir. Senaryolar boyunca bisiklet noktaları arası uzaklıklar 0.58m ile 1892.18m arasında değişim göstermiştir. Yapılan 9/23 noktalı paylaşım noktası ataması ile karar vericiler için 300m ile 900m aralığındaki kapsama hedefleriyle birlikte alternatifler oluşturulmuştur. Oluşturulan modelin farklı hedef uzaklık verileriyle çalıştırılması sonucunda çeşitli öneriler geliştirilmiştir.
Bu çalışmanın amacı Covid-19 nedeniyle ara verilen KKTC Futbol K-Pet Süper Ligine geriye kalan 8 maçın oynanması için ara, hazırlık periyodu ve yarışma periyodu sorunlarının incelenmesidir. Covid-19 nedeniyle 7 Mart 2020 ile 18 Mayıs 2020 tarihleri arasında 72 gün ara verilmiş, 16 takımlı ve 30 maçlı sezonun oynanan 22 maç sonrası geriye kalan 8 maç oynanamamış ve ara verilmek zorunda kalınmıştır. Burada örnek alınan bir lig takımında bu süre içerisinde 17 sporcu üzerinde yapılan sorgulamada 3 oyuncu hiç antrenman yapamamış, 7 oyuncu ev/bahçede core antrenman, 4 oyuncu bisiklet antrenmanı ve 3 oyuncu koşu/kuvvet ve top antrenmanı yapmıştır. Bu süre içerisinde 7 oyuncunun vücut ağırlıkları aynı kalmış, 5 oyuncunun artmış ve 5 oyuncunun ise vücut ağırlıkları azalmıştır. 72 günlük aranın arkasına 18 Mayıs ile 20 Haziran 2020 tarihleri arası 33 günlük bir Hazırlık Periyodu uygulanmıştır. 21 Haziran-22 Temmuz 2020 tarihleri arasında 31 günlük bir Müsabaka Periyodu uygulanmış ve bu süre içerisinde geriye kalan 8 maç oynanmıştır. Normal olarak KKTC K-Pet Süper Ligi 15 Eylül 2019 ile Mayıs 2020 ortalarında 8 ayda sonlanması yerine Temmuz 2020 ortalarına kadar uzamış ve 11 ay sürmüştür. Çok istisna olan Covid-19 nedeniyle uzayan lig ve karşılaşılan sorunlar ulaşılabilen literatür ışığında çözülmeye çalışılmıştır.
Objective: The aim of this study was to compare the effects on physical functions (PF) and lipid profile (LP) of bicycle and arm ergometer exercises among the patients, who underwent coronary artery bypass graft (CABG) surgery. Material and Methods: The study involved 50 patients, who underwent CABG surgery. The patients were randomly divided into 2 groups. After the exclusion of 11 cases, evaluation was performed of 23 patients in the bicycle ergometer group (BEG) and 16 patients in the arm ergometer group (AEG). All the subjects participated in a cardiac rehabilitation program consisting of exercise training with bicycle or arm ergometer exercise for a total of 30 sessions as 5 sessions per week during 6 weeks. Before and after the exercise training, the 6-minute walking test distance (6MWTD), body composition evaluation, and blood lipid levels were recorded. Results: Before and after the exercise training, statistically significant positive changes were observed in the BEG including increased 6MWD, and LP parameters containing decreased percentage of body fat, LDL, trigliserid level, and total cholesterol. Statistically significant changes were found in the AEG including increased 6MWTD and LP parameters containing HDL, decreased body fat percentage, BMI, LDL, triglycerides, and total cholesterol. Comparing the values between the groups, it was found that there was a statistically significant increase in the 6MWD in the BEG when compared to the AEG. Conclusions: In conclusion, bicycle and arm ergometer exercises had a positive effect on PF and LP after CABG surgery. For improving the functional capacity, the bicycle ergometer training was seen to be more advantageous.
Turizm dünyanın en hızlı büyüyen endüstrilerinden birisi olup insan odaklıdır. İnsanların eğlenme ve dinlenme istekleri onlarıturizm faaliyetlerine katılmaya yöneltmektedir. Turizm faaliyetlerinin artması doğal ve kültürel kaynak değerlerinin bozulmasınasebep olmaktadır. Turistlerin doğal ortamlara yaptıkları seyahatler doğa temelli turizm olarak adlandırılmakta olup doğa temelliturizmde doğal ve kültürel kaynak değerlerini korumak ve yerel halkın ekonomik kalkınmasını sağlamak önemlidir. Çalışma alanıolarak; Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi Orta Karadeniz Bölümü’nde yer alan tarihi kent dokusu, doğal bir koridor olan YeşilırmakNehri ve Vadisi, doğal ve kültürel kaynak değerlerine sahip Amasya kenti seçilmiştir. Çalışmanın amacı; Amasya kentinde doğatemelli turizm açısından önemli noktalar belirlenerek bu noktalar arasında koruma-kullanma dengesini önemseyen, bisiklet veengelli kullanımına olanaklı, birbiri ile ilişkili, sürdürülebilirliği olan doğa koridorları oluşturmaktır. Bu kapsamda kent halkı,yerli ve yabancı turistler olmak üzere toplam 1275 kişiyle yüz yüze anket çalışması gerçekleştirilerek ‘Boraboy Gölü Tabiat Parkı’ile ‘Yedikuğular Kuş Cenneti (Yedikır Barajı)’ Amasya kentinde doğa temelli turizm bileşenleri açısından önemli noktalar olarakbelirlenmiştir. Turistler için doğa temelli turizm koridorlarını gösteren sonuç haritası oluşturulmuştur.
Birçok ülkede yeterli altyapı olanaklarının olmaması bisiklet kullanımını sınırlandıran bir faktör olmasına rağmen, bisiklet ekonomik ve ekolojik faydaları ile günümüzde şehirlerde ulaşımı sağlamanın en uygun yollarından biri kabul edilmektedir. Bu çalışmanın amacı ülkemizin en önemli turizm merkezi olan Antalya’da, kent merkezinde bisiklet ulaşımının geliştirilmesi için yapılan çalışmaların incelenmesi ve irdelenmesi, kentin doğal ve kültürel peyzaj değerleri temelinde bisikletli ulaşım güzergahı olanaklarının değerlendirilmesi ile bisiklet kullanımının özendirilmesi ve geliştirilmesi yönünde bazı önerilerin ortaya konulmasıdır. Çalışmanın ilk aşamasında bisiklet ve bisiklet ulaşımının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar incelenmiş ve irdelenmiştir. İkinci aşamada araştırma alanı olan Antalya’da bisiklet kullanımına etki eden doğal, kültürel ve sosyal yapı özellikleri ile ulaşım altyapısına ilişkin veriler derlenmiştir. Üçüncü aşamada bir turizm kenti olan Antalya’da mevcutbisiklet yolları incelenmiş, alternatif bisiklet güzergahı olanakları açısından ele alınması gereken alanlar ortaya konulmuş ve harita üzerinde değerlendirilmiştir. Son aşamada ise hazırlanan plan, proje ve uygulamalar ile bisiklet yollarına ilişkin ulusal düzeydeki yasal düzenlemeler ve çalışmalar irdelenerek kent ölçeğinde bazıöneriler geliştirilmiştir.
1997’de geliştirilen “Evrensel Tasarım İlkeleri” ve 2007 yılında gündeme gelen “BirleşmişMilletler Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşmesi” engellilere duyarlılığı şehirplanlama ve kentsel tasarımın gündemine taşımıştır. Ulaşım altyapısı, toplu taşım sistemi, yayave bisiklet erişimi, kentsel sosyal alt yapı alanları, kent merkez ve alt merkezlerinin konumlarıgibi planlama alanında üretilen kararlar kentin erişilebilirliğinin önemli belirleyicileri olarakortaya çıkmaktadır. Ancak konuya ilişkin uygulamalar ve akademik çalışmaların daha çokergonomik standartlara temellendiği; mimari ve kentsel tasarım ölçeklerinde ele alındığıgörülmektedir. Bu çalışmada İzmit kent merkezi örneğinde evrensel tasarım ilkeleri kentselölçekte ele alınarak kapsamlı, bütüncül, sürekliliği olan ve fiziksel planlama çalışmalarındakullanılabilecek somut bir altlık üretilmesi hedeflenmiştir. Sonuç olarak yerleşimin engellilikderecesini ortaya koyan erişilebilirlik bölgeleri haritalanmış ve değerlendirilmiştir. Kentselölçekte planlama çalışmalarına yön vermek ve öncelikli müdahale alan ve biçimlerinibelirlemek üzere, tanımlanan alt bölgeleri birbirine bağlayan ve kentsel hareketliliğin en yoğunolarak gerçekleştiği varsayılan öncelikli erişilebilirlik ağı tespit edilmiştir.
Manisa, sahip olduğu topoğrafik koşullar ve iklimsel şartlar sayesinde bisiklet kullanımı konusunda Türkiye’dekipek çok kente göre son derece elverişli koşullara sahiptir. Ne var ki, sanayileşme sürecine bağlı olarak gelişen işolanakları sebebiyle aldığı genç nüfus göçüne, üniversite öğrencilerinin varlığına rağmen bisiklet kullanımıkonusunda henüz istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bireysel motorlu araç kullanımına bağlı olarak iş ve okulgiriş-çıkış zirve saatlerinde günlük ulaşımda büyük problemlerle karşılaşılmaktadır. Otomobil kullanımı sonucukentte ulaşım sorunları ve ulaşımdan kaynaklı çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlarda giderek atmaktadır.Bisiklet kullanımının artması, sürdürülebilir ulaşım sistemleri için en önemli faktörlerden biridir. Manisakentinin mevcut olanaklarına rağmen bisiklet kullanıcısı olmayan kesimin bisiklet ile ilgili farkındalıklarınıanket çalışması sonucunda belirlemek ve bisiklet kullanımından alıkoyan faktörlerin tespit edilmesi buçalışmanın amacını oluşturmaktadır. Örneklem grupta, demografik değişkenlere göre de analizlerin yapılmasıhedeflenmiştir. Yapılan görüşmelerde elde edilen veriler SPSS 22 programı ile analiz edilmiştir. AnalizlerdeANOVA testi, Tukey testi ve T testleri yapılmıştır. Araştırma sonucunda bisiklet kullanımını etkileyen başlıcafaktörlerin bütüncül planlama eksiklikleri, fiziki durum ve altyapı eksiklikleri, güvenlik ve kültürel değerler vealışkanlıklara bağlı olduğu tespit edilmiştir.
Pnömatik lastik, zincir tahriki ve ardından dişli teknolojisindeki gelişimlerle birlikte, bisiklet sektöründe1800'lerin sonlarında başlayan büyük devrim günümüze kadar artarak devam etmektedir. Dökme demir veahşaptan oluşan ana gövde günümüzde; titanyum, alüminyum ve karbon fiber gibi malzemelerden yapılmaktadır.Bisiklette bulunan; fren, amortisör, sele, vites sistemi ve lastiğindeki gelişmeler bisikleti her zamankinden dahahafif ve daha sağlam bir konfor aracına dönüştürmüştür. İçten yanmalı motorlu araçların neden olduğu çevrekirliliğini arttırması ve bisiklet kullanımının çağımızın hastalıkları olarak bilinen; inme, kalp krizi, depresyon,diyabet, obezite ve artrit gibi ciddi sağlık problemlerine çözüm olabileceğine dair ortaya konulan bilimselgerçeklikler, bisiklet sektörünün daha da gelişeceğinin birer kanıtıdır. Kuru, ıslak veya çamurlu yollarda, sürüşhızına bağlı olarak iyi manevra ve frenleme kabiliyeti için bisiklet lastiği sırt hamuru karışımı üzerine yoğunçalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmada, TÜBİTAK-1501 (Proje No: 3180325) projesi kapsamında üretilenkatlanabilir performans lastiği için geliştirilen sırt hamur karışımının reolojik ve fiziko-mekaniksel özellikleriincelenmiştir.
Practical and safely charge of the electric vehicle become important as their use increases. In Turkey,the use of electric bicycles (less than 250 W), which do not require special driving licenses, has increasedremarkably in recent years. In this study, a system for wireless charging has been developed to practice thecharging of e-bikes. The charging of the 36V battery bank on the e-bike is achieved with 72% overall system(DC/DC) efficiency. The air gap is 75 mm due to the wheel diameter and the bicycle chassis. The switchingfrequency on the transmitter side is selected as 20 kHz for inductive power transfer. On the secondary side, acharge regulator is designed to charge the battery according to its characteristic. The constant current andconstant voltage modes can be performed according to battery characteristic. Besides being practical andreliable, the overall performance of the developed system can compete with the conventional cable chargingsystem.
Bu çalışmanın amacı, yeni bir kavram olarak değerlendirilebilecek atletik zihinsel enerjinin ölçümü için Luve arkadaşları (2018) tarafından geliştirilen Atletik Zihinsel Enerji Ölçeği’nin (AZEÖ) Türkçeye uyarlanmasıve psikometrik özelliklerinin incelenmesidir. Çalışmaya farklı branşlarda müsabık seviyede faal (futbol,basketbol, voleybol, hentbol, çim/buz hokeyi, atletizm, judo, taekwondo, tenis, yüzme, oryantiring, wushu,bisiklet) 174’ü erkek (%60,6) (x̄yaş=22,57±3,29), 113’ü kadın (%39,4) (x̄yaş=22.25±2.82) olmak üzere toplam287 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Ölçek 18 madde ve 6 alt boyuttan oluşmakta, 6’lı Likert tipindedeğerlendirilmektedir. Ölçeğin yapı geçerliliği için birinci ve ikinci düzey doğrulayıcı faktör analizi ayrı ayrıincelenmiş, güvenirlik değerlendirmesi için ise iç tutarlılık katsayıları hesaplanmış, iç tutarlılığın belirlenmesiadına madde toplam test korelasyonları da incelenmiştir. Birinci düzey doğrulayıcı faktör analiz sonuçlarındaelde edilen uyum iyiliği indeks değerleri, x2/sd(x2=251,392, sd=120)=2,09, RMSEA=0,062, SRMR=0,053,GFI=0,91, CFI=0,95 olarak belirlenmiştir. İkinci düzey doğrulayıcı faktör analiz sonuçlarında elde edilen uyumiyiliği indeks değerleri ise, x2/sd(x2=336,325, sd=129)=2,60, RMSEA=0,075, SRMR=0,064, GFI=0,90,CFI=0,92 olarak belirlenmiştir. Ölçeğin Cronbach Alpha değerlerinin, 0,78 ile 0,91 arasında değiştiği tespitedilmiştir. Sonuç olarak Atletik Zihinsel Enerji Ölçeği’nin Türkçe versiyonunun sporcular için geçerli vegüvenilir bir ölçüm aracı olduğu söylenebilir.
As a case study about İzmir (the third biggest metropolitan city inTurkey), this paper focuses on how to determine bicycle routesin already developed built environments of densely populated cities. To do so, it identifies how to deploy certain geographic information system (GIS) tools for analyzing multilayered spatial datanot only at the city but also at the neighborhood level. Wheninterrelating multiple characteristics of majorly topography, landuse and population with each other, the study deploys mainly theoverlay analysis and also network analysis as complementary toeach other respectively at the city level and the neighborhoodlevel. The results confirms that the use of these GIS tools for analyzing socio-spatial data especially at multiple spatial scales cansupport policy-makers’ decision-makings about route choices inthe immediate future of their city even in a “data-poor” context,”such as Turkey.
Yardım amaçlı spor etkinlikleri, hayırsever birey veya kurumların, gereksinim sahiplerine bağış toplamada kullandıkları bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. Bireyler; içerisinde hayırseverliği ve fiziksel aktiviteyi bulunduranbu etkinliklere, farklı güdülerin etkisinde kalarak katılım göstermektedirler. Bu nedenle araştırmanın amacı;yardım amaçlı düzenlenen bir spor etkinliğine katılan bireylerin güdülerini tespit etmek olarak belirlenmiştir.Alanyazın taraması ışığında; İzmir’in Çeşme ilçesinde, kartopu örnekleme yöntemiyle yardım amaçlı düzenlenen bir bisiklet yarışına (Veloturk Gran Fondo Çeşme Bisiklet Yarışı) katılan 26 kişi ile yarı yapılandırılmışderinlemesine görüşme yapılmıştır. Elde edilen verilere içerik analizi uygulanmıştır. Bulguların analizi sonucunda; hayırseverlik ve pro-sosyal davranış, etkinliğin yapıldığı yer (hayırseverlik turizmi), rekreasyonel ve sporile ilgili güdülerin katılımda etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Özünde sporu barındırdığı için; sağlıklı yaşam,rekabet, başarılı olma arzusu, hedonik dürtüler, yeteneklerin sınanması öncelikli katılım güdüleri arasında yeralmıştır. Bununla birlikte; yardım amaçlı spor etkinliklerinin topluma yarar sağladığı yönünde bulgular tespitedilmiştir.
Yüksek miktarda şeker kullanımı, paketli gıdaların tüketimi ve hareketsiz bir yaşam tarzıönemli sağlık problemlerine neden olmaktadır. Şekerli içeceklerin şeker miktarlarını azaltmaküzere düzenlenen şeker vergisi birçok ülkede uygulanmaktadır. Şeker vergisini uygulayan İngil-tere’de gazlı içeceklerde 100ml’de bulunan şeker miktarı 3,3 grama kadar gerilemişken, ülke-mizde aynı içeceklerde bulunan şeker miktarı 11 gram üzerindedir. Kek, bisküvi çikolata vb.gıdalar da yüksek şeker ve yararlı olmayan içerikler nedeniyle insan sağlığı tehdit altındadır. Buürünlerin daha az tüketilmesi ve kısmen daha sağlıklı hale gelmesine yönelik “atıştırmalık ver-gisi” farklı ülke uygulanmaları ile ele alınmıştır. Çalışmada ayrıca çalışanların işe bisiklet ilegitmesini teşvik eden iki farklı vergi uygulaması incelenmiştir. Çalışma sağlıklı bir toplum içinTürk Vergi Sistemine yenilikçi çözümler sunmaktadır.
Purpose: Patients in intensive care units (ICU) are often exposed to prolonged immobilization,which, in turn, plays a vital role in impaired functional status. Exercise with an arm cycle ergometer(ACE) could be a treatment option to minimize the harmful effects of immobility. This study wasaimed to investigate whether using ACE is a safe and effective intervention for preventing orattenuating the decrease in functional status in critically ill patients.Methods: A total of 35 adult critically ill patients were recruited for this study from amongthose admitted to the ICU. The subjects received conventional physiotherapy or conventionalphysiotherapy with an additional ACE intervention during their stay in the ICU. The interventionwas administered passively or actively based on clinical status for 20 minutes, once a day, fivedays a week. During the ACE training, cardiopulmonary responses and the highest/lowest valueswere recorded before, during, and immediately and 5 minutes after the exercise. Cardiopulmonaryresponses recorded at the first, the second, and discharge days of the training (last trainingsession) were analyzed. Ambulation Score and Barthel Index were used to evaluate the functionallevel.Results: Although cardiopulmonary responses were varied with ACE exercise (p<0.05), thesechanges stayed within the safety limits. At ICU discharge, there were no significant differencesbetween the groups regarding functional level scores (p>0.05).Conclusion: In the ICU, the daily exercise of ACE training is possible and safe. Further study isneeded to determine the effects of exercise training using ACE on the functional outcomes.
Sürdürülebilirlik yaklaşımı, karşılaşılan toplumsal, ekonomik ve çevresel sorunlara bir çözüm aracı olarak1970’li yıllardan itibaren gündeme gelmeye başlamış ve zaman içinde farklı konularda karşılık bularakpopülerliğini artırmıştır. Sürdürülebilirlik yaklaşımının, diğer konuların (tarım, ormancılık, balıkçılık,yoksulluk gibi) yanında gündeme alındığı önemli bir alanda kentsel yerleşimlerdir. Barındırdığı nüfus veyerleşim özelliklerinden dolayı ayırıcı yönleri bulunan kentlerde karşılaşılan sorunlara bir çözüm aracıolarak sürdürülebilirlik yaklaşımı gündeme gelmektedir. Bu bağlamda araştırmanın temel amacı, kentselmekanlarda sorumluluk üstlenen aktörlerin sürdürülebilirlik algılarını ölçmek ve özelde de atıkyönetimine ne derece önem verdiklerini tespit etmektir. Araştırmada, belirlenen sürdürülebilir kentselkalkınma kriterleri üzerinden uzlaşının ve farklılıkların, aktörler arasında nasıl bir dağılım gösterdiğiinceleme konusu yapılmaktadır. Araştırmada, Q-Metodoloji yöntemi kullanılmaktadır. Belirlenen kapsam(Giresun ili) çerçevesinde araştırmaya altı STK ve yedi belediye dahil edilmiştir. Araştırmanın genelsonuçlarına göre belediyelerde, çevre ana başlığı altındaki konularda hem uzlaşmanın (enerji verimliliği,bisiklet, toplu taşıma, çevre eğitimi gibi) hem de farklılaşmanın (yeşil işletme, atık yönetimi, tarımalanları ve su kaynakları gibi) olduğu tespit edilmektedir. Diğer taraftan STK’larda da çevre başlığıaltındaki konularda uzlaşı bulunurken, sosyo-kültürel ana başlığı altındaki konularda farklılaşmanınolduğu anlaşılmaktadır. Atık yönetimi bağlamında ele alındığında ise hem STK’ların hem debelediyelerin, kaynakta ayrıştırma ve geri dönüşüm dahil olmak üzere, atık yönetimi konusuna 1 ile 4aralığında (büyük oranda) önem verdikleri anlaşılmaktadır.
Bike Sharing Systems (BSS) have emerged as an alternative transportation tool for city residents who do not want to preferconventional transportation systems. By using BSS, city residents could reach their desired destinations while making sports activityin fresh air. BSS became more preferred and prevalent among other transportation systems because of their several benefits, such asenvironmental friendly, activity enforcing and fresh transportation opportunity. After BSS are being utilized by more users, BSSoperators started to collect the BSS datasets to gain insights from these datasets. In the literature, several applications are performedusing BSS datasets, including urban pattern analysis. In this study, BSS big dataset is used for analyzing station preferences ofdifferent user types. The bike stations and their visits are counted and sorted for each user type, and top-10 preferred bike stations areextracted for each user type as preferred stations. Experimental results show that Customer and Subscriber user types have differentstation preferences, as hypothesized in this study.
Davranışsal coğrafyanın çalışma konularından biri olan şehir imajı, şehir hakkında edinilen algıların bütününü ifade eder. Bir şehre ait imaj algısının oluşmasında bireysel özellikler ve şehir hakkında sahip olunan deneyimler etkilidir. İnsanların bulundukları şehir hakkındaki imaj algılarının bilinmesi, şehrin düzenlenmesi ve planlanmasına katkı sağlar. Bu bakış açısı ile hazırlanan çalışmada 2019- 2020 öğretim yılında Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerin Tekirdağ şehri hakkındaki imaj algılarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında 400 üniversite öğrencisine 50 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Yapılan anket çalışması sonucunda elde edilen verilerin analiz edilmesinde SPSS (Statistical Program For Social Science) 21.0 programından yararlanılmıştır. Ankete katılan öğrencilerin Tekirdağ şehrine ve halkına yönelik imaj algılarının düzeyini saptayabilmek için aritmetik ortalamalara bakılmış, puanların cinsiyete ve Tekirdağlı olma durumuna göre farklılaşmasının incelenmesi T testi ile yapılmıştır. Anketçalışmasıyla birlikte; katılımcıların araştırma sahasını teşkil eden Tekirdağ şehrine ilişkin şehir üstünlük imajı, şehir halkına yönelik imajı ve şehrin soyut imajına yönelik algılarının orta düzeyde olduğu anlaşılmıştır. Örneklem gurubunun vermiş olduğu yanıtlar incelendiğinde şehirde eğlence faaliyetleri ile sportif ve kültürel etkinlikler orta yüksek düzeydeki imaj unsurlarını oluştururken şehir içi yeşil alanlar, yaya ulaşımı, yürüyüş ve bisiklet parkurları orta düşük düzeydeki imaj unsurlarını teşkil etmektedir. Ayrıca şehirdeki mal ve hizmetlerin pahalı olup, temizlik hizmetlerinin iyi yürütülemediğine dair imaj algısı gelişmişken, şehrin dışa açık, sakin ve modernyapıda olması en fazla seçilen imaj unsurları arasında yer almaktadır. Bunlara ek olarak katılımcıların şehir halkının samimi, yardımsever ve hoşgörülü olduğuna dair imaj algıları yüksek düzeydedi.
Bu çalışmanın amacı sağlıklı genç yetişkinlerin dayanıklılık antrenmanları sonucunda enerji metabolizması veegzersiz ile ilişkili olduğu öne sürülen irisin hormon düzeyine etkisinin incelenmesidir. Araştırmaya 20-27 yaşaralığında, orta düzeyde aktif, sağlıklı 16 gönüllü erkek üniversite öğrenci katılmıştır. Öğrencilere 8 hafta boyunca,haftada 3 gün 40-60 dakika maksimal kalp atım sayısının %60-80 şiddetinde bisiklet egzersizleri uygulanmıştır.Deneklerin 8 haftalık antrenman öncesi ve sonrasında vücut ağırlığı, vücut kütle indeksi (VKİ), vücut yağ yüzdesi(VYY) ve maksimal aerobik kapasiteleri (MaksVO2) belirlenmiştir. Katılımcıların çalışma başlangıcında ve sonundabir gece açlık sonrası dinlenik kan örnekleri alınarak plazma irisin hormon analizleri Enzyme-Linked Immuno SorbentAssay (ELİSA) yöntemiyle tespit edilmiştir. Ayrıca alınan kan numunelerinden glikoz, trigliserid, total kolestrol,yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) ve düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) düzeyleride spektrofometrik analizörüile belirlenmiştir. Araştırma kapsamında elde edilen verilerin değerlendirilmesinde SPSS 16.0 istatistik paket programıkullanılmıştır. Çalışmada ölçümü yapılan değişkenlerden elde edilen tüm verilerin aritmetik ortalaması ve standartsapması hesaplandıktan sonra verilerin normal dağılımı Kolmogorov Smirnov testiyle, antrenman programı öncesi vesonrası değişimler ise bağımlı gruplarda t testiyle analiz edilmiştir. Araştırmada istatistiksel önem düzeyi 0,05 olarakkabul edilmiştir. Araştırma bulgularına göre 8 hafta boyunca uygulanan bisiklet egzersizlerinin öğrencilerin vücutağırlığı, VKİ ve MaksVO2 ortalamalarına etkisi görülmezken (p>0,05) VYY ortalamalarını önemli derecede azalttığıtespit edilmiştir (p<0,05). Ayrıca uygulanan dayanıklılık egzersizlerinin plazma irisin düzeyleri üzerine anlamlı biretkisi görülmezken (p>0,05), glikoz, trigliserid, toplam kolesterol, HDL ve LDL ortalamalarını önemli derecedeazalttığı tespit edilmiştir (p<0,05). Sonuç olarak genç erkek öğrencilere uygulanan dayanıklılık antrenmanlarının irisindüzeylerini etkilemediği fakat bakılan bazı biyokimyasal parametreleri ve vücut yağ yüzdesini etkidiği söylenebilir.
Doğal köprüler, kalker, traverten ve kumtaşı gibi farklı kayaç özelliklerine sahip alanlarda gelişebilen önemli morfolojik birimler arasında yer alır. Doğal köprü oluşumunda farklı faktör ve süreçler rol oynayabilmektedir. Nitekim yaygın olarak yeraltı tünel veya mağaraların tavan kısmının çökmesi veya kırıklı ve çatlaklı kireçtaşlarının bulunduğu sahalarda akarsuyun çeşitli sebeplere bağlı olarak yeraltına intikali bu morfolojik birimin oluşumunu sağlamaktadır. Yine vadi tabanının dar olduğu akarsularda yamaçtan iri blokların kopup aşağı sürüklenmesiyle, menderesli akış gösteren akarsuların mendereslerin oluşturduğu mağaraların birleşmesiyle ve travertenlerin vadiyi kaplaması sonucu da doğal köprüler oluşabilmektedir. Türkiye’de şu ana kadar yapılan çalışmalarda traverten oluşumuna bağlı doğal mağaraların daha yaygın olduğu görülmektedir. Bu çalışmaya konu olan Kayabaşı doğal köprüsü ise kırıklı ve çatlaklı bir yapı gösteren kireçtaşları içerisinde akarsuyun yeraltına intikali ile oluşmuştur. Toplam uzunluğu 58,60 m olan doğal köprünün girişinde farklı büyüklükte 3 mağara bulunmakta olup, doğal köprünün altındaki ana salonda sarkıt, dikit ve sütun gibi karstlaşmaya ait farklı damlataşı şekilleri bulunmaktadır. Kayabaşı doğal köprüsü koruma altında olmayıp, giriş kısmına köylülerin çöp ve moloz dökmeleri sonucu çirkin bir görüntü oluşmuştur. Doğal köprünün koruma altına alınıp, Ulus ilçesinin sahip olduğu diğer doğal ve kültürel varlıklarla birlikte buranın da devreye sokulması ve destinasyon planlamalarına dahil edilmesi önem taşımaktadır. Nitekim Kayabaşı doğal köprüsü ve yakın çevresi kamping, piknik, bisiklet, doğa yürüyüşü ve dinlenme faaliyetleri gibi birçok rekreasyonel aktivitenin yapılabileceği doğal bir alandır.
Artan nüfus, gelişen teknoloji ve kentlerin büyümesi çevrenin kirlenmesine neden olmaktadır. İnsan aktivitelerinin olduğu kirlilik ve doğada oluşturduğu tahribat, doğayı geri dönüşü olmayan bir yola sokmaktadır. İnsanlık ortaya kirlilik ve tahribatın farkına varması ile doğa koruma ve sürdürülebilirlik kavramını ortaya atmıştır. Millî parklar, koruma fikrinin ortaya çıkması ile ortaya çıkmıştır. İlk Millî park ise ABD Yellowstone Millî Parkı olarak kaynaklara geçmiştir. Millî parklar, ülkemizde ise 1956 da yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanununun 25. maddesi ile kanuni bir uygulama alanı bulmuştur. Millî parklar, dünya ve ülkemiz için korunması gereken nadide doğal güzelliklerin yer aldığı bölgeler olup sürdürülebilirliğin ön planda olduğu alanlardır. Bu yüzden Millî parklara ulaşımın ve park içindeki ulaşım sirkülasyonun sürdürülebilir, çevre dostu ve duyarlı olması gerekmektedir. Fosil yakıtlı taşıtların kullanılması millî parklarda hassas alanlarda emisyonu ve karbon ayak izini artırmakta ve çevreye zarar vermektedir. Bu sebeple alternatif ulaşım sistemleri millî parklarda kullanılmalıdır. Alternatif ulaşım sistemlerinin en sağlıklı ve altyapı maliyeti en düşük olan sistemleri, yaya ve bisiklet ulaşımı olarak bilinmektedir. Bu çalışma kapsamında Beyşehir ve Kızıldağ Millî Parklarında çevre dostu ulaşım sistemleri bisiklet ve yaya ulaşımının karbon ayak izi araştırılması yer almaktadır
Park ve bahçeler, daha çok estetik yönü ile kent için, işlevsel yönü ile de toplum için önemli kentsel yapılardandır. Her iki durumun birlikte ele alınması ve bütüncülolarak planlamada yer alması önemlidir.Estetik yönü kentlerin kimlik kazanımında, kullanışlılığı da toplumun yaşam kalitesinde etkilidir. Kullanışlılığın belirleyicisi park-bahçe donatılarının bireyalgıveihtiyacınagöreplanlanmasımemnunlukoranlarındaartışı da beraberindegetirmektedir.Bu amaçla Çanakkale kentselinde Halk Bahçesi, 500. Yıl Parkı ve Özgürlük Parkı kullanıcılarından 18 yaş üstü 100 kullanıcıyla yüz yüze gelinerek mevcut donatı ve olanaklar ile memnuniyet oranları arasındaki ilişkinin belirlenmesiamacıyla anket uygulaması gerçekleştirilmiştir.Elde edilen veriler SPSS 15.0 istatistiki program kapsamında “doğrusal regresyon analizi” ile değerlendirilmiştir. Buradan bağımlı değişken (memnunluk oranı) ve bağımsız değişkenler (güvenlik, otopark, bakım, spor, çocuk oyun ve egzersiz park alanı, kolay ulaşım, gece aydınlatması, bitkilendirme, donatılar, su kullanımı, mesire-çay bahçesi, wc yapıları, gezinti yolları, bisiklet yolu, çok amaçlı salon) arasındaki istatistiksel ilişkilerin tümü, P<0,001 bulunduğundan anlamlı çıkmıştır."R square" değerinin 0,332 çıkması, analizin, modeli % 33 oranında açıklayabildiğini göstermiştir.Ayrıca memnunluk oranında etkili olan donatı ve olanaklar,etki dercesine göre çoktan aza doğru, “wc yapısalı, spor alanları, gezinti yolları, gece aydınlatması, güvenlik, çocuk oyun alanı, donatılar (sınır, çöp, bank elemanları ve pergola..)” şeklinde sıralanmıştır.
Objective: The main purpose of this study was to investigate the acute effects of static and dynamic stretching exercises on dynamic balance.Materials and Methods: Sixty-seven recreational athletes (33 males aged 20.5 ± 2.3 yrs) and 34 females aged 21.4 ± 3.0 yrs) were tested in three different protocols including the control condition, static stretching, and dynamic stretching exercises on three separate days, 48-72 h apart. Before and after each protocol, double limb dynamic balance was tested on an isokinetic balance system. Each protocol involved warm-up for 5 min using the bicycle ergometer at 50-60 rpm and 70 W. Stretching exercises were applied bilaterally on four different lower extremity muscle groups. For the control condition, after warm-up, subjects rested for 12 min and 45 s. The time period between the two dynamic balance measurements was equal for each protocol.Results: All three protocols positively affected dynamic balance performance (p<0.01). There was no significant difference between effects of protocols on dynamic balance (p>0.05).Conclusions: Static stretching after warm-up, dynamic stretching after warm-up, and warm-up alone have positive effect on dynamic balance. Static or dynamic stretching after warm-up do not potentiate positive effect of warm-up alone on dynamic balance.