TY - JOUR TI - BİR “GARÎB” KAVRAM: KIRAATÜ’N-NEBİ AB - Kur’ân manası açısından olduğu kadar lafzı açısından da Müslümanlar için önemlidir. Kur’ân’ı ilk dinleyen ve okuyan beşer Hz. Muhammed’dir (s.a.s.). Onun Kur’ân okuması ashab tarafından titizlikle takip edilmiş ve birçok detayıyla sonraki nesillere aktarılmıştır. Rivayet kaynaklarında Hz. Peygamber’in Kur’ân okuyuşuna dair rivayetler farklı başlıklar altında yer almıştır. Bu rivayetler birçok kez “kıraatü’n-nebi” terkibi ile zikredilmiştir. “Kıraatü’n-nebi” kavramının mevcut çalışmalardaki ihmal edilmişliği, tanımlamaların sınırlılığı ve ittifak edemeyişi yönüyle Hadis ilmindeki “garîb” kavramını çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla başlıktaki garîp kavramı sözlük ve ıstılah anlamıyla çift yönlü kullanılmış, alandaki sorunlara atıfta bulunulmuştur. Hz. Peygamber’in Kur’ân okumasından bahseden hadisler sıhhat ve muhteva açısından birbirinden farklıdır. Bu rivayetleri müstakil kitaplarda toplamaya çalışanlar olduğu gibi “Kitâbu’l-kırâât”, “Kitâbu’l-hurûf ” ve “Kırââtü’n-nebî” gibi başlıklar altında cemedenler de olmuştur. Rivayetler bazen keyfiyet açısından Hz. Peygamber’in Kur’ân okuyuşunu, bazen de ondan sadır olan telaffuz farklılıklarını ihtiva etmektedir. Hz. Peygamber’in farklı kıraatlerde okuması olarak değerlendirilen bu rivayetler, hadislerin tedvin edildiği dönemde kitaplarda kayıt altına alınmıştır. Tedvin döneminin en muteber hadis kaynakları kabul edilen meşhur altı hadis kitabı (Kütüb-i Sitte) başta olmak üzere senetli hadis kaynaklarının birçoğunda Hz. Peygamber’in Kur’ân okuyuşuna dair rivayetler yer almaktadır. Bu okuyuşlar bazen “Peygamberimiz şöyle okudu/okuttu” gibi ifadelerle bazen de “Kıraatü’n-nebi şöyledir” şeklindeki cümlelerle aktarılmıştır. “Kıraatü’n-nebi” terkibinin kullanıldığı rivayetler Hz. Peygamber’in okumalarının farklı yönlerine temas etmektedir. Terkibi başlığa taşıyanlar da kıraat keyfiyeti ya da ihtilaf ayrımı yapmadan kendilerine ulaşan hadisleri nakletmektedirler. Tedvin dönemindeki kaynaklar arasında kıraatü’nnebi terkibinin tanımına ya da kapsamına dair bir ifadeye rastlanmamıştır. Eldeki rivayetler sonraki dönemlerde İslâmî ilimlerin farklı dallarına kaynaklık etmiştir. Kur’ân İlimleri, Kıraat, Tefsir, Şerh ve Fıkıh kaynakları bazen metin içinde bazen ise müstakil başlıkta kıraatü’n-nebi ibaresini kullanmışlardır. Ulûmu’l-Kur’ân türü eserlerde “’İlmü kırâeti’n-nebî” şeklinde başlıklar kullanılması her ne kadar içerikte sadece rivayetler yer alıyor olsa da kavramsallaşma süreci açısından önemli bir aşama olarak görülebilir. Buna rağmen mevzubahis türlerde ibarenin mahiyetine dair bir açıklama yapılmamış, kavramsallaştırma anlamında bir teşebbüste bulunulmamıştır. Müfessirler Hz. Peygamber’den nakledilen okumaları muhtelif şekilller ve gayelerle eserlerine taşımışlardır. Onlardan bir kısmı bazı kıraat ihtilaflarına temas ederken ele aldıkları kıraatin Hz. Peygamber’den de nakledildiğini söymekte, böylece kıraatü’n-nebi rivayeti marifetiyle kendi kıraat tercihlerini hüccetlendirme yoluna gitmektedirler. Diğer bir kısmı ise kıraat imamlarının ya da kıraatiyle meşhur sahabe ve tabiin neslinin kıraatlerini belirttikten sonra “kıraatü’n-nebi ise şöyledir” gibi cümleler ile Hz. Peygamber’den menkul bir telaffuzun varlığına işaret etmektedirler. Bu tarzın en önde gelen isimlerinden biri ise Zemahşerî’dir. O kıraatü’n-nebi ifadesini çoğunlukla Hz. Peygamber’e nispet edilen aykırı kıraat şekillerini belirtmek istediğinde kullanmaktadır. Hatta Zemahşerî’nin Hz. Peygamber’e nispet ettiği okuyuşlar genelde Hz. Osman eliyle yaptırılmış ve sahabenin icmasına mazhar olmuş mushafların yazısına (resmü’l-mushaf) uymayan okuyuşlardır. Onun bu tarzının günümüz ilim adamlarının “kıraatü’n-nebi” telakkilerine önemli oranda tesir ettiği düşünülmektedir. Fakîhler ve şârihler ise kıraatü’n-nebi tabirini çoğu zaman aslî rivayet kaynaklarından iktibas ile eserlerine almaktadırlar. Onların eserlerinde de bir çerçeve tespiti girişimine rastlanmamaktadır. Kıraatü’n-nebi son asra kadar farklı alanlarda ve kapsamlarda kullanılsa da ne olduğuna dair sorgulama yapılmamıştır. Terkip bu asırda artık kavram sözlüklerine girmeye başlamış ve mahiyetine dair değerlendirmeler yapılmıştır. Modern dönem kıraatü’n-nebi telakkilerinde tepkisel tavırlar ön plana çıkmaktadır. Tartışmalar kavramın ne olduğundan ziyade ne olmadığı üzerinden yürütülmektedir. Bazı insanların kavramı yanlış anlamlandırdığı söylenmekte, Hz. Peygamber’in bir kıraati varsa bunun mevcut sahih kıraatler olması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu dönemde genelde kıraatü’nebi deyince hadis kaynaklarında sahih olarak nakledilen ancak mütevatir kabul edilen kıraatlere muhalif olan okuma şekilleri anlaşılmaktadır. “Kıraatü’n-nebi” sahabe döneminden günümüze kadar terkib, başlık ya da kavram olarak kullanılsa da kavramsal anlamda tekâmülünü tamamlamadığı görülmektedir. Bu sebeple “kıraatü’n-nebi” tüm yönleriyle yeniden ele alınmalı ve Hz. Peygamber’in Kur’ân tilavetine dair hadislerin muhtevası göz önünden bulundurularak bir kavram tanımlaması yapılmalıdır. AU - YILMAZ, LOKMAN DO - 10.46353/k7auifd.1083631 PY - 2022 JO - Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi VL - 9 IS - 1 SN - 2148-7634 SP - 203 EP - 231 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/1118327 ER -