TY - JOUR TI - Aklın Kemâl Yolculuğu: Hâris el-Muhâsibî’de (öl. 243/857) Akıl Terbiyesi AB - İnsanı insan kılan temel unsurun akıl olduğu kabul edilir. İnsan inanç, ibadet ve ahlâkla ilgili sorumluluklarını da akılla kavramaktadır. Nitekim aklın işlevselliği, bu sorumluluklarla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle akıl felsefe, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi disiplinlerin ortak konusudur. Bu disiplinlerde akıl-irade, akıl-iman, akıl-nefis, bilgi ve duyu ilişkisi, aklın neyi bilip bilmeyeceği, akıl türleri, sahih akıl, doğru düşünmenin neliği ve imkânı üzerinde durulan bazı konulardır. Ancak bunların her birinin akla yaklaşımları birbirinden farklıdır. Söz gelimi, sahih düşünmenin/akletmenin engelleri olarak kötülük ve reziletlerin nefyedilip yerine iyilik ve faziletlerin yerleştirilmesini benimseyen görüşlerin ve yöntemlerin ortaya konması bakımından tasavvufun akıl yaklaşımı diğerlerinden farklılaşmaktadır. Bu bağlamda Hâris el-Muhâsibî (öl. 243/857), huy ve davranışların kaynağı kabul ettiği kalbin-aklın eğitilerek sahih düşünmenin sağlanabileceğini ileri sürmüştür. Kur’ân’dan hareketle İslâm düşüncesinde ilke kabul edilen “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak” hedefi de ancak sahih akletme ile mümkün görülmektedir. Başka bir ifadeyle Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak ya da Muhâsibî’nin tabiriyle “Allah’ın hukukuna riayet etmek” (er-ri‘âye li-hukûkillâh/takvâ) doğru düşünmenin temel dinamiğidir. Muhâsibî’nin kitaplarından birine de ad olan bu hedef ile akıl; i‘tibar, tefekkür, tezekkür ve tedebbür yönünden olgunlaştırılarak basiret ve marifet işlevini yerine getirmek üzere geliştirilmesi gereken bir meleke addedilmiştir. Nitekim sahih akletmeye ve aklî kemâle, söz konusu hedef merkeze alınarak bu süreç sonucunda erişilebilmektedir. Muhâsibî, akılla ilgili bazı tanımlar verip bunlarla ilgili değerlendirmelerde bulunsa da akla dair ayrıntılı teorik tartışmalara girmemektedir. Aklı temelde doğuştan sahip olunan (ğarîzî) ve sonradan kazanılan (mükteseb) olmak üzere ikiye ayırarak aklın iman, ibadet ve ahlâkla ilişkisine, daha çok kemâl yönündeki gelişimine odaklanmaktadır. Bu açıdan onun düşüncesinde iman, ibadet, ahlâk ve akıl/akletme birbirinden ayrılmayan alanlar olup akıl tamlığını ahireti hesaba kattığı ölçüde kazanmaktadır. Bunun yanında aklın kemâliyle ilgili Allah korkusu (havf), bilgi ve imandaki kesinliğin (yakînin) kuvveti, dinde basiret ve ince/derinlikli anlayışın (tefakkuh) birlikteliğini özellikle vurgulamıştır. Akıl-ahlâk ilişkisinde ahlâkı aklın önüne koyarak aklın terbiye edilmek suretiyle kemâl bulmasını, reziletlerden arınıp dinî/ahlâkî faziletlerle donanmasına bağlamıştır. Farklı bir ifadeyle Muhâsibî, iman ve tevhidi merkeze alan bir ahlâk düşüncesi ortaya koyarak bunları, sahih düşünmenin ön şartı kabul etmiştir. Bu yönüyle tasavvuf eğitimi, temelde aklı doğru ve yerinde kullanma çabası olarak kabul edilmiştir. Din eğitiminin de tasavvufun tarihsel süreçte önemli şahsiyetler yetiştiren bu bakış açısından yararlanması mümkündür. Bu minvalde çalışma, Muhâsibî’nin akıl anlayışını kendisine konu edinirken amacı, Muhâsibî özelinde aklın tanımını, kapsamını, kemâl sürecini (terbiyesini) ve bunu sağlayan hususları ele almaktır. Araştırma yazılı dokümanların incelenmesi yöntemiyle ele alınmıştır. Buna göre veriler Muhâsibî’nin başta Mâ(h)iyetü’l- ‘akl olmak üzere farklı eserlerinden tespitlerle ortaya konmuş ve bunların çözümlenmesinde betimleyici ve yorumlayıcı bir yaklaşım sergilenmiştir. Sonuçta bu araştırma, Muhâsibî’nin a insanın Allah'la irtibatını canlı ve sürekli tutan kıl anlayışının, günümüz eğitiminde/din eğitiminde anlamlı bir yaklaşım biçimi olarak ele alınabileceğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu yaklaşımdan hareketle aklı sağlıklı kullanma noktasında eğitimin dinî ve ahlâkî boyutunun ihmal edilmemesi, ahlâkın eğitim-öğretim sürecinde daha fazla yer alması gerektiği belirtilebilir. Zira dönemin hâkim anlayışına uygun olarak Muhâsibî’nin düşüncesinde de din ve ahlâk (eğitimi), genel eğitimden ayrı bir olgu olarak telakki edilmediği görülmektedir. Ayrıca değişebilir yönüyle ahlâkın eğitimle mümkün olması ve eğitimde üst amaçları çoğunlukla ahlâkî değerlerin oluşturması da eğitimin ahlâkî bir tutumla düzenlenmesini ve sürecin buna göre işletilmesini gerekli kılmaktadır. AU - Beken, Ahmet DO - 10.33420/marife.1099545 PY - 2022 JO - Marife Dini Araştırmalar Dergisi VL - 22 IS - 1 SN - 2630-5550 SP - 19 EP - 42 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/1124007 ER -