TY - JOUR TI - Mu‘tezilî Tanımlar Literatürünün Kayıp Halkası: Kādî Abdülcebbâr’ın Ḥudûdü’l-elfâẓ’ı –İnceleme ve Neşir– AB - İslâm düşüncesinde farklı alanlarda disiplinlerin/ilimlerin teşekkülüne müteakip disiplinlerin/ilimlerin kendilerine özgü kavramları ve terminolojileri de oluşmaya başlamış ve daha sonraki süreçte bu kavramsallaştırmaya katkı sunacak müstakil tanım (ḥudûd) risâleleri telif edilerek her disiplindeki/ilimdeki kavramın anlam ve kullanım çerçevesi daha da netleştirilmiştir. Temel olarak kullanılan kavramın ıstılahî anlamının belirlenmesi ve böylece takip edilen kelâmî temayülün desteklenmesi adına, kelâm ilmi özelinde de bu türe ait eserler kaleme alınmıştır. Kelâm ilmi özelinde bu alana en büyük katkıyı ise şüphesiz Mu‘tezilî kelâmcılar vermiştir. Nitekim başta Kādî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) olmak üzere öğrencileri Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî (ö. 420/1029’dan sonra) ve İbn Şervîn (V./XI. yüzyılın ilk yarısı) gibi isimler tarafından kelâmî kavramları ihtiva eden özgün risâleler telif edilmiştir. Zeydî kelâmcı ve fakih Ebü’l-Kāsım el-Büstî’nin (ö. 420/1029 civarı) henüz bir nüshasına ulaşılamayan Tehẕîbü’l-ḥudûd’u da bahsedilen eserlerle eş zamanlıdır. Bu gelenek, İmâmî-Mu‘tezilî çizgide Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin (ö. 460/1067), kurgusu ve yer yer yaptığı açıklamalar itibariyle mûcez bir kelâm eseri hüviyeti de taşıyan el-Muḳaddime fi’l-medḫal ilâ ṣınâʿati ʿilmi’l-kelâm’ı ve Şerîf el-Murtazâ’ya (ö. 436/1044) nispet edilen el-Ḥudûd ve’l-ḥaḳāʾiḳ isimli eserde yansımasını bulmuştur. Ebû Ca‘fer el-Mukrî en-Nîsâbûrî’nin (ö. VI./XII. yy.’ın ortaları [?]) el-Ḥudûd’u ise bu gelenek içerisindeki en hacimli örnek olarak göze çarpmaktadır. Mu‘tezilî gelenek içerisinde mevcut eserler arasında ilki olması açısından bu türe ait en önemli eser, yakın zamana kadar kayıp olduğu düşünülen ve tarafımızdan keşfedilen bir mecmua içerisinde, önemli bazı diğer Zeydî-Mu‘tezilî eserlerle birlikte bulunan, Kādî Abdülcebbâr’ın Ḥudûdü’l-elfâẓ isimli risâlesidir. Genel olarak kelâmî kavramların yer aldığı ve kısmen fıkha ve mezhepler tarihine ilişkin kavramların da bulunduğu bu risâlede Kādî Abdülcebbâr dile dayalı bir tanım teorisi ortaya koymuştur. Buradaki yaklaşımı, el-Muğnî’sinde tanım ve tanımlamaya yönelik ortaya koyduğu görüşlerle uyumludur. Nitekim klasik mantıkta beş tümel üzerinden yürütülen tanım (ḥad) ve betim (resm) yerine, ele alınan kavramın manasına mutabık ve ondan daha açık olan bir lafız üzerinden yapılan lügavî tanım metodunu benimsemiş ve bu doğrultuda ele aldığı kavramın kısa bir tanım ve açıklamasına yer vermiştir. Bu durum, önceki Mu‘tezilî kelâmcılar tarafından felsefeye mesafeli yaklaşmaları nedeniyle Aristotelesçi tanım anlayışının alternatifi olarak kullanılan dile dayalı tanım anlayışının, Kādî Abdülcebbâr tarafından da tevarüs edildiğini açıkça göstermektedir. Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî’nin el-Ḥudûd’u gibi Kādî’yi takip eden dönem bazı kaynaklarda görülen yaklaşım da onun etkisini imlemektedir. AU - ÇETİN, Serkan AU - KILAVUZ, ULVI MURAT DO - 10.18317/kaderdergi.1283664 PY - 2023 JO - Kader VL - 21 IS - 1 SN - 2602-2710 SP - 59 EP - 78 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/1184222 ER -