TY - JOUR TI - Eko-Fıkıh Ekseninde Yeni Bir Makâsıdu’ş-Şerîa Tasnifinin İmkânı (Çevrenin Zarûriyyât Kapsamına Alınması Hakkında) AB - İslam hukuku Allah’ın bütün yarattıklarına hitap etmesi hasebiyle insan, hayat ve evren ile ilgili bütün sorunlara çözüm bulma amacı taşımaktadır. Günümüzde çevreye ilişkin sorunların görmezden gelinemeyecek dereceye ulaştığı bilinmektedir. Dolayısıyla bu sorunlar karşısında İslam hukukunun söylemleri önemli hale gelmiştir. Küreselleşme ile birlikte artan çevre sorunlarını gündemine alan ve bu sorunlara çözüm bulma amacı taşıyan eko-fıkıh, İslam hukukunun son dönemlerde önemli bir soruşturma alanını oluşturmaktadır. İslam hukukunda çevre ile ilgili konular daha çok maslahat kapsamında değerlendirilmiştir. Buna göre, insan ve insanın yararına eylemler; çevre ve diğer canlıların yararına öncelenerek maslahat daha çok insan lehine işletilmiştir. Çalışmada, insanın merkezîliği üzerine yeniden düşünmenin ve çevrenin maslahatlar arasında doğru konumlandırmanın önemine dikkat çekilmektedir. Böylece tüm canlıların yararının gözetilerek, çevre ve çevrede yaşayan diğer canlıların ekolojinin bir parçası olarak konumlandırmanın, karşılıklılık ve sorumluluk ilkesinin ekolojide hakim olması gereği ifade edilmektedir. İslamî söylemde çevrenin korunmasına yönelik ilkeler, âyetler ve hadislerden mülhem bazı küllî kâideler çerçevesinde yorumlanmıştır. Bunun sonucu olarak fıkhî hükümlerde çevreye dolaylı olarak yer verilmiştir. Usûl-i fıkıhta ise çevrenin korunması ile ilgili konular genellikle mâkâsıdu’ş-şerîa (Allah’ın maksatları) ile ilişkilendirilmiştir. Bu sebeple İslam hukukunu mâkâsıdu’ş-şerîa bağlamında inceleyen İslam hukukçuları, çevre ve içerisinde yaşayan canlıların sorunlarını insan üzerinden tanımlamaya ve anlamlandırmaya çalışmışlardır. Konuya bu açıdan yaklaşan hukukçular olarak Şâtıbî ile yakın dönemden Yusuf Kardâvî ilgili tartışmalar bağlamında ele alınmaya değer görüşlere sahiptir. Şâtıbî’nin görüşlerine maslahat teorisi bağlamında İslamî ekolojik teoriye temel oluşturması için başvurulmuştur. Kardâvî ise bu konunun önemine bizzat değinerek çevre ile ilgili müstakil bir eser yazmıştır. Çevre sorunlarını zarûriyyât-ı hamse denilen mutlaka korunması gereken beş ilke kapsamında ele alan Kardâvî, her bir ilke için çevrenin korunmasının önemini insan ile ilişkilendirerek temellendirmiştir. Ancak burada çevrenin ve diğer canlıların korunmasının insan üzerinden temellendirilmesi, bu canlılara araçsal bir önem atfetmektedir. Bu ise Allah’ın bütün yaratılmışları eşit yarattığı inancına uygun gözükmemektedir. Bu çalışma söz konusu eşitliğin imkânını sorgulamaktadır. Makale, zarûriyyât-ı hamsenin yeniden düzenlenerek çevrenin korunması gereken beş temel ilkeye dahil edilmesini önermektedir. Literatürde ahlakın zarûriyyât kapsamına alınmasına dair öneriler mevcuttur. Bu öneriler gibi önemine ve ihtiyaca binâen çevrenin de zorunlu kâideler kapsamına alınması gündeme gelebilir. Çevre krizine yönelik çözüm girişimlerinin felsefi ve etik teorilere dayanma gereksinimi bulunmaktadır. İslam çevre etiği, felsefesi ve hatta hukukunun oluşturulması için böyle bir teorik zemine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu zemini oluşturabilmek için de İslam’ın çevre konusuna yaklaşımını fıkıh çerçevesinde ele almak önemli görülmüştür. Nitekim eko-fıkıh çevre sorunlarının çözümüne fıkhî bakış açısı getirmeye ve çözümler sunmaya gayret edilen yeni bir alandır. Eko-fıkıh çalışmaları ve tartışmaları bağlamında İslam çevre etiği oluşturulabilir ve çevre konusunda İslami söylemin yol haritası çizilebilir. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için de çevrenin öneminin klasik İslam hukuku kaynaklarından ortaya konulması gerekmektedir. Bu lüzum üzerine yapılan çalışmada klasik söylemde direkt olarak yer verilmeyen çevre ve ilgili konuların, modern dönemde nasıl ele alınması gerektiği tartışılmaktadır. Çevre ile ilgili tartışmaların genellikle maslahat üzerinden yapıldığı görülmektedir. Son dönem hukukçularından Kârdâvî’nin çevreye dair görüşlerinin eleştirel bir şekilde analiz edildiği çalışmada çevrenin zorunlu maslahatlar içerisinde yer alması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple çalışma, çevrenin hâciyyât kapsamından çıkarılarak zarûriyyât kapsamına alınması ve çevrenin korunmasının insan üzerinden değil, müstakil bir varlık olarak temellendirilmesinin imkânını sorgulamaktadır. AU - HAZAR, Fatma DO - 10.18498/amailad.1101208 PY - 2022 JO - Amasya ilahiyat dergisi VL - 0 IS - 18 SN - 2667-7326 SP - 293 EP - 323 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/1191362 ER -