TY - JOUR TI - Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Tasavvufî Kültürle Kamufle Edilen Bir Yapılanma: Ömer Fevzi Mardin’in Ömeriyye Kolu AB - Bu çalışma, Türkiye’de Arûsî Selâmî Tarîkatının Ömeriyye Kolunun kurucusu Ömer Fevzi Mardin’in tasavvufî görüşleri ile Ömeriyye kolunun faaliyetlerini kapsamaktadır. Modernleşme ve devrimleri yerleştirme ülküsüyle hareket eden Cumhuriyet Türkiye’sinin kurucu üyelerinden biri olan Ömer Fevzi Mardin’in görüşleri sosyo-kültürel bir realite olarak bir kısım insanın hayatında yer edinmiştir. Belirtmek gerekir ki dinin etkisinin farkında olan kurucu erkler içerisinde, yeni bir toplumsal yapı oluşturmak için yerleşik usullerin dışında yoruma açık bir tasavvufî anlayışı benimseyen görüşler ortaya atılmıştır. Çağdaş bir ulusu yaratacak ve yaşatacak ideolojiyi elde edebilmek için toplumu en güçlü şekilde ayakta tutan din bağına yeni bir yorumun gerekli olduğunu düşünen bu anlayış müntesiplerinin hedefi, uygarlığın tarîkatını kurmak olmuştur. Bu müntesiplerden biri Ömer Fevzi Mardin; Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Trablusgarb Savaşı başta olmak üzere birçok savaşta komutanlık yapmanın yanında idari görevlerde de bulunmuştur. Mardin; Kâdirî ve Nakşî icâzetlerine sahip Mardinîzâdeler olarak bilinen ünlü ve entelektüel ailenin mensubu olarak tasavvufî hayata yönelmiştir. Libya görevinde iken Şehbenderzâde Ahmet Hilmi tarafından Osmanlı Devleti’nde tanınan ve Şâzeliyye Tarîkatı’nın Kuzey Afrika’daki kollarından biri olan Arûsiyye’nin Pîr-i Sânisi olan Şeyh Abdusselâm el-Esmer’e üveysilik yoluyla intisab etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Arûsî Selâmî Tarîkatı’nın Ömeriyye kolunu kuran Mardin, resmi ideolojinin benimsediği din anlayışına uygun eserler neşretmiştir. Çalışmamızın kapsamını Ömer Fevzi Mardin’in eserleri çerçevesinde tasavvufa dair görüşleri oluşturmaktadır. Bu görüşler, Cumhuriyet Türkiye’sine hâkim kılınmak istenen dinî, siyasî ve kültürel atmosferin yerleşmesine destek verir mahiyettedir. Nitekim Mardin, tasavvufun “zamanın rûhuna uygun” laik Türkiye Cumhuriyeti’nde barış ve düzeni sağlayacak tarzda yeniden yorumlanması gerektiğini iddia etmiştir. Çağdaş insanın çözüm beklediği sorunları çözmenin ve kardeşçe yaşamanın yolunun insan sevgisine dayalı bir tasavvufî nizamla sağlanabileceğini belirterek tasavvufî kavramları toplumsal değişimle izah etmeye çalışmıştır. Bununla beraber kendisine yöneltilen suçlamalarda görüleceği üzere dinleri insanları kurtuluşa ulaştırma aracı olarak gördüğü için tahrif, tebdil ve tağyire uğrayan Yahudilik ve Hıristiyanlık pasajlarıyla düşüncelerini desteklemiştir. Diğer suçlamalar ise “Manevî Cihazlanma Derneği” adıyla bilinen masonluk toplantılarına katılması, Dinler arası diyalog faaliyetlerinin içerisinde yer alması, gayr-i müslimler adına mevlit okumanın caiz olabileceği yönünde fetvalar vermesi, Kore savaşına katılan Amerikalıları şehit sayması ve ispritizmayı savunan bir tavır içerisinde olmasıdır. Ancak dinî camiada eleştirilen Mardin’in Cumhuriyet’in kurucu unsurlarının düşüncüleriyle uygun ideolojik ve düşünsel anlayışı benimsemesi, devrin sûfîlerinin maruz bırakıldığı sert müdahalelere yol açmamıştır. Çalışmamız Ömer Fevzi Mardin özelinde Cumhuriyet Dönemi’nde tasavvufî hayatın seyrinde sapmanın bir örneği olarak önem arz etmektedir. Ömeriyye’nin tarîkat şeyhliğini yapan, mürîdlerince itibar gören ve tasavvufu kendince yorumlayan Mardin’i “sûfî”, “şeyh” şeklinde adlandırmak yerine insan merkezci ve hümanizmi esas alan bir “düşünür” olarak görmek daha yerinde olacaktır. Bir Cumhuriyet projesi olduğu görülen Mardin’in tasavvufa dair fikirlerini sunmak, hem klasik sûfî anlayışla farkını ortaya koyması hem de bir devrin ideolojisini anlamayı kolaylaştırması açısından önem arz etmektedir. AU - aktulga gürbüz, sevda DO - 10.30623/hij.1286165 PY - 2023 JO - Harran ilahiyat dergisi (Online) IS - 50 SN - 2791-6812 SP - 198 EP - 221 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/1220305 ER -