TY - JOUR TI - Kandidürisi olan hastalarda risk faktörlerinin değerlendirilmesi AB - Üriner sistem enfeksiyonları genellikle bakteriler tarafından oluşturulmakla birlikte, enfeksiyonların %10’unda fungal etyoloji saptanmakta, bunlar arasında da Candida türleri ilk sırayı almaktadır. Kandidüriler içinde ise C.albicans halen en sık görülen patojendir. Bu çalışmada hastanede yatan hastalarda kandidüriye neden olan Candida türlerinin ve kandidüri risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya, Ocak 2009-Aralık 2009 tarihleri arasında hastanede yatan ve kandidürisi olan 50 hasta (olgu grubu) ile bakteriürisi olan 43 hasta (kontrol grubu) olmak üzere toplam 93 hasta dahil edilmiştir. Çalışma grubunun 68’i kadın, 25’i erkek olup, yaş ortalaması 59.5 ± 1.7 (yaş aralığı: 17-84) yıldır. Olgu grubunda en sık izole edilen etken C.albicans (n= 32; %64) olmuş, onu C.glabrata (n= 13; %26), C.tropicalis (n= 4; %8) ve C.krusei (n= 1; %2) izlemiştir. E-test (AB Biodisk, İsveç) ile izolatların biri hariç tümü flukonazol ve vorikonazole duyarlı bulunmuş, bir C.krusei izolatının ise flukonazole dirençli, vorikonazole duyarlı olduğu saptanmıştır. Olgu grubunun hastanede ortalama yatış süresi (9.56 ± 9.09 gün) ile yoğun bakımda ortalama yatış süresi (4.12 ± 7.05 gün), kontrol grubuna göre (sırasıyla; 4.42 ± 3.71 ve 0.53 ± 1.78 gün) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p< 0.005). Enfeksiyonun hastane kaynaklı olma olasılığı ise kontrol grubunda (n= 45, %90), olgu grubuna göre (n= 30, %69.8) daha yüksek olarak belirlenmiştir (p= 0.014). Olgu grubunda kandidüri öncesi antibiyotik kullanım oranı (n= 43; %86), kontrol grubunda bakteriüri öncesi antibiyotik kullanım oranına göre (n= 14; %32.6) anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p= 0.000). Olgu ve kontrol grubunda kandidüri/bakteriüri öncesi en çok kullanılan antibiyotiğin kinolon grubu (sırasıyla; %42 ve %21) olduğu belirlenmiştir. Çalışmamızda,kandidürili olgularda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunan diğer risk faktörlerinin ise; üriner sistem girişimi varlığı (sırasıyla; %32 ve 0; p= 0.000), kateter kullanımı (sırasıyla; %76 ve %46.5; p= 0.003) ve immünsüpresyon öyküsü (sırasıyla; %24 ve %9.3; p= 0.041) olduğu izlenmiştir. Buna karşın, kandidüri gelişimi ile operasyon öyküsü, diabetes mellitus ve renal yetmezlik arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p> 0.05). Sonuç olarak, antibiyotiklerin kontrollü kullanımı, uygun endikasyonlarda üriner kateter girişimi ve gerek hastane gerekse yoğun bakım ünitelerinde yatış sürelerinin kısaltılması ile kandidüri görülme oranlarında azalma olabileceği düşünülmüştür. AU - Erben, Nurettin AU - ERTEM, Turgut Osman AU - USLUER, Gaye AU - TÖZÜN, MUSTAFA AU - DOYUK KARTAL, ELİF AU - ÖZGÜNEŞ, İlhan AU - ALPAT NAYMAN, Saygın PY - 2011 JO - Mikrobiyoloji Bülteni VL - 45 IS - 2 SN - 0374-9096 SP - 318 EP - 324 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/128417 ER -