TY - JOUR TI - Konya Bölgesinde tularemi AB - Francisella tularensisin neden olduğu zoonotik bir enfeksiyon olan tularemi, son yıllarda ülkemizde oluşan salgınlar ve sporadik olgularla yeniden önem kazanmıştır. Etkenin bulaşı en sık, kontamine su ve besinler, enfekte hayvanlarla temas ve böcek/kene ısırığı ile olur. Bu çalışmada, bölgemizde iki ayrı bel- dede iki ayrı dönemde ortaya çıkan salgınlarda tularemi tanısı konulan 35 olgu ile beş sporadik olgu, klinik özellikleri ve laboratuvar bulguları yönünden değerlendirilmiştir. Her iki salgında da ilk (indeks) olgular kliniğimize servikal lenfadenopati şikayetiyle başvurmuştur. Tularemi tanısı konulduktan sonra, başka olguların olup olmadığını araştırmak amacıyla bir ekip oluşturulmuş ve ilçeler ziyaret edilmiştir. Mikrobiyolojik tanıya yönelik olarak, şüpheli olgulardan kan, boğaz ve tonsil sürüntüsü ve lenf nodu as- pirasyon örnekleri alınmış; tanısal testler (kültür, seroloji, moleküler yöntemler) Refik Saydam Hıfzıssıh- ha Merkezinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, adı geçen beldelerin içme ve kullanma sularından örnekler toplanmıştır. Çalışmamızda, Emen beldesindeki ilk epidemiye ait olgular (n= 14) Şubat 2010 tarihinde, Yukarıçiğil beldesindeki ikinci epidemiye ait olgular (n= 21) Kasım-Aralık 2010 tarihinde tanımlanmış; beş olgu ise sporadik olarak izlenmiştir. Toplam 40 olgunun 25i kadın, 15i erkek olup, yaş ortalaması 37.6 (yaş aralığı: 5-80 yıl; beşi çocuk yaş grubu) yıldır. Başvuru şikayetlerinin en sık; boyunda kitle (%90), boğaz ağrısı (%63), üşüme/titreme (%60) ve ateş (%58) olduğu görülmüştür. En sık saptanan fizik muayene bulgusu ise servikal lenfadenopati (n= 34, %85) olmuş; bunu tonsillit (%20), cilt lezyonları (%15) ve konjunktivit (%8) izlemiştir. Hastaların çoğunun (%82.5), klini- ğimize başvuru öncesinde değişik tanılar (akut tonsillit, süpüratif lenfadenit, tüberküloz lenfadenit, bru- selloz) ile beta-laktam antibiyotik tedavisi aldığı öğrenilmiştir. Olguların %68inin kırsal kesimde yaşadı- ğı, %75inin evinde kemirici bulunduğu, %46sının doğal su kaynaklarını kullandığı, %53ünün evde hayvan beslediği, %15inin av hayvanları ile teması olduğu ve %5inin çevresinde kene varlığı öyküsü saptanmıştır. Olgulardan alınan boğaz sürüntüsü ve lenf nodu aspirat kültürlerinin hiçbirinde F.tularensis üremesi olmamış; olguların tanısı mikroaglutinasyon testi ile saptanan 1/160-1/1280 titrelerde pozitif özgül F.tularensis antikor varlığıyla konulmuştur. Ayrıca, üç olgudan alınan aspirat örneğinde, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile F.tularensis DNAsı gösterilmiştir. Su örneklerinde kültür ve PCR ile F.tularensis pozitifliği saptanmamış; ancak epidemi izlenen her iki bölgede de içme sularının klorlanmasında aksaklıklar (şebeke suyuna, klorlama yapılmayan bir kaynak suyunun bağlanması gibi) olduğu izlenmiştir. Tüm hastalar streptomisin (2 x 1 g, 10 gün, intramusküler) ile tedavi edilmiş; lenf bezi ileri derece- de büyük olan ve süpürasyon gösteren olgulara (n= 12) cerrahi girişim uygulanmıştır. İki olguda tedavi sonlandıktan iki hafta sonra eritema nodozum gelişmiş; olguların hiçbirinde pnömoni, menenjit gibi ciddi komplikasyonlar ve ölüm izlenmemiştir. Sonuç olarak, servikal lenfadenopati, boğaz ağrısı ve ateş şikayetleriyle başvuran, özellikle beta-laktam antibiyotik tedavisine yanıt alınamayan hastalarda tulareminin dikkate alınması; risk faktörleri ve önlemler açısından sağlık personeli ve topluma yönelik eğitim- lerin yapılması gerektiği kanısına varılmıştır. AU - KATLANIR, Eda AU - DİKİCİ, Nebahat AU - URAL, Onur AU - SÜMER, Şua AU - KELEŞ, Bahar AU - YİĞİT ALBAYRAK, Özgen AU - ÖZTÜRK, Kayhan PY - 2012 JO - Mikrobiyoloji Bülteni VL - 46 IS - 2 SN - 0374-9096 SP - 225 EP - 235 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/141137 ER -