TY - JOUR TI - Probiyotik tedavisinden sonra yaşlı bir hastada gelişen Saccharomyces cerevisiae fungemisi AB - Hamur mayası olarak bilinen ve fırıncılık endüstrisinde yaygın olarak kullanılan Saccharomyces cerevisiae, gastroenterit tedavisi için probiyotik olarak, endojen floranın ve immün sistemin düzenlenmesinde de kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda, S.cerevisiae ve onun alt türü olan S.boulardii’nin neden olduğu fungemi olgularında artış olduğu ve probiyotik kullanımının, immün sistemi baskılanmış kişilerde, altta yatan hastalığı olanlarda ve düşük ağırlıklı bebeklerde dikkatle uygulanması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu konuya dikkat çekmek amacıyla, bu raporda, antibiyotiğe bağlı diyaresi olan bir hastada probiyotik tedavisini takiben gelişen S.cerevisiae fungemisi olgusu sunulmaktadır. Seksen sekiz yaşında bir kadın hasta, sol kalça ağrısı, hipotansiyon ve konfüzyon bulguları ile hastanemize başvurmuştur. Tıbbi öyküsünde hipertansiyon, konjestif kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı, sol diz replasman cerrahisi ve nörojen mesane nedeniyle tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonları olan hasta, ürosepsis tanısıyla yoğun bakım ünitesine yatırılmıştır. Kan ve idrar örnekleri alındıktan sonra, ampirik meropenem (2 x 500 mg) ve linezolid (1 x 600 mg) tedavisi başlanmıştır. Hastaya santral venöz kateter (SVK) yerleştirilmiş ve bir günlük inotropik destekten sonra hemodinamik parametreleri stabil hale gelmiştir. Yatış gününde alınan idrar örneğinde, geniş spektrumlu beta-laktamaz üreten Klebsiella pneumoniae ve Escherichia coli üremesi olmuştur. Antibiyotik tedavisinin üçüncü gününde idrar kültürü tekrarlanmış ve bakteriye rastlanmamıştır. Yatışın dördüncü gününde hastada diyare gelişmiş; Clostridium difficile için toksin A/B testleri negatif bulunmuştur. Diyare nedeniyle, günde iki kez olmak üzere S.boulardii (Reflor® 250 mg kapsül, Sanofi Aventis, Türkiye) ağız yolu ile, kapsüller açılmadan uygulanmıştır. İki gün sonra, ateş olmaksızın, C-reaktif protein (CRP) düzeyinin, 23.2 mg/L’den 100 mg/L’ye yükselmesi üzerine SVK’dan kan kültürü alınmış ve kültürde üreyen mikroorganizma, konvansiyonel yöntem ve API ID 32C (bioMérieux, ABD) sistemi ile S.cerevisiae olarak tanımlanmıştır. Linezolid tedavisi onüçüncü, meropenem tedavisi ise ondördüncü günde sonlandırılmış; profilaktik olarak verilen flukonazol beşinci günde kaspofungin (1 x 50 mg) ile değiştirilmiştir. Yedi günlük tedaviden sonra hastanın CRP (9.1 mg/L) ve serum kreatinin (1.2 mg/dL) düzeyleri düşmüş ve hasta durumundaki düzelme ile birlikte taburcu edilmiştir. Probiyotik kapsüllerin açılmadan uygulandığı göz önünde tutularak, hastamızda gelişen S.cerevisiae fungemisinin, bağırsak mukozasından translokasyon sonucu olabileceği düşünülmüş, ancak kan kültüründen izole edilen suşun, probiyotik preparatındaki suş ile aynı olup olmadığı, moleküler düzeyde bir çalışma yapma olanağı olmadığından doğrulanamamıştır. Ayrıca hastanın ileri yaşta olması ve altta yatan hastalık varlığının da, predispozan faktör olduğu düşünülmüştür. Sonuç olarak bu olgu, uzun süre hastanede yatan ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanan immünitesi sağlam hastalarda bile, açılmadan kapsül halinde probiyotik uygulaması durumunda dahi, S.cerevisiae fungemisi gelişebileceği konusunda klinisyenlerin dikkatli olmasını öngörmektedir. AU - Sonmezoglu, Meral AU - EREN, Hatice Şeyma AU - GÜROL, Yeşim AU - ÇELİK, Gülden AU - Kantarci, Gulcin AU - Eren, Zehra PY - 2014 JO - Mikrobiyoloji Bülteni VL - 48 IS - 2 SN - 0374-9096 SP - 351 EP - 355 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/161473 ER -