TY - JOUR TI - MODERN-SEKÜLER SÜREÇTE AİLENİN ÇÖZÜLMESİ AB - Kökleri Rönesans’a kadar giden modernlik, dünya tarihinde yeni bir dönemi imlemektedir. Bu dönemde modernlik yeni bir üretim biçimi, siyaset tarzı, toplum tasarımı ve iktisadi düzen olarak ortaya çıkmıştır. Böylece insan-insan, insan-tanrı veinsan-doğa ilişkileri dönüşmeye başlamıştır. Modern bireyde ve toplumda ortayaçıkan değişimlerin arka planında değişen hakikat algısı bulunmaktadır. Yani insantanrı-doğa üçgeninde insan merkeze yerleşmiş ve diğer ikisi ona göre tanımlanmıştır. Artık dinin insan hayatında oynadığı rolü bilimsel bilgi oynamaya başlamıştır. Modernleşmenin doğal sonucu olan sekülerleşme, toplumsal yaşamı geleneğindeğişmezliklerinden uzaklaştırma ve semavi olanla bağların koparılması sürecidir.Merkeze insanı alarak başlayan değişim ve dönüşümler modern-seküler bir süreçlesonuçlanmış, bu süreçte din ve aile arasındaki ilişki belli bir dönüşüme uğramıştır.Bu dönüştürücü dinamikler ailenin geleneksel gövdesini hırpalamış ve çözülmeleryaşanmasına neden olmuştur. Bu sosyal ve kültürel değişmelerin yaşandığı süreçteaile, hem yapısal hem de fonksiyonel olarak küçülürken, evlenme şekilleri de değişmiştir. Bu arada, aile ve evlilik/nikâh kurumları eski önemlerini ve kutsallıklarınıyitirmiş ve bir anlamda seküler bir karakter kazanmaya başlamıştır. İşte makaledeele aldığımız konu ailede gerçekleşen bu çözülme sürecidir.ÖzetSosyal hayatta esas olan bütünleşme olmakla birlikte bir kısım değişimler sonucunda toplumda ve kurumlarda zaman zaman çözülmelerin de meydana geldiği sosyalbir olgudur. Sosyolojik bir perspektifle söylersek gruplar, kurumlar ve devletler bakımından da öncelikli olan bütünleşmedir. Fakat günümüz dünyası hızla değişenbir dünyadır. Bu nedenledir ki sosyologlar değişmenin doğal, sürekli, kaçınılmaz vegerekli olduğunu, değişme sürecinin farklı toplumlarda bile benzerlikler arz ettiğinikabul ederler.Kültür bir toplumun çimentosudur. Kültürel bütünleşmenin kaybolduğu toplumlarda sosyal çözülme ortaya çıkar. Bütünleşme olmaksızın kişiler ve kurumlar rolleriniyerine getiremez, devamlılıklarını sağlıklı bir biçimde sürdüremezler ve boşanma,çatışma, şiddet gibi sosyal problemler ortaya çıkar. Buna göre sosyal çözülme, birtopluluğu meydana getiren sosyal ilişkilerin, bütünlüğü bozacak şekilde esnemesive gevşemesidir. Modern dünyada, ailenin değişmesinde etkili olan birçok etken vefaktörün olduğu görülmektedir. Bunları endüstrileşme, kentleşme, köy cemaatlerinin çözülmesi, ferdiyetçi hayat görüşüne bağlı bir sosyal yapının oluşması, insanların çabuk değer üreten faaliyet alanlarına atılma mecburiyetleri, kadınların ailenin dışındaki hayata girmeleri, evliliklerin geciktirilmesi, kariyer yapma ve doğumoranlarının azalması gibi faktörler şeklinde sıralamak mümkündür. Dolayısıyla ailede değişen bu sosyal ilişkilerden payına düşeni almaktadır. Bu yönüyle ailede çözülmeler denilince sadece aile bireylerinin birbirlerine bağlı faaliyetlerindeki ayrılıklardeğil; ailenin genel strüktüründe ve fonksiyonlarında meydana gelen değişme anlaşılmalıdır. Örneğin aile, geniş aileden çekirdek aile haline gelerek küçülmüş ve hattaçözülme belirtileri gözlenmeye başlanmıştır. Günümüzde çözülen, parçalanmış vetamamlanmamış aile olguları bunun en bariz örnekleridir.Bu bağlamda, modern-seküler süreçte ailenin çözülmesi meselesi girişten sora yedibaşlık altında analiz edilmeye çalışılmıştır. 1. Bireyselleşme: Bu anlayış bireyin önemini ve çıkarını vurgulayan fikirleri, öğretileri içerir. Bu manada bireycilik, modernleşmenin bir sonucudur. Modernite, bencil zevklerinin peşinde koşan, sabırsız, mahrumiyetlere katlanmak istemeyen bir insan tipi ortaya çıkarmıştır. Yani bireyselleşme, aileyi atomize etmiş, aile üyeleri arasındaki ilişkileri ve bağları kopma noktasına getirmiştir. 2. Değerler Sisteminin Aşınması: Aile değerleri olarak adlandırılansevgi, saygı, sadakat, sabır, sorumluluk, paylaşma, fedakârlık ve güven duygusu gibideğerler seti geniş bir alanı kapsıyor olsa da günümüzde beklenen fonksiyonu icraedememektedir. 3. Mahremiyetin Dönüşümü: Mahremiyet hakkı’nı, kişinin kendiüzerindeki ve diğer kişilerle ilişkilerindeki seçiciliği ve kontrolü olarak ta nımlamakmümkündür. Mesela aile, özel alana; mahreme karşılık gelmektedir. Ailevi birmekân olarak yuva en önemli, en samimi, en mahrem alanı ve en mahrem sosyalçevre alanlarından birisini üretir. İnsanoğlu, bu kuşatmanın ve sarmalamanın etkilerini hayatı boyunca hisseder. Tanzimat dönemiyle birlikte, mahrem/namahrem,bir özel mekân olarak evin içerisi/dışarısı arasındaki sınırlar ve çeşitli düzenlemelersarsıntıya uğramış, bu durum özellikle kadınların ve ailenin yaşamını değiştirmeye başlamıştır. Bu nedenle, mahrem alanı terk etmek suretiyle batıya yönelişin ölçüsü, kadının görünürlük kazanması olmuştur. Modern toplumlar, insanı, MichelFoucault’nun sözleriyle “itiraf ”a, “cinsellikle ilgili gerçekleri anlatma”ya zorlamaktadır. Örneğin ABD’deki, cinsel taciz, kötü muamele, kürtaj, tecavüz ve s AU - ÖZ, Nedim PY - 2019 JO - Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi VL - 6 IS - 11 SN - 2148-7634 SP - 795 EP - 835 DB - TRDizin UR - http://search/yayin/detay/358856 ER -