15 sonuç

Tümünü Listeye Ekle
Bu çalışmada "Doğu Karadeniz bölgesinin dindarlık yönü ve yoğunluğu" araştırılacaktır. Ayrıca bölge örnekleminde yapılan çalışmalar bir arada aktarılacaktır. Dindarlığın yönü ve yoğunluğu araştırılırken Meta-analiz yöntemi kullanılmaya çalışılacaktır. Veriler 2002-2015 yıllarıyla sınırlanmıştır. Bölgenin inanç düzeyini tespite çalışan örneklem sayısı 5008'e ulaşan 6 çalışma; ibadet hayatını tespite çalışan örneklem sayısı 5493'e ulaşan 8 çalışma; genel anlamda dindarlık düzeyini analiz eden örneklem sayısı 3949'ye ulaşan 6 çalışma ve toplamda örneklem sayısı 5833'e ulaşan 9 çalışma incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre bölge insanının kurumsal dinle ilişkisi kuvvetli bir şekilde devam etmektedir. Fakat bölge bütünü ve bölgenin her bir ili hakkında alan çalışmalarının yetersiz olduğu görülmüştür. Özellikle Artvin ili hakkında belirlenen ölçülere uygun herhangi bir çalışmaya ulaşılmamıştır.
İnançsızlık üzerine yapılan ölçek geliştirme çalışmalarının yanı sıra inançlı insanların tek Tanrı inancını ölçen bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu araştırmanın amacı; tek Tanrı inancına sahip olan (monoteist) bireylerin Tanrı inancına yönelik geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı geliştirmektir. Ölçeğin geliştirilmesi için tesadüfi örneklem yöntemiyle Açımlayıcı Faktör Analizi ve pilot uygulama için 462, Doğrulayıcı Faktör Analizi için 239 ve benzer başka bir ölçek ile geçerlik çalışması için 42 kişiye ulaşılmıştır. Açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizlerinin sonucunda tek boyutlu monoteizm ölçeği ortaya çıkmıştır. Ölçeğin Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) değeri ,943 ve Bartlett’s Küresellik Testi değeri ise *X2=3322,568, p<.000 için anlamlı bulunmuştur. Ölçeğin Cronbach’s Alpha güvenirlik kat sayısı ,97 olarak bulunmuştur. Ölçek, bireylerin tek Tanrı inancı eğilimini ölçmek amacıyla geliştirilmiştir. Tek boyutlu ve yedi maddeden oluşan ölçek, toplam varyansın yüzde 87,04’ünü ölçmektedir ve geçerli-güvenilirdir.
Çok yönlü bir varlık olan insan, muhtemelen varlık sahnesinde yer edindiği günden bu güne kendini bilme ve anlama çabasında olagelmiştir. Vahyin ilk insanla başlaması ve nefse dair mâlumatın kuşaktan kuşağa aktarılması bunun bir delili olsa gerek. Ülkemizde psikoloji dendiğinde 1960'lı yıllarla ivme kazanan modern bir bilim akla gelmekte. Bu alanın İslam geleneğiyle özellikle Osmanlı dönemindeki çalışmalarla irtibatı çok düşünülmemektedir. Bu çalışmada, mevz-u bâhis eksikliğin giderilmesine yönelik öncelikle Osmanlı'nın son döneminde ilmün'nnefs-psikoloji çalışmalarına atıfta bulunulacak ve İsmail Hakkı İzmirli'den kısaca bahsedilecektir. Daha sonra İzmirli'nin "ilmün'n-nefs" eseri tanıtılacak ahirde ise kitabın son bölümü olan "İlmü'n-Nefsin Tarihi" dipnotlarla latinize edilerek aktarılacaktır
Bu çalışmada psikiyatrik bir hastalık olan Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanısı alan hastalarda erken dönem uyumsuz şemalar ve kader algısı incelenmektedir. Mizaç özelliklerinin yanı sıra karşılanmayan çocukluk ihtiyaçlarından ve olumsuz yaşam deneyimlerinden temellenen erken dönem uyumsuz şemalar bireyin kendisinin ve diğer insanların içinde bulunduğu yaşamla ilgili inançlarını anlatan bilişsel yapılardır. Kader algısı ise dini kültürün etkisiyle yerleşen öğrenmelerle birlikte yaşam olaylarına ilişkin yapılan yüklemeleri içeren bir algılama biçimi olarak tanımlanabilir. Nitel araştırma deseniyle tasarlanan bu çalışmada OKB hastalarının bilişsel süreçlerini etkilediği düşünülen erken dönem uyumsuz şemalar ile kader algısının rolü anlaşılmak istenmektedir. Bunun için SBÜ Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğine başvuran ve mental bozukluğu veya psikotik bozukluğu olmayan 12 OKB tanılı hasta ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerden sağlanan veriler içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiş ve elde edilen bulgular araştırma amacı doğrultusunda yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda katılımcıların sahip olduğu erken dönem uyumsuz şemalar ile kader algıları arasında taşıdıkları dinamikler açısından örtüşen yönler olduğu tespit edilmiştir.
Veri madenciliği köklerini istatistik ve yapay zekâ tekniklerinden alan bir uzmanlık alanıdır. Mühendislik gibi birçok alanda da bu teknikler kullanılmaktadır. Ancak sosyal bilimler henüz bu teknikleri kullanmakta yetersiz görünüyor. Psikoloji ve alt alanı din psikolojisi deneysel bir araştırma alanıdır. Bu alanda birçok ampirik çalışma yürütülmektedir. Birey ve gruplardan elde edilen veriler bilimin anlama, açıklama, yordama ve kontrol etme amaçlarına -insanlığın yararına olacak şekilde aracılık edebilir. Bu araştırmada veri madenciliği ve yapay zekâ tekniklerinin sosyal bilimler için önemine ayrıca din psikolojisinde kullanım alanı üzerine yoğunlaşılmıştır. Araştırmada yapay zekâ tekniklerinden YSA’nın (Yapay Sinir Ağları) ne olduğu üzerinde durulurken, yapılan ve beklenen çalışmalara da dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla bu araştırmanın amacı yapay sinir ağları tekniğinin din psikolojisinde kullanılma imkânını betimsel bir yöntemle teorik bir düzlemde ortaya koymaktır. YSA yönteminin genelde sosyal bilimler özelde din psikolojisi alanında uygulanabilme imkânını ortaya koyarak alan için yeni yöntemlerle daha büyük dataların analizinin durumunu ifade etmektir. Nitekim elde edilen bulgulardan hareketle hem dünyada hem ülkemizde birçok bilim alanında yapay sinir ağları tekniğinin kullanıldığı ancak ilahiyat alanında çok az çalışmanın olduğu yönündedir.
Bu çalışmada beş asırdır Erzurum’da yapılan 1001 Hatim’in yöre halkı tarafından nasıl algılandığı ve onların dinî yaşantısına nasıl katkı sağladığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Öncelikle konuyla ilgili literatür taraması yapılmış; din, dindarlık, hatim vb. kavramlar tanımlanmış, hatim pratiği ile dindarlık ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Araştırma bölümünde ise nitel yöntemlere başvurulmuştur. Araştırma, yorumlayıcı paradigma ile sürdürülmüştür. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden olgu bilim deseni esas alınarak görüşmeler yapılmıştır. Araştırmanın örneklem boyutunda maksimum çeşitlilik ve kriter örnekleme teknikleriyle seçilen, Erzurum ilinde ikamet eden gönüllü olmak üzere toplam 15 kişi ile farklı zaman ve ortamda telefon ve yüz yüze ortalama 30 dakikayı bulan görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler MAXQDA, 2018 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre, 1001 Hatim’in sayısal ve literal bir zemine çekilme endişesi olsa da katılımcıların büyük bir kısmına göre 1001 Hatim’in, insanları Kur’ân-ı Kerîm’le buluşturduğu, bu pratiğin yapıldığı dönemde toplum ile şehrin dinî, idarî ve eğitim kadrolarının bir araya gelerek birlik ve beraberlik ruhunu perçinlediği anlaşılmaktadır. 
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), istem dışı beliren ve kaygıya neden olan düşünceler, dürtüler ve düşlemlerden oluşan obsesyonlar ile bu obsesyonların oluşturduğu sıkıntıyı azaltmak için istekli olarak yapılan zihinsel ve davranışsal tepkiler şeklinde ortaya çıkan psikiyatrik bir hastalıktır. Çeşitli semptom örüntülerine göre sınıflandırılan bu hastalığın alt tiplerinden biri de dini obsesyon ve kompulsiyonlardır. Bu çalışmada, dini içerikli obsesyonel düşüncelerin yanı sıra ibadeti engelleyip Allah’tan uzaklaştıran ve olumsuz olarak nitelendirilebilecek davranışlara yol açan her türlü obsesyonel düşünce ile dini kavramların ilişkisi değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda obsesyonların dini literatürdeki karşılığına dair bazı tespitlerde bulunulmakta ve obsesyonlardan muzdarip olan kişilerin bu düşünceleri yorumlama biçimi İslamî yaklaşıma göre açıklanmaktadır. Teorik bir bakışla ele alınan bu çalışmanın farmakolojik tedavinin yanında farklı terapötik tedavi yöntemleriyle entegre edilen manevî/dini temelli tedavi yaklaşımlarını geliştirmeye katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Yalnızlık fenomeniyle alakalı pek çok yazı kaleme alınmıştır. Yalnızlıkla ilgili pek çok teorik bilgi bulunmasına rağmen, yalnızlık tanımına dair açık ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir tanım hâlihazırda mevcut değildir. Yalnızlık hissi hayatın sağlıklı ve kaliteli olması için önemli olan, evrensel bir yaşam tecrübesini ifade eden bir fenomendir. Yazar bu çalışmada, yalnızlık hissi fenomeniyle ilgili teorik bilginin varolan yapısını incelemektedir. Yazarın bakış açısı insan olma teorisidir ki bu teoriye göre sağlık, bireylerin yaşamında kendileri için neyin önemli olduğunu ortaya koyan bir gösterge olarak kabul edilir
Religiosity continues to be the subject of both qualitative and quantitative studies in many branches of science. In this context, the dimensions of religiosity and its relationship with other variables are discussed. The aim of this study is to predict the future status of religiosity in the context of gender, based on current religiosity data. As a method, Artificial Neural Networks (ANN) technique, which provides both a systematic review description and a prediction for the future, is based on. In the sample of Turkey, a total of 75 master's and doctoral theses which based on quantitative methods were scanned and made ready for processing. Religiosity scores were normalized and converted into a standard scoring system. MATLAB software was preferred to benefit from mathematical algorithms. In ANN, predictions were made for the future by using the Time Series Method. According to the results obtained from the research, the religiosity of male and female students decreased after a certain period of time. In addition, religiosity in male and female adults continues to increase in the general total. Accordingly, it can be stated that the religiosity of young people who receive high school and undergraduate education is affected by the environment and time they live in. In addition, it can be said that there is an increase in the level of religiosity as a result of both the lifestyles of adults and the socio-cultural situation in our country.
Bu araştırmada İslami bir kişiliği ifade eden Sekine kişiliğini belirlemeye yönelik geçerliliğe ve güvenirliğe sahip bir ölçek geliştirilmek amaçlanmıştır. Çalışma grubu Türkiye genelinde araştırmaya gönüllü katılan 1034 kişiden oluşmuştur. Ölçeğin geliştirilme sürecinde ilk olarak literatür taraması yapılmış, 54 maddeden oluşan bir havuz oluşturulmuştur. Ölçeğin geçerliliği için uzman görüşüne başvurularak kapsam geçerliği yapılmıştır. AFA ve DFA analizi yapılarak geçerliliği test edilmiştir. Ölçeğin AFA’sı yapılırken madde öz değerlerinin 1, maddelerin yük değerinin en az .32, iki faktörde yer alan maddeler arasında binişikliğin olmaması için boyutlar arasında en az .10 fark olmasına dikkat edilmiştir. Ölçeğin DFA’sında ise m13 ile m14, m17 ile m18, m27 ile m28 ve m34 ile m40 maddeleri arasında modifikasyon yapılması uygun görülmüştür. DFA sonucunda, uyum indeks değerleri CMIN=11493,040, DF=429 (p=.000), CMIN/DF=2,781, SRMR= .045, RMSEA= .061, GFI= .85, RMR=.061, CFI= .95, NFI=.92,TLI=.94, IFI=.95 olarak bulunmuştur. Sonuçta “Tutum ve Bilgi Özellikleri”, “Davranış ve Duygu Yönü” şeklinde adlandırılan iki faktörlü ve 31 maddelik geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçeğin son şekline göre iki faktör, toplam varyansın %62, 690’nını açıklamaktadır. Ölçeğin iç tutarlık katsayısı .96 olarak hesaplanmıştır. Bu verilere göre ölçeğin geçerlik ve güvenirlik özelliklerinin istenilen düzeyde olduğu söylenilebilir.
In the last half century, psychological studies on the New Religious Movements have shown a significant increase not only in the discipline of psychology but also in sociology, history of religions and other religious studies. Today, it is a judgement that people seek a measure to protect themselves from the alienating and degenerating effects of modern life. In this context, firstly the inclusion of a New Religious Movement (NRM) reflects a desire to take back time in behalf of experiencing the truth in the modern world. Secondly, this belonging refers, at the same time, to the desire to carry the ancient truth to modern times and move it into action on a contemporary and secular level. At this point, New Religious Movements are characterized as a protest against modernity. In the aim of this argument, there is the deconstruction of the institutionalized religion and the secular structure by the hand of individual. This situation realizes with the participation of the ‘new’ and the movement, which is a modern social structure, to the ‘religion’; and with the participation of the religion to the ‘new’, that is, the ‘secular’. For this reason, many New Religious Movements blend themselves with modern, anti-modern, sometimes even post-modern elements. These include both elements of adaptation to modernity and elements of resistance to it. The new religious movements are quite diverse and colorful. Some are theoretically highly conservative, but some of them are radically innovative. Some of them emerge from traditional religions, while others show an eclectic and syncretic appearance. It is a fact that the target group of the New Religious Movement is a group of young people aged 15-25. Since their target majority is young people, such religious movements are also defined as “youth religions/sects”. Is attending YDHs a strategic success only in New Religious Movements? Or is it the possibility that the lifestyle in the modern age presents the individual? Or a sense of meaning in which his quest corresponds to it? Or is this a grueling vicious circle that he can't afford to become an addict? In this context, the following elements are explained in general as the main reasons for the participation in a new religious movement for the individual: deprivation, alienation, the tendency to be engaged with religious issues, the instability of one's own personality and the experience of personal crisis. The individual experiences a life in “homeless mind” mode. In “homeless mind” approach, the individual perceives modernization and existence as secular, not as sacred as it used to be. The existence and life in the Western thinking experiencing this process have been seen as “rationally understood”, but the Western man feels himself homeless and free of refuge in the cosmos and social life when big problems are encountered. The New Religious Movements have precisely aspired the field of meaning that this feeling corresponds to, and they have met the individual in the claim of satisfying this feeling. In this study, the relationship between NRMs, psychology and personality are tried to be discussed with descriptive and partly analytic approaches. The nature of modern man's ontological entity requires the interpretation of the belief trend in the context of psychology and also requires developing a perspective that prioritizes the effectiveness of comprehension and analysis.
Bu çalışmada, Koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde bireylerin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, aylık gelir, ikamet edilen yer, meslek, kronik hastalık durumu, aile içi fert sayısı, bilgisayar ve internet erişimi, yalnızlık ve hayatın anlamı verileri ile dini başa çıkma durumunu yordayan bir modelin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın çalışma grubu 2020 yılı Covid-19 sürecindeki bireyleri kapsamaktadır. Araştırma, rastgele örnekleme esasıyla, 783 birey ile yapılmıştır. Araştırmacı tarafından geliştirilen demografik bilgi formuyla veriler elde edilmiştir. Araştırmada 14 değişken girdi ve 2 alt boyutlu 1 çıktı toplam 15 değişken ile Yapay Sinir Ağları yöntemiyle geliştirilen bir tahmin modeli ortaya koyulmuştur. Modelin geliştirilmesine ait yaş, medeni durum, cinsiyet, eğitim durumu, ikamet edilen yer, aylık gelir, meslek, kronik hastalık durumu, aile içi fert sayısı, bilgisayar ve internet erişimi, yalnızlık ve hayatın anlamı verileri kullanılarak gerçeklemişken, geliştirilen bu model ile dini başa çıkma durumları tahmin edilmiştir. Elde edilen tahmini ve gözlenen sonuçlar doğrulanmış ve karşılaştırılmıştır. Bulgulara göre, tahmin edilen olumlu-olumsuz dini başa çıkma durumlar ile gözlenen olumlu- olumsuz dini başa çıkma sınıflandırılmasının önemli ölçüde benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir.
Ülkemizde yapılan çalışmalar genellikle İslam inancını ölçmeye yöneliktir. Alanda geliştirilen inanç ve inançsızlık çalışmalarının hem kapsamları yeterli değildir hem de kültürler arası inancın boyutlarına olan yaklaşımdan dolayı farklılıklar içermektedir. Bu araştırmanın amacı; inançsız bireylerin Tanrı’ya olan yaklaşımlarına yönelik geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı geliştirmektir. Ölçeğin geliştirilmesi için basit seçkisiz örneklem yöntemiyle 508 kadın, 311 erkek olmak üzere 819 kişi çalışma grubuna dâhil edilmiştir. Ön uygulama için 54, Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) için 462 ve Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) için 303 kişiye ulaşılmıştır. Ölçeğin faktör yapısını belirlemek amacıyla yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizlerinin sonucunda birçok inanç faktörlü bir ölçeğin yerine tek boyutlu ateizm ölçeği ortaya çıkmıştır. Ölçeğin Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) değeri ,880 ve Bartlett’s Küresellik Testi değeri ise *$X^2$=1395.249; df=15, p<,001 için anlamlı bulunmuştur. Ölçeğin Cronbach’s Alpha güvenirlik kat sayısı ilk başta ,96 olarak bulunmuştur.
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin mezun olduktan sonra gerek mesleki açıdan gerekse tüm hayatları boyunca in-sanlarla olan ilişkilerinde, fakültedeki kazanımları büyük rol oynamaktadır. Dinin bireyin duygu, düşünce ve davranışlarındaki yansımalarını inceleyen din psikolojisi dersindeki edinimler, İlahiyat Fakültesi öğrencileri için özellikle önem arz etmektedir. Ülkemizde hızla gelişmekte olan ve yönelimin fazla olduğu din psikolojisi bilim dalıyla ilgili literatür incelendiğinde İlahiyat Fakültelerinde verilen din psikolojisi derslerine ilişkin az sayıda araştırma bulunmaktadır. Araştırma Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 2017-2018 ve 2018-2019 akade-mik yılı bahar döneminde din psikolojisi dersini alan öğrencilerin ilgili derse yönelik algılarının ortak ve farklı yönlerinin ortaya konulmasını amaçlayan nitel bir çalışmadır. Araştırmada özellikle din psikolojisi dersinin içeriğine ve işlenişine yönelik tutumlar üzerinde genelleme yapmanın ötesinde derinlemesine inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla basit seçkisiz örnekleme yöntemiyle belirlenen (7) kız ve (5) erkek olmak üzere toplam (12) öğrenci çalışma grubunu oluşturmaktadır. Fenomenolojik desenin kullanıldığı araştırmada, çalışma grubuy-la gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşmeler neticesinde elde edilen veriler betimsel analize tabi tutulmuş-tur. Elde edilen bulgulara göre öğrenciler, din psikolojisi dersini hem insanın kendini tanıması hem de muhatap olacakları kişileri analiz edebilmesi açısından önemli bulmaktadır. Öğrenciler, Temel İslam Bilimleri çatısı al-tında alınan derslerdeki bilgilerin muhataplarına ne şekilde ifade edileceğinin öğrenilmesi yönüyle din psikoloji-si dersinin İlahiyat Fakültesi’nde zorunluluğunun sürdürülmesi ve süre açısından daha fazla olması gerektiğini düşünmektedir. Öte yandan öğrenciler, olumlu anlamda hem din psikolojisi dersinin İlahiyat Fakültesi’ndeki diğer derslerden içerik yönüyle farklı olduğunu vurgulamakta hem de mezun olduktan sonra hayata aktarabilecek-leri güncel konuların da ders içeriğinde yer almasını istemektedir.
Dua etme, insanın hem Kutsal'ıyla irtibatı hem de varoluşu algılamasıyla ilgili bir tutum olduğu gibi, kendi varlığının evren açısından nasıl değerlendirdiğiyle de ilgilidir. Ayrıca duanın, inanç ve inançsızlık ve iç güdümlü-dış güdümlü dindarlık açısından tutum ve davranışları belirleyici bir köprü olduğu söylenebilir. Her bir gelişim dönemi için farklı önemi olan duanın, kimlik arayışını içeren gençlik dönemi için ayrı bir yeri olduğu ifade edilebilir. Araştırmanın amacı, lisede okuyan öğrencilerinin dua davranışlarının çeşitli demografik değişkenler açısından incelenmesi ve farklılıklarının belirlenmeye çalışılmasıdır. Bu çalışmanın örneklemini, Rize ilindeki Anadolu İmam Hatip lisesi, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi, Sağlık Meslek Lisesinde öğrenim gören öğrenciler arasında tesadüfî seçilmiş 362 kişi (erkek=219, kız=360) oluşturmaktadır. Deneklerin yaş aralığı, 13-21 olup yaş ortalaması 17'dir. Veri toplama araçları olarak Demografik "Değişkenler anketi" ile "Dua Tutum Ölçeği" kullanılmıştır. Öğrencilerin cinsiyet değişkeni açısından dua ortalamaları arasındaki farkı belirlemek için yapılan t-testi sonucuna göre, kız öğrencilerin genel dua puanları erkek öğrencilerin puanlarından yüksek tespit edilmiş ve aralarındaki fark anlamlı bulunmuştur. Ayrıca okul türü dua ilişkinin anlamlı olduğu görülmüştür. Toplam dua'da en yüksek ortalama puanı 'Sağlık Meslek Lisesi' öğrencileri alırken en düşük ortalama puanı 'Sosyal Bilimler Lisesi' öğrencileri almıştır.

/ 1
2 / 1