9 sonuç

Tümünü Listeye Ekle
Bu araştırma, farklı orta nokta etiketine sahip üç sözel ve bir ucu gömülü ölçek formunun psikometrik özelliklerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, 377 üniversite öğrencisinden, aynı özelliği ölçen ve aynı maddelerden oluşan fakat farklı tutum etiketlerine sahip dört farklı ölçek formu ile veri toplanmıştır. Araştırmada, tek boyutlu bir yapıya sahip olan Matematiksel Tutum Ölçeği’nin 14 maddelik kısa formu kullanılmıştır. Veri seti, geçerlik, güvenirlik ve ölçme değişmezliği bakımından incelenmiştir. Sonuçlar, dört formun açıklanan varyans oranlarının yakın olduğunu, formların benzer ve yüksek düzeyde güvenirliğe sahip olduğunu göstermiştir. Doğrulayıcı Faktör Analizi sonuçlarına göre, orta nokta etiketi “Fikrim yok” olan Form 1, veriye daha iyi uyum sağlamıştır. Son olarak, formlar yalnızca yapısal değişmezliği sağlamıştır. Metrik değişmezliğin sağlanamaması madde faktör yüklerinin formlar arasında değiştiğine işaret etmektedir. Bu sonuca dayanarak bireylerin aynı kategoride yer alan farklı tutum etiketlerini ve farklı türdeki ölçekleri farklı şekillerde algıladıkları söylenebilir. Bu bulgular ışığında, araştırmacılar genellenebilirlik kuramı ve/veya madde tepki kuramı temelinde benzer çalışmaları tekrarlayarak alana deneysel kanıtlar koyabilirler.
Likert-type scales are often used in education and psychology. In Likert-type scales, response options/categories, like items, are expected not to direct individuals’ responses. Although the researchers themselves make decision on how to arrange categories during scale development, it is possible that different categories reveal different response behaviors. In the literature, it has been observed that differentiations in the number of categories of forms are studied more, yet there are a limited number of studies investigating the middle category in the forms with different labels. Furthermore, it has also been observed that there are limited number of empirical studies conducted based on polytomous Item Response Theory. This study, which was conducted to close this gap in the literature, was carried out with 377 students. The options of the attitude scale were denominated with different labels, and thus four different forms were generated. Only the middle category names were changed in the first three forms, and in the fourth form, the categories were graded. The data obtained from the forms were analyzed using the Graded Response Model and the Generalized Partial Credit Model depending on Item Response Theory. After the examination of reliability of the forms, the parameters in these forms, and the relationships between the parameters according to both models, inferences were made as to how the differences of the middle category in the forms had an effect on the perceptions of individuals.
Covid-19 ile tekrar gündeme gelen elektronik değerlendirme (e-değerlendirme) kavramının, çağın bir gereksinimi olarak ilerleyen yıllarda epey yaygınlaşacağı düşünülmektedir. Bu açıdan, e-değerlendirme kavramına ilişkin tutumların incelenmesinin günümüz ve sonrasında önem arz edeceği söylenebilir. Türkiye’de kullanılan e-değerlendirmeye yönelik tutum ölçekleri dikkate alındığında, ölçeklerin geçerliğine ve güvenirliğine ilişkin kanıtların ortaya koyulduğu görülmektedir. Ancak bu araştırmalarda gruplar arası karşılaştırmalar yapılmış olsa da, ölçme değişmezliğinin ne düzeyde sağlandığı; değişen madde fonksiyonu (DMF) gösteren ve yanlılığa işaret ederek geçerliği düşüren herhangi bir maddenin bulunup bulunmadığı incelenmemiştir. Geçerliğe ilişkin daha fazla kanıt sunması bakımından önem arz eden bu karma yöntem araştırmanın amacı, Bahar tarafından geliştirilmiş; Bahar ve Asil tarafından revize edilmiş, e-Değerlendirmeye Yönelik Tutum Ölçeği’nin, cinsiyet ve kişisel bir bilgisayara sahip olma değişkenlerine göre, ölçme değişmezliği, DMF ve madde yanlılığı açısından incelenmesidir. Araştırmanın nicel kısmı 537 lisans öğrencisinden; nitel kısmı ise beş alan uzmanından oluşmaktadır. Araştırmanın nicel kısmının birinci basamağında, elde edilen veri, analiz varsayımları kontrol edilerek, bağımsız değişkenler temelinde ölçme değişmezliği bakımından sınanmıştır. Her iki bağımsız değişkende de metrik değişmezliğin sağlanamıyor oluşu sebebiyle, ikinci aşamada veri setine POLY-SIBTEST ile MantelTest uygulanmış ve DMF içeren maddeler belirlenmiştir. Son olarak nitel kısımda, iki yöntem sonucu yüksek düzeyde DMF gösterdiği belirlenen maddelere ilişkin uzman görüşlerine başvurularak maddelerin yanlılık gösterip göstermediği tartışılmış; bu bağlamda araştırmacılara ve uygulayıcılara öneriler sunulmuştur.
Bu araştırmanın amacı okuduğunu anlama, okuma motivasyonu ve Türkçe dersine yönelik tutum arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma ilişkisel tarama yoluyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın çalışma grubu, 385 öğrenciden oluşmaktadır. Verilerin toplanmasında “Okuma Motivasyonu Ölçeği”, “Türkçe Dersine Yönelik Tutum Ölçeği” ve “Okuduğunu Anlama Testi” kullanılmıştır. Verilerin toplanması aşamasında, ölçek sahibi araştırmacılardan, MEB’den ve Etik Kuruldan gerekli izinler alınmıştır. Yapılan analizler sonucunda beşinci sınıf öğrencilerinin okuduğunu anlama seviyelerinin orta düzeyde, okuma motivasyonu ve Türkçe dersine yönelik puanlarının ise yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Katılımcıların okuduğunu anlama, okuma motivasyonu ve Türkçe dersine yönelik tutum puanları cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermektedir. Bu farklılık kızların lehinedir. Elde edilen bir başka bulguya göre, içsel motivasyon ve Türkçe dersine yönelik tutumun okuduğunu anlamayı olumlu yönde etkilediği yönündedir. Bu durum içsel motivasyon ve tutumun öğrencilerin okuduğunu anlamak için ihtiyaçları olan bilişsel ve duyuşsal becerileri geliştirdiğini göstermektedir. Bununla birlikte dışsal motivasyonun okuduğunu anlama üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı belirlenmiştir.
Bu çalışmada bireyselleştirilmiş bilgisayarlı sınıflama testlerinde (BBST) madde havuzu özelliklerinden dağılımve büyüklüklerin ortalama test uzunluğu ve ortalama sınıflama doğruluğu üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amaçla,sivri ve basık dağılımlı 50, 100, 200 ve 300 maddelik madde havuzlarında; tesadüfi madde seçme yöntemi (TMSY),Maksimum Fisher Bilgisi (MFB) ve Kullback-Leibler Bilgisi (KLB) yöntemleri incelenmiştir. 1000 bireye aityetenek parametreleri -3,3 aralığında N(0,1) olacak şekilde türetilmiştir. Sivri dağılıma sahip madde havuzlarındakimaddelerin a parametresi U[0,5; 2,0] aralığından; b parametresi N(1, 0,4) ve c parametresi N(0,15, 0,05) şeklinde;basık dağılıma sahip madde havuzlarındaki maddeler ise a parametresi U[0,5; 2,0] aralığından; b parametresi N(1,1,5) ve c parametresi N(0,15, 0,05) şeklinde türetilmiştir. R’da gerçekleştirilen simülasyon sonucunda tüm maddehavuzlarında ortalama test uzunluğu bakımından en yüksek değerin TMSY’ye ait olduğu; MFB ve KLByöntemlerinin birbirine oldukça benzer çalıştıkları söylenebilir. Madde havuzu büyüklüğü arttıkça test uzunluklarınınkısaldığı; sınıflama doğruluklarının azaldığı ancak tüm koşullarda 0,90 üstünde yüksek sınıflama doğruluğu eldeedildiği görülmüştür. Ayrıca sivri dağılıma sahip madde havuzlarında test uzunluğunun kısaldığı ve test etkililiğininarttığı; sınıflama doğruluklarının ise değişmediği görülmüştür. Bu sonuçlar dikkate alındığında, BBST’de çok sayıdamaddeden oluşan sivri dağılıma sahip madde havuzları ile yüksek sınıflama doğruluğuna sahip daha kısa testlerinoluşturulabileceği söylenebilir.
Bu çalışmada Bireyselleştirilmiş Bilgisayarlı Sınıflama Testleri’nin (BBST) etkililiğinin sınıflama kriterlerine,madde seçme ve yetenek kestirim yöntemlerine göre nasıl değiştiğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla3 Parametreli Lojistik Model temel alınmış; belirlenen kesme noktası ve etrafında yüksek bilgi verecek şekilde500 maddelik bir havuz oluşturulmuş; birey yetenekleri (N(0,1)) 3000 kişi üzerinden türetilmiş ve bireylerinmadde cevap örüntüleri R yazılımda rasgele türetilmiştir. Sınıflama kriterlerinden Ardışık Olasılık Oran Testi(AOOT), Genelleştirilmiş Olabilirlik Oranı (GOO) ve Güven Aralığı (GA) yöntemleri; yetenek kestirimyöntemlerinden Beklenen Sonsal Dağılım (BSD) ve Ağırlıklandırılmış Olabilirlik Kestirimi (AOK)yöntemleri; madde seçme yöntemlerinden ise kesme noktasında (KN) ve kestirilen yetenek (KY) temelindeMaksimum Fisher Bilgisi (MFB) ve Kullback-Leibler Bilgisi (KLB) yöntemleri çaprazlanarak 48 koşuloluşturulmuştur. R yazılımında yürütülen BBST simülasyonu sonunda, ortalama test uzunluğu (OTU),ortalama sınıflama doğruluğu (OSD), bireylerin gerçek yetenek düzeyleri ile kestirilen yetenek düzeyleriarasındaki korelasyon (r), yanlılık, RMSE ve ortalama mutlak hata (OMH) değerlerinin 25 tekrara aitortalamaları hesaplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre test etkililiği bakımından GOO ve GA yöntemlerinin;ölçme kesinliği bakımından ise AOOT’nin daha iyi performans gösterdiği; sınıflama kriterlerinin farksızlıkbölgesi genişledikçe veya hata düzeyi değeri küçüldükçe test etkililiğinin arttığı; sınıflama kriterlerinintümünün her koşulda oldukça yüksek düzeyde sınıflama doğruluğuna sahip olduğu belirlenmiştir. Bireyleringerçek yetenek düzeyleri ile kestirilen yetenek düzeyleri arasındaki korelasyon bakımından BSD ve AOKyetenek kestirim yöntemlerinin her ikisinin de başarılı kestirimlerde bulundukları ancak ölçme kesinliğibakımından BSD’nin daha iyi performans sergilediği; madde seçme yöntemlerinin ise tümünün birbirinebenzer çalıştığı ancak MFB-KY’nin tüm bağımlı değişkenler açısından tüm koşullarda daha iyi performansgösterdiği görülmüştür.
Problem Durumu: Bilim, teknoloji, eğitim ve sosyal alanındaki ilerleme ve gelişmelerin etkisi, hızlı, etkili ve işlevsel olarak spor bilimleri ve hareket eğitimi alanlarına da yansımaktadır. Çocukların aktif olarak katıldığı etkinlikler süresince çocukların, temel hareket becerileri, beden farkındalığı, motor ve fiziksel uygunluğunun yanı sıra sosyalleşme düzeylerindeki artışı da olumlu yönde etkilendiği bilinmektedir. Son gelişmelerin spor bilimi ve hareket eğitimi alanına entegre olması ile birlikte etkili ve verimli bir öğretim için hareket eğitimine bakış, öğrenme-öğretme ortamındaki kullanılan öğretim yöntemlerinin işlevselliği ile çocukların etkinliklere katılımındaki aktifliğin arttırılmasının önemini ortaya koymaktadır. İlkokuldaki oyun ve fiziki etkinlikler dersinde, büyük ve küçük kas gruplarını geliştirmek için kullanılan en etkili yöntemlerden birisi de koordinasyon ile öğretim yöntemidir. Koordinatif yeteneklerin eğitiminde; özellikle de çocuk dönemi antrenmanlarında, her ısınma evresinde ve sonrasındaki bütün teknik antrenmanlar da kondisyonel özelliklerin geliştirilmesi için, oyun ve beceri alıştırmaları şeklinde yapılmakta iken, koordinasyon çalışmalarının erken yaşlarda daha verimli olduğu, yaş ilerledikçe bilgi alma, kavram ve bilgiyi işletme süreçlerinin zayıfladığı ifade edilmektedir. Fakat alanyazına bakıldığında özellikle beden eğitimi alanında öğrenme-öğretme sürecinde kullanılan öğretim yöntemlerini inceleyen ve geliştiren araştırmaların az olduğu belirlenmiş, bu araştırma alanyazına katkı sağlayarak öğrenme-öğretme süreci içinde kullanılan öğretim yöntemlerinin etkililiğini belirleyerek ortaya konulması açısından önemlidir. Araştırmanın Amacı: beden eğitimi derslerinde uygulanan 10 haftalık koordinasyon ile öğretim yöntemine dayalı etkinlikleri, öğrenme öğretme sürecinde 6 yaşındaki çocuklara uygulayarak, çocukların bazı motor becerilerinin gelişimine etkisini araştırmak amaçlanmıştır. Araştırmanın Yöntemi: Araştırmada, "ön test - son test kontrol gruplu deneysel araştırma modeli kullanılmıştır. Çalışma grubundaki, 6 yaş ilkokul 1. sınıf, 30 deney ve 30 kontrol grubu olarak toplam 60 öğrenci, okul yönetimine ve ailelerine gerekli bilgilendirmeler yapıldıktan sonra çocuklarında kendi istekleri doğrultusunda araştırmaya dâhil edilmiştir. Araştırmada beden eğitimi derslerinde uygulanan koordinasyon ile öğretim yöntemine dayalı fiziksel etkinliklerin çocuklardaki bazı motor becerilerin gelişimine etkisini araştırmak için; çeviklik, çabukluk, tenis topu fırlatma, ayak ile top kontrol, halkaya top atma ve koşu koordinasyon motor performans testleri uygulanmıştır. Verilerin çözümlenmesinde istatistik paket programı kullanılmıştır. Deney ve kontrol gruplarının ön test ve son testleri arasındaki farklılığı bulmak için "bağımsız grup t" kullanılır iken, deney grubunun ön test - son test ve kontrol grubunun ön test - son test aralarındaki farklılığı bulmak için ise "eşleştirilmiş grup t" istatistik testleri kullanılmıştır. Araştırmada veriler; koordinasyon parkurları, aktivite sınıfı, spor salonu ve okul bahçesinde çocukların da aktif katılımı ile çalışmaların özelliklerine uygun olarak dizayn edilerek uygulatılmıştır. Ölçümler; araştırmacı, ölçüm yardımcısı ve testlerden alınan puanları forma işleyen bir röportör olmak üzere üç kişi ile yapılmıştır. Verilerin toplanması dört aşamada gerçekleştirilmiştir. 1- Ön çalışma 2- Ön testlerin uygulanması 3- Koordinasyon ile öğretim yöntemine dayalı etkinlikleri içeren beden eğitimi programının uygulanması 4- Son testlerin uygulanması Araştırmanın Bulguları: İstatistik sonuçlarına göre, deney ve kontrol gruplarının ön test; çeviklik, çabukluk, tenis topu fırlatma, ayak ile top kontrol, halkaya top atma ve koşu koordinasyon "bağımsız grup t" testi sonucunda, ortalamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır (p>0,05). Kontrol grubu ön-son test; çeviklik, çabukluk, tenis topu fırlatma, ayak ile top kontrol, halkaya top atma ve koşu koordinasyon "eşleştirilmiş grup t" testi sonucunda, ortalamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır (p>0,05). Deney grubu ön-son test; çeviklik, çabukluk, tenis topu fırlatma, ayak ile top kontrol, halkaya top atma ve koşu koordinasyon "eşleştirilmiş grup t" testi sonucunda, ortalamalar arasında son testler lehine istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,001). Deney ve kontrol gruplarının son test; çeviklik, çabukluk, tenis topu fırlatma, ayak ile top kontrol, halkaya top atma ve koşu koordinasyon "bağımsız grup t" testi sonucunda, ortalamalar arasında deney grubu lehine farklı düzeylerde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. (p<0,05; p<0,01; p<0,001). Araştırmanın Sonuçları ve Öneriler: Araştırmada, deney grubuna uygulanan koordinasyon ile öğretim yöntemine dayalı aktiviteleri içeren beden eğitimi derslerinin, kontrol grubuna uygulanan beden eğitimi derslerine göre, motor becerin gelişimine katkısının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Beden eğitimi dersindeki öğrenme-öğretme sürecinde Koordinasyon ile öğretim yöntemine dayalı aktivitelere yer verilmesi, 6 yaş çocukların motor becerilerinin gelişimine etkisinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Aktivite seviyelerinin yüksek olmasına dikkat edilmeyen çocukların, ileriki dönemlerde bazı solunum problemlerinin ortaya çıkabileceği, çocukluk döneminde yapılan fiziksel aktivite programlarına önem verilmesi ve bu dönemde, aktif yaşamın ve rekreatif etkinliklere katılımın ileriki yaşlarda aktif bir yetişkinliği sağlayabileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak; plânlı, uzun süreli ve çocukların aktif olarak uygulamalara katılımının sağlanacağı, koordinasyon ile öğretim yöntemi etkinliklerinin, 6 yaş çocukların motor becerilerini geliştirmesinin yanı sıra bu dönemdeki çocukları bir üst eğitim kademesine, psikomotor gelişim evreleri yönünden ve grup içi ve gruplar arası sosyal ilişkilerin etkililiği noktasında, optimum düzeyde bir birey olarak yetiştirilebileceği anlaşılmaktadır. Öğretmenlere; büyük ve küçük
Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin üniversiteyi seçme nedenlerini ikili karşılaştırma yöntemiyle belirlemektir. Çalışma 2012 yılında Hacettepe, Siirt ve Aksaray üniversitelerinde okuyan öğrencilerin katılımıyla yürütülmüştür. Çalışmada kullanılan anket formunda öğrencilere ait demografik bilgilerin yanında öğrencilerin üniversiteyi seçmelerinde etkili olduğu sonucu düşünülen yedi boyut yer almıştır. Uygulamada analize uygun görülen veri sayısı 863'tir. İkili karşılaştırma yöntemine göre tüm öğrenci grubunun tercihlerindeki en önemli faktörün puan sıralamasındaki yeri öğrencileri için üniversitenin eğitim kalitesi birinci sırada önemliyken; Siirt ve Aksaray Üniversiteleri öğrencileri için aile veya arkadaş çevresi ile aynı/yakın ilde olması en önemli faktördür. Diğer bir bulgu ise okul tercihinden memnun olan ve olmayan her iki öğrenci grubu için üniversite tercihindeki en önemli faktör puan sıralaması olarak görülmektedir.
Öz Bu araştırmada Angoff, Yes/No ve Ebel standart belirleme yöntemleri ile elde edilen uzman kararları ve kesme puanları karşılaştırılmıştır. Araştırmanın verilerini, 20 maddelik bir başarı testinden alınan 489 öğrenci puanı ve 17 uzmanın bu başarı testindeki maddeler için üç farklı standart belirleme yöntemine göre vermiş oldukları kararlar oluşturmaktadır. Verilerin analizi uzmanlar arası uyum Angoff ve Ebel yöntemleri için Kendall’ın uyuşum katsayısı (W) ve Yes/No yöntemi için Cohen’in Kappa istatistiği ile; üç farklı standart belirleme yöntemine göre başarılı sayılan öğrenci yüzdeleri arasındaki farklılıklar bağımlı iki oran arasındaki farkın testi ile; üç yöntemden elde edilen kesme puanlarına göre öğrenci puanları başarılı-başarısız olmak üzere yapay ikili hâle getirilip aralarındaki uyuma Cohen’in Kappa istatistiği ile; üç yönteme ait kesme puanları arasındaki uyum ise Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı ve bağımlı gruplar t testi ile test edilmiştir. Bu araştırma sonunda yöntemlerde uzmanlar arasında makul bir uyumun yakalanabildiği; üç farklı standart belirleme yöntemine göre başarılı sayılan öğrenci yüzdeleri arasında 0,01 hata düzeyinde manidar farklılık olduğu ve öğrencilerin başarılı-başarısız sayılma durumları bakımından uyum olduğu görülmüştür. Kesme puanları arasında Angoff-Yes/No yöntemleri arasında yüksek düzeyde, Angoff-Ebel yöntemleri arasında orta düzeyde bir ilişki olduğu ve Yes/No-Ebel yöntemleri arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür.

/ 1
2 / 1