586.642 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Blockchain teknolojisi genel anlamda bir merkezi yapı veya çalışma ortamlarını ortadan kaldırarak teknolojinin yardımı ile yaratılan güvenin sanal ortamda sağlanması olarak bilinmektedir. Blockchain, kimlik tanınmasından sigorta faaliyetlerine kadar geniş ve güvenilir bir alana hitap etmektedir. Blockchain’in en geniş konusu kripto paralar olarak geçmektedir. Kripto paralar günümüzde bir sistem üzerinde olması ve güvenilirliğin tartışılması hala günümüzde konuşulmaktadır. Bu makalede Blockchain teknolojisinin finans ve kamu sektörlerine yansımaları araştırılıp tartışılmış ve yönetim açısından değerlendirilmesi yapılmıştır. Blockchain teknolojisinin bu iki sektöre sağladığı avantajlar kadar dezavantajları da bulunmaktadır. Finans sektöründe en çok bankacılık bölümünü etkilemiştir. Bankacılık geçmişe göre teknolojinin artması ile birlikte gelişmiş ve günlerce süren işlemleri aynı gün içerisinde hatta aynı dakika içerisinde yapılabilir hale gelmiştir. Hesaplar arası para aktarımı çek bozdurması vergi borçları ödeme fatura ödeme gibi işlemlerin kolay hale geldiğini görmekteyiz. Kişilerin yaşantısında dijital bir kimliğinin olması kamu kurumları için işlerin daha kolay yürütülmesini sağlar. Bu kimlik sayesinde özel ve kamu kurumlarında tanınmışlık kolaylaşmıştır. Blok zincirin etkisinin büyük olması gelecekte daha iyi şeylerin olacağının habercisi olarak görülmektedir.
This article presents a brief history of blended learning and emphasizes its importance in English language teaching and learning contexts dealing with it as a way of empowering the efficiency of educational activities by promoting learning and its outcomes with the implementation of literature review as a research method to gather the essential data, evaluate, and analyse the existing research studies to develop a solid theoretical framework of blended learning and its importance in English language teaching. Blended learning is regarded as a comparatively new trend in education that integrates traditional way of instruction with computer technologies. The article also reveals that blended learning approach could be implemented effectively to improve students’ speaking, listening, reading, and writing skills along with their pronunciation, vocabulary knowledge, and grammar. It has an undeniable positive impact on learning contexts and more importantly, it could increase students’ motivation, autonomy, engagement, and involvement in educational activities both offline and online resulting in a sense of responsibility and independence.
Antik Yunan dünyasında, şehrin içinde işlenen cinayet gibi kötü eylemlerden ötürü kalıcı hale gelen ve zamanla büyüme potansiyeli taşıyan bir leke anlamına gelen ‘miasma’, birçok klasik tragedya için sıklıkla gönderme yapılan bir kavramdır. Miasma, yapısı itibarı ile kötü bir çağrışıma sahip olduğu ve kötü eylemlerin sonucu olarak meydana gelen bir durum olduğu ölçüde felsefi kötülük problemi üzerinden düşünülebilir haldedir. Bu çalışmada amacımız, miasma kavramına dair salt bir kavram analizi yapmak yerine, bu kavramı Güney Amerika sinemasının son dönemdeki göze çarpan filmlerinden biri olan Sürü (La Jauría) filmindeki karakterlere odaklanarak incelemektir. Çekimleri Kolombiya’nın ormanlarında gerçekleştirilen ve Kolombiyalı yönetmen Andrés Ramírez Pulido tarafından yönetilen 2022 yapımı Sürü filmi, kanun dışı işlere bulaşmış gençlerin hayatlarına odaklanan bir psikolojik dram filmidir. Temel olarak mahkumları rehabilite etmek üzere özel olarak tasarlanmış bir ıslah evinde geçen filmin baş karakteri Eliu’nun trajik öyküsü, temelde Antik Yunan tragedyalarında sıkça atıf yapılan miasma, arınma (katharsis) ve vecd (ekstasis) kavramlarını incelemek için son derece uygun bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu analizi yapmak için, Sürü filmindeki olay akışını göz önüne alarak önce tarih içerisinde kullanılan miasma’nın çeşitli bağlamlarına değineceğiz. Daha sonra miasma kavramının kötülük problemiyle olan ilişkisine göz atacağız. Son olarak da miasma’nın bir bakıma panzehiri olarak görülen arınma kavramının olanaklarını ele alacağız.
The aim of this research is to systematically review the effectiveness of gamification technologies in biology education, which have been explored in various research studies conducted in different fields in recent years. Within this objective, a general overview of gamification usage in the field of biology education has been provided, focusing on research articles published in nationally and internationally important journals indexed in relevant databases. The research approach is a descriptive qualitative systematic review. To accomplish the research aim, articles related to "biology," "biology learning," "biology teaching," "game," "gamification," and "game-based learning" were examined using various combinations of keywords between January 2010 and December 2022 in databases such as Web of Science (WoS), SCOPUS, and TR index. The data obtained in the research were analyzed using both inductive analysis of descriptive data and analytic themes. According to the results obtained from the research, gamification has been found to have a significant impact on biology education. It has been observed that gamification technologies have positive effects on students' cognitive, social, and personal skills, enhancing motivation and supporting the learning processes in biology education. Furthermore, gamification technologies have been highlighted for their advantages in increasing learning effectiveness by providing student-centered and interactive learning experiences. However, it was also determined that gamification practices have certain disadvantages and challenges. It is believed that this systematic review will shed light on further studies and applications related to gamification practices in biology education, contributing to the field of educational sciences and technologies.
In this study, classroom management control levels of English teachers were determined and examined in terms of various variables. Classroom management control levels are directly related to the educational philosophy and pedagogical training adopted by teachers. Classroom management control approaches are of critical importance in the language teaching activities of English teachers. In order to determine the classroom management control levels of teachers, the survey design, which is one of the quantitative research methods, was used in the research. The sample of the study consists of 60 English teachers working at high school and secondary school level in Diyarbakır, which was determined by criterion sampling method. The data of the research were obtained with the "Control Level Questionnaire" in January 2023. Findings of the study showed that the classroom management control levels of English teachers were mostly at medium level and it was revealed that English teachers working in schools in regions with high socio-economic status had lower levels of control. In addition, it was determined that the classroom management control levels of English teachers did not change according to their gender, level of school, education level, type of faculty they graduated from, professional seniority and class sizes.
Bu çalışmada Orta Çağ’a tarihlendirilen Van Kalesi Höyüğü insanlarının dişlerinden elde edilen verilerle odontometrik analiz yapılmış ve çağdaşı topluluklarla olan ilişkisi saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmada 56 kadın ve 69 erkek olmak üzere toplam 125 erişkin bireyin 1251 adet dişi üzerinde çalışılmıştır. Çalışmada dişlerden mesiodistal uzunluk (MD) ve buccolingual genişlik (BL) ölçüleri alınmıştır. Alınan ölçülerden taç alanı, taç endisi ve taç birim endisi değerleri hesaplanmıştır. Tüm hesaplamalardan sonra genel olarak erkeklerin diş boyutlarının kadınların diş boyutlarından daha büyük olduğu görülmüştür. Buna karşın istatistiksel olarak cinsiyetler arasında dişin şeklini karakterize eden taç endis değerlerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır. Taç endis değerlerinin dışında kalan tüm ölçüler için, üst çenede Pm2, Pm1, C ve I2, alt çenede ise M2, Pm1 ve C’de istatistiksel olarak bir fark görülmüştür. Buna karşın üst çenede M3, alt çenede M1 ve I2’de tüm ölçüler için anlamlı bir fark bulunmamıştır. SPSS programı kullanılarak yapılan kümeleme analizi sonucunda elde edilen fenogram iki ana gruba ayrılmaktadır. İlk grupta Tefenni, Yarımburgaz, Ayatekla, İznik, Van Kalesi Höyüğü, Minnetpınarı, Dara ve Güllüdere toplulukları yer alırken ikinci grupta Panaztepe, Çemberlitaş, Topaklı, Kocamustafapaşa ve Adramytteion toplulukları bulunmaktadır. Van Kalesi Höyüğü, İznik, Minnetpınarı ve Dara topluluklarıyla aynı kümede yer almaktadır. Bu kümenin, Ayatekla, Tefenni ve Yarımburgaz topluluklarının yer aldığı kümeye de en yakın küme olduğu gözlenmiştir. Fenogramdan çıkan sonuçlarda genel olarak Van Kalesi Höyüğü insanlarının Anadolu’nun güneyi ile ilişkisinin daha fazla olduğu net bir biçimde görülmektedir. Bunun sebebi, siyasi karışıklıktan dolayı 11. yy başlarında bölge insanlarının Anadolu’nun iç ve güney kesimlerine ve hatta Suriye ve Bulgaristan’a kadar göç ettirilmesinden kaynaklanıyor olabilir.
Tüketici beklentileri doğrultusunda ortaya çıkan retro tasarım yönelimleri, tasarımın doğasında var olan sınırsız seçenekler arasında deneyimleri temel alması açısından özel bir yere sahiptir. Genel manada geçmişe ait unsurların modern tasarım öğeleri ile birlikte kullanımı olarak ifade edilebilecek olan retro tasarım, üründe nostalji hissini vurgulamaktadır. Ayrıca retro öğeler bir topluma ait değerlerin modern dokunuşlarla yeniden kullanımına imkân vererek kültürel canlılığı da korumaktadır. Özgün ve kimlik sahibi tasarımların üretilmesinde esneklik sunan bu yöntemde kültürel ve tarihi değerlere ait geometrik desenler ön plana çıkarılmıştır. Ürün tasarımında bir kimliği barındıran yüzey tasarımları ürüne özgün bir dokunuş olma özelliği ile sınırlı kalmayıp bir kültürün ve tarihin de görünür olmasına katkı sunmaktadır. Bu çalışmada, ihtişamlı Anadolu tarihinden izler taşıyan geleneksel geometrik desenlerin retro tasarım öğesi olarak kullanımı amaçlanmış ve bu kapsamda erken dönem Osmanlı mimarisi olan Bursa Yeşil Camii cümle kapısında yer alan geometrik desenler analiz edilerek endüstriyel ürünlerin yüzey tasarımlarında kullanımı sağlanmıştır. Bu amaçla Bursa Yeşil Camii cümle kapısında yer alan tarihi desenin çizim süreci aşama aşama gösterilmiş ve desenin elde edilme metodu işlem basamakları ile ortaya konulmuştur. Elde edilen desen çevrimiçi modelleme araçları ile örnek ürünlere uygulanmış, bu sayede geometrik desenlerin modern formlara sahip ürünler üzerinde oluşturduğu Retro etkisi değerlendirilmiştir. Birçok birimin bir araya gelerek sonsuza kadar uzaması ve farklı renk kombinasyonlarının sağladığı sınırsız özgürlük bu desenlerin endüstriyel ürünlerde esnek bir şekilde kullanımına imkân sunmaktadır. Sonuçta tarihi geometrik desenlerin özgün ve estetik ürün geliştirme sürecinde kullanılabileceği, bu sayede rekabet gücü yüksek, kimlik sahibi ürünlerin üretilebileceği öngörülmektedir. Bu ürünlerin, aynı zamanda Anadolu tarihi ve kültürünün de canlı tutulabilmesinde kıymetli bileşenler olabileceği değerlendirilmektedir.
Devletler, dışişleri bakanlıklarının diplomatları dışında farklı resmi ve resmi olmayan kurumlar aracılığıyla da diplomasinin halka dönük versiyonu olarak kabul edilen kamu diplomasisine ait bir uygulama alanı olan eğitim diplomasisi faaliyetleri icra etmektedirler. Bu çalışma resmi kurumlar arasında yer alan Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) yurtdışı teşkilatlarında diplomatik misyon yüklenen Eğitim Müşavirliklerini ve müşavirliklerde görev alan üst düzey pozisyonda çalışan Eğitim Müşavirlerini analiz etmektedir. Yurtdışı eğitim faaliyetlerine dair sorumluluk üstlenen Eğitim Müşavirlikleri, aynı zamanda ülkeye gelen öğrenci kapsamında uluslararası öğrenci temini, giden öğrenci kapsamında da devlet bursu ya da münferit çabalarıyla giden öğrencilere hemen her aşamada profesyonel kamu desteği sunmak gibi görevler üstlenirler. Bir yumuşak güç parametresi olarak kabul edilen ve bu nedenle çıktılarının uzun vadede alındığı bilinen eğitim diplomasisinin daha sağlam bağlar kurduğu bilinmektedir. Bu çalışmada eğitim ile diplomasi ilişkisi analiz edilmiştir. Çalışmanın amacı esasen diplomasi ile ilişkilendirilen ve bir aktör olarak kabul edilen Eğitim Müşavirlerinin görev ve sorumluluk alanlarında eğitim diplomasisinin ne boyutta önemli olduğunu ortaya koymaktır. Çalışmanın amacına hizmet etmek üzere literatür taraması ve içerik analizi yöntemleri tercih edilmiş ve bu çerçevede çalışma kaleme alınmıştır. Bu bağlamda öncelikle diplomasi ve eğitim perspektifinde Eğitim Müşavirlerinin görev ve sorumluluk alanları içerisinde eğitimin diplomasi boyutu büyük önem taşımakla birlikte devletler arası ilişkilerde eğitim diplomasisinin farklı bir pencere açtığı kaydedilmiştir. Çalışmada, pek de göz önünde olmayan ve fakat eğitim diplomasisine değerli katkılarda bulunan Eğitim Müşavirlikleri ve Eğitim Müşavirlerinin rolleri tartışılmış ve nihayetinde eğitim diplomasisinin uygulayıcıları olarak Müşavirlerin eğitim diplomasisi bilinçli olmalarını sağlayacak bir akademi kurulması tavsiye edilerek literatüre katkı sunmak amaçlanmıştır.
Artificial intelligence can be defined as the ability to reason, conduct judgments, and integrate these processes in a manner that contrasts with the natural characteristics of human intelligence, developed by interactive systems and information technology. The increasing presence and expanding application areas of artificial intelligence today have led to a parallel rise in damages resulting from interactions with humans or other systems. This escalation highlights the absence of a specific legal procedure for the autonomous actions of artificial intelligence and the resulting damages. This situation raises questions about the applicability of criminal liability to artificial intelligence and how this applicability could serve as a complement within the doctrines and general theories of criminal law. In the context of the legal status of artificial intelligence technologies, the identification of responsible parties for crimes committed by these technologies and the evaluation of these factors in the criminal justice process represent significant gaps in criminal law. This study addresses these and similar legal questions within the framework of the fundamental principles and doctrines of criminal law. It aims to provide an in-depth analysis of how the role of artificial intelligence in criminal law will be defined, how this new and complex legal area will be structured, and what legal frameworks are necessary. In this context, the comprehensive examination of how artificial intelligence technologies will find their place in criminal law, the structuring of this new and intricate legal area, and the formation of related legal frameworks will contribute to the development of criminal law doctrines and guide future legal regulations in filling existing gaps. This study represents a significant step in understanding the role of artificial intelligence in criminal law and offering solutions to the challenges encountered in this field.
The rapidly changing nature of technology, the rise of digital games, and the constant evolution in the field of advertising have emphasized the significance of advergames (the fusion of gaming and advertising). This study aims to examine the potential effects of advergames on consumer behavior. The research was conducted through a documentary review method. Existing literature sources were meticulously reviewed to analyze the role of advergames in the advertising industry and their potential effects on consumer interest and purchase behavior. As a result of this review, strong evidence was obtained indicating the significance of advergames on consumer behavior. Advergames, by combining elements of entertainment, advertising, and gaming, generate positive emotions among consumers and stimulate increased interest in products and services. Additionally, the use of advergames was observed to potentially increase consumers' conscious or subconscious desire to purchase products or services. This research highlights the need to consider advergames as a potential factor in advertising strategies and their potential to significantly influence consumer purchase behavior. The role of advergames in the advertising industry is growing, and it is suggested that they may find a more prominent place in future marketing strategies. This study aims to contribute to the understanding of the impact of advergames on consumers and may pave the way for further research in this field.
This study focuses on the critical role that school principals play in achieving educational objectives. The research highlights the necessity for school administrators to adopt various leadership styles to meet both institutional and individual needs. These leadership approaches have the potential to shape the overall atmosphere of the school and enhance the motivation and performance of teachers and students. The study draws attention to the personal and psychological characteristics of school principals, particularly the sense of loneliness they encounter in both their professional and private lives. This sense of loneliness is discussed in terms of how it can affect school principals' leadership activities, leading to issues in school communication and relationships, failure to fulfill responsibilities, and even weakening of leadership skills. The research thoroughly examines how the psychological states and leadership styles of school principals impact school management and the quality of education. It emphasizes the importance of supporting the psychological well-being of school principals to maximize positive effects on teachers and students and minimize potential negative impacts. In this context, the development of support systems and professional development programs for school principals is suggested. The research underscores the necessity for school principals to adapt their leadership styles to accommodate both the general characteristics of the school and the individual needs of teachers and students. The personal and psychological traits of school principals, especially the loneliness experienced in both work and personal life, are major topics of discussion. This loneliness can lead to problems in school communication and relationships, an inability to fulfill responsibilities, and a negative impact on leadership skills. The study also explores how the psychological states of school principals affect their leadership and management skills. It concludes that providing both personal and professional support is vital for school principals to exhibit effective leadership in achieving educational goals. This support is thought to enable them to meet their individual needs and enhance the overall success of the school.
Bir dilin bilimsel ve akademik alanda işlevsel olarak kullanımı ve dilin akademik olarak gelişimi, o dilin dünya dilleri arasında yer almasına katkı sağlayacaktır. Türkçenin, eğitimde ve akademik dünyada işlevsel kullanımı ve uluslararası bir bilim dili olması yolunda özellikle lisans ve lisansüstü programlara devam eden/edecek uluslararası öğrencilere akademik Türkçe öğretimi ciddi bir gerekliliktir. Her yıl Türkiye’ye ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim için çok sayıda uluslararası öğrenci gelmektedir. Dünyanın her yerinden, tüm bilim alanlarında ve dallarında eğitim için Türkiye’ye gelen uluslararası öğrencilerin Türkçenin bir bilim dili olarak gelişmesine önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu sebeple “Akademik Türkçe Öğretimi” programları bu hususlar dikkate alınarak planlanmalı ve hazırlanmalıdır. Ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim için Türkiye’ye gelen uluslararası öğrenciler, Türkçe Öğretim Merkezlerinde (TÖMER) A1, A2, B1, B2, C1 ve C2 seviyelerinde Türkçe öğrenimlerini görseler de öğrencilerin devam edecekleri alan ve programlara özel akademik-bilimsel terim ve kelime öğrenimleri ile dil becerilerini akademik alanda kullanmaları yeterli düzeyde değildir. Uluslararası öğrencilerin; okudukları Türkçe akademik bir yazıyı veya dinledikleri bilimsel bir sunumu anlamlandırmaları, Türkçe akademik yayın yapabilmeleri ve daha fazla bilimsel etkinliklere katılımları için yeterli akademik Türkçe eğitimi almaları gerekmektedir. Çalışmanın amacı, Türkiye’ye eğitim için gelen uluslararası öğrencilere akademik Türkçe eğitimi verilmesinin ihtiyaç ve gerekliliğini ortaya koyarak, farklı disiplinlere göre hazırlanacak materyallerin akademik Türkçe eğitimine etkisine, uluslararası öğrencilerin Türkçeyi akademik ve bilimsel alanda işlevsel olarak kullanmalarına ve dolayısıyla Türkçenin bir bilim dili olarak gelişimine katkıda bulunmaktır. Çalışmanın veri kaynaklarını; ilgili literatür, YÖK istatistikleri, Gazi Üniversitesi TÖMER tarafından uluslararası öğrenciler için hazırlanan “Akademik Türkçe-1 ve Akademik Türkçe-2: Yazma” kitapları, Halit Karatay’ın editörlüğünü yaptığı “Akademik Türkçe” kitabı ve ‘akademik Türkçe öğretimi’ üzerine yapılmış bilimsel çalışmalar oluşturmaktadır. Bir nitel araştırma olan bu çalışmada öncelikle; doküman incelemesi yöntemiyle alanyazın taraması yapılmış, belirtilen kaynaklardan, ön lisans, lisans ve lisansüstü öğretime devam eden uluslararası öğrencilerin, bulundukları bilim alanı ve dalları ile ilgili istatistikî veriler incelenmiştir. Daha sonra çalışmanın kaynaklarını oluşturan kitaplardan elde edilen bulgular, bilimsel alan ve dallara göre akademik Türkçe öğretimi açısından analiz edilmiş, değerlendirmeler ve yorumlar yapılarak önerilerde bulunulmuştur.
Despite plants being of great importance for life on Earth, they are often overlooked. This oversight, known as "plant blindness" (a cognitive bias where people tend to ignore plant species), has increased over time as students prefer spending their leisure time with modern media rather than nature. "Plant blindness" describes the inadequacies of individuals in identifying and appreciating plant diversity, highlighting a significant gap in biology education, especially considering the central role of plants, critical components of photosynthesis, in ecosystems. However, current pedagogical tools fall short in comprehensively evaluating students' plant awareness. The purpose of this research is to develop new pedagogical approaches and assessment strategies to overcome the phenomenon of "plant blindness" in the field of education. Plant blindness encapsulates the deficiencies in individuals' abilities to recognize and evaluate plant diversity, exposing a notable deficiency in biology education. The focus of the research is to enhance students' knowledge and awareness of plants, thereby making them more sensitive and conscious individuals towards nature. The research aims to examine plant consciousness in four main dimensions: visual perception of plants, classification of plants, basic plant knowledge, and attitudes towards plants. The findings of this research are expected to shed light on new pedagogical approaches and assessment strategies proposed to overcome "plant blindness" in biology education. Additionally, the research aims to encourage students to better understand nature and the critical roles plants play in ecosystems, motivating them to take environmental responsibility. Moreover, it aims to provide biology teachers and educators with information and tools to enrich their lesson plans and teaching methods. This study will be an important step in the fight against plant blindness and will enhance future generations' respect and awareness of biological diversity.
Türk siyasi hayatında yeni bir dönemi aralayan Demokrat Parti (DP) söylemleriyle siyasal tabanını genişletmiş ve 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelmiştir. Merkez sağda kendini konumlandıran parti muhafazakâr anlayışın siyasal düşüncedeki temsilcilerinden biri olmuştur. II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) dünya siyasetinin önemli güç dengeleri olarak ortaya çıkmıştır. Bu iki güç karşısında dış politikasına yön vermeye çalışan Türkiye, Sovyetlerin yayılmacı tutumu karşısında (Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin yenilenmesi, Kars ve Ardahan’ın talep edilmesi) ABD ve batılı devletlerden yana tavır almıştır. Türkiye’nin batılı devletlerden yana izlediği dış politika uygulamaları DP döneminde de uygulanmaya devam etmiştir. Çalışma, bu noktadan hareketle siyasal alanda muhafazakâr çizgide konumlanan DP’nin Türk dış politikasında izlediği stratejiyi, muhafazakâr düşünce anlayışı doğrultusunda incelemeyi ve bu doğrultuda değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma sonunda devletin temsil gücü ve güvenliği, kendi kaderini tayin etme, eşitlik, milli değerleri koruma gibi konularda yapılan icraatlar muhtemel sonuç olarak karşımıza çıkacaktır.
The aim of this study is to examine the social skill levels of secondary school students according to various variables. In this quantitative study, screening model was adopted. The study group consists of students continuing their education in secondary education institutions affiliated to the Ministry of National Education. The sampling group determined by convenient sampling method consists of 285 females and 245 males, totalling 530 participants. The Matson Evaluation of Social Skills with Youngsters (MESSY) developed by Matson, Ratatory and Helsel (1983) and adapted into Turkish by Erdoğan (2002) was used as the measurement tool. Kolmogorov-Smirnov normality test was applied to the obtained data and although the results of the test did not show normal distribution, it was accepted that the data had a normal distribution because the skewness and kurtosis values were between -3 and +3. In the light of these results, independent sample test (T-test) and one-way analysis of variance (One-Way ANOVA) were applied to the data obtained. According to the results of the data analysis, Welch values were taken into consideration depending on the homogeneity assumption of the data and Games-Howell test, one of the Post Hoc tests, was applied as a second level test. The findings were evaluated according to p<0.05 significance value. Depending on the gender variable, a statistically significant difference was found in the sub-dimensions of social adjustment, overconfidence, and inappropriate assertiveness. Statistically significant differences were found in social adjustment, positive social behaviour, social communication, overconfidence sub-dimensions and social skills total scores depending on the variable of doing sports. Statistically significant differences were found in social adjustment, overconfidence, inappropriate assertiveness sub-dimensions depending on the class variable. As a result, the social skill levels of students continuing their education in secondary education institutions vary according to various variables.
Türbe, mezar yapıları ve mezar taşları üzerine yazılmış Sanat Tarihi, Arkeoloji, Tarih ve Mimarlık gibi bilim alanlarında çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Günümüzde bazı yazılım programları kullanılarak bu alanda yapılmış çalışmalar çeşitli verilerle kategorize edilebilmektedir. Bu durum akademik çalışma yapan bilim insanlarının güncel kaynağa ulaşmasını kolaylaştırmakla beraber çalışmaları toplu olarak analiz edebilme kolaylığı da sunmaktadır. Ayrıca alan çalışmalarının geçmişten günümüze irdelenmesine imkân tanır. Literatürde türbe, mezar yapıları ve mezar taşları çalışmalarının genel yapısının ve özelliklerinin bibliyometri yasaları çerçevesinde belirlenmesine yönelik güncel çalışmalar sınırlı sayıdadır. Bundan dolayı bu çalışmanın amacı türbe, mezar yapıları ve mezar taşları alanında yayımlanan makalelerin bibliyometrik özelliklerinin belirlenmesidir. Konuya ilişkin yapılan akademik çalışmaların uluslararası düzeyde bilime katkısı ve çalışmaların uluslararası yayım sıralamasındaki yerinin belirlenmesi bilim alanları açısından oldukça önemlidir. Web of Science Core Collection veri tabanında “Tomb-Tombs”, “Gravestone-Gravestones”, “Tombstone-Tombstones” anahtar kelimeleri “or” seçeneği kullanılarak taranmış ve 70 makale ile karşılaşılmıştır. 94 yazarın çalıştığı bu makalelerden 45 tanesi tek yazarlıdır. 25 makale ise ortak yazarlı çalışmalardır. Analiz bulguları göstermektedir ki Web of Science Core Collection veri tabanında indekslenen ve bu alanda yapılmış ilk makale 2007 yılında yayımlanmıştır. Bu nedenle başlangıç tarihi 2007 olarak kabul edilmiş 2023 yılı ise henüz bitmediğinden zaman periyoduna dahil edilmemiştir. Konuya ilişkin en çok makale ise Milli Folklor, Olba ve Belleten dergilerinde yayımlanmıştır. Elde edilen bulgulara göre disiplinler arası akademik işbirlikleri Sanat Tarihi alan yazınında uluslararası görünürlüğü arttıracağı öngörülmektedir.
Bu araştırma çocuklarda fiziksel aktiviteye karşı tutumun dijital bağımlılık ve obezite ile ilişkisine etkisi ile birlikte bazı değişkenler açısından incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya 10-14 yaş durumunda bulunan farklı demografik özelliklere sahip ortaokul eğitimine yüz yüze devam eden 369 birey katılmıştır. Araştırmada ilk bölüm araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu, ikinci bölümde katılımcıların dijital bağımlılık düzeylerini belirlemek amacıyla Hawi ve arkadaşları (2019) tarafından geliştirilen, Kaçmaz ve arkadaşları (2023) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Çocuklar için Dijital Bağımlılık Ölçeği (ÇDBÖ), üçüncü bölümde ise Simonton ve arkadaşları (2021) tarafından geliştirilen, Uyhan ve arkadaşları (2023) tarafından Türkçe uyarlaması yapılan Çocuk ve Gençlerde Fiziksel Aktivite Tutum Ölçeğinden (ÇGFATÖ) oluşmaktadır. IBM SPSS 22.0 programı kullanılarak verilerin analizi yapıldığı bu çalışmada frekans, yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma, Cronbach alpha gibi hesaplamalar yapılmıştır. Verilerin normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testi ile incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda verilerin normal dağılım göstermediği belirlenmiştir. Bunun sonucunda düzey sayısı iki olan değişkenler için Mann-Whitney U testi, düzey sayısı üç ve daha fazla olan değişkenler için Kruskal-Wallis H ile Spearman Korelasyonu analizi kullanılmıştır. Çocuk ve gençlerde fiziksel aktivite tutum düzeyi ile cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, aktif sporcu, beden kitle indeksi, dijital araç sayısı, sosyal medya hesabı değişkenleri ayrıca çocuk ve gençlerde fiziksel aktivite tutum ölçeği puan ortalamaları ve dijital bağımlılık ölçeği puan ortalamaları ile beden kitle indeksi puan ortalaması değişkeni arasında yapılan spearman korelasyon analizinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir ilişki olmadığı (p>0.05); dijital bağımlılık ölçeği puan ortalamaları ile cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, sosyal medya hesabı, dijital araç sayısı değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir farklılık olduğu sonucuna varılmıştır (p<0.05). Araştırmanın sonucunda özellikle dijital bağımlılık düzeyinin katılımcıların demografik özelliklerine göre anlamlı farklılıklar oluşturduğu ancak çocuklarda fiziksel aktiviteye karşı tutum ve dijital bağımlılık ortalama düzeylerinin obezite durumları ile bir ilişki içinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Kodaly yaklaşımı XX. yüzyılda Macar besteci ve eğitimci Zoltan Kodaly tarafından geliştirilmiştir. Kodaly yaklaşımının yöntem ve teknikleri temel müzik eğitiminin yanı sıra çalgı eğitiminde de kullanılabilir. Bu araştırmada Kodaly yaklaşımı temelli gitar öğretimi üzerine Luke Dunlea tarafından yazılmış “Jigsaw Guitar Course” metodunun fiziksel özellikleri ile gitar öğretimi sırasında izlediği öğrenme sıralamasının ve içeriğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerine dayalı betimsel bir çalışmadır. Araştırmada literatür incelemesi yapılarak Kodaly yaklaşımı temelli çalgı metotları belirlenmiş ve gitar eğitimi üzerine hazırlanan “Jigsaw Guitar Course” metoduna ulaşılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda “Jigsaw Guitar Course” metodunun üç cilt, iki CD ve iki yardımcı kitaptan oluştuğu, üç cildin toplam sayfa sayısının 116 olduğu; metotta oturuş, duruş ve tutuşa dair bilgilerin verildiği ve ilgi çekici görsellerle desteklenerek sunulduğu; melodik öğrenme sıralamasının sol-mi (küçük üçlü) aralığı ile başlayarak sırasıyla pentatonik, pentakord, do majör, sol majör, la minör armonik, mi minör armonik, fa majör, re minör armonik dizilerinde oluştuğu; ritmik öğrenme sıralamasının dörtlük ve sekizlik notalar ve dörtlük sus ile başlayarak 6/8’lik ölçü içerisinde noktalı dörtlük notasının öğretiminin izlediği, metodun üçüncü cildinde ise on altılık, onaltılık ve sekizlik ritim kalıplarına yer verildiği, bu kalıpların pekiştirilmesinden sonra senkoplu ritmik yapıların ele alındığı; metodun kullanılan tellere göre öğrenme sıralamasının 4. tel, 5. tel, 6. tel, 2. tel, 3. tel ve 1. tel olduğu; metotta izlenen sol el parmak numarası öğrenme sıralaması 3-4-2-1 olduğu; metotta izlenen sağ el parmak numarası öğrenme sıralamasının p-i-m-a olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Green consumer behaviours play a significant role in the sustainability of natural resources. In this regard, pre-service science teachers are a key demographic to focus on, in addition to being young consumers themselves. Becausethey will introduce their future students to pro-environmental behaviour. Therefore, this study aimed to explore the effect of love of nature (with the following sub-dimensions: passion for nature (PN), intimacy with nature (IN), and commitment to nature (CN)) and environmental concern (EnC) on green purchasing behaviour (GPB), using a multidisciplinary perspective. In addition to this, the effect of love of nature on EnC was investigated.,. The participants of this study were 228 pre-service science teachers enrolled in freshman, sophomore, junior, and senior years. Data was collected using a questionnaire form with four parts which were demographic form, Love of Nature, Environmental Concern and Green Purchasing Behaviour Scales. Cronbach’s alpha and correlation coefficients and descriptive statistics were calculated and simple and multiple linear regression analysis and confirmatory factor analysises were also performed using SPSS 24 and MPLUS8 programs. Based on the analyses, it was found that IN had positive significant effects on EnC and GPB, CN had positive significant effects on EnC, and EnC had positive significant effects on GPB.
Bu araştırmanın amacı, Kolombiya’nın başkenti Bogota’da bulunan turizm kümesinin rekabet gücünü etkileyen faktörleri incelemektir. Araştırmada öncelikle Bogota’da turizm sektörünün küme oluşturabilecek yoğunluğa sahip olup olmadığı istihdam yoğunlaşma faktöründen yararlanılarak ve turizm sektöründeki işletmelerin Bogota’daki yoğunluğu incelenerek analiz edilmiştir. Ardından Bogota turizm kümesinin rekabet gücünü etkileyen faktörler M. Porter’ın Elmas Modeli (1990) ile analiz edilmiştir. Yılda ortalama 11 milyon turist çeken kentte, gastronomi ve iş turizmi kümelerinin varlığı turizm kümesine faaliyet zenginliği sağlamaktadır. Sektörde kayıt dışılığın yüksek olması, ülkede girişimcilik seviyesinin düşük olması, yüksek yolsuzluk algısı ve yüksek vergi yükü daha rekabetçi bir turizm sektörünün oluşmasının önündeki engellerdir. Dünya çapında turizm talebindeki artış ve Kolombiya’da çatışmalara son veren barış sürecinin başlaması sektörün sahip olduğu fırsatlar olarak değerlendirilebilir.

/ 29333
2 / 29333