586.418 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Toprak örneklerinin katyon değiştirme kapasitelerinin tayininde yaygın olarak kullanılan gümüş tiyoüre (AgTU) yönte-minde çözeltide tutulmadan kalan Ag+ iyonu konsantrasyonunu atomik absorpsiyon spektroskopisi(AAS) ile saptamak yerine çö-zeltideki tiyoüre(TU) konsantrasyonunu, Cu(II)- neokuproin (Ne) ayıracı ile görünür bölgede ölçüm yapan ve her laboratuvarda bulunabilecek bir kolorimetre ile ölçmek suretiyle yöntem basitleştirilmiştir. Bu amaçla kullanılacak AgTU kompleks çözeltisinin uygun bileşimi ve hazırlanma ortamı incelenmiş, sonuçta 1:3 Ag:TU($AgTU_{3^+}$) karışımının distile su, $1.0x10^{-3}$ ve $1.0x10^{-2}$M HN03 çözeltilerinde hazırlanmasıyla elde edilen çözeltiler ile 1:10 Ag:TU($AgTU_{10^+}$) karışımının $1.0x10^{-3}$ ve $1.0x10^{-2}$M HNO3'deki çözeltileri kullanılmıştır. Kuvvetli asidik katyon değiştirici reçinelerde AgTU yönte-mi ile reçinede tutulan (AgTU) oranı için kesin değerler $AgTU_{3^+}$ için 1:2, $AgTU_{10^+}$ için 1:3- elde edilmekle beraber çö-zeltide bulunan TU miktarının (mek) başlangıç TU miktarından (mek) çıkarılması ile elde edilen reçinede tutulan TU miktarının $AgTU_{3^+}$ kullanıldığı durumda ikiye, $AgTU_{10^+}$ kullanıldığı du-rumda üçe bölünmesiyle bulunan değerler asidimetrik olarak saptanan kapasite değerlerine ulaşamamaktadır. AgN03 çözeltisi ile elde edilen değerlerden daha düşük sonuçlar verdiğinden bu yöntemle ancak yaklaşık olarak kuvvetli asidik katyon değiştirici reçinenin tuz-ayrım kapasitesini verebilmek mümkündür. Seçilen toprak örneklerinden kablinit ve bentonit için bu-lunan değerler teorik değerlere çok yaklaşmakta, klinoptilolit örneğinde ise TU'nin bozunması nedeniyle . uygun şartların sağlanması güçleşmektedir. Kaolinit ve bentonit örneklerinde tutulan(AgTU) oranları beklenildiği gibi $AgTU_{3^+}$ çözeltisi için 1:2, $AgTU_{10^+}$ çözeltisi için 1:3 bulunduğundan AgTU yönteminin çözeltide kalan TU konsantrasyonunu Cu(II)-neokuproin ayıracı ile 450 nm'de saptayıp bu ve başlangıç TU miktarından bulunan değeri. $AgTU_{3^+}$ kompleks çözeltisi kullanıldığı durumda ikiye, $AgTU_{10^+}$ kompleks çözeltisi kullanıldığı durumda ise üçe bölerekkatyon değiştirme kapasitesi elde edilecek şekilde basitleştirilebileceği görülmüştür. KDK = $Delta$[TU]x V / (2m) "$AgTU_{3^+}$ çözeltisinden" KDK = $Delta$[TU]x V / (3m) "$AgTU_{3^+}$ çözeltisinden" Burada $Delta$ [TU] : Çözeltideki TU molar konsantrasyon azalması, V: mi cinsinden çözelti hacmi, m: reçinenin g-kütlesi ve KDK : mek/g cinsinden katyon değiştirme kapasitesidir.
Bu çalışmada, düşük kaliteli ve yüksek kükürt içerikli Elbistan linyitinin kimyasal yöntemlerle desülfürizasyonu ve katalitik dekarboksilasyon yöntemi ile kalitesinin yükseltilmesi incelenmiştir. Elbistan linyitinin kükürt içeriği flotasyon, perkloroetilen ekstraksiyonu ve oksidesülfürizasyon yöntemleri ile minimuma indirilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu çalışmalarda, toplam kükürtde otoklavda yapılan oksidesülfürizasyon yöntemi ile % 74.8 e varan azalma saptanmıştır. Orijinal Elbistan linyitinin toplam kükürt içeriği % 3.95 iken, flote edilen örneğin % 1.23, PKE ile ekstrakte edilen örneğin % 3.16 ve oksidesülfürize edilmiş örneğin de % 1.70 oranında toplam kükürt içerdikleri bulunmuştur. Desülfürizasyon işlemlerinde kalorifik değerlerde de önemli artışlar saptanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde orijinal ve %2 $Cu^{2+}$ içeren Elbistan linyitinin dekarboksilasyonu incelenmiştir. Dekarboksilasyon ile yapıdan oksijenli fonksiyonel grupların uzaklaştığı ve kalorifik değerin arttığı saptanmıştır. Dekarboksilasyon sonucunda orijinal kömüre göre kalorifik değerde % 40 lık bir artış sağlanabilmiştir. Orijinal ve %2 $Cu^{2+}$ içeren Elbistan linyitinin dekarboksilasyon reaksiyonlarının kinetik incelemesi yapıldığında, aktivasyon enerjilerinin, orijinal linyit için 95.71 kJ/mol ve %2 $Cu^{2+}$ içeren Elbistan linyiti içinde 55..12 kJ/mol olduğu saptanmıştır. Dekarboksilasyon reaksiyonlarından elde edilen örneklerin IR spektrumlarından alınan verilerle bilgisayarda örtüşen bantların ayrılması programı ile pik alan yüzdeleri hesaplanmıştır. Oksijenli fonksiyonel grupların toplam pik alanlarında dekarboksilasyon reaksiyonlarının süresinin artması ile bir azalma olduğu gözlenmiştir.
Bu çalışmada, metanol-su karış.iminin damıtıldığı dolgulu kolonun dinamik özellikleri ile otomatik kontrolü incelenmiştir» Damıtma kolonunun giriş değişkenlerine kademe etkisi verilerek çıkış değişkenleri olan üst ürünün derişim ve sıcaklıkları zamana karşı gözlenmiştir. Kolon içi sıcaklık değişimlerinin gözlenmesi için sisteme bir bilgisayar bağlanmıştır,, Bilgisayar ayrıca sistemi kontrol etmek amacı ile kontrol cihazı olarak k ullanılmıştır. Kontrol sistemleri olarak PID ve Adaptif kontrol mekanizmaları kullanılmıştır.
Bu çalışma, bitümlü şistleri retortlayarak sıvı ürün elde edilmesine bununla ilgili tek-aolojiyi geliştinreye yönelik ve sırasıyla, Termogravietrik Analiz Metodu, laboratuvar ölçekli küçük sabit yatakta çalışmalar ve pilot ölçekli sistemin taşanım., kurulması ve işletilmesi safhaları ile adım adım geliştirilen bir araştırmadır. Projede Beypazarı, Seyitcmer ve Himnetoğlu bitümlü şistleri kullanılmıştır.
Bu projede son zamanlarda atıksuların biyolojik arıtımında kullanılan akışkan yataklı biyoreaktörlere yeni bir yaklaşım getirilerek çelik örgülü sünger tanecikleri biyokütle destek parçacıkları olarak kullanılmıştır. Bu parçacıklar daha fazla biyokütle tutabilmeleri, parçacık büyüklük ve yoğunluğunun ayarlanabiImesi acılarından diğer parçacıklara göre daha avantajlıdırlar. Paslanmaz çelikten yapılan ve geri döngülü ve döngüsüz olarak çalıştı n l ab i l en bir akışkan yataklı biyoreaktörde sentetik atıksu (seyreltik melaz, üre, fosfat tuzu) Zooglea ramigera dominant kültürü kullanılarak değişik şartlarda arıtıImıştır . Çalışma üç fazdan oluşmaktadır. 1. fazda, sistemin kesikli arıtım kinetiği incelenmiş ve kinetik sabitleri bulunmuştur. 2. fazda, sistemin sürekli arıtım kinetiği incelenmiş, kinetik sabitleri saptanmış ve reaktörün davranışı incelenmiştir, 3. fazda ise önemli işletme parametrelerinin (alıkonma süresi, organik yükleme hızı,atıksu bileşimi, parçacık sayısı gibi) sistem performansı üzerine etkileri incelenmiştir. Akışkan yataklı reaktör geri döngülü çalıştırıldığında tam karışımlı heterojen bir sistem gibi, geri döngüsüz durumda ise piston akıma yakın bir davranış göstermiştir.Bulunan kinetik sabitler literatür değerleri ile uyum içindedir. Alıkonma süresi ve atıksu bileşimi değiştirildiğinde sistem davranışı literatüre uygun çıkmıştır. Organik yükleme hızı arttırıldığında arıtma verimi düşmüş, parçacık sayısı arttırıldığında arıtma hızı ve verimi yüksek oranlarda artmıştır. Yüksek tanecik sayılarında çalıştırıldığında sistem düşük alıkonma sürelerinde yüksek arıtma hızı ve verimi sağlayarak oldukça iyi bir performans göstermiştir. Bu çalışma hem akışkan yataklı biyolojik arıtma sistemlerine yeni bir teknolojik yaklaşım sağlamış, hem de bu tür sistemlerin daha iyi anlaşılmasını mümkün kılmıştır.
Batı Anadolu klinoptilolit zeolitinin deterjanlarda fosfatlar yerine kullanılabilirliğinin araştırıldığı bu çalışmada, yüzey aktif madde, klinoptilolit sodyum karbonat ve sodyum sülfattan oluşan deterjan karışımının yıkama etkileri incelenmiştir. Hazırlanan deterjan karışımlan kahve,çay ve salça ile lekelendirilmiş kumaşlar üzerinde denenmiştir. Yeni bir yapıcı madde kullanılması durumunda deterjan formülasyonunun yeniden gözden geçirilmesi gerekebileceğinden , yüzey aktif madde olarak LAS, AE, AS ve yardımcı yapıcı madde olarak sodyum karbonat ve EDTA kullanımı içeren deneyler yapılmıştır. Aynca deterjan bileşim ve dozunun etkisi araştırılmıştır. Yıkama olayını etkileyecek, çalkalama süresi, sıcaklık, sertlik gibi faktörlerin kir giderme oranına etkisi incelenmiştir. Klinoptilolitin yıkama özelliğine katkısı zeolit A,zeolitX ve STPPile karşılaştırmıştır. Yapılan deneyler sonucunda, tüm yıkama koşullarında çay lekesinin en zor çıktığı sonucuna varılmıştır. Uzun yıkama süreleri ve yüksek sıcaklık temizleme derecesini artıran etkenler olarak gözlenmiştir. Klinoptilolit ile birlikte kullanılan yüzey aktif maddelerden LAS diğerlerine göre daha iyi yıkama sağlamaktadır. Bu çalışmada kullanılan deterjan karışımının yıkama etkisi , seçilen ticari deterjanlarla karşılaştırmıştır. Buna göre klinoptilolit içeren deterjanın yıkama etkisinin düşük sıcaklıkta, ticari deterjanlarla aynı düzeyde olduğu gözlenmiştir. Ancak çalışmada kullanılan deterjan kanşımında optik beyazlatıcı, enzim vb. yıkamaya yardımcı maddelerin bulunmadığı düşünülürse, klinoptilolit içeren deterjanların özellikle soğuk suyla yıkamada rahatlıkla kullanılabileceği sonucuna varılabilir.
Oniki adet Türk Kömürünün gözenek yapıları civa porozimetresi, azot ve karbon dioksit adsorplama ve helyum piknometresi yöntemleri ile tayin edilmiştiı Bu kömürler arasından seçilen dört adet kömür 750°C-1125°C arasında seçilen sıcaklıklara 10°C/dak ısıtma hizı ile ısıtılmış ve toplam süre iki saat olmak üzere karbonize edilmiştir. Karbonizasyon ürünleri son karbonizasyon sıcaklığında ek bir saat süresince $CO_2$ ortamında aktivasyona tabi tutulmuştur. Elde edilen karbonizasyon ve aktivasyon ürünlerinin gözenek yapılar yukarıda belirtilen yöntemler ile belirlenmiştir. Bu kömürlerin termogravimetrik analiz ile tayin edilen reaktiviteleri ile gözenek yapıları arasında ilişkiler araştırıldı.
Bu çalışmanın amacı 50-200 It/dak kapasite aralığında %25-60 oksijen içeren oksijence zengin hava üretecek bir Basınç Sahmmlı Adsorpsiyon "PSA" sistemi geliştirmektir. PSA sistemi 4 eşdeğer adsorpsiyon kolonundan oluşmaktadır. Her kolona dönüşümlü olarak 4 basamaklı bir proses (basınçlandırma, ürün alma, basınç eşitleme ve vakumla sıyırma) uygulanmıştır. Adsorpsiyon basıncı, ürün alma süresi ve toplam döngü süresinin üretim kapasitesi ve ürün bileşimi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Adsorpsiyon basıncıyla üretim kapasitesi artmış, oksijen yüzdesi ise önce artmış belli bir basınçtan (5 atm) sonra azalmıştır. Ürün alma süresinin artmasıyla, üretim kapasitesi artmış ancak oksijen üzdesi düşmüştür. Toplam döngü süresi artışı ile üretim kapasitesi azalmış, oksijen yüzdesi ise kısa ürün alma süreleri için azalmış, uzun ürün alma süreleri için ise artmıştır. Uaşılan en yüksek oksijen yüzdesi %80 olup (üretim kapasitesi: 87 It/dak) bu değerler 5 atm adsorpsiyon basıncında, 5 san ürün alma süresinde ve 370 san toplam döngü süresinde bulunmuştur.
Ferrosilisyum ve silikoferrokrom alaşımlarının üretimi sırasında elde edilen iki tip silis dumanının katkı maddesi olarak çimento harçlarının sülfat direnci üzerindeki etkileri çeşitli metodlarla araştırılmıştır. Normal, katkılı ve sülfatlara dayanıklı çimento türlerini içeren beş tip çimentonun kullanıldığı çalışmada mukayese amacı ile F sınıfı bir uçucu kül de yer almış ve bazı karışımlarda süperakışkanlaştırıcı katkı kullanılmıştır. ASTM C 452 ve ASTM C 1012 standard deney metodlarma ilaveten kübik harç ve beton numuneleri %10'luk sodyum ve %8.4 lük magnezyum sülfat eriyikleri içinde, prizmatik harç numuneleri de %5 lik sodyum ve %4.2 lik magnezyum sülfat eriyikleri içinde 60 hafta süre ile bekletilmişlerdir. Numunelerin yıpranmaları görsel dayanıklılık endeksi değerleri ve ağırlıkları ile basınç ve eğilme dayammlarındaki değişimlerin belirlenmesi gibi yöntemlerle izlenmiştir. Standard deneylerin ve sodyum sülfat ile yapılan deneylerin sonuçlarına göre bütün katkılar harç ve betonların sülfat direncini arttırmaktadır. Bu konuda en fazla ferrosilisyum silis dumanı, en az da uçucu kül etkili olmuştur. Çimento'nun hacimce %20'si (ağırlıkça yaklaşık %16'sı) yerine katılan silis dumanı %10 katkı oranına göre daha yararlı olmaktadır. Magnezyum sülfat eriyiği ile yapılan deneylerde ise silis dumanları harç ve betonların sülfat direncini olumsuz olarak etkilerken uçucu kül katkısı daha olumlu sonuç vermiştir. Katkı maddelerinin davranışları ile çimento tipleri arasında belirgin bir ilişki gözlenememiştir.
Perlit betonlarından beklenen ısıl izolasyon ve yük taşıyabilme özelliklerinin karşılanması uygun birim ağırlık ve işlenebilirlik ile mümkündür. Önemli olan malzemenin yerleştirilip sertleştikten sonraki özellikleriyle verebildiği performansdır. Bu performansın güvenilir bir şekilde ve kabul edilir ölçülerde elde edilmesi için, yerindeki birim ağırlığın istenilen performansa karşılık olarak hedeflenen "aralıkta" kalması şarttır. Böyle bir şartı pratikte yerine getirmenin tek yolu da, birim ağırlığı üretim sırasında garantileyecek bir formül ve metodun uygulanması sayesinde "kendiliğinden" yerleşir bir işlenebilirlik seviyesini elde etmektir. Böylece üretilen prekast elemanlar veya yerinde dökme perlit betonları ile ısıl izolasyonun (yangın dahil) elde edilmesi ve önemli mertebelerde yük taşınmasının mümkün olduğu raporda işlenmektedir. Şantiyede perlit betonu üretimini yönlendiren bazı Türkçe yayınlara baktığımızda, yukarıdaki anlayışı görmekteyiz. Bu yayınlarda (en önemlisi Türk Standatları'nda), ısıl izolasyon prensiplerini ve gereklerini öne çıkarmayan anlatımlar vardır. Bu standardlarda bu anlayış ile verilen bazı "kuralların" ın yanıltıcı olabildikleri raporda irdelenmektedir.
Beton ve betonarme elemanlarda çatlak probleminin, gerilme durumunu etkileyen çeşitli parametreler göz önünde tutularak sonlu elemanlar yöntemi ile incelenmesi doğrultusunda, bu sonlu elemanlar yöntemini "source" (kaynak) program halinde oluştururak uygulamayı hedefliyen bu proje amacına ulaşmıştır. Programda kullanılan malzeme modelleri ile sayısal çözüm yöntemi hakkında gerekli ve yeterli bilgi bu projenin ürünü olan ve bu sonuç raporu ile birlikte verilen ve/veya ara raporların ekinde yollanmış olan yayınlarda verilmiştir. Bu çalışmalarda görüldüğü gibi, program, değişik özellikteki beton elemanlara -uygulanmıştır. Uygulamaların neticelerinin deneysel verilerle iyi bir uyum içinde olduğu görülmüştür. Gene bu projenin ürünü olan yayınlardan izlenebileceği gibi, çatlak etkisini de göz önünde tutarak beton ve betonarme elemanların davranışlarını gerçekçi bir şekilde dikkate alan bu programdaki bünye denklemlerinde kullanılan, çatlak yüzeyine ait kayma ve normal basınç gerilmeleri çatlak genişliği deney boyunca sabit tutulan numuneler için çıkarılarak başarılı bir şekilde sulanmışlardır. Program, ayrıca donatı ile beton arasındaki bağı (aderansı) gerçekçi bir şekilde göz önünde tutarak etkin bir şekilde kullanılabilir duruma gelmiştir.
Bu çalışma Gerede'de Kuzey Anadolu Fay kırığına çok yakın bir mesafede bulunan 7 katlı betonarme bir binanın muhtemel bir deprem sonrasındaki dinamik davranışını ele almaktadır. Bina çevresinde ve üzerinde 9 adet tek eksenli ivme ölçme cihazı belirli yerlere monte edilmiştir. Cihazlardan herhangi birinde ölçülen ivmenin 0.02g eşik değerini aşması halinde sistem kayıt almaya başlayacak ve daha sonra değerlendirmeye tabi tutulacak bilgileri depolayacaktır. Bu yapı, ülkemizde cmazlandırılmış ilk binadır. Bina şimdiye kadar herhangi bir deprem tarafından sınanmamıştır. Bu sebeple plan ve projeler ile yerinde yapılan ölçümlerden elde edilen bilgiler yardımıyla kurulan analitik bina modeli teorik olarak doğrusal ve doğrusal olmayan iki ayrı aşamada depreme karşı hesaplanmış ve bazı tahminler yapılmıştır. Üç boyutlu doğrusal model ile düzlem doğrusal olmayan model arasında önemli bazı farklar göze çarpmaktadır. Gerçek bina davranışı ölçüldüğünde bu farkların kaynakları teşhis edilebilecek ve daha doğru modelleme için çok değerli bilgiler elde edilebilecektir.
Bu çalışmanın amacı, yüksek dayanımlı beton elemanlarda, Türkiye genelinde kullanılan nervürlü donatı tipi için kenetlenme özelliklerini incelemek ve sonuçlarım normal dayanımlı betonunki ile karşılaştırmaktır. Araştırma, BÇ 3(a) çeliği ile donatılmış, yüksek ve normal dayanımlı, 42 beton eleman üzerinde yapılmış eksenel ve eksantrik çekip çıkarma deneyi içermektedir. Burada, kenetlenme boyu, donatı çapı, beton örtü kalınlığı ve etriye miktarı değişkenler olarak alınıp, tatbik edilen kuvvet ile elemanların çekilen ve serbest uçlarındaki donatı sıyrılmaları ölçülmüştür. Sonuçta, beklendiği gibi, yüksek dayanımlı betonlar, aderans davranışı bakımından, normal dayanımlılara göre, genelde üstün özellikler sergilemişlerdir. Yani, yüksek dayanımlı betonlarda gerekli kenetlenme boyunun daha kısa, oluşacak çatlaklardaki maksimum genişliğinde daha ufak olacağı görülmüştür. 20 mm veya daha ufak çapta donatısı olan yüksek dayanımla betonlar için, donatı çapının 10 misli civarında bir kenetlenme boyunun, monotonik yükleme altında donatı akmasına yeteceği anlaşılmıştır. Kritik yük altındaki yüksek dayanımlı betonlarda aderans gerilme dayanımının uniform dağıtmadığına dair ciddi ipuçları elde edilmiştir. Dolayısıyle, maksimum aderans gerilmeleri kenetlenme boyunca uniform dağılan normal dayanımlı betonlar için geliştirilmiş kenetlenme boyu formüllerini yüksek dayanımlı betonlar için doğrudan kullanılmanın sakıncalı olacağı kanısına varılmıştır. Deneylerin sonunda, beton örtü kalınlığının yüksek dayanımlı betonların davranışına yapacağı etkiyi saptamaya yetecek kadar veri elde edilememiştir. Ancak, enine donatının, normal dayanımlı betonlarda aderans davranışını olumlu şekilde etkilediği gözlenmiştir.
Uçucu kül kömürle çalışan termik santralların bir yan ürünü olarak elde edilmektedir. Uçucu kül sanayide birçok alanda değerlendirilebilmektedir. Her yıl büyük miktarlarda uçucu kül üretildiği için, agrega üretimi gibi büyük hacimlerde değerlendirmeye olanak sağlayan uygulamaların, uçucu külün depolama problemlerini çözme potansiyeli vardır. Soma Termik Santralından sağlanan yüksek kalsiyumlu uçucu külden kompozit ve agrega üretilerek, mühendislik özellikleri saptanmıştır. Uçucu külün yüksek hacimlerde değerlendirilmesine yönelik agrega üretimi, peletleme ve tasarlanan özel kalıplara presleme yöntemleri kullanılarak başarıyla gerçekleştirilmiştir. Kürlenen uçucu kül hafif agregaları üzerinde mekanik özellik ve durabilite deneyleri yapılmış ve ağırlıkça %5 kireç katkılı agregalar en iyi performansı göstermişlerdir, özel şekilli agrega üretiminin de presleme yöntemiyle gerçekleştirilebileceği gösterilmiştir. Yüksek performanslı kompozit üretimini sağlamak amacıyla uçucu küle kireç ve düşük ergime sıcaklıklı bizmut, demir, alüminyum, çinko gibi saf metal tozlan katılmıştır. Presleme ve farklı sıcaklıklarda sinterleme yöntemleri uygulanarak kompozitler üretilmiş ve bu kompozitlerin mekanik özellikleri saptanmıştır. Sinterlemeden önce kür uygulanan numuneler en yüksek performansı göstermişlerdir. Sinterleme işlemi sonunda numunelerin yarma dayanımlan, basınç dayanımlarından daha yüksek oranda artış göstermiştir.
Bu çalışmada, malzemenin ve geometri değişimlerinin lineer olmayan etkilerini gözönüne almak suretiyle, çok katlı çelik düzlem ve uzay yapı çerçevelerinin düşey yükler ve yatay deprem, rüzgar etkileri altındaki lineer olmayan davranışları ve gerçek göçme güvenlikleri belirlenmektedir. Araştırma, çok katlı konut ve büro yapılarının pratikteki olası uygulamalarını geniş ölçüde temsil etmek üzere seçilen düzlem ve uzay çerçevelerden oluşan taşıyıcı sistem modelleri üzerinde yürütülmüştür. Taşıyıcı sistem modelleri, ilk olarak, TS 648 çelik yapılar standardına ve diğer başlıca yönetmelik ve boyutlandırma kriterlerine göre boyutlandırılmışlardır. Daha sonra, boyutlandırılan taşıyıcı sistem modellerinin birinci ve ikinci mertebe teorisine göre elastoplastik hesapları yapılarak, sabit düşey yükler altında artan yatay yükler ve orantılı olarak artan düşey ve yatay yükler için lineer olmayan davranışları incelenmiş ve göçme güvenlikleri belirlenmiştir. Sistem hesaplarında, malzeme ve geometri değişimlerinin lineer olmayan etkilerini gözönüne alan ileri hesap yöntemlerinden ve bu yöntemlerin pratik uygulamaları için geliştirilen etkin bilgisayar programlarından yararlanılmıştır. Çalışma kapsamı içinde toplam olarak 26 adet boyutlandırma uygulanmış ve boyutlandırılan sistemler üzerinde 280 adet analiz yapılmıştır. Araştırmanın sayısal verileri gözönünde tutularak, TS 648 standardı özellikle çok katlı çelik yapıların deprem güvenliği ve ekonomik boyutlandırma açılarından tartışılmıştır. Bu tartışma sonuçlarına dayanarak alternatif boyutlandırma kriterleri geliştirilmiş ve öneriler belirlenmiştir.
Bu projede biçimsel betimleme teknikleri iletişim yazılımı üretimi alanındaki çeşitli sorunlara uygulanmıştır. Belirtim düzeyinde LOTOS, ESTELLE ve COSPAN dili aygıtları konusunda deneyim kazanılmış ve SDL aygıtı ile endüstriyel santral belirtimleri yazılmıştır [EK5J. Sonlu durum makinaları için bir doğrulayıcı yazılımı geliştirilmiş [10] ve SDL-COSPAN derleyicisi tasarımlanmıştır [EK3]. SDL yazılım platformu çalışmaları çerçevesinde SDL 92 grafik editörü tamamlanmış olup [12] animator tasarım çalış-maları sürmektedir [11, 30, 31]. FRP [18] cebirsel betimleme dili iskeletine dayalı bir protokol geliştirme yazılımı geliştirilmiş [41], daha sonra aynı dil iskeleti ERPAL adlı bir dil olarak tüm se-mantiği tanımlanmış [46] ve bu dil ile belirtim örnekleri yazılmıştır [39]. Kesikli olay dizgelerinin sistematik protokol çeviri problemine uygulanması konusunda elde edilen ön sonuçlar [26; 27], hala geliştirilme aşmasmdadır. Zamanlı sistemler için sonlu durum makinasma indirgeme sonucu elde edilmiştir [29].
Bilgisayar ile gerçeğe uygun görüntü üretilmesi gerek endüstriyel kullanım gerekse bilimsel çalışmalar açısından giderek artan öneme sahip olan bir konudur. Özellikle son yıllarda daha karmaşık sahnelerin daha gerçekçi ve hızlı üretilebilmesi için birçok araştırma yapılmaktadır. Bilgisayarda gerçeğe uygun görüntü üretmek herhangi bir sahne ortamındaki cisim ve yüzeyler ile ışığın etkileşiminin gerçekçi olarak benzetişimini gerektirmektedir. Son yıllarda geliştirilen ışıma ve ışın izleme yöntemleri bu amaçla çokça kullanılmaktadır. Ayrıca, gerçekçiliği arttırmak için doku kaplama metodları da kullanılmaktadır. Elde edilen sonuçlar, görüntüleme yöntemleri kullanılarak ekranda gösterilmektedir. Ancak, ışıma, ışın izleme ve görüntüleme yöntemleri hem çok he-saplama gerektirmekte hem de geniş bilgisayar belleğine gereksinim duymaktadır. Bu nedenle, özellikle karmaşık sahne ortamlarını içeren görüntülerin tek-işlemcili bilgisa-yarlarda görüntülenmesi pratik olmamaktadır. Çok-işlemcili dağıtık-hafizalı bilgisa-yarlar ise bu tip problemlerin çözümünde maliyet açısından uygun bir ortam yarat-maktadırlar. Bu projede ışın izleme, ışıma, doku kaplama, görüntüleme metodlarımn çok işlemcili bilgisayarlara uygulamaları araştırılmıştır. Hiperküp çok-işlemcili bilgisa-yarları için paralel algoritmalar geliştirilmiş ve yazılımları yapılmıştır. Geliştirilen al-goritmalar paralel işlemciler arasında daha iyi yük dağılımı sağlamakta ve işlemciler arası veri alış-verişini azaltmaktadır. Bu sayede paralel işlemcilerden daha yüksek verim alınması sağlanmıştır.
Bilgi çağı gereksinmelerine uygun insanın eğitimi, bilgi teknolojisinin kullanımı ile araştırma ve problem çözme becerilerinin öğretilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, bilgi teknolojisi kapsamında çizelge ve kelime işlemci gibi araç yazılımlar ve LOGO programlama dili kullanılarak, bunların ilkokul müfredatına uyarlanabilirliği, eğitimde etkinliği araştırılmış ve bu doğrultuda öğretmen ve öğrenciler için örnek etkinlikler içeren kitapçıklar hazırlanmıştır. Bir ilkokulun 2. sınıfından başlayarak 3 yıl boyunca deney ve kontrol grupları ile yapılan bu çalışmada kullanılan araç yazılımların öğrenmeye olumlu katkıları bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu çalışmada Türkiye bölgesi için yer-uydu yolu yağmur nedeniyle elektromagnetik dalga zayıflatması hesaplandı. Bu amaçla 30-60 yıllık 24 saat entegrasyon süreli bütün satha yayılmış 213 istasyon için meteoroloji verisi disket formunda toplandı. Ekstrem değer istatistiği kullanılarak bu veriden, 1-5 dakikalık veri-tabanı oluşturuldu. İkinci aşamada Leitao-Watson modeli kullanılarak zayıflatma kestirimi yapıldı, son aşamada çeşitli frekans polarizasyon ve aşma yüzdelikleri için Türkiye genelinde zayıflatma haritaları ve sayısal kontur-grid tabloları ekle edildi.
internet, uluslararası platformda yaklaşık 3 milyon bilgisayarı bağlayan eğitim, araştırma, kamu ve özel sektör kuruluşlarına hizmet veren bir ağdır. Günümüzde en gelişkin ağ olma özelliğine sahip olan Internet)in ülke içinde yaygınlaştırılmasının getireceği yararlar sayısızdır, internet'in dünyadaki gelişme hızının artarak devam edeceği öngörülmektedir. Ülkemizin bu gelişim eğrisini yakalayabilmesi amacıyla ilk efaapta, üniversitelerimizin internet ağına dahil olması için "Türk Üniversiteleri'nin Uluslararası Internet Bilgisayar Ağına Bağlanması" adıyla bir proje başlatılmıştır.

/ 29321
29163 / 29321