İnsanlığa katkı için bir yaşam basamağı olan kültürel ve doğal değerlerin korunması gerekli vezorunludur. Öyle ki bu değerler, bulunduğu yerin malikinin, ulusunun hatta uluslararası toplumundeğil, tüm insanlığın temelde ortak malıdır ve insanlığın sosyo-ekonomik, siyasal, kültürel gelişmişlikdüzeyini görünür kılmaktadırlar. Korunacak bu değerlere uygulanacak ulusal mevzuatımız; kültür vetabiat varlıkları, kıyı, çevre, yer altı suları, akarsu, orman, milli park, sit alanları, ören yerleri ayrıcaBoğaziçi, endüstri, teknolojik gelişme, turizm teşvik, özel çevre koruma bölgeleri vb. konularla ilgili yasave yönetmelikleridir. 2012 yılında ülke gündemine son kez düşen “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği KorumaKanunu Tasarısı” sivil toplumun tüm içtenlikli uyarılara karşın kamuoyunu ayrı dönemlerde meşguletmekten öteye geçememiştir. Düzenlemeler, her türlü kamusal varlığı metalaştırma, “parasal yararkaynağına” dönüştürme yaklaşımının tüm göstergelerini taşımaktadır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde;Tasarı, bir bakıma o günkü düzenlemeler ile ülkemizdeki doğal varlıkların da ayırtına varıldığını ortayakoymaktadır. Genel olarak değerlendirildiğinde ise; AB üyelik sürecinin ve uluslararası bağıtlanmalarıngereği “göstermelik” bir düzenleme olarak hazırlanmış olduğu kanısı veren Tasarıyla, gerçekte, ekolojikhasarlara ve zamanla da yıkımlara yol açabilecek olan çeşitli etkinlikler de kolaylaştırılmış olacaktır.Tasarı, bu yönüyle, son dönemde yaşanmış ekolojik yıkıcılığının yakın geçmişte kalmış en önemliörneğini oluşturmuştur. Neoliberal hükümetler, varlığının ekonomik temellerini sürdürebilmek içinemeğin yanı sıra doğal varlık, ortam ve süreçleri daha fazla sömürmenin her yoluna başvurmaktançekinmemektedirler. Dolayısıyla, gerektiğinde başka yeni yollar da üretmeyi sürdürmüşlerdir. HES’ler,“2B”, maden ocakları vb. türden uygulamalarının ekonomi politik nedenlerinin görmezden gelinmesi,romantik sayılabilecek söylem ve çabalarla yetinilmesi, düzenlemelerle hedeflenen işlerin yapılmasınıdaha da kolaylaştırmaktadır. Tasarı, yol açabileceği yıkımların önüne geçme çabasındakiler için butemel gerçekliklerle ve metinsel anlamda da gözden kaçırılmaması gereken boşluklar yaratan sorunluyanlarıyla birlikte yeniden irdelenerek tartışılmaktadır.