12.298 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Bu araştırma ile Yeni Zelanda Tavşanlarında V.porlae'nın oluşumuna katılan dalları incelemek amaçlanmıştır. Materyallerin incelenmesinde latex enjeksiyonundan faydalanılmıştır. V.portae, karaciğerden r.dextra ve r.sinistra olarakiki kök halinde çıkar. V.cava caudalis'in ventralinde, for.epıploıcunı winslowi'm ventrolateralinde yer alır. V.gastroduedenalis, v.portae'yı v.lienalis ile ortak bir kök halinde terk eder.V.mesenterica cranialis, v.portae'nın caudale doğru devamı gibidir.
Bu çalışmada kullanılan yetmiş adet Swiss-albino fare.her grupta 10 hayvan olmak üzere 1 kontjol ve 6 deneme grubuna ayrıldı. Enfüzyon A (saponinleri alınmış H. orientalis köklerinin % 10'luk sulu enfüzyonu),1., 2.ve 3. gruptaki farelere; Enfüzyon B (Bir işlem uygulanmamış H. orientalis köklerinin % 10'luk sulu enfüzyomı), 4., 5. ve 6. gruptaki farelere değişik dozlarda periton içi yolla verildi. Kontrol grubundaki hayvanlara i.p. yolla % 0.9'hık NaCl solüsyonu uygulandı.Enjeksiyonlardan sonra, zehirlenmenin klinik belirtileri, beyin, beyincik, omurilik, kalp, karaciğer ve böbreklerdeki makroskopik ve mikroskopik lezyonlar incelendi. Gözlenen klinik belirtiler arasında halsizlik, çevreye ilgisizlik, depresyon, titreme, hareket etme isteksizliği, hızlı solunum, taşikardi, eksitasyon, felçler ve sonuçta ölüm şekillendiği belirlendi. Kontrol grubu dışında postmortem muayeneleri yapılan bütün«gnıplarda, organların değişik derecelerde hiperemik ve konjeste oldukları görüldü. Yalnızca 3.gruptaki farelerin beyin zarlarındaki kanamaların gözle bile görülebildiği belirlendi. Mikroskopik olarak incelenen tüm organlarda konjesyon, hücresel infiltrasyonlar görüldü. Beyin, beyin, zarları ve omurilikte kanamalar, beyin ve omurilikte nöyron dejenerasyonları gözlendi. Kalpte ödem, hücre dejenerasyonu ile kalp ve karaciğerde venöz genişlemeler görüldü. Bunlara ek olarak Enfüzyon B verilen farelerde saptanan intravasküler hemoliz dikkat çekici bulundu. Bu araştırmanın sonuçları, saponin içermeyen H. orientalis köklerinin zehirliliğinin, daha önce bir işlem uygulanmamış köklerin zehirliliğinden daha düşük olduğunu ve zehirlenmedeki bulguların şiddetinin doza bağlı olarak değiştiğini ortaya çıkarmıştır.
Akupunktur, 5000 yıldan beri insan ve hayvan sağlığında başarıyla uygulanmaktadır. Bu yazıda, veteriner akupunkturun bugünkü dununu ve tarihi kısaca anlatıldı. Diğer taraftan, bugünün Çin'inde akupunkturun endikasyonları ve uygulama metodları da açıklandı. Ayrıca, bu makalede, veteriner akupunkturun uygulama tekniği, endikasyonları, kontraendikasyonları meridyenler, akupunktur noktaları ve iğneleri ile ilgili bilgiler de verildi.
20°C ve 70°C'de tavuk yumurtası sarısında urasil, timin ve sitozinin perklorik asit ile ekstraksiyonu HCl ve $H_2SO_4$ den daha iyi çökelti verdi. Pirimidin bazları ODS kolonunda 0.3 M $NaH_2SO_4$ mobil fazı ile ayrıldı. 261 nm de tanınan kromatogramlar daha ileri temizliğe gerek olmadığını gösterdi. Serbest ortalama urasil konsantrasyonu 20°C de 49.89 ug/ml ± 20.03 ve 70°C'de 324 ug/ml ± 31.04 . Sitozinin (18.96 ug/ml ± 18.40 SE) ve timinin ( 3.73 ug/ml ± 3.45 SE) serbest ortalaması 20°C'de tavuk yumurtası sarısında güvenilir olmayacak kadar değişkendir. Geri almada, sitozin ve urasil eklenmiş yumurta sarısının 70°C asitle muamelesi bu baz konsantrasyonlarını artırması önemli görünmektedir (P<0.05). Yüksek sıcaklığın timin üzerine bir etkisi yoktur. Yumurta sarısının serbest urasil konsantrasyonu güvenilir bir şekilde ölçülebilir. Sıcaklığın asitle ekstraksiyon üzerine etkisinin, tavuk yumurta sarısında sitozin kadar urasilinde farklı şekillerde ( nükleosil, nükleotit) bulunabileceğini gösterdi. Sitozin,urasil ve timinin geri alma oranları % 96-150, % 77-180 ve % 56-67 dir.
-
-
-
Araştırmanın materyalini Kars Kaz Üretme İstasyonundaki 1990 -1992 yılları arasında süt verimleri kaydedilen 23 baş Esmer ve 9 baş Simental inek oluşturulmuştur. Sırasıyla Esmer ve Simenlallerin 305 güne göre düzeltilmiş ortalama süt verimleri 2697 ± 108.7 kg ve 2680 ± 38.2 kg ; ortalama laktasyon süreleri 311 ± 12.9 ve 297 ± 8.6 gün olarak tespit edilmiştir. Esmer ırkın çağa göre düzeltilmiş süt verimi 3002 ± 102.1 kg bulunmuştur.
Polatlı Tarım işletmesi'nde doğan toplam 10 baş Akkaraman, 10 baş ile de France x Akkaraman(Gl) melezi ve 10 baş Anadolu Merinosu tekiz erkek kuzusu araştırmanın materyalini oluşturmuştur, iki aylık yaşta sütten kesilen kuzular 56 gün süre ile entansif besiye alınmıştır. Akkaraman, ile de France x Akkaraman(Gl) ve Anadolu Merinosu kuzularında sırasıyla besi başı ağırlığı 26.21, 31.60 ve 24.64 kg(P<0.01); besi sonu ağırlığı 42.79, 48.19 ve 41.25 kg(P<O.Ol); günlük canlı ağırlık artışı 296.07, 296.20 ve 296.61 g; l kg canlı ağırlık artışı için yem tüketimi 5.97, 5.26 ve 5.24 kg bulunmuştur. Akkaraman, ile de France x Akkaraman(Gl) ve Anadolu Merinosu kuzularında sırasıyla kesimhane ağırlığı 41.07, 46.19 ve 39.37 kg(P<0.01); sıcak karkas ağırlığı 22.15, 24.44 ve 20.48 kg(P<0.01); soğuk karkas ağırlığı 21.67, 23.94 ve 19.96 kg(P<0.01); karkas randımanı % 52.68, 51.72 ve 50.58(P<0.05); kuyruksuz karkas randımanı % 40.93, 50.24 ve 49.58(P<0.01); böbrek ve leğen yağları ağırlığı 0.172, 0.358 ve 0.302 kg(P<0.05); iç yağı ağırlığı 0.31, 0.51 ve 0.39 kg(P<0.01); but ağırlığı 2.96, 3.97 ve 3.36 kg(P<O.Oİ); sırt-bel ağırlığı 1.78, 2.45 ve 2.02 kg(PO.Ol); kol ağırlığı 1.59, 2.23 ve 1.93 kg(P<0.01); omuzbaşı ağırlığı 0.41, O.S6 ve 0.52 kg(P<0.01); boyun ağırlığı 0,66, 0.97 ve 0.86 kg(P<0.05); etek ağırlığı 0.93, 1.40 ve l.ll kg(P<O.Ol); kuyruk ağırlığı 4.85, 0.67 ve 0.40 kg(P<O.Ol); kabuk yağı kalınlığı 3.46, 4.96 ve 3.76 mm (P<0.05); .M.longissimus dorsi alanı 14.92, 17.65 ve 18.97 cm2(P<0.01); böbrek.ve leğen yağları oranı % 0.80, 1.47 ve l.49(P<0.01); içyağı oranı % 1.41, 2.09 ve 1.90(-P<0.05); kuyruk oranı % 22.24, 2.86 ve 1.97(P<0.01); but oranı % 35.54, 34.24 ve 34.64; sırt-bel oranı % 21.42, 21.09 ve 20.87; kol oranı % 19.12, 19.25 ve 19.91; omuzbaşı oranı % 4.88, 5.56 ve 5.33; boyun oranı % 8.01, 8.24 ve 8.80; etek oranı % 11.20, 12.04 ve 11.37; kas oranı % 43.81, 41.84 ve 43.91; kemik oranı % 18.90,18.61 ve 19.10; kabuk yağı oranı % 23.89, 23.40 ve 21.58; kas arası yağ oranı % 6.62, 11.34 ve 10.09(P<0.01) bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen bulgular, besi gücü bakımından ile de France x Akkaraman(Gl) melezi kuzuların Anadolu Merinosu kuzularına üstünlük sağlayamazken Akkaraman kuzularına belirgin olmayan bir üstünlük sağladığını; kesim ve karkas özellikleri bakımından ise, ile de France x Akkaraman(Gl) melezi kuzuların önce Akkaraman, daha sonra Anadolu Merinosu kuzularına önemli üstünlükler gösterdiğini ortaya koymuştur.
Bu çalışmada Van ili ve ilçelerinde toprak, çayır ve meralardan alı-nan ot ve koyunlardan sağlanan kan serumlarında Cu, Mo, Zn, Co, Mn iz elementleri ile anorganik sülfat $(SO_4)$ miktarları tesbit edildi ve bunlar arasındaki bazı korelasyonlar araştırıldı. Örnekleme noktası olarak saptanan Van'ın 8 ilçesine ait toplam 80 köyden toprak ot ve kan örnekleri alındı. Toprak, bitki ve kan serumu örneklerinde iz elementler Shimadzu 680 Model Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi'nde tayin edildiler.Anorganik sülfat miktarı ise türbidimetrik olarak yapıldı. Van ili genelinde topraktaki çeşitli parametrelere ait ortalama değerler Cu: 2,10±0,16 ppm, Mo: 6,20±0,71 ppm, Co: 0,26±0,03 ppm, Zn: 0,67±0,16 ppm, Mn: 12,34+2,21 ppm, SO4: 9,01+0,91 ppm, Cu:Mo: 0,34:1; bitkilere ait ortalama değerler Cu: 2,05±0,02 ppm, Mo: 6,77±1,59 ppm, Co: 0,07±0,01 ppm, Zn: 1,64±0,20 ppm, Mn: 9,23±1,61 ppm, SO4: 1076,61±56,29 ppm, Cu:Mo:SO4: 1:3,3:525; kan serumundaki parametrelere ait ortalama değerler de Cu:85,45±6,64 ($mu$ g/100 mi, Mo:20,58±l,37 ($mu$ g/100 ml/Co:2,69±0,30 $mu$ g/100 ml, Zn:25,48±4,44 $mu$ g/100 ml, Mn:0,13±0,02 ($mu$ g/100 ml, ve SO4: 84,38±2,75 ppm olarak bulunmuştur. Van genelinde topraktaki Cu miktarı ile kandaki Cu değerleri arasında pozitif (r=0,281, p<0,01), topraktaki SO4 ile bitkideki Mn arasında pozitif (r=0,212, p<0,05), bitkideki Cu ile kan serumundaki Co arasında negatif (r=-0,238, p<0,05), bitkideki SO4 ile bitkideki Co arasında pozitif (r=0,230, p<0,05), kan serumundaki Cu ile kan serumundaki Mn arasında pozitif (r=0,257, p<0,05), kan serumundaki Co ile kan serumundaki Zn arasında pozitif (r=0,271, p<0,05) bir korelasyon gözlenmiştir. Öte yandan bitkideki Cu:Mo oram ile kan serumundaki Cu miktarı arasında negatif (r=-0,609, p<0,01) ve bitkilerdeki Mo:SO4 oranı ile kandaki Cu miktarı arasında da pozitif (r=0,252, p<0,05) korelasyon tesbit edilmiştir. Sonuç olarak otlardaki Cu, Co, Zn ve Mn elementlerinin miktarları yetersiz, Mo miktarı ise oldukça fazla bulunmuştur. Gerek topraktaki Cu:Mo oranı ve gerekse bitkilerdeki Cu:Mo:SO4 oranı literatürde belirti-len optimal ölçülerden sapma göstermiştir. Bu durum karşısında yörede özellikle Cu, Zn, Mn ve Co elementleri yönünden gizli noksanlıkların mevcut olabileceği, zamanla bu noksanlıkların aşikâr hale dönüşebileceği, böylece hayvanlarda önemli sağlık sorunları, üreme bozuklukları ve verim düşüklüklerine paralel olarak ekonomik kayıplar meydana gelebileceği kanısına varılmıştır. Güdümlü projelerle daha kapsamlı araştırmaların yapılması, sorunlar tam olarak ortaya konup, çözüm yolları bulununcaya kadar, yetiştiricilerin iz element notsanlığı riskini azaltmak üzere önlemler alması gerektiğine inanılmaktadır.
Bu çalışmadaTürkiyenindeğişikcoğrafikbölgelerinden toplanan materyal değerlendirilmiştir. Toplam 22 cinseait 50 tür saptanmıştır. Bu 50 türün üst familya, familya, cins ve tür tayin anahtarları verilerek sınıflandırılması yapılmıştır. Bu türlerden Eucypris serrata ile Cyclocypris leavis Türkiye ostrakod faunası için yeni kayıtlardır. Ayrıca ostrakod literatüründe ilk olarak Eucypris serrata'nın biseksüel populasyonu saptanmıştır. Ilyodromus cinsine ait Erçek Gölü ( Van) 'nde I. melekperae adında yeni bir ostrakod türü teklif edilmiştir.
-
-
-
-
-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü araştırma ve uygulama bahçesinde yürütülen bu araştırmada Invictus ve Coral domates çeşitlerinde farklı tohum ekim zamanlan ve fide dikim aralıklarının verim, erkenci verim ve bazı kalite kriterlerine etkileri incelenmiştir. Çalışmada, Invictus çeşidi Coral çeşidine göre daha üstün bulunmuştur. Ancak her iki çeşidine Van ekolojik koşullarında yetiştiriciliği tavsiye edilmektedir. Tohum ekim zamanı; eğer fide yetiştirme yerinde ısıtma yapılabilirse, 1 Mart'a kadar erkene alınabilecek ve önemli derecede erkencilik sağlanabilecektir. Sık fide dikimi erkenci verim ve toplam verimi arttırmış, ortalama meyve ağırlığı ile randımanı olumsuz yönde etkilemiştir.
Van ilinde yetiştiriciliği yapılan meyveler arasında ilk sırada yer alan elmanın zararlılarını ve bunların doğal düşmanlarını belirlemeye yönelik bu çalısına sonucunda 4 takıma bağJı 21 familyaya ait 29 zararlı tür ve 7 takıma bağlı 14 familyaya ait 30 avcı, 28 asalak olmak Üzere 59 yararlı tür elde edilmiştir. 1992-1993 yıllarında ayrıca elma üretiminin yoğun olarak yapıldığı Merkez, Edremit. Erciş ve Gevaş ilçelerinde ekono-mik öneme sahip zararlılar olarak görülen .Aphis pomii.(De Geer) , Lepidosaphes ulmi (L.), Palaeolecanium bituberculatum (Targ. -Tozz .) ve Cydiapomonella (L.)'nın populasyon değişimleri ile bazı biyolojik özellikleri izlenmiştir.
Bu çalışma, 1989 - 1992 yılları arasında, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümünde; cevizlerde aşılama başarıları ile flavanlar arasındaki ilişkilerin belirlenmesi, yongalı göz asısında kaynaşmanın anatomik ve histolojik olarak incelenmesi ve aşılama bölgesinde flavanların hareketliliğinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Çalışmada iki yaslı ceviz (Juglans regia L.) cöğürleri kullanılmış ve aşılama yongalı göz aşılama metoduna göre yapılmıştır. Aşılama başarıları en yüksek olarak Şubat ayında (% 100) , en düşük olarak da Haziran ayında ' (% 32) belirlenmiştir. Yongalı asılarda kaynaşma seyrinin diğer meyve türlerindeki kaynaşma seyrinden önemli bir farklılık göstermediği saptanmıştır. Aylık fasılalarla yürütülen ası çalışmalarından elde edilen aşılama başarıları ile bu dönemlerde alınan yıllık sürgünlerin floem dokusunda bulunan katehinler arasında pozitif bir korelasyon (r= 0.548) ve aşılama başarıları ile diğer flavanlar (epikatehin, biflavan, oligomer flavan) arasında negatif bir korelasyon (r= -0.879) bulunmuştur. Flavanların, aşılama bölgesinin üst kısmında aşılamadan 60 gün sonra, aşılama günü belirlenen değerlere göre % 25.38 oranında azaldığı; aynı dönem içerisinde arta bölgede % 8.37 ve alt bölgede % 37.56 oranlarında arttığı belirlenmiştir. Diğer .yandan, ortalama değerlere göre, üst bölge flavan miktarı ile orta bölge flavan miktarı arasında pozitif bir korelasyon (r= 0.601),. üst bölge ile alt bölgearasında negatif bir korelasyon (r= -0.077) ve orta bölge ile alt bölge arasında pozitif bir korelasyon (r= 0.655) belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, cevizde aşılamaların, flavanların en düşük aranda belirlendiği Şubat - Mart aylarında yapılması tavsiye edilebilir.
Van'daki marketlerde tüketime sunulan otlu peynir ve sütlerdeki organik klorlu insektİsit rezidülerinin düzeyini saptamak amacıyla bu çalışmayı planladık. Çalışmamızda 30 adet otlu peynir ve 30 adet süt numunesinde organik klorlu insektisit düzeyi araştırıldı. Numuneler Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında eşit sayıda alındı. Numunelerin ekstraksiyonu n-hexan, dietileter ve petroleteri, temizleme işlemi ise florosil kullanılarak gerçekleştirildi. Analizi yapılan otlu peynirlerin % 80'inde alfa-BHC, % 56.6' da lindan, % 66.6'da endosulfon ve % 40'da PP'-DDE saptandı. Bunların rezidü düzeyleri ise sırasıyla 0.114 ppm, 0.097 ppm, 0.114 ppm ve 0.132 ppm'dir. Süt numunelerinde ise alfa-BHC % 46.6, lindan % 36.6, endosulfon % 33.3, PP'-DDE % 20 oranında, rezidü düzeyleri ise sırasıyla 0.051 ppm, 0.050 ppm, 0.049 ppm ve 0.036 ppm'dir. Ülkemiz açısından, yapılan araştırmaların sonuçlarıyla çalışmamızdan elde edilen verileri kıyaslarsak gerek bulunma oranı ve gerekse rezidü düzeyleri bakımından bir azalma göze çarpmaktadır. Bu da son 10 yıldır ülkemizdeki organik klorlu insektisitlerin kullanımına getirilen sınırlamalarla ilgili olduğu sanılmaktadır. Yapılan bu çalışma getirilen sınırlandırmaların etkin hale getirilmesi ve besinlerin kalıcı nitelikteki pestisitler yönünden sürekli olarak denetlenmesinin zorunlu olduğunu göstermektedir.

/ 615
615 / 615