12.294 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Bu çalışma, süte su katılması yoluyla hile yapılmasının belirlenmesinde, elektrik iletkenliği değerinin kullanılabilirliğini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Çalışmada 200 süt örneği kullanılmış ve elektrik iletkenliği, tek elle tutulabilen bir "Milk Checker" aleti kullanılarak ölçülmüştür. Örneklerde ortalama elektrik iletkenliği 4825 ± 0.439 mS/cm, özgül ağırlık 1:031 ± 0.0021, kurumadde % 11.906 ± 0.934, yağsız kurumadde % 8.518 ± 0.577 ve yağ da % 3.388 ± 0.680 olarak saptanmıştır. Elektrik iletkenliği değeri, 4.6 mS/cm ve altında olan 54 örnekten 34'üne değişen oranlarda su katıldığı belirlenmiştir. Veriler değerlendirildiğinde, süte su katılmasının belirlenmesinde, elektrik iletkenliği değerinin en az özgül ağırlık Ölçümü kadar kullanışlı ve hatta daha pratik olduğu sonucuna varılmıştır.
Tohumdan yetişmiş Bahçesaray ceviz popüîasyonu içindeki genetik değişimi incelemek ve üstün özellikli ceviz tiplerini seçmek amacıyla yapılan bu araştırmada; 55OO'den fazla ağaç, verim faktörleri, meyve kalitesi, antraknoza tolerans ye çöğür anaç seçimi amacıyla incelenmiştir. Değişik ıslah amaçlan doğrultusunda üstün nitelikli olarak saptanan 238 ceviz tipinden meyve örneği alınmıştır, Bahçesaray ceviz popüîasyonunda verim dikkate alınarak yapılacak bir ıslah çalışmasında kullanılabilecek 86 gen kaynağı saptanmış, ancak popülasyonun genelinin küçük meyveli ağaçlardan oluştuğu belirlenmiştir. Ceviz çöğür anaç ıslahı çalışmalarında değerlendirilebilecek çok değerli 55 tip ve antraknoza tolerans bakımından ise 97 tip saptanmıştır. Meyve kalitesi, verim ve antraknoza tolerans dikkate alınarak yapılan seleksiyonda ümitvar olarak saptanan 26 tipte ortalama meyve ağırlığı 9.25±0.43 - 14.16±2.66 gr, iç ağırlığı 5.06±0.88 - 7.92±0.13 gr, iç oram % 44.63 - 59.11, kabuk kalınlığı 1.02±0.13 - 2.00±0.13 mm, ve meyve eni 25.78±1.69 - 34.72±2.26 mm arasında saptanmıştır.
Bu araştırmada Karakaş ve Hamdani x Karakaş (G1) melezi kuzularda doğal ve kalıntı sütle büyütmenin gelişme özelliklerine etkisi incelenmiştir. Sütten kesim, 90, 120, 150 ve 180 günlük yaşlarda doğal olarak büyütülen kuzular daha yüksek canlı ağırlığa sahip olmuşlardır (P<0.0l). Günlük ortalama canlı ağırlık artışları doğumdan itibaren değerlendirildiğinde büyütme yönteminin etkisi çok önemli (P<0.01) olmuştur. Ancak, sütten kesimden sonraki canlı ağırlık artışları bakımından doğal ve kalıntı sütle büyütülen gruplar arasında önemli bir farklılık sözkonusu olmamıştır (P>0.05).
Bu çalışmada Van ekolojik koşullarında, Tokak ve Klages arpa çeşitlerine 0, 4, 8 ve 12 kg / da N uygulamalarının, farklı gelişim dönemlerinde yaprak + sap ve başak Fe, Zn, Mn, Cu içeriğine ve topraktan kaldırılan Fe, Zn, Mn, Cu miktarlarına etkisi araştırılmıştır. Araştırmada azotlu gübrelemenin yaprak + sap Fe, Cu içeriğini ve başak Zn, Mn, Cu içeriğini önemli düzeyde etkilediği gözlenmiştir. Ayrıca azotlu gübreleme yaprak + sap ve başakla topraktan kaldırılan Fe, Zn, Mn, Cu miktarlarım önemli olarak arttırmıştır. Yaprak + sap ile topraktan kaldırılan Fe, Zn, Mn, Cu miktarları, başaklanma dönemine kadar artmış, sonraki dönemlerde azalmıştır. Ancak başak ile kaldırılan Fe, Zn, Mn, Cu miktarları doğrusal olarak artmıştır.
Bu çalışma, Elazığ, Malatya ve Battalgazi'de yetiştirilen Zerdalilerin pomolojik özelliklerini belirlemek amacıyla, 1995 yılında yürütülmüştür. Çalışmada, 29 tip seçilerek değerlendirilmiş ve bu tiplerde, meyve ağırlıkları 16.00 - 42.05 g; suda çözünebilir kuru madde miktarı % 11.5- 25.1; çekirdek ağırlığı 1.01-3.96 g; çekirdek oranı % 5.35-17.88 arasında belirlenmiştir. İncelenen 29 tipin l'i yapışık, 7'si yarı yapışık, 21'i serbest çekirdeklidir. Çalışmada 7 tipin çoğaltılması ve yetiştirilmesi tavsiye edilmiştir.
Gastroparezili diabetiklerde uzun süreli cisapride ve domperidone kullanılımınm mide boşalması üzerin¬deki etkileri karşılaştırıldı. Mide boşalması, mideye ait yakınmalar, glisemik kontrolün derecesi çapraz ilaç kullanılımı şeklindeki bir düzenlemede karşılaştırıldı. Gastroparezisi olan 10 diabetik kişiye tesadüfi olarak ya 30 mg günde cisapride veya 60 mg günde domperidone en az 3 haftalık ilaçsız peryodlar bırakılarak 12 hafta süreyle verildi. Her bir ilaç rejiminin etkinliği semisolid işaretli bir gıdanın mideden boşalması, mideye ait ya¬kınmaların miktarı ve herbir tedavi ile sağlanan glise¬mik kontrol derecesi ile gösterildi. Mide boşalması (test yemeğinin %50 boşalması için gerekli süre) her iki ilaç¬la belirgin olarak hızlandı (p<0.05). Her bir ilaçla elde edilen sonuçlar diğerininki ile karşılaştırıldığında iki ilaç arasında belirgin bir fark yoktu. Açlık ve 2. saat postprandial kan glukoz seviyeleri gruplar arasında benzerdi. Rapor edilen gastrik yakınmalar her iki teda¬vinin sonunda belirgin olarak düzeldi (p<0.05). Gruplar arasındaki fark ise gene farklı değildi. Diabetik gastro¬parezi ile birlikte olan gastrik yakınmaları ve semisolid bir gıdanın boşalmasını düzeltmede cisapride veya domperidone kullanılmasının etkili olacağı tartışıldı. Her iki ilaç glisemik kontrolün düzelmesinde de etkili idiler.
A ve E vitaminleri antioksidan özellikleri nedeniyle gastrointestinal sistem kanserlerinin lipid peroksidasyon yolu ile gelişiminin önlenmesinde önemli role sahiptirler. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Gastroenteroloji Bilim Dalında özofagus kanserli 7 hasta ile mide kanserli 12 hastanın serum ve biyopsi örneklerinde A vitamini esteri (retinol asetat) ve E vitamini izomerleri (alfa, gamma ve total tokoferoller) araştırıldı. Mide kanseri grubunda serum ortalama retinol asetat düzeyi anlamlı şekilde yüksekti. Her iki kanser grubunda serum ortalama tokoferol düzeyleri anlamlı olmamakla beraber düşük bulundu. îlginç olarak, her iki kanser grubunun doku örneklerinde retinol asetat ve tokoferol düzeyleri belirgin derecede düşük bulunmuştur (p<0.03, p<0.08). Bu sonuçlar özofagus ve mide kanserlerinde özellikle doku düzeyinde antioksidan özellikteki A ve E vitaminlerinin eksikliğinin kan¬ser etyopatogenezi ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.
Kronik karaciğer hastalığının son devresinde çoğu organlar etkilendiğinden dolayı karaciğer transplantas¬yonu için tetkik edilen hastaların bir kısmında kardi-ovaskuler fonksiyon bozukluğu olması beklenir. Bu ça¬lışmanın amacı Oklahoma Transplantasyon Enstitüde transplantasyon için tetkik edilen hastalarda yapılan kardiouaskuler incelemeleri gözden geçirmek, bulunan ciddi kalb probleminden dolayı transplantasyon yapıla¬mayan hastaların yanısıra transplantasyona gene kalb problemi nedeniyle yüksek risk taşıyarak alınan hasta¬ların transplantasyon süresince bu tetkiklerin hastalığı tanımlamadaki geçerliliklerini ve sonuçlarını incele¬mekti. Kronik karaciğer hastalıklı 154 hasta karaciğer transp¬lantasyonu için Oklahoma Transplantasyon Enstitüde incelendi. Her birinin primer hastalığı spesifik serolojik ve biyolojik testlerle, ultrasonografi, abdominal tomog¬rafi, ve karaciğer biyopsi bulgularıyla tanımlandı. Ka¬raciğer transplantasyonu için aday olan her hastaya sol ventrikul ejeksiyon fraksiyonu (istırahatte ve eksersiz-de), sağ ventrikul ejeksiyon fraksiyonu, kardiak outpu-tu, stroke volumu, kardiak indeksi hesaplamak için nükleer ventrikulografi, thallium ve adenosine kullanı¬larak şintigrafik görüntüleme tetkikleri, kalb kapakları¬nı, kardiak kontraktiliteyi, duvar kalınlığını ve kalb odacıklarının büyüklüklerini göstermek için ekokardi-ografi yapıldı. Diğer testleri pozitif olan veya belirgin koroner arter hastalığı öyküsü bulunan 26 hastaya ko-roner anjiografi yapıldı. Tüm bulgular tek bir kardiolo-jist tarafından değerlendirildi. Transplantasyon adayı 154 hastanın 8'i (%5.2) transp¬lantasyon için kalb problemleri nedeniyle uygun bulun¬madı. Geri kalan 146 hastanın 41'ı (%22.5) karaciğer transplantasyonuna gitti. Yüz beş hasta ise değişik ne¬denlerle transplante edilemedi. Transplantasyon yapı¬lan 41 hastanın 8'inde (%19.5) transplantasyondan ön¬ce tanımlanmış klinik olarak belirgin kalb problemleri vardı. Bunlardan dördüne transplantasyon öncesi koro¬ner bypasş cerrahisi (1 hasta), koroner arter balon dila-tasyonu (2 hasta)'ve perıkardiektomi (1 hasta) yapıldı. Geri kalan 4 hastaya spesifik bir yaklaşımda bulunulmadan transplantasyon yapıldı. Hiçbirinde transplan¬tasyon süresince kardiak bir komplikasyon oluşmadı. Sadece bir hasta postoperatif dönemde atrioventriküler blok geliştirdiğinden kardiak pace maker konuldu. Bu çalışma esas alındığında, koroner arterhastalığı varlığının karaciğer transplantasyonu için kesin bir kontrendikasyon olmadığı görülür. Uygun bir yak¬laşımdan sonra karaciğer transplantasyonu güvenli bir şekilde yapılabilir. Nükleer ventrikulografi ve ekokar-diyografi hastaların kalb yönünden değerlendirilmesin¬de yapılması uygun olan testlerdir. Koroner arteriografi kardiak iskemi, infarktüs bulguları olan hastalara uy¬gulanmalıdır.
Bu çalışma, sığır omurgasındaki deneysel bir modelde anterior ve posterior fiksasyonun stabiliteye katkısını değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Sakrifiye edilmiş 15 adet, yaklaşık 100 kg. ağırlığında 6 aylık danalardan elde edilen C4 -C5 fonksiyonel spinal ünitesi örnek olarak kullanıldı. Örneklere uygulanan kuvveti ve bu sırada ölçme noktalarında ortaya çıkan yer değiştirmeleri ölçebilmek için Strain-gage tekniğinden yararlanıldı. Supraspinoz ligament, interspinoz ligament, ligamentum flavum, kapsüler ligaman, anulus fibrosus, posterior longitudinal ligaman ve anterior longitudinal ligaman kesilerek lezyon oluşturuldu. Anterior fiksasyon amacıyla metakarp plağı, C4 ve C5 korpuslarına birer adet kortikal vida ile bikortikal olarak tespit edildi. Posterior fiksasyon grubunda ise interspinöz telleme yapıldı instabil hareket segmentine anterior ve posterior fiksasyonun kazandırdığı stabilite, intakt grub ile karşılaştırıldığında anterior plak-vida fiksasyonunda kontrol grubu stabilite değerlerine yaklaşmasına karşın, posterior fiksasyonun özellikle fleksiyon stabilitesinde hem intakt hem de anterior fiksasyon grubundan daha yüksek güvence sağladığı belirlendi.
Van tllne bağh. köylerde çoklu doğumların sıklığı ve bunların akraba evlilikleriyle ilişktstnin ele alındığı bu çalışmada 1532 kadının 11399 kez doğum yaptığı ve bunlardan 76'sının tkizle sonuçlandığı belirlendi Populasyonda ikiz oranı 0.00667±0,0008 (binde 6,7)'dir. İncelemeye konu olan grupta ikiz dışında diğer çoklu doğumlarla karşılaşılmadı. Akraba evliliklerinde ikiz doğum oranı ak¬raba olmayanlara oranla daha fazladır, ancak bu farklılık istatistiksel açıdan anlamlı değildir. Bulunan ikiz doğum sıklığı diğer Me¬rin bulgularıyla karşılaştırıldı: Van ve Diyarbakır'daki ikiz doğum sıklığının İç Anadolu ve Marmara bölgesindeki illerden biraz daha düşük olduğu gözlendi.
Bu çalışmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çeşitli nedenlerle genel anestezi altında öpere edilen 26 hastaya preoperatif peroperatif ve postoperatif ABR yapıldı ve genel anestezinin ABR üzerine etkileri incelendi. Peroperatif I, III, V dalga latanslan ile III-V, I-V, I-III interpik latanslannda istatistiksel olarak anlamlı uzamalar kaydedilmiştir. Posto¬peratif dalga ve interpik latanslarda ise, preop. latanslara göre istatistiksel olarak fark saptanmamıştır.
Akciğer ve trakeobronşial ağacın benign tümörleri çeşitlidir fakat nadir görülürler. 1989 ile 1994 yılları arasında, Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Merkezi, Göğüs Cerrahisi Kliniği'nde, 40 benign akciğer tümörlü olgu öpere edildi. Bunlardan 31'i hamartom, 3'ü inflamatuar psödotümör, 2'si leiomyom, 2 'si sklerozan hemanjiom, 1 'i ter atom 1 'i de lipom idi. Tümörün akciğer par ankimini mümkün olduğu kadar koruyarak yapılacak eksizyonu kesin tanı için sıklıkla gereklidir. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(4):336-340]
Mide malignitelerinin tedavisinde cerrahi girişimler esas¬tır. Y.Y.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde 1994-1996 arasında 21 mide tümörü olgusu öpere edildi. Ol¬guların 16'sı erkek 5'i kadın idi. Yaş ortalaması 53 idi (28-74). 12 olguya total gastrektomi ve Roux-en-y özofagoje-junostbmi, 7 olguya subtotal gastrektomi ve gastrojejunos-tomi, 1 olguya drenaj amaçlı ğastrojejunoştomi, 1 olguya eksploratris laparotomi yapıldı. Kardiyak problemleri olan 1 olgu exitus oldu. Hiçbir olguda anastomozdan sı¬zıntı olmadı. Sadece 1 olguda cerrahi sınırda tümör doku¬su vardı. Takip süremiz 2-24 aydır, ilk bir yıl içinde kay¬bettiğimiz olgu sayısı 3'tür. Bir yılı aşan süre hayatta ka¬lan olgu sayısı ll'dir. Sonuç olarak, hastanın genel duru¬mu son derece bozuk veya yaygın metastazlar olmadıkça her. gastrik neoplazm olgusu cerrahi olarak eksplore edil¬melidir.
A. iliaca communis, a.iliaca interna ve a.iliaca externa'ya ayrılır. A.iliaca interna, pelvis boşluğunun dorsal duvarına paralel olarak ilerler. Orjininden hemen sonra a. umbilicalis'i verir. A. iliaca interna, n. ischiadicus hizasına geldiğinde a. ischiadica adını alır. A. ischiadica, a. plutea caudalis'e ve a. pudendointerna'ya ayrılır. A. obturatoria, a.iliaca interna'dan çıkar ve a. profunda femoris'in bir dalı olan r. obturatorius ile ağızlasın A.pudenda interna a.iliaca interna'nın bir uç dalıdır. Bu arterden,a.urethralis, a.perinealis ventralis ve a.clitoridis çıkar.
Çalışmada 104 inek ve 20 düve östrus iç ve dış beldeklerine göre östrusun 0-9, 9-18 ve 18-30 saatlerinde dondurulmuş sperma ile bir kez tohumlanmışlardır. 0-9 saatlerde tohumlanan 44 inekte östrusun dış beldeklerinden böğürme, çara akıntısı, atlama ve sütte azalma ile iç beldeklerden vaginal hipe-remi, ödem, uterus tonositesi ve gebelik oranları sırasıyla %7727, 61.36, 65.90 ve 52.27 ile %77.27, 77.27, 75.0 ve 47.27 olarak saptanmıştır. 9-18 saatlerde tohumlanan 33 inekte bu oranlar sırasıyla %69.69, 63.63, 72.72 ve 87.87 ile %84.84, 93.93, 75.75 ve 66.66 olarak bulunurken östrusun 18-30 saatlerinde tohumlanan 27 inekte %78.77, 70.37, 70.37 ve 66.66 ile %74.07, 55.55, 81.48 ve 59.25 olarak saptanmıştır. Östrusun 0-9 saatlerinde dondurulmuş sperma ile bir kez tohumlanan 8 düvede östrus dış beldeklerinden böğürme, çara akıntısı, atlama ile östrus iç beldeklerinden vaginal hiperemi, ödem, uterus tonositesi ile gebelik oranlan sırasıyla %87.5, 62.5, 75.0 ile %50.0, 75.0, 100.0 ve 37.5 olarak saptanmıştır. 9-18 saatlerde tohumlanan 6 düvede bu oranlar sırasıyla %100.0, 100.0, 66.66 ile %3 ve 66.66 olarak gerçekleşirken 18-30 saatlerde tohumlanan 6 düvede ise sırasıyla %100.0, 66.66, 66.66 ile %83.33, 66.66, 50.0 ve 50.0 olarak bulunmuştur. Toplam 104 inekte elde edilen ortalama gebelik oranı %56.73; toplam 20 düvede ise ortalama gebelik oranı %50.0 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak, östrusun ortasında, östrus beldeklerinin en yoğun olarak görüldüğü dönemde yapılan tohumlamaların yüksek gebelik oranı elde edilmesinde etkili olduğu görülmüştür.
Van yöresinde bir besi kuzusu yetiştirmesinde Ecthyma contagiosum (Orf) tespit edildi. Enfeksiyonun tanısı klinik, serolojik ve elektron mikroskopik incelemeler yapılarak konuldu. Ayrıca, serum demir ve bakır konsantrasyonunun enfeksiyondaki durumu belirlendi. Klinik olarak kuzularda lezyonların ağız çevresi ile alt ve üst dudakların iç yüzlerinde yerleştiği saptandı. Hastalıklı 18 kuzudan alınan serum örneklerinin Orf virusu yönünden serolojik kontrolü amacıyla Serum Nötralizasyon Testi (SNT) kullanıldı. Kuzularda klinik belirtilerin görülmesinden sonra alınan ilk serum örneklerinde seropozitif hayvanların ortalama antikor titre değeri II 151.72, bundan 4 hafta sonra aynı kuzulardan 2. defa alınan serum örneklerinde ise, ortalama antikor titre değeri 1/37.30 olarak bulundu. Ayrıca, Ectyhma contagiosum'un çabuk tanısı içinpapül ve kabuk materyallerinden direkt Elektron Mikroskopi uygulaması yapıldı. Ecthymalı kuzularda serum demir konsantrasyonunda azalma, bakır konsantrasyonunda ise artış tespit edilirken, klinik iyileşmeden sonra bu iz elementler deki değişimlerin ortadan kalktığı saptandı.
Ankara Hayvanat Bahçesinde kamivor hayvanlar için kesilen 6 yaşında erkek bir eşeğin otopsisinde akciğerlerde Dictyocaulus arnfieldi (Cobbold, 1884ye rastlanmıştır. Akciğerlerden toplam 15 dişi, 13 erkek parazit toplanmış ve fikzasyondan sonra ölçümleri yapılmıştır. Rektumdan alınan dışkının muayenesinde de D. arnfieldi'nin larvalarına rastlanmıştır. Daha önce Türkiye'de bu konuda yayın yapılmadığı için, parazitle ilgili morfolojik özellikler kaydedilmiş ve önemli kısımların fotoğrafları metne eklenmiştir.
A thin film with the nominal composition of .$Bi_2Sr_2CaCu_2O_x$ (2212) was prepared on a MgO single crystal substrate by electron beam evaporation technique. The film, analyzed by x-ray diffraction, showed a preferential orientation with the c-axis prependicular to the substrate. The existence of at least two phases was seen from x-ray analysis. Electrical measurement was performed on the thin film of 2212 composition. The resistivity was confirmed to be smaller then $0.20x10^{-4}Omega$.cm by using the van der Pauw method at 300K and critical current density was in excess of $1.2xl0^4 A/cm2$ at 38K in zero field.
We present a study of the spectral analysis of light scattered by director fluctuations in a nematic liquid crystal (8CB). From the experimental measurements, we obtain damping times of the twist-type director fluctuations by studying the noise intensity spectrum of scattered laser light.
The equilibrium properties of the spin-1 Ising system [1] Hamiltonian with arbitrary bilinear (J), biquadratic (K) and odd (L), which is also called dipolar-quadrupolar [2], interactions are studied for zero magnetic field by the lowest approximation of the cluster variation method [3]. The odd interaction is combined with the bilinear and biquadratic exchange interactions by the geometric mean. In this system, phase transition depends on the ratio of the coupling parameter, $alpha$ = J/K, therefore, changing of the phase transitions with a is investigated extensively and found that for $alphaleq 1$ and $alphageq 2000$ a second-order phase transition occur, and for $1 < alpha < 2000$ a first-order phase transition occur. The critical temperatures in the case of the second-order phase transition and the upper and lower limit of stability temperatures in the case of the first-order phase transition are obtained for different values of a calculating by the Hessian determinant. The first-order phase transition temperatures are found by using the free energy values while increasing and decreasing the temperature. The unstable solutions for the first-order phase transitions are obtained by displaying the free energy surfaces in the form of the contour mapping. Results are compared with the spin-1 Ising system Hamiltonian with only bilinear and biquadratic interactions [4] and found that the odd interaction influences the phase transitions very much.

/ 615
611 / 615