1.162 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Sahne performansının olduğu her alanda heyecan, gerek izleyici gerekse icracı kişi veya topluluk için performans anının olmazsa olmaz bir bileşenidir. İyi ve etkili bir performans için olması gerektiği ve hatta heyecansız bir performansın yeterince verimli olmayacağı düşünülmekle beraber bu durum istenmeyecek düzeyde belirdiğinde sanatçının performansını olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Bu çalışmada, müzik icra eden bireylerin performans kaygı düzeyleri ile kaygıyla başa çıkmada kullandıkları bilişsel stratejiler arasındaki ilişkilere yer verilmiştir. Araştırmaya Türkiye'nin birçok ilinden yüz yüze ya da çevrimiçi olanaklarla ulaşılan sanatçı, akademisyen, öğretmen ve öğrenci olmak üzere 346 müzisyen gönüllü olarak katılmıştır. Veri analizinde yapılan korelasyon, bağımsız gruplar T-testi ve tek yönlü Varyans Analizi (ANOVA) sonuçlarına göre müzisyenlerin başa çıkma stratejileri ile kaygı düzeyleri arasında ilişki bulunduğu ve ayrıca kullanılan stratejilerin bazı değişkenlere göre farklılık gösterdiği saptanmıştır.
Objectives: In this study, we aimed to investigate whether the use of epinephrine solution-impregnated gauzes and irrigation fluid with epinephrine could reduce perioperative blood loss during the combined surgical treatment of developmental dysplasia of the hip (DDH) patients. Patients and methods: Between January 2018 and June 2023, a total of 68 pediatric patients (8 males, 60 females; mean age: 32.4±13.2 months; range, 18 to 98 months) who underwent combined surgery for DDH were retrospectively analyzed. The patients were divided into two groups as those who used topical epinephrine in the surgical sites during combined surgical treatment (n=34) and those who did not (n=34). Demographic and clinical characteristics and pre-, intra-, and postoperative data were recorded. To avoid transfusion complications, blood transfusion was performed in only symptomatic patients in the postoperative period. Results: Age, sex, weight, and surgical duration were similar between the two groups (p>0.05). No statistically significant difference was found between the groups in terms of preoperative hemoglobin and hematocrit levels (p>0.05) There were statistically significantly differences between the groups in terms of postoperative hemoglobin and hematocrit levels, perioperative amount of blood loss, and postoperative length of hospital stay (p0.05). The differences in perioperative and estimated intraoperative blood loss amounts and length of hospital stay were statistically significant between the groups (p
There are two hundred and thirteen fountains belonging to the Ottoman period in Uşak. Floral, geometric, figurative, architectural depictions and motifs containing various objects were generally preferred as decoration elements in Uşak fountains. It has been determined that figural decoration, which is used less than other ornament types in Islamic art, is rarely used in Uşak fountains. The decorations are given in bas relief or scraping technique. The animal figures used in the fountains in the city are animal figures that we can see in nature such as lions, deer, snakes, fish and birds. Apart from these figures, humans are also depicted in only one fountain. Aslanlı Çeşme from the Ottoman period in Hacım Village is the only example among the fountains of Uşak where the lion-bull fight is used in the decoration program. The aim of the study is to compare this depiction with similar examples in Anatolia, despite the limited numbers. The fact that the widespread belief that the water flowing in the lion’s mouth is healing and that the drinker will find healing and strength, which has been seen since ancient times, comes to life in Aslanlı Çeşme, and the meaning attributed to the lion in different cultures and geographies is seen in this village of Anatolia, shows the parallels of an intercultural belief system.
This paper explores the concept, dimensions, and causes of intercultural competencies from the perspective of tour guides. A phenomenological research approach was used to explore how tour guides' intercultural competences emerge in intercultural experiences. Using purposive sampling, nine semi-structured interviews were conducted with senior tour guides with international experiences until saturation occurred. The data were analyzed using thematic content analysis. The findings suggest three dimensions, namely, cultural awareness & cognitive flexibility, cultural sensitivity and emotional flexibility, and cultural resourcefulness & behavioral flexibility are predominant in tour guides’ intercultural experiences. This study of exploring tour guides' experiences is expected to provide a useful framework and contribute to a broader understanding of intercultural competence in tour guiding.
Öğretim materyalleri, öğrencilerin öğrenmesini ve öğretmenlerin öğretmesini etkinleştirmek için kullanılan araç ve gereçlerdir. Öğretim materyalleri, diğer derslerde olduğu gibi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde de verimliliği artırmakta, somut, kalıcı, etkileyici, kolay ve ekonomik öğrenme ve öğretmeler sağlamakta, ilgi ve dikkatleri çekerek öğrencilerin derse katılımlarını artırmaktadır. Din öğretiminde öğretim materyallerinden beklenilen yararların sağlanabilmesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin öğretim materyallerini etkili ve ilkeli bir şekilde kullanmalarına bağlıdır. Öğretim materyallerini etkili kullanım ilkelerinden biri öğretmenlerin materyal kullanım süreçlerinde farklı kişi ve kurumlarla iş birliği yapmalarıdır. Bu ilke kapsamında öğretmenler, öğretim materyallerini tasarlarken, geliştirirken, hazırlarken veya kullanırken eğitim paydaşlarıyla iş birliği yapmalıdır. Bu ise öğretmenlerin materyal kullanım süreçlerinde iş birliği yapma durumu olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin materyal kullanım süreçlerinde iş birliği yapma durumları araştırılarak konuyla ilgili ihtiyaç, eksiklik ve beklentiler ortaya konulabilir, olası problemlere ilişkin çözüm önerileri geliştirilebilir. Yapılan incelemede literatürde konuyla ilgili bir araştırmaya ulaşılamamıştır. Bu da alan yazında bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Bu ihtiyaç doğrultusunda yapılan çalışmanın amacı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin öğretim materyallerini kullanım süreçlerinde iş birliği yapma durumlarını belirlemektir. Çalışma, konuyla ilgili ihtiyaç ve eksikliklere ışık tutarak literatüre katkı sağlayacağından önem arz etmektedir. Yanı sıra araştırma verileri katılımcı görüşleri ile araştırmacı gözlemleri bütünlüğünde elde edildiği için çalışma özgündür. Araştırma, nitel yöntemlerden durum çalışması desenine uygun tasarlanmıştır. Araştırma, amaçlı örneklem yöntemiyle seçilen dokuz Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeniyle ve altı farklı ortaokulda yapılmıştır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu ve gözlem formu kullanılmıştır. Toplanan verilere içerik analizi yapılıp temalar oluşturulmuş ve yorumlanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler iki ana tema altında toplanmıştır. Bunlar, iş birliği yapılan kişiler/kurumlar ve karşılaşılan sorunlardır. İş birliği yapılan kişiler/kurumlar temasında, katılımcıların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleriyle, öğrencilerle, farklı branştan öğretmenlerle, okul idaresiyle, müftülük ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile materyal temin etmek, bilgi alışverişinde bulunmak ve izin almak amacıyla iş birliği yaptıkları bulgusuna ulaşılmıştır. Sorunlar temasında, eğitim paydaşlarının iş birliğine ilgisiz kaldıkları ve az sıklıkta iş birliği yaptıkları tespit edilmiştir. Sonuç olarak katılımcıların eğitim paydaşlarından az sayıda kişi ve kurumla iş birliği yaptıkları, iş birliği yaptıkları kişilerin de çoğunlukla okul içi paydaşları olduğu belirlenmiştir. Bu durum katılımcıların okul dışı kişi ve kurumlarla iş birliği yapma tutum ve becerisi konusunda geliştirilmeye açık olduğunu göstermektedir. Katılımcıların yaptıkları iş birliği ise planlı, sistemli ve etkin olmayıp temin edilmek istenen materyallerin elde edilmesi ve materyallerin kullanıma hazırlanmasıyla sınırlı kalmıştır. Bu durum da öğretmenlerin materyal kullanım süreçlerinde iş birliği yapma konusunda yeterli bilgi, ilgi ve beceriye sahip olmadıklarına işaret etmektedir. Bu kapsamda öğretmenlere materyal kullanım süreçlerinde iş birliği yapma konusunda hizmet içi eğitimlerin alan uzmanları tarafından verilmesi önerilmektedir.
Makine öğrenmesi ve doğal dil işleme alanındaki gelişmelerle birlikte her alanda olduğu gibi hukuk alanında da çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Makine öğrenmesi ve doğal dil işleme teknolojileri, hukuk alanındaki yazılı metinlerin otomatik olarak analiz edilmesine ve sınıflandırılmasına yardımcı olmuştur. Bu sayede, avukatların ve yargıçların büyük miktarda yasal metni hızlı bir şekilde okuyup anlamaları mümkün hale gelmiş ayrıca, makine öğrenmesi ve doğal dil işleme teknolojileri, hukuk alanında karar verme sürecinde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknolojiler, hukuk davalarının sonuçlarını tahmin etmek ve olası sonuçları değerlendirmek için kullanılmış bunun yanı sıra, makine öğrenmesi ve doğal dil işleme teknolojileri, hukuk alanında daha önceki kararların analiz edilmesi ve bu kararlardan öğrenme yapılması için de kullanılmıştır. Bu sayede, benzer davalar için önceden verilmiş kararlar incelenerek yeni davalar için fikir yürütülebilir hale gelmiştir. Bu çalışmada da Uyuşmazlık Mahkemesinin olumsuz görev uyuşmazlığı davalarında vermiş olduğu kararlar adli ve idari olmak üzere iki sınıfa ayrılarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. Doğal dil işleme yöntemleriyle veri ön işleme ve ardından TF-IDF öznitelik çıkarımı yapılan mahkeme kararları makine diline çevrilmiş ardından makine öğrenmesi algoritmalarından lojistik regresyon, destek vektör makineleri, karar ağaçları ve rassal orman algoritmalarıyla sınıflandırılmıştır. Kullanılan sınıflandırma tekniklerinin performans değerlendirmeleri yapılarak mahkeme kararları %87 oranında doğruluk değerleri ile tahmin edilmiştir. Çalışma sonuçlarının bilim dünyası ile birlikte hukuk aktörleri için de olumlu sonuçları olacağı görülmektedir.
Graphene, renowned for its honeycomb lattice structure formed by densely packed sp2 hybridized carbon atoms, possesses exceptional electronic, thermal, chemical, and mechanical properties. The van der Waals-coupled graphene layers give rise to the well-known AB stacking, forming graphite. Despite the existence of several methods for graphite production, the production of graphene on a large scale remains challenging due to the lack of efficient techniques and the introduction of structural defects during the production process. Exfoliated graphite (EG), a potential solution, is typically derived from the thermal treatment of graphite intercalation compounds (GICs). Melamine, notably displaying significant expansion properties at low temperatures, has been used as an intercalation compound in limited studies. This study investigates the potential of melamine to induce the expansion of graphene layers when incorporated into graphite and subjected to thermal treatment. Raman and X-ray diffraction analyses were employed to assess structural changes.
Bu araştırmanın amacı, kültüre dayalı günlük hayatta kullanılan söz kalıplarını içeren etkinliklerin öğrencilerin öznel iyi oluşlarına, arkadaşlık ilişkilerine ve akran zorbalığına yönelik etkisini nicel ve nitel boyutları ile birlikte incelemektir. Araştırmanın metadolojisi karma yöntem yaklaşımının içe içe gömülü desenidir. Araştırmanın katılımcılarını 22 ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi, onların ebeveynleri ve bir sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmanın nicel verileri “İlköğretim Öğrencilerinin İyi Oluş Ölçeği”, “Arkadaş İlişkileri Ölçeği” ve “Akran Zorbalığı Belirleme Ölçeği” ile toplanmıştır. Nicel verilerin analizlerinde t-testi ve Wilcoxon işaretli sıralar testi analizleri yapılmıştır. Araştırmanın nitel verileri öğretmen günlükleri ve araştırmacılar tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme formundan elde edimiştir. Nitel verilerin içerik analizi yapılmıştır. Araştırmanın sonuçları, kültüre dayalı günlük hayatta kullanılan söz kalıpları kullanımının öğrencilerin öznel iyi oluşlarını arttırdığını, arkadaşlık ilişkilerini güçlendirdiğini ve akran zorbalığı zorba boyutu davranışlarında azalmanın sağlanabildiğini göstermiştir. Ancak akran zorbalığı kurban olma boyutunda önemli bir etki gözlenememiştir. Bu araştırma ile kültürel bir öğe olan söz kalıpları kullanımının öğrencilerin düşüncelerini ve kişiler arası iletişimini güçlendirerek istenen yöndeki davranışlarını arttırdığı, istenmeyen yöndeki davranışlarını ise büyük oranda azalttığı sonuca varılmıştır.
Cinsel gelişim; bir bireyin fiziksel, sosyal, duygusal, bilişsel vb. gelişim alanları gibi oldukça önemli ve gerekli bir süreçtir. Zihinsel yetersizliği olan bireylerin cinsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmanın hem bu farklılıklara olabildiğince duyarlı olmak hem de gerektiği durumlarda bireyin kendisine ve yakın çevresine destek verebilmenin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, zihinsel yetersizliği olan ergenlerin cinsel gelişim özelliklerini ebeveyn görüşleri yardımıyla değerlendirmektir. Araştırma, İstanbul Küçükçekmece’de yaşayan, zihinsel yetersizlik tanısı almış 9-19 yaş arası çocuğu olan 282 ebeveynin bildirimleri üzerinden gerçekleştirilmiştir. Veriler Ergenlik Dönemi Zihinsel Yetersizliği Olan Çocukların Cinsel Gelişim Özellikleri Ölçeği ile toplanmış, verilerin analizinde bağımsız örneklemler için t-testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Katılımcıların verdikleri bildirimlere bağlı elde edilen sonuçlara göre zihinsel yetersizliği olan ergenlerin cinsel gelişim özellikleri; ebeveynin cinsiyeti, eğitim durumu ve özel eğitime gereksinim duyan ergenin zihinsel yetersizlik derecesi açısından anlamlı farklılık oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra ebeveynin birlikte yaşayıp yaşamama durumu ve ergenin cinsiyeti açısından anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Elde edilen sonuçlar alan yazındaki çalışma sonuçları ile karşılaştırıldığında benzer ve farklı bulguların olduğu ortaya konulmuş olsa da konuyla ilgili daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Sonuçlardan yola çıkarak araştırmacılara ve zihinsel yetersizliği olan bireylerle birlikte olan ebeveyn ve alan uzmanlarına önerilerde bulunulmuştur.
This study aims to investigate the effect of using an interactive e-book in teaching the “Energy Conversions and Environmental Science” unit of the science course on the academic achievement, attitudes, and motivations of 8th-grade students. The study used a quasi-experimental design with a pretest-posttest control group. The participants of the research, which was carried out in the 2020-2021 academic year, consisted of 60 secondary school students studying in two secondary schools in the Muradiye district of Van. There were 32 students in the experimental and 28 in the control group. The unit, which lasted six weeks (24 lesson hours), was taught using an interactive e-book for the experimental group, while a science textbook was used for the control group. The “Energy Conversions and Environmental Science Achievement Test”, “Science Attitude Scale”, and “Motivation Scale toward Science Learning” were the three different data collection tools used in the study. The data were analyzed using an unpaired t-test, and it was found that while there was no difference in attitude or motivation between the experimental and control groups, there was a statistically significant difference in academic achievement. These findings are thought to be the result of the students’ anxiety because of the pandemic and the fact that the research was only conducted for one unit.
Bu çalışmada, mısırözü yağı ve zeytinyağında oksidasyon göstergesi olarak kullanılan hekzanalın Katı Faz Mikroekstraksiyon (SPME) yöntemiyle tespiti araştırılmıştır. Hekzanal ile internal standart (IS) olarak kullanılan 5-metil 2-hekzanon arasındaki doğrusal ilişkinin düzeyini belirlemek üzere, matriks olarak kullanılan mısırözü yağı ve zeytinyağına farklı oranlarda hekzanal ve IS eklenerek SPME yöntemi uygulanmış ve daha sonra değişkenler arasındaki ilişki, regresyon denklemi ve korelasyon katsayılarının (R2) belirlenmesi ile değerlendirilmiştir. Mısırözü yağı ve zeytinyağı için uygulanan koşullarda en uygun sıcaklık ve süre koşulunun belirlenmesi için R2 değerlerine bakılmıştır. R2 değerleri dikkate alındığında, 40°C ve 50°C sıcaklıklarda mısırözü yağı ve zeytinyağında en yüksek hekzanal ekstraksiyon etkinliğine 20 dk’da ulaştığı saptanmıştır. 60°C’deki ekstraksiyon sıcaklığında ise en yüksek SPME etkinliği mısırözü yağı ve zeytinyağı için sırasıyla 40 dk ve 30 dk’da saptanmıştır. Tüm sonuçlar topluca değerlendirildiğinde mısırözü yağı ve zeytinyağında hekzanal analizi için 40°C’de 20 dk ekstraksiyon süresinin en uygun koşul olduğu saptanmıştır. Çalışmada hekzanal analizinde IS olarak 5-metil 2-hekzanonun kullanılabileceği tespit edilmiştir. Mısırözü yağı ve zeytinyağında gaz kromatorgrafisi (GC)-SPME yöntemi ile hekzanalın belirleme limitinin 5 ppb’ye kadar düşürülebileceği saptanmıştır.
Bu araştırmanın temel amacı çocuk edebiyatı eserlerinin 6. sınıf ortaokul öğrencilerinin okuma motivasyonu, okuma tutumu ve okur öz algısına etkisini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmada nicel araştırma desenlerinden yarı deneysel desenlerden “ön test- son test eşleştirilmiş kontrol gruplu desen” kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Şırnak ili Silopi ilçesinde yer alan Cumhuriyet Ortaokulunda öğrenim görmekte olan 6. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. 2022-2023 eğitim-öğretim yılında Cumhuriyet Ortaokulunda öğrenim görmekte olan 6. sınıf öğrencilerinden 30’u rastgele yöntemiyle deney grubu, 30’u da kontrol grubu olarak seçilmiştir. Bu çalışmada veri toplama aracı olarak okuma motivasyonu ve okumaya adanmışlık ölçeği, ilköğretim ikinci kademe öğrencileri için okumaya yönelik tutum ölçeği, okur öz algısı ölçekleri kullanılmıştır. Araştırmanın verilerinin analizinde, deney grubu ve kontrol grubunun okuma motivasyonu ve okumaya adanmışlık ölçeği, okuma tutumu ölçeği ve okur öz algısı ölçeğinin ön test ve son testinden aldıkları puanların normallik değerlerine bakılmıştır. Yapılacak analiz teknikleri için normallik varsayımlarından olan Shapiro-Wilk değerlerine bakılmıştır. Bu analiz sürecinde, deney ve kontrol gruplarının ölçeklerden aldıkları ön test ve son test puanlarının aynı grubun kendi içinde karşılaştırılması için bağımlı örneklemler t-testi kullanılmıştır. Kontrol ve deney gruplarının ön test ve son test puanlarının karşılaştırılması için bağımsız örneklemler t testi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda çocuk edebiyatı eserlerinin okunmasının ortaokul öğrencilerinin okuma motivasyonu ve okumaya adanmışlık, okuma tutumu ve okur öz algısı üzerinde olumlu (pozitif) bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir.
Objective: In this study, it was aimed to determine the effect of shilajit on the liver and kidney in rats with experimental spinal cord injury. Materials and Methods: Spinal cord injury-induced rats were treated with shilajit at doses of 150 mg/kg and 250 mg/kg on days 1, 2, and 3. Following the administration, rats were sacrificed on the 14th day, and blood, liver, and kidney tissues were collected. Results: The histopathological analysis of the liver and kidney revealed that high doses of shilajit showed a greater protective effect in the tissues and low doses showed only a partial protective effect. In biochemical analysis, serum aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), lactate dehydrogenase (LDH), creatine kinase (CK), creatine, and urea concentrations were lower and albumin (ALB) and total protein (TP) concentrations were higher in shilajit-treated groups compared with the control group (P range: 0.05–0.001). Conclusion: As a result, in this study, it has been histopathologically and biochemically revealed that administration of the Shilajit significantly suppressed the formation of the lesions in liver and kidney with its anti-inflammatory properties after spinal cord injury in rats.
Bu çalışmada sınıf öğretmenlerinin eğitim programı okuryazarlık düzeyleri ve öğretim programına bağlılıklarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi ve eğitim programı okuryazarlık düzeyleri ve öğretim programına bağlılıkların aralarındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın katılımcılarını Van ili merkez ilçeleri İpekyolu ve Tuşba’da mevcut devlet okullarının ile özel eğitim kurumlarının ilkokul kademelerinde görev yapmakta olan 305 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma nicel araştırma yöntemlerinden biri olan ilişkisel tarama modeline göre yürütülmüştür. Çalışmanın veri toplama araçları olarak Bolat (2017) tarafından geliştirilen “Eğitim Programı Okuryazarlık Ölçeği” ve Burul (2018) tarafından geliştirilen “Öğretim Programına Bağlılık Ölçeği” kullanılmıştır. Katılımcılardan elde edilen verilerin analizinde betimsel istatistikler, bağımsız gruplar için t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), pearson korelasyon analizi ve basit doğrusal regresyon analizleri uygulanmıştır. Çalışmanın sonucunda sınıf öğretmenlerinin eğitim programı okuryazarlık düzeylerinin ve öğretim programına bağlılıklarının genel olarak yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Sınıf öğretmenlerinin program okuryazarlığı ve programa bağlılıkları alt boyutlar bağlamında incelendiğinde ise cinsiyet, yaş, okul türü, mesleki kıdem ve eğitim düzeyi bakımından bazı alt boyutlarda anlamlı farklılıklar gözlenmiştir. Sınıf öğretmenlerinin program okuryazarlığı ve programa bağlılıkları arasındaki ilişki ise anlamlı, pozitif yönde ve orta düzeyde çıkmıştır..
Purpose: The aim of this study was to evaluate social media addiction in medical faculty students and the relationships with dissociation and social anxiety experienced in social media use and the level of alexithymia. Materials and methods: 329 students who agreed to participate in the research completed the following scales; Bergen Social Media Addiction Scale (BSMAS), Toronto Alexithymia Scale (TAS-20), Van Online Dissociative Experiences Scale (VODES), Social Anxiety Scale for Social Media Users (SAS-SMU). The 4 sub-scales of the SAS-SMU, the 3 sub-scales of the TAS, and the VODES were analyzed as independent variables and the BSMAS was evaluated as a dependent variable. Results: Social media addiction was affected by the shared content anxiety and self-assessment anxiety subscale points of the SAS-SMU, and by the VODES points. Shared content anxiety was determined to predict social media addiction positively and significantly (β=0.264, t (320)=3.16, p=0.002). Self-assessment anxiety was determined to predict social media addiction positively and significantly (β=0.169, t (320)=2.23, p=0.026). Online dissociative experiences was determined to predict social media addiction positively and significantly (β=0.217, t (320)=4.15, p<0.001). Conclusion: It has been shown that the risk of social media addiction is predicted in young people who are prone to dissociation, have difficulties in social relations, and have social anxiety, but alexithymia does not predict social media addiction. There is a need for further experimental and longitudinal studies to establish the potential causative link between social anxiety, dissociation, and social media addiction.
Motivasyon, psikoloji ve eğitim bilimlerinin yakın bir araştırma konusudur. Bu kapsamda birey ya da öğrencinin bir olay, durum ya da eyleme karşı yüksek bir motivasyona sahip olmasının etkili ve kalıcı öğrenme için önem arz ettiği kabul edilmektedir. Bu çalışmada İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin Kur’an-ı Kerim dersine yönelik motivasyonlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, nicel araştırma yöntemlerinden kesitsel tarama desenine göre tasarlanmıştır. Araştırmanın örneklemi 2022-2023 eğitim ve öğretim yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğrenim gören 284 öğrenciden oluşmaktadır. Verileri toplamak amacıyla örneklem grubuna bir kişisel bilgi formu ve 18 madde ile 3 boyuttan oluşan Seçmeli Kur’an-ı Kerim Dersine Yönelik Motivasyon Ölçeği uygulanmıştır. Veriler çevrimiçi bir form aracılığıyla öğrencilere ulaştırılmış ve veriler toplanmıştır. Çalışmada ölçeğin iç tutarlılık (Cronbach’s Alpha) değeri hesaplanmış ve içsel motivasyon için .84, dışsal motivasyon için .42, işbirliğine dayalı motivasyon için .74 ve motivasyon toplam puanı için .88 değerleri elde edilmiştir. Elde edilen değerler, söz konusu ölçeğin İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin Kur’an-ı Kerim dersine yönelik motivasyonlarını belirlemek için güvenilir olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin Kur’an-ı Kerim dersine yönelik motivasyonları cinsiyet, yaş, mezun olunan lise türü, kariyer planlaması, fakülte dışında Kur’an eğitimi alma, yarıyıl başarı puanı ve dersin seçmeli olması halinde tercih edilme ihtimaline göre analiz edilmiştir. Analizler SPSS 26 programı aracılığıyla yapılan analizlerde farklılaşma testleri (ilişkisiz örneklem – t testi), tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Elde edilen veriler sonucunda İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin Kur’an-ı Kerim dersine karşı yüksek bir motivasyon düzeyine sahip olduğu, bu motivasyonun cinsiyet ve yaş değişkenine göre farklılaşmadığı, diğer değişkenlerde alt boyutlar ve toplam motivasyon puanında ise farklılıkların olduğu ortaya çıkmıştır.
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan ve tarihi kaynaklara göre “Tao-Klarceti” olarak bilinen; Artvin ile kısmen Erzurum ve Ardahan illerini kapsayan bölgede, 8. ve 14. yüzyıllar arasında Bagratlı Gürcü hanedanlığının egemen olduğu görülmektedir. Bölgede 4. yüzyıldan itibaren yayılım göstermeye başlayan Hıristiyanlık inancı, dini mimariye de yansımıştır. Yapıların plan özelliklerinin yanı sıra süsleme anlayışında da çeşitli değişimler yaşanmıştır. Figürlü (dini kişiler, hayvanlar) ve dini semboller ağırlıklı konuların ele alındığı sahneler dışında, geometrik ve bitkisel motiflerin de kullanıldığı Tao-Klarceti mimarisine ait bezeme programında, bitkisel kompozisyonlar önemli bir yer tutmaktadır. Bu gelenek bölgedeki en eski Hıristiyanlık anıtlarından olan manastır kiliseleri ile başlayarak Orta Çağ boyunca devam etmiştir. Manastır kiliselerinin cephelerinde, palmet ve rumi motiflerinden oluşan bitkisel bezeme kompozisyonları dikkat çekmektedir. Yapıların bünyesinde yer alan bu motifler, komşu sanat çevresiyle karşılaştırıldığında etkileşim unsurlarının varlığı da dikkat çekici boyutlara ulaşmaktadır. Makalede, Artvin ve Erzurum illerinde bulunan ve günümüze kadar sağlam gelebilmiş Gürcü Hıristiyan dini mimarisine ait yapılarda tespit edilen palmet motifi örnekleri üzerinde durulmaktadır. Motifin form özellikleri irdelenmekte, yapılardaki kullanım şekline dair bilgiler sunulmaktadır. Başta, motifin terim anlamına vurgu yapılmış ve zaman içerisinde kazanmış olduğu çeşitli form özelliklerine değinilmiştir. İncelenen yapılardaki palmet motiflerinin kullanım şekilleri ve mevcut durumları belirtilmiştir. Komşu sanat çevrelerinde görülen örneklerle karşılaştırmalar yapılarak etkileşime dikkat çekilmiştir. Neticede palmet motifinin farklı kültürlerde değişik formlarda kullanıldığı ve bunun mimariye yansımalarının çeşitlilik arz ettiği gözlenmiştir.
Kişilerarası iletişim ve etkileşim kurma aracı olan dil ile sözlü veya yazılı olarak iletilmek istenilen anlam ve onun oluşumundaki bağlamı, düşünceler ve değerler bütünü olarak tanımlanan ideolojilerin metinlerdeki kodlarını inceleme ve çözümleme gerekliliği söylem kavramını ortaya çıkarmaktadır. Öncelikle söylem terimi unsurlarına yer verilen çalışmanın ilk bölümünde, çok boyutlu incelemelere imkân sağlayan ve farklı disiplinlerde kullanılan söylem çözümlemesi ve ulusal basın haber metinleri konu edilmesi sebebiyle daha çok yazılı olan metinlerin çözümlenmesinde ele alınan temel ölçütler anlatılmaktadır. Söylem olarak haberi anlamak için haber metninde kullanılan retorik unsurlardan bahsedilmekte, eleştirel çözümlemelerinin incelediği başlıca söylemlerden biri olan medya ve gazete haber söylemi üzerinde durulmaktadır. Haber yazarlarının aktardıkları bilginin yanı sıra kendi kimliğinin de çeşitli açılardan (kültürel, sosyal, kişisel vd.) haber metnini şekillendirmesi kaçınılmazdır ve bu sebeple haberin ideolojik ve etik açıdan değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Değişen yeni medya düzeniyle, hızla yayılan haberlerin doğrulanma/yalanlanma ihtiyacı sonucunda, dünya genelinde ortaya çıkan doğrulama platformlarına paralel olarak Türkiye’de kullanılan platformlara; inceleme ve değerlendirme ilkelerine yer verilmektedir. Son olarak eleştirel söylem çözümlemesi teorilerinden T. A. van Dijk’in çözümlemesi esas alınarak yalan haber metinleri üzerinde metinsel ve bağlamsal boyutlarıyla çözümleme yapılmaktadır. Metinler, içeriğinde yer alan iddiaların doğrulama platformları tarafından analiz edilerek bulgularıyla yalanlanmış olması gözetilerek seçilmiş olup çözümleme yoluyla haber yazarlarının metindeki retorik unsurlardan yararlanarak ortaya koydukları söyleminin belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, ortaokul öğrencilerinin kişilik özelliklerini belirlemeye yönelik bir ölçek geliştirmek ve öğrencilerin kişilik özelliklerini incelemektir. Araştırma, küme örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen ve Van ili merkez ilçelerinde bulunan ortaokullarda öğrenim gören 920 öğrenciyle yürütülmüştür. Araştırmada araştırmacılar tarafından geliştirilen “Beş Faktör Kişilik Ölçeği” kullanılmıştır. Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) sonucunda, ölçeğin 20 maddeden oluşan beş faktörlü bir yapı sergilediği ve toplam varyansın %66.720'sini açıkladığı belirlenmiştir. Belirlenen beş faktörlü yapı Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) ile doğrulanmıştır. Ölçeğin güvenirliğini belirlemeye yönelik Cronbach Alpha değerleri sırasıyla 0.86, 0.85, 0.80, 0.82 ve 0.79 olarak hesaplanmıştır. Bu değerler ölçeğin geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı olduğunu göstermektedir. Verilerin analizinde ortalama, standart sapma, t testi ve ANOVA kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, öğrencilerin nevrotiklik özelliklerinin düşük, dışadönüklük ve özdenetim özelliklerinin orta, yumuşak başlılık ve deneyime açıklık özelliklerinin ise çok yüksek düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada öğrencilerin dışadönüklük, yumuşak başlılık (geçimlilik) ve nevrotiklik (duygusal dengesizlik) kişilik özelliklerinin cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermediği ancak kız öğrencilerin erkeklere kıyasla özdenetim (sorumluluk) ve deneyime açıklık kişilik özelliklerinin daha yüksek düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin kişilik özelliklerinin öğrenim gördükleri okulun sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarından hareketle, öğretme-öğrenme süreçlerinde öğrencilerin dışadönüklük ve özdenetim özelliklerini kazandırmaya veya geliştirmeye yönelik öğrenci merkezli etkinliklerin, yöntem ve tekniklerin (proje, probleme dayalı öğrenme, istasyon vb.) işe koşulması önerilebilir.
Bu araştırmanın temel amacı, 6-8 yaş aralığındaki çocukların geleneksel yöntem (kâğıt) ve mobil uygulamalar aracılığıyla gerçekleştirdikleri basit çizim etkinliklerinin incelenmesidir. Tarama yöntemi kullanılarak yapılan araştırmada, ilkokul birinci ve ikinci sınıflarda öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 108 çocuk çalışma grubu olarak seçilmiştir. Veri toplama aracı olarak, A4 boyutunda beyaz resim kâğıdı ve çizim uygulaması yüklü mobil cihazlar üzerinde gerçekleştirilen çizimler kullanılmıştır. Toplanan veriler McNemar testi ve bağımlı örneklemler için t-testi yöntemleriyle analiz edilmiştir. Analiz sonuçları, çocukların geleneksel yöntem ve mobil uygulama kullanarak gerçekleştirdikleri çizimler arasında çizim becerileri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Çizimlerdeki nesne sayısı puanlarına göre, geleneksel yöntemle çizilen resimlerin mobil uygulama ile çizilen resimlere kıyasla anlamlı düzeyde farklılaştığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, geleneksel yöntemle çizilen resimlerin renk çeşidi puanları, mobil uygulama ile çizilen resimlerin renk çeşidi puanlarından anlamlı düzeyde farklılık göstermiştir. Bu araştırmanın sonucunda, çocukların geleneksel yöntem ve mobil uygulama kullanarak gerçekleştirdikleri çizimler arasında farklılıklar olduğu ortaya konmuştur. Ancak, bu farklılıkların daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması önerilmektedir.

/ 59
2 / 59