586.227 sonuç

Tarama Sonuç Kümeleri
Tümünü Listeye Ekle
Nepotizmin bulunduğu örgütlerde liyakat ve adalet prensiplerinin göz ardı edildiği, kaynakların sınırlı bir çevreye aktarıldığı ve örgütsel verimliliğin azaldığı bir ortamın varlığı görülmektedir. Diğer yandan bazı karanlık kişilik özellikleri barındıran yöneticiler, nepotik tutumun artmasına sebep olabilmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada yöneticilerin karanlık kişilik özelliklerinin örgütlerdeki nepotizmi nasıl etkilediğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında yöneticinin karanlık kişilik özellikleri ve nepotizm arasındaki ilişkiyi ölçmek amacıyla anket tekniğinden yararlanılarak Erzurum ili Palandöken Kayak Merkezinde faaliyet gösteren yıldızlı otellerde çalışan 181 personelden veriler elde edilmiştir. Verilere öncelikle doğrulayıcı faktör analizi yapılmış ve karanlık kişilik özellikleri makyavelizm ve narsizm olarak, nepotizm ise terfi ve işe alma süreçlerinde kayırmacılık olarak alt boyutlara ayrılmıştır. Makyavelizmin, hem terfi hem de işe alma süreçlerinde kayırmacılığı anlamlı ve olumlu olarak etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca narsizmin de terfi ve işe alma süreçlerinde kayırmacılığı anlamlı ve olumlu olarak etkilediği ortaya konulmuştur.
Income inequality poses a significant risk to societal harmony. While tourism presents numerous economic prospects, the ongoing discussion regarding its impact on income inequality persists. Assessing the potential of leveraging the growth in the tourism industry to address income disparities will have significant ramifications for Turkiye, a prominent player in the tourism sector. Hence, this study examines the influence of tourism on the disparity of wealth in Turkiye spanning the years 1995 to 2020. The RALS-EG method is used to examine this impact. According to the information obtained, while an increase in the GDP variable increases income inequality, an increase in the FDI variable leads to a decrease in income inequality. The tourism variable, which is the main subject of the study, has a negative sign and a 1 unit increase in tourism causes a 0.03% decrease in income inequality.
Üç boyutlu yiyecek baskısı uygulamaları her bir yiyeceğe kendine has nitelik kazandırarak yiyeceklerin kişiselleştirilmesine imkân tanımaktadır. Kişiye özel yiyeceklere olan talebin artması ile üç boyutlu baskılı yiyecekler yaygınlaşmaya başlamıştır. Buna göre tüketicilerin üç boyutlu baskılı yiyeceklere yönelik değerlendirmelerinin araştırılmasının önem kazandığı ifade edilebilir. Bu kapsamda bu çalışmanın amacı, potansiyel tüketicilerin üç boyutlu baskılı yiyeceklere yönelik algılarının ve bu algıların davranışlara etkisinin ortaya çıkartılmasıdır. Araştırmanın bir diğer amacı ise bu etkide çeşitlilik arayışı eğiliminin düzenleyici rolünün araştırılmasıdır. Bu bağlamda anket vasıtasıyla 543 geçerli veri elde edilmiştir. Veriler SmartPLS programı ile yapısal eşitlik modeli kapsamında (PLS-SEM) analiz edilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre üç boyutlu baskılı yiyeceklerden algılanan nitelikler, davranışsal niyetin oluşumunda etkili olmaktadır. Nitekim çeşitlilik arayışı eğiliminin üç boyutlu baskılı yiyecek nitelikleri ve davranışsal niyet arasındaki etkide herhangi bir düzenleyici rolü tespit edilememiştir. Ulaşılan sonuçlar kapsamında, henüz yeni bir uygulama sayılabilecek üç boyutlu baskılı yiyeceklerin tüketiciler tarafından yeterince bilinmediğinden, bu yiyeceklerin niteliklerinin ön plana çıkartılarak tanıtılmasına önem verilmesi gerektiği önerilebilir.
Bu araştırma, turist rehberlerinin yorumlayıcı rolünün gastro-kültürel turlara katılan yerli ziyaretçilerin otantiklik algısı ve tur deneyim kalitesi üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Turizm alanyazınında turist rehberlerinin yorumlayıcı rolünün gastro-kültürel turlara katılan yerli ziyaretçilerin otantiklik algısı ve deneyim kalitesi üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik bir çalışmaya rastlanılmamış olması araştırmayı değerli kılmaktadır. Mardin iline tur ile gelen 626 yerli ziyaretçi araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında veri setinin analizi için IBM SPSS 26 ve AMOS 22 istatistiksel analiz programları birlikte kullanılmıştır. Araştırmada yararlanılan yapısal yol analizi ile turist rehberlerinin yorumlayıcı rolünün ziyaretçilerin otantiklik algısı üzerinde olumlu ve yüksek düzeyde; ziyaretçilerin tur deneyim kalitesi üzerinde olumlu ve orta düzeyde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca gastro-kültürel turlara katılan yerli ziyaretçilerin Mardin iline yönelik algıladıkları otantikliğin deneyim kalitesini olumlu ve iyi düzeyde etkilediği araştırmanın bir diğer sonucudur.
Yiyecek içecek işletmelerinde çalışanları işletmelerin hedeflerine ulaşmasında önemli etkiye sahiptir. Bu araştırmanın amacı İstanbul’daki alakart restoranlarda çalışan mutfak personelinin iş yükünün işten ayrılma niyetine olan etkisinin belirlenmesidir. İstanbul ilinde faaliyetlerini sürdüren alakart restoranlarının mutfak çalışanları araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Araştırmada hedeflenen verilerin toplanmasında anket veri toplama aracı kullanılmış olup 401 kişiye ulaşılmış ve katılımcılardan elde edilen veriler istatistiki program aracılığıyla analiz edilmiştir. Araştırmada kullanılan her bir ölçeğin yapı geçerliliği test edebilmek amacıyla faktör analizi uygulanmıştır. Araştırmada farklı grupların arasında bir farklılık olup olmadığı test etmek için Anova analizi yapılmıştır. Ayrıca araştırma değişkenleri arasındaki etkinin yönünün ve niteliğinin açıklanması amacıyla da regresyon analizi uygulanmıştır. Yapılan Anova testleri sonucunda farklı gruplar arasında anlamlı bazı farklılıklar tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada iş yükünün işten ayrılma niyetini pozitif yönde istatistiki açıdan anlamlı olarak etkilediği belirlenmiştir.
Bu araştırmanın amacı, Meryem Ana Evi’ne giderek hacı olmuş Hristiyanların akış deneyimi ve varoluşsal otantiklik deneyimlerini anlamaktır. Araştırmada geçerliği artırmak için nitel araştırma yöntemlerinden görüşme, gözlem ve döküman analizi kullanılmıştır. Bu amaçla, 5 Hristiyan hacı ile detaylı bir şekilde telefonla görüşme yapılmıştır. Mevcut araştırmada görüşme sonuçlarından hareketle, katılımcıların çoğunluğu (K1, K3, K4, K5 ) için ritüel sırasında zaman algısının önemini yitirmesi, akış ve varoluşsal otantiklik deneyimlerini bir arada yaşadıklarını göstermektedir. Katılımcıların çoğunluğunun (K1, K3, K5) ritüele yoğun bir şekilde odaklanması, kendinden geçmesi, kendini her şeyden soyutlayıp akışa kapılması, akış ve varoluşsal otantiklik deneyimlerini bir arada yaşadıklarını kanıtlar niteliktedir. Mevcut araştırmada gözlem sonuçlarından hareketle, çoğu ziyaretçinin duygu seline kapılması ve dualara eşlik etmesi, bu iki deneyimi bir arada yaşadıklarını göstermektedir. Mevcut araştırmada doküman analizi sonuçlarından hareketle, akış ve varoluşsal otantiklik deneyiminin birbirine çok benzer özellikler taşıdığı ve iç içe geçmiş olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Mevcut araştırmada görüşme, gözlem ve doküman analizi sonucunda, inanç turizminde akış ve varoluşsal otantikliğin deneyimlenebileceği ortaya çıkmıştır.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye özelinde profesyonel turist rehberliği mesleğinde uzmanlaşma konusunda mevcut durumu değerlendirmek ve bölgeler bazında potansiyel uzmanlaşma alanlarını tespit ederek geleceğe yönelik önerilerde bulunmaktır. Literatür incelendiğinde turist rehberliğinde uzmanlaşma konusunda gerçekleştirilen çalışmaların uzmanlık türlerinin açıklanması ve meslek örgütlerinin organize ettiği uzmanlık eğitimleri üzerine gerçekleştirilen çalışmalar olduğu görülmektedir. Ancak bu çalışma ile mevcut durum ortaya konulup potansiyel uzmanlık alanları değerlendirilmekte, eksikliklere dikkat çekilip geleceğe yönelik önerilerde bulunulmaktadır. Bu bakımdan, kavramsal bir çalışma özelliği taşıyan bu çalışmanın literatürdeki eksikliği doldurarak akademik çevrelere faydalı bir çalışma olması olasıdır. Diğer taraftan gerek sektörde profesyonel olarak turist rehberliği mesleğini icra eden kişilere, gerekse turist rehberliği mesleğini yapmak üzere eğitim alan adaylara yoğun rekabet ortamında diğer meslektaşlarından farklılaşmalarına yönelik yol gösterici bir çalışma olması nedeniyle önemli bir çalışma olarak görülmektedir. Bu bağlamda, literatür taramasından hareketle, çalışmada öncelikle turist rehberliğinde uzmanlaşma konusu irdelenmiş ve Türkiye'de gerçekleştirilen uzmanlık eğitimlerinden hareketle mevcut durum değerlendirilmiştir. Ardından, Türkiye'de bölgelerin turizm potansiyellerine göre turist rehberliği uzmanlık alanları ortaya konulmuş ve dikkat çeken eksiklikler vurgulanmıştır. Sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme yapılarak akademik çevrelere ve sektör uygulayıcılarına yönelik çıktılar tartışılmış, gelecek çalışmalara yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Sağlık turizmi her geçen gün önem kazanan önemli bir turizm çeşididir. Özellikle ekonomik getirisinin yüksek olmasından dolayı hem dünyada hem de Türkiye’de önem kazanmaya devam etmektedir. Bolu ili de sahip olduğu termal kaynaklar ve temiz havaya sahip yaylaları ile sağlık turizminde gitgide büyüyen bir destinasyondur. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı, Bolu ilinin sağlık turizmi potansiyelini SWOT analizi yöntemiyle değerlendirmek ve Bolu ilindeki yapılabilecek sağlık turizmi çeşitlerini belirlemektir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemi ve bu araştırma yöntemine ait bir desen olan fenomenoloji kullanılmıştır. Bu çalışmada amaçlı örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. Araştırma kapsamında kamu kurumlarındaki yetkililer, kamu ve özel hastane yöneticileri, akademisyenler ve sivil toplum örgütü yetkilileri ile görüşme yapılması planlanmış ve toplamda 10 kişi ile yarı yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler sonucunda Bolu ilinin güçlü yönü olarak ulaşımın kolay olması, iklimin elverişli olması, şehir trafiğinin ve gürültü kirliliğinin minimum düzeyde olması; zayıf yönü olarak tanıtım eksikliği, nitelikli personel eksikliği, özel sağlık sektörünün yatırımlarının yetersiz kalması ve idari yönetimlerce teşvik edilmemesi faktörleri belirtilmiştir.
Bu araştırmanın amacı; iş stresi ve tükenmişlik sendromunun çalışan performansı üzerine etkisini ortaya koymaktır. Araştırmanın evrenini turizm bakanlığıişletme belgesi bulunan konaklama tesisleri oluşturmaktadır. Evreni temsil eden örneklem grubu ise,Sakarya ilinde faaliyet gösteren dört ve beş yıldızlı otelişletmeleri olarak belirlenmiştir. Araştırma amacı doğrultusunda anket tekniği ile toplanmıştır. Anket formunda iş stresi ölçeği, tükenmişlik ölçeği ve iş performansı ölçeğine yer verilmiştir. Bu kapsamda 263 işgörenden elde edilen veriler analiz sürecindedeğerlendirmeye alınmıştır. Araştırma verilerinden elde edilen bulgular kapsamında, iş stresi ve tükenmişlik sendromunun çalışan performansı üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Buna ek olarak araştırmada kullanılan değişkenler arasında; yüksek, orta ve düşükşiddette bazı anlamlı ilişkilerin olduğu, bu ilişkilerin pozitif ve negatif yönlü olduğu saptanmıştır. Ayrıca araştırma boyutlarına ait demografik değişkenlerin bazılarında farklılıklar olduğu tespit edilmiştir.
Yoksulluk insanlığın var oluşundan bu yana önemli sorunlardan biridir. Yoksullukla mücadele konusunda bireyler çok fazla uğraş vermektedir. Yoksul yanlısı turizm bu durumu bertaraf etme konusunda verilen uğraşların sonucu olarak turizm endüstrisinde bir yaklaşım tarzıdır. Çalışmanın amacı, yoksul yanlısı turizm konusunda yayınlanmış çalışmaların bibliyometrik analizini gerçekleştirmektedir. Bu çalışmada, yoksul yanlısı turizm kavramı kapsamında geçmişten günümüze yapılan araştırmaların haritası çıkarılıp gelişiminin ne yönde gittiği araştırılmıştır. Nicel veriler bağlamında, yoksul yanlısı turizm kavramına ilişkin var olan literatürün sistemsel bir kısa özet olarak bibliyometrik analiz yaparak araştırmacılara arz edilmesi, var olan boşlukların tespiti, doldurulması ve trendlerin belirlenmesi önem arz etmektedir. Web of Science veri tabanı 2003- 2023 yılları boyunca yoksul yanlısı turizm kapsamında yayınlanmış eserlerin bilgilerinin toplanması için kullanılmıştır. Yoksul yanlısı turizm ile alakalı Web of Science veri tabanında 219 eser vardır. Bu eserler yayın adet ve yılına bakıldığında en çok eser 2017 senesinde olduğu; en çok atıf alan kişilerin adları ise; Ko Koens, Maria Jose Zapata ve David Harrison olduğu; yayın türünün ağırlıklı olarak dergi makalesi türünde olduğu; araştırma alanları açısından turizm öncelikli olduğubilinmektedir.
Bu araştırmada 2014-2023 yılları arasında gastronomi başlığı altında yayımlanmış doktora tezleri incelenerek belirlenmiş parametreler doğrultusunda bibliyometrik analiz tekniği ile analiz etmek amaçlanmaktadır. Yükseköğretim Kurulu Tez veri tabanında, yayımlanmış tezler arasında "Gastronomi" anahtar kelimesi ve tez türlerinden "Doktora " tezlerinin taranması sonucunda 70 doktora tezine ulaşılmış fakat tezlerden 1 tanesinin erişim kısıtlılığı olduğu görülmüştür. 69 doktora tezine 10 Kasım 2023 itibariyle ulaşılmıştır. Ulaşılan tezler Yükseköğretim Kurulu Tez veri tabanındaki tezlerin künyelerinde bulunan yayınlandığı yıl, yayınlandığı üniversite, ilgili anabilim dalı, danışman akademik unvanı, yayınlandığı enstitü, tezin çalışma konusu ve tezin sayfa sayısına ek olarak kullanılan veri toplama yöntemi ve anahtar kelimeleri kriterlerine göre incelenmiştir. İnceleme sonucunda elde edilen verilerin frekans ve yüzde analizleri Microsoft Excel programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda gastronomi başlığı altında yayımlanan en fazla doktora tezinin Gazi Üniversitesi’nde (8) hazırlandığı ve en fazla anket (42) yönteminin kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca 2021-2023 yılları arasında doktora tez sayısının 5,3 kat arttığı belirlenmiş olup 40 doktora tezinin Profesör Doktor unvanına sahip akademik danışman tarafından yürütüldüğü de bulgular arasında yer almaktadır.
Turizm dünyanın en geniş kapsamlı ve hareketli endüstrilerinden biridir. Turizm alanında öne çıkan paradigmalardan biri olan sürdürülebilir turizm konusunda alan yazında tartışma ve eleştiriler devam etmektedir. Bu makalenin amacı son yirmi yılda sürdürülebilir turizmdeki eğilimleri ve desenleri bibliyometrik analiz yöntemi ile araştırarak alana katkı sunmaktır. Araştırma kapsamında WoS veri tabanına erişim sağlanarak “*sustain* *tourism*” anahtar sözcükleri ile tarama gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler öncelikle betimsel özellikler açısından, ardından VOSviewer programı yardımıyla atıf sayıları, ortak atıf, ortak yazarlık, birlikte bulunma ve bibliyografik eşleştirme analiz tipleri bakımından yazar, kurum ve ülkelere göre analiz edilmiştir. Araştırma bulguları, sürdürülebilir turizme dair araştırmaların son yıllarda dikkat çekici bir büyüme gösterdiğini ortaya koymakta ve araştırmaların yarıya yakınının son beş yılda gerçekleştirildiğini göstermektedir. Ayrıca en yaygın makale türlerinin ampirik çalışmalar ve eleştirel incelemeler olduğu anlaşılmaktadır. Analiz sonuçlarının araştırmacılara rehberlik edebilir nitelikte olduğu düşünülmektedir.
Son zamanlarda yerel gıda tüketimi dünya genelinde popüler bir trend haline geldi. Restoran ve otellerin yerel yiyeceklere menülerinde yer vermesi, turizmde farklılık ve avantaj sağlamaktadır. Yapılan araştırmalara rağmen, özellikle şeflerin yerel yiyeceklere yaklaşımı hakkında sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu çalışma, şeflerin yerel yiyecek algısını, menüdeki kullanımını ve satın alma niyetlerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada karma araştırma yöntemlerinden sıralı açıklayıcı desen kullanılmıştır. Sıralı açıklayıcı desen nicel araştırmayla başlamakta ve nitel araştırmayla devam etmektedir. Elde edilen bulgulara göre; iş gücünün şeflerin yerel yiyecek kullanımını istatistiki olarak anlamlı bir şekilde etkilediği, popülerliğin şeflerin yerel yiyecek kullanımını istatistiki olarak anlamlı şekilde etkilemediği ve yerel yiyecek satın alma niyetinin menüde yerel yiyecek kullanımını istatistiki olarak etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Turistler yapmış oldukları seyahatler sonucunda deneyim elde etmektedirler. Yaşanılan deneyimin turistlere vermiş olduğu mutluluk, tatmin, memnuniyet ne kadar artarsa turistlerin deneyimi unutulmaz olarak addetmesi o kadar yüksek olmaktadır. Turistlerin unutamadıkları deneyimler gelecek seyahat planlamalarına ışık tutmaktadır. Yaşanılan unutulmaz turizm deneyimi kişiden kişiye farklılık göstermektedir ve çeşitli turizm türlerinde de deneyimi unutulmaz kılan unsurlar benzer şekilde farklıdır. Bu çalışmada çay turizmine katılan turistlerin yaşadıkları deneyimi unutulmaz kılan unsurların neler olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Turistlerin yaşamış oldukları deneyime ilişkin detaylı bilgi almak amacıyla nitel araştırma yaklaşımından olgu bilim deseni tercih edilmiş ve veriler yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Rize destinasyonunda çay turizmine katılan turistlerin belirlenmesi için amaçlı örnekleme yöntemi ve kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Çay turizmine sınırlı sayıda kişinin katılması ve elde edilen verilerin tekrara başlaması sebebiyle 10 kişi ile görüşme sağlanmıştır. Görüşme sonunda elde edilen veriler MAXQDA 22 programında analiz edilmiştir. Elde edilen veriler tümdengelimci veri analiz tekniğinden betimsel analizden faydalanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda çay turizmini unutulmaz kılan unsurlar arasında bilgi edinmek, hedonik bir deneyim yaşamak, yerel kültür, doğa, faaliyetlere bizzat katılım sağlama yer almaktadır. Çalışma bulguları sonucunda çay turistlerinin yaşadıkları deneyimi unutulmaz kılmak için uygulayıcılara çeşitli önerilerde bulunulmuştur.
Oral cancer is most common in developing countries, but is also seen in the rest of the world. In more than 90% of cases, squamous cell is found. Treatment is surgical with or without subsequent adjuvant therapy. Patients with tumors have a higher risk of thrombosis, assuming that the underlying pathophysiological mechanism is endothelial dysfunction. The presented case describes the development of acute thrombosis of the right common femoral artery in a patient with late diagnosed carcinoma of the floor of the oral cavity after a consecutive treatment with cisplatin, 5-fluorouracil and cetuximab. A 62-year-old man was diagnosed with squamous cell carcinoma of the floor of the oral cavity, with subsequent surgical resection and radiotherapy. Due to recurrence, a laryngectomy was performed and 6 courses of chemotherapy with cisplatin, 5-fluorouracil and cetuximab were followed. 2 days after the last infusion, acute peripheral arterial thrombosis was developed. Cancer and applied antitumor therapy exert a synergistic effect on coagulation activation. The exact mechanisms by which thrombotic complications occur are not fully understood. They suggest a toxic damage to the vascular endothelium, which leads to a decreased expression of nitric oxide synthetase and, accordingly, vasodilation, a decrease in anticoagulants and an increase in the levels of procoagulants such as tissue factor, which activates coagulation and induces the activation of platelets. The general practitioner occupies a central role in the health care system in a number of countries. In order to be able to perform its complex activities and successfully solve diverse health problems it is necessary to possess specific knowledge and skills from various fields of medicine.
Abstract Diaphragmatic eventration is commonly seen following high-energy traumas, particularly due to traffic accidents and falls from significant heights. This pathology has the potential to influence both the gastrointestinal and cardiorespiratory systems, presenting with a variety of symptoms. A 45-year-old male patient, with a history of trauma from falling off a tree, sought medical attention at our clinic with dyspeptic complaints and symptoms of shortness of breath. During the physical examination, diminished sounds were detected in the right lung field, along with epigastric tenderness. For diagnostic purposes, a posteroanterior chest radiograph (CXRs) and thoracic computed tomography (CT) scan were obtained. A subsequent bronchoscopy, performed with a pulmonology consultation, revealed decreased diaphragmatic movements. Taking into account the findings, a thoracic surgery treatment plan was devised for the patient. This case report underscores the significance of considering the seldom-encountered pathology of diaphragmatic eventration in patients presenting with dyspeptic and respiratory complaints. Keeping in mind that patients with such symptoms frequently turn to family physicians, it highlights the pivotal role of a multidisciplinary primary care approach in initiating the diagnostic trajectory.
Objective: The aim of our study was to investigate whether there is a relationship between shoulder complex pathologies and cervical disc herniations. Methods: This study retrospectively included 524 patients with both dominant extremity shoulder and neck magnetic resonance examinations obtained from the information processing unit of Düzce University Faculty of Medicine between 01.08.2009-01.08.2023. The results were compared in Statistical Package for Social Sciences (SPSS). Results: A total of 524 patients, 153 (29.2%) males and 371 (70.8%) females, with a mean age of 51.17±13.70 (range, 13-93) years, were included in the study.According to the statistical analysis of our study, 410 of the participants had supraspinatus pathology, 234 had infraspinatus pathology, 243 had subscapularis pathology and 11 had teres minor pathology. In addition, a statistically significant relationship was found between other shoulder pathologies and herniations at the C4-C5 and C5-C6 disc level (p
Objective: This research aims to examine the knowledge level and awareness of Faculty of Medicine students about medical artificial intelligence technologies. Methods: In this study involving students studying at Medical Faculties in Turkey, descriptive questionnaire, and the Medical Artificial Intelligence Readiness Scale for Medical Students (MAIRS-MS) were used. The suitability of continuous variables for normal distribution was tested with the Shapiro-Wilk test. Descriptive statistics for continuous variables are presented as mean and standard deviation or median (Q1-Q3). Descriptive statistics for categorical variables are reported as frequencies and percentages. Homogeneity of variances was evaluated with the Levene test. Mann Whitney U test was used to compare the scale subdimension and total scores according to two independent groups; One-way Analysis of Variance or Kruskal Wallis test was used to compare the scale subdimensions and total scores according to more than two independent groups. Dunn-Bonferroni test was used for multiple comparisons if there was a significant difference between the groups. The relationship between MAIRS-MS subdimensions and MAIRS-MS score was evaluated with the Spearman correlation coefficient. MAIRS-MS reliability was determined by Cronbach alpha value. The value of p
Objective: In patients with juvenile idiopathic arthritis (JIA), bone metabolism may be negatively affected due to both the activity of the disease and the medications used. Our study aimed to investigate the necessity of evaluating 25 hydroxyvitamin D (25 (OH) Vit D), calcium (Ca), phosphorus (P), alkaline phosphatase (ALP) levels and possible related factors in the follow-up of patients diagnosed with JIA. Method: The records of 68 patients with JIA were retrospectively evaluated. Disease subtypes, medications used, and whether they were in remission or active disease were reviewed. Results: 25 OH Vit D levels were low in 14.7% of patients with JIA compared to the control group. 66.6% of the patients with systemic arthritis had high ALP levels. 25 OH Vit D level was low in 16.6% of steroid users, and Vitamin D level was low in 55.5% of the patients in the active disease group. It was determined that patients in the active disease group had the highest ALP and lowest vitamin D levels compared to patients in remission with and without medication. Conclusion: Bone metabolism in patients with JIA is negatively affected. Since vitamin D plays a crucial role in bone metabolism, it was emphasized that vitamin D levels should be evaluated especially during active disease and supplements should be provided for patients with low vitamin D levels.
Objective: Respiratory pandemics cannot be prevented from spreading if the mask is not worn correctly. This study aims to determine people's awareness of mask use and the factors that influence mask use during a period when masks are mandatory. Materials and Methods: This descriptive study was conducted in a university hospital during the COVID-19 pandemic (June 2020), when mask use was mandatory. Participants were asked to complete a questionnaire on socio-demographic characteristics and mask use. Results: In the presented study, 705 people were included. The mean age of the participants was 35.86±8.77 (18-65) years old and 71.2% (n=502) were male, and 45.5% (n=321) were university graduates. Full compliance with the pandemic rules was achieved by 83.7% of women (n=170) and 58.0% of men (n=291) (p

/ 29312
4 / 29312